• Sonuç bulunamadı

ĠLGĠLĠ ALAN YAZIN

2.1.1. Okuma ÇeĢitleri

2.2.1.3. Prozodik Okuma

okuyucu artık otomatikleĢmiĢtir. Bu beceriye sahip olan bireyin artık prozodik okuma becerisine de tam anlamıyla sahip olması beklenir.

2.2.1.3. Prozodik Okuma

Akıcı okumanın üçüncü bileĢeni de prozodik okumadır. Dowhower (1991, s. 3) prozodiyi etkili bir ritim ve melodi kalıpları ile okuma olarak tanımlamıĢtır. Bir baĢka tanımda ise prozodi; metni tonlamalara, vurgulamalara ve duraklamalara dikkat ederek, noktalama ve yazım kaidelerine riayet ederek okuma olarak tanımlanmıĢtır (Kodan ve Akyol, 2016, s. 8).

Okuma akıcılığı metni hisli ve anlamlı okumayı içerir. Anlam ise prozodik öğelerin metne aksettirilmesiyle olmaktadır. Okuyucu okuma sırasında okuma hızını, vurgu ve tonlamayı, duraklamaları, heyecan korku gibi duygu durumlarını metnin anlamına göre yansıtmaktadır. Bu yansıtma prozodik unsurlara dikkat etmeyi gerektirmektedir. Prozodik unsurlara dikkat etmeyen okuyucu ise, yanlıĢ anlam üniteleri, yanlıĢ vurgu, tonlama gibi hatalar yapar bu durum ise okuyucunun kafasının karıĢmasına sebep olur. Böyle bir durum da anlamıyı olumsuz yönde etkilemektedir (BaĢtuğ, 2012, s. 66). Prozodik okuma sadece okuyan kiĢilere değil dinleyicilere de önemli katkılar sağlamaktadır. Prozodik okuma ile okuyucu okuduğunu iyi anlarken, dinleyici de dinlediğini iyi anlamaktadır. Bu durum dinleyicinin de dinlerken anlama becerisi kazanmasında önemlidir (Hudson, Lane ve Pullen, 2005, s. 704).

Prozodinin hissedilmesi dillere göre farklılık göstermektedir. Çünkü diller bekleme, tonlama ve vurgulama özellikleri bakımından birbirlerinden farklılık gösterir. Dilin kendi özünde sahip olduğu prozodik desen; dilin kelime ve dilbilimsel yapısıyla karĢılıklı etkileĢim içerisinde bulunmaktadır (Keskin, BaĢtuğ ve Akyol, 2013, s. 169). Bu sebeple prozodik özelliklerin yansıtılması her dilde farklı Ģekilde sesli okumaya yansımaktadır.

Türk Dil Kurumu‟nun (2016) sözlüğünde prozodi “Bir Ģiir bestesinde, hece vurgularının müzik, vurgu ve yükseliĢleriyle iyice uyuĢmuĢ olması” Ģeklinde tanımlanmıĢtır. Prozodik konuĢma, müzik ve sesli okumada sesin kullanımıyla ilgili

22

bazı kavramları içerir. Bu kavramlar; tonlama, vurgulama, duraklama, boğumlama ve ritim kavramlarıdır (BaĢtuğ, 2012, s. 48). Bu kavramlar aĢağıda kısaca açıklanmıĢtır.

Tonlama: Sesde görülen incelme, kalınlaĢma, sertleĢme, yumuĢama,

alçalma, yükselme gibi değiĢimlere denir. Tonlama seslendirmesi yapılan sese, heceye, kelimeye ve cümleye bir anlam katar (BaĢtuğ, 2012, s. 48; Özbay, 2006, s. 87).

Vurgulama: Sesli okuma ya dakonuĢma sırasında hece ve kelimenin

daha baskılı bir biçimde ifade edilmesidir. Vurgulamada anlamlandırmada önemlidir. Vurgulama düĢüncenin daha etkili aktarılmasını sağlar (Bilgin, 2004, s. 5; Börekçi, 2005, s. 196).

Duraklama: Duraklamaokumada sesi kontrol etmek, nefes alıp vermeyi

düzenlemek için yapılır. Duraklamaların yapımında noktalama iĢaretleri yol göstericidir. Duraklamalar okumayı ve konuĢmayı tekdüzelikten kurtarır (Özbay, 2006, s. 88).

Boğumlama: Boğumlama okumada ve konuĢmada harflerin, hecelerin

ve sözcüklerin tam olarak seslendirilmesini ifade eder. Düzgün bir Ģekilde konuĢma ve okuma için kelimelerin ağızdan net olarak çıkması ve düzgün bir Ģekilde telaffuz edilmesi gerekir (Özbay, 2006, s. 88).

Ritim: Sesli okuma ve konuĢma sürecinde tümcede verilen manaya göre

susuĢlarla anlam üniteleri oluĢturmaktır. Bu Ģekilde oluĢturulan anlam üniteleri okuyanın ve dinleyenin anlamasına yardımcı olmaktadır (BaĢtuğ, 2012, s. 49; Özbay, 2006, s. 90).

Çağımızın en önemli becerilerinden biri olan akıcı okuma doğruluk, hız, prozodi gibi özelliklere sahip olmalıdır. Bunun yanında bir okumanın akıcı olabilmesi ve en temel hedef olan anlamaya da hizmet etmesi gerekmektedir. ÇalıĢmanın devamında bu temel amaç olan anlama üzerinde durulacaktır.

23 2.3. Okuduğunu Anlama

Eğitim sisteminde okuma amaçtan araca dönüĢen bir faaliyettir. KiĢi okula baĢladığı zaman yoğun bir Ģekilde okumayı öğrenmek için çaba sarf eder. BaĢlangıçta tek gaye okumayı öğrenmektir. Fakat ilerleyen dönemlerde okumayı öğrenmekle birlikte bu etkinlik bir gaye olmaktan çıkar ve bir araca dönüĢür. Bu etkinlik kiĢinin artık ömür boyu bilgi edinme, iletiĢim, eğlenme gibi alanlarda kullanacağı bir araç haline gelmiĢtir. Bu aracın etkili olarak kullanılabilmesi ve amaca hizmet etmesi için kritik bir özelliğe sahip olması gerekir. Hiç Ģüphesiz bu özellik ise okuduğunu anlamaktır.

Okumanın aslı okuduğunu anlamaktır. Okuduğunu anlayan birey eleĢtirel düĢünür, okuma sırasında anlamları kontrol eder. Bu Ģekilde okuyan bireyler okumayı seslendirmeden öteye geçirir, metni kendi yaĢantısıyla iliĢkilendirir, bilgiyi özetler, sonuç çıkarır bunları yaparak da anlamayı tam olarak gerçekleĢtirir (Allen, 2003, s. 319; Uyanık, 2012, s. 659; Yangın ve Sidekli, 2006, s. 3). Ancak bu Ģekilde yapılan okuma amaca hizmet eder ve kiĢinin iĢine yarayan bir okuma olur.

Anlama; okuma sürecinde seçilen bilgilerin sınıflanması, sorgulanması, ve yeniden zihinde yapılandırmayı ifade eder (GüneĢ, 2011, s. 192). Akyol (2013, s. 34) okuduğunu anlayan okuyucunun ön bilgilerini okuma ortamına aktardığını, anlama durumunu sürekli kontrol ettiğini, zihinsel imajlar oluĢturduğunu, önemli noktalara dikkat ederek karıĢık ifadeleri açığa kavuĢturduğunu belirtmiĢtir. Yılmaz (2014, s. 80) ise okuduğunu anlamayı; yeni öğrendiği bilgileri eski bilgileri ile karĢılaĢtırıp yeni öğrenmelere ulaĢma Ģeklinde tanımlamıĢtır. Okuduğunu anlama

sürecini biliĢsel yapılandırmacılık kuramına göre açılamıĢtır. BiliĢsel

yapılandırmacılıkta ön bilgiler Ģema olarak ifade edilmiĢtir. Eğer yeni bilgiler önceki bilgiler ile uyuĢursa zihin düzeltme yapılmadan önceki Ģemaya yerleĢtirir, uyuĢmazsa düzenleme yapılır ve yeni dosya (Ģema) olarak kaydeder. Yani okuduğunu anlama süreci denge-dengesizlik-yeniden denge süreci ile oluĢur. Bu süreçte ön bilgilerin yanı sıra kiĢinin ilgileri ve okuma durumlarıda metnin anlaĢılmasında önemlidir.

Karatay (2014, s. 13-14) okuduğunu anlamayı, okunan metinden anlam çıkarma süreci olarak tanımlamıĢtır. Bu süreç okuyucu ve metin arasında gerçekleĢen etkileĢimli bir süreç olarak ifade edilmiĢtir. Bu süreçte okuyucunun fiziksel ve

24

zihinsel gücünün eĢ güdümlü Ģekilde çalıĢmasıyla; metinle bilgi, düĢünce ve duygu alıĢveriĢi gerçekleĢir. Bu süreç belirli iĢlem basamaklarını içerir, bu iĢlem basamakları aĢağıdaki Ģekilde gösterilmiĢtir.

ġekil 2: Okuduğunu Anlama Süreci

(Karatay, 2014, s. 14)

ġekil 2‟de görüldüğü gibi okumak için öncelikle okurun alfabe ve görsel simgeler bilgisine sahip olması gereklidir. Bu bilgiye sahip olan birey yazılı metni görür ve gördükleri iletileri sinirler vasıtasıyla beyne iletir. Beyne gelen ileti, eski bilgiler ile iliĢkilendirilir ve kavranır. Beyinde yeni öğrenmeler gerçekleĢir. Okuyucu bu yeni öğrenmeleri eleĢtirir ve değerlendirir. Okuyucu değerlendirdiği bu bilgileri zihnine kodlar ve yeri geldiğinde tekrar hatırlayıp kullanır.

Okuma yazıdaki sembolleri tanıma ve anlamlandırma etkinliğidir. Okuma sırasında bu simgeleri tanıma ve anlamlandırma ise bunları önceden tanımaya bağlıdır. Bu tanıma ve hız bize akıcılık kavramının gerekliliğini göstermektedir. Çünkü akıcı okumada otomatikleĢme vardır. Kelime tekrarı ve geriye dönüĢler yok denecek kadar azdır (Çaycı ve Demir, 2006, s. 439). Bu durum aslında bize okuma ve

25

anlamanın birbirine nedensellik olarak bağlılığını gösterir. Akıcı okuma neden iken bunun sonucu gerçekleĢen anlama ise sonuçtur.

Okuduğunu anlama; okunan metin ile okuyucunun ön bilgileri arasında bağlantı kurup, bilgiyi yapılandırmasıdır. Robinson ve Good (1887) okuduğunu anlamayı üç kategoriye ayırmıĢlardır. Bunlar:

Benzer Belgeler