• Sonuç bulunamadı

1. Giriş

1.1. Problem Durumu

İnsanoğlunun tarihsel gelişimi süresince matematik var olmuş ve zaman içeri-sinde yaşamla bütünleşmiştir. Hızla değişen bilgi ve teknoloji ile birlikte düşünme bece-risine sahip, üreten bireylere duyulan ihtiyaç; matematik öğretiminin önemini de arttır-mıştır (Erdoğan, 2018). Matematik öğretiminin amaçlarından biri de matematik okurya-zarlığı becerilerini geliştiren ve bu beceriyi etkin şekilde kullanabilen bireyler yetiştir-mektir (MEB, 2018, s. 9). Günümüzde bilginin üretimi ve kullanımı hızına verilen önemin artmış olmasının bir sonucu olarak matematik okuryazarlığı günlük hayatın önemli bir parçası haline gelmiştir. Başka bir ifadeyle, matematik okuryazarlığı bireyle-rin, günlük yaşamda karşılaştıkları problemleri çözebilmek için matematiksel bilgi ve becerilerini kullanmaları olarak ifade edilmektedir (Kabael, 2019, s. 11).

Matematik okuryazarlığının alanyazında çeşitli tanımları bulunmakla birlikte, ortak kanaat, bireyin günlük yaşantısında matematiği kullanabilmesini sağlayan çok değerli bir beceri olduğu yönündedir (Höfer ve Beckmann, 2009; Jablonka, 2003; Kai-ser ve Willander, 2005; Ojose, 2011). Matematik okuryazarlığı bireyin, matematiğin

7

yaşamdaki rolünü anlamasını, ulaştığı yargıları sağlam temellere dayandırmasını, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar matematiği kullanmasını sağlamaktadır (MEB, 2011, s. 13). Başka bir ifade ile matematik okuryazarlığı, bireyin matematiği kullanma, formüle etme ve yorumlama kapasitesi olarak tanımlanabilir. Bu kapasite, matematiksel düşünebilmek, matematiksel olguları tanımlayabilmek, ifade edebilmek ve tahmin ede-bilmek için matematiksel kavram, süreç ve araç-gereçleri kullanabilmeyi içerir (OECD, 2013).

Sınıf düzeyi ne olursa olsun tüm öğrencilerin, okuduklarına ya da anlatım yoluy-la onyoluy-lara aktarıyoluy-lanyoluy-lara kıyasyoluy-la gözlemleyerek, yaparak ve yaşayarak çok daha koyoluy-lay ve doğru öğrendikleri bilinen bir gerçektir (Özgen, 2007). Bu nedenle öğrencilere yaparak ve yaşayarak öğrenme imkânı sunan, gördükleri ve dokunabildikleri somut materyalle-rin öğrenme sürecine dâhil edilmesi gerekmektedir. Somut materyal kullanımı birden fazla duyu organına mesaj iletiminde bulunduğu için öğrenmenin kalitesini artırır ve öğrenme sürecini heyecan verici ve ilgi çekici bir hale getirir (Pala, 2011, s. 4).

Şekil, çizim, resim, tablo, grafik ve harita gibi görsel materyaller öğrenme süreci boyunca bilginin aktarılmasında kullanılan araç-gereçlerdir. Görsel materyallerin kulla-nılması öğrencilerin daha kolay öğrenmesine yardımcı olurken öğrenmenin de daha kalıcı olmasını sağlar (Gökmen, Budak ve Ertekin, 2016). Öğrencilerin, tablo, grafik ve harita gibi görsel materyalleri hedeflenen amaca uygun olarak anlayıp yorumlayabilme-leri için, Türkçe, matematik, fen bilimyorumlayabilme-leri ve sosyal bilgiler gibi çeşitli derslerden öğ-rendikleri bilgilerden yararlanmaları gerekir. Bu durum disiplinlerarası ilişkinin önemini ortaya koymaktadır.

Çağdaş eğitim sisteminin önemli bir parçası olan disiplinlerarası öğretim yakla-şımı, farklı disiplinlerin kazandırdığı bilgi ve becerileri dikkate alarak öğrencilerin mo-tivasyonunu artıran, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini geliştiren ve onların top-lumun ihtiyaç duyduğu nitelikli bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlayan bir öğretim yaklaşımıdır (Pala, 2011, s. 6). Birbirinden farklı dersleri birbirine bağlayan disiplinle-rarası yaklaşımın etkisi öğretim programında da görülmektedir. GüncelMatematikDersi Öğretim Programı’nın (2018) disiplinlerarası yaklaşım dikkate alınarak, anlamlı ve ka-lıcı öğrenmeyi sağlayan, önceki öğrenmelerle ve diğer disiplinlerle ilişkilendirilmiş bü-tünleşmiş bir öğretim programı olarak oluşturulduğu görülmektedir.

Matematik her ne kadar diğer derslerden bağımsız tek başına bir disiplin olarak düşünülse de matematik öğretiminde zaman zaman Türkçe, fen bilimleri, sosyal bilgiler ve hatta görsel sanatların kazandırdığı bilgi ve becerilere ihtiyaç duyulmaktadır

(Özay-8

dınlı Tanrıverdi ve Kılıç, 2019). Özellikle matematiğin kazandırdığı birçok bilgi ve ceriye sosyal bilgiler dersinde; sosyal bilgiler dersinin kazandırmış olduğu bilgi ve be-cerilere de matematik dersinde ihtiyaç duyulmaktadır (Pala ve Başıbüyük, 2019). Öyle ki Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı’nda (2018) öğrencilere kazandırılması amaç-lanan temel beceriler arasında bulunan harita okuryazarlığı, kanıt kullanma, konum ana-lizi, mekânı algılama, problem çözme, tablo, grafik ve diyagram çizme ve yorumlama, belli bir düzeyde matematik bilgi ve becerisi gerektirmektedir. Disiplinlerarası ilişkiye öğretim programında ve alan araştırmalarında vurgu yapılması, sosyal bilgiler öğretim programında matematiksel bilgi ve becerilere yaygın olarak yer verilmesiyle etkisini göstermektedir. Buna karşın matematik dersinin sosyal bilgiler ile ilişkilendirilmesi konusunda öğretim programında yetersizlikler olduğu görülmektedir.

Sosyal bilgiler dersinin bazı konularında başvurulan matematiksel bilgi ve bece-rilere kıyasla; Matematik Dersi Öğretim Programı’nda (2018) sosyal bilgiler dersinde önemli bir materyal olarak kullanılan harita ile ilgili herhangi bir kazanım ya da açıkla-maya değinilmediği görülmektedir. Nitekim harita kullanımı, okunması ve anlaşılması açısından matematiksel bilgi ve beceri gerektiren bir öğretim materyalidir ve matematik öğretiminde görsel okuryazarlığın gelişimi açısından harita kullanılmasının faydalı ola-cağı öngörülmektedir. Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı’nda (2018) yer alan “ha-rita çizilirken belirli oranlarda küçültme yapıldığına değinilir” kazanımından da anla-şıldığı üzere haritaların ölçeklendirilmesi ve çeşitli hesaplamalarının yapılması matema-tiksel bir beceri gerektirir. Bu nedenle uzunluk ve alan ölçümlerinin daha kalıcı ve an-lamlı öğretimi ve tahmin becerilerinin gelişimi için matematik derslerinde bir öğrenme aracı olarak harita kullanımına başvurulabileceği fikri oluşmuştur.

Öğretim programları, takip edemediğimiz bir hızla değişen günümüz dünyasına ayak uydurmada öğrencilere bir kılavuz niteliğinde olmalıdır. Bu hedef doğrultusunda öğretim programları, teknolojik gelişmeleri, çağdaş yenilikleri ve toplumun ihtiyaçlarını dikkate alarak hazırlanmalıdır. Özellikle içinde bulunduğumuz Covid-19 salgını süre-cinde örgün eğitime devam edilmesi mümkün olmadığından dolayı öğretim programla-rının uygulanmasında değişiklikler meydana gelmektedir. Bu süreçte, çevrimiçi eğitim ülkemizde ve dünyada hızla gelişerek etkilerini eğitim sistemindeki değişikliklerle his-settirmektedir. Bu nedenle öğretim programlarının çevrimiçi eğitimi destekleyebilecek nitelikte geliştirilmesi ve gerekli alt yapı çalışmalarının oluşturulması gerektiği düşü-nülmektedir. Bu düşünce ile toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak niteliklere sahip birey-lerin yetiştirilmesi amacıyla öğretim programlarında, disiplinlerarası ilişkiye vurgu

ya-9

pılması ve öğretim programlarının çevrimiçi eğitime duyulan ihtiyacı karşılayabilecek nitelikte bir yapıya sahip olması gerekmektedir.