• Sonuç bulunamadı

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Postoperatif mortalite

verilmiştir.

Tablo 15. Postoperatif mortalite gelişen ve gelişmeyen hastaların yaş ortalamaları

Postoperatif mortalite p Var (n=7) Yok (n=68) Yaş ortalaması (yıl) 72,57±11,759 51,21±24,657 0,034*

Ortalama ± Standart sapma, *Mann-Whitney U testi ile p<0,05.

Postoperatif mortalite gelişen 7 hastanın yaş ortalaması 72,57 iken gelişmeyen 68 hastanın yaş ortalaması 51,21 olarak hesaplandı. Bu iki hasta grubu arasında yaş ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu görüldü (p<0,034). Postoperatif mortalite gelişen hastaların yaş ortalaması, anlamlı derecede yüksek olarak tespit edildi.

Çalışmaya dahil edilen hastaları, yaş bakımından yaş <60 ve yaş ≥60 olarak iki gruba ayırdığımızda yaş ≥60 grubunda postoperatif komplikasyon gelişmesi, anlamlı derecede yüksek olarak tespit edildi ( p=0,000) (Tablo 16).

28

Tablo 16. Yaş <60 ve yaş ≥60 gruplarında postoperatif komplikasyon gelişme oranları Yaş Postoperatif Komplikasyon Toplam p Var Yok <60 25 8 33 0,000* ≥60 13 29 42 Toplam 38 37 75

*Pearson ki-kare testi ile p<0,05.

Çalışmaya dahil edilen hastalar, yaş bakımından yaş <60 ve yaş ≥60 olarak iki gruba ayırdığımızda yaş ≥60 grubunda postoperatif mortalite gelişmesi, anlamlı derecede yüksek olarak tespit edildi ( p=0,039) (Tablo 17).

Tablo 17. Yaş <60 ve yaş ≥60 gruplarında postoperatif mortalite gelişme oranları Yaş Postoperatif Mortalite Toplam p Var Yok <60 6 27 33 0,039* ≥60 1 41 42 Toplam 7 68 75

*Pearson ki-kare testi ile p<0,05.

Hastalarımız yandaş sistemik hastalıklar açısından incelendiğinde; diyabet, hipertansiyon, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, koroner arter hastalığı, kalp, karaciğer ve böbrek yetmezliği ve serebrovasküler hastalığın mevcut tabloya eşlik eden hastalıklar olduğu görüldü. Hastalarımızın bu yandaş hastalıklardan kaç tanesini aynı anda taşıdıkları belirlendi. Çalışmaya dahil edilen hastaların toplam 40’ında bir veya daha çok yandaş hastalık bulunmakta idi. Bu hastalar, tüm hastalarımızın %53,3’ünü oluşturmakta idi. Bir veya daha çok yandaş hastalığı olan hastalar ve yandaş hastalığı olmayan hastalar, iki ayrı grupta değerlendirildi. Bu iki hasta grubu, komplikasyon ve mortalite oranları açısından araştırıldı (Tablo 18). Bu iki hasta grubunun komplikasyon oranları açısından istatistiksel olarak

29

anlamlı fark olduğu saptandı (p=0,000, Phi=0,413). Bu iki hasta grubunun mortalite oranları açısından ise istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı saptandı (p=0,071, Phi=0,208).

Tablo 18. Bir veya daha çok yandaş hastalığı olan hastaların komplikasyon ve mortalite oranları Yandaş hastalık Toplam sayı p Phi Var Sayı (%) Yok Sayı (%) Postoperatif komplikasyon Var 28 (70) 10 (28,6) 38 0,000* 0,413* Yok 12 (30) 25 (71,4) 37 Mortalite Var 6 (15) 1 (2,9) 7 0,208* 0,071* Yok 34 (85) 34 (97,1) 68

*Analizde kullanılan yöntem: Pearson ki-kare testi.

Şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen sürenin, komplikasyon ve mortalite oranları üzerine olan etkisi araştırıldı. Hastaların hangi şikayetlerinin ne zamandır var olduğu araştırıldı. Şikayetlerinin başlaması ile ameliyata kadar geçen süre hesaplandı. Postoperatif komplikasyon gelişen 38 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 2,97 gün iken gelişmeyen 37 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 1,86 gün olarak hesaplandı. Bu iki hasta grubu arasında hastaneye başvuru süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu görüldü (p=0,002) (Tablo19).

Tablo 19. Postoperatif komplikasyon gelişen ve gelişmeyen hastaların hastaneye başvuru sürelerinin ortalamaları

Postoperatif komplikasyon p Var (n=38) Yok (n=37) Hastaneye başvuru süresi (gün) 2,97 ± 2,150 2(1-10) * 1,86 ± 1,549 1(1-8) * 0,002**

30

Postoperatif mortalite gelişen 7 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 3,29 gün iken gelişmeyen 68 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 2,34 gün olarak hesaplandı. Bu iki hasta grubu arasında hastaneye başvuru süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı görüldü (p=0,210) (Tablo 20).

Tablo 20. Postoperatif mortalite gelişen ve gelişmeyen hastaların hastaneye başvuru sürelerinin ortalamaları Postoperatif mortalite P Var (n=7) Yok (n=68) Hastaneye başvuru süresi (gün) 3,29 ± 3,039 2(1-10) * 2,34 ± 1,09 2(1-8) * 0,210**

Ortalama ± Standart sapma, *Medyan (Min-Max); **Mann-Whitney U testi.

Çalışmaya dahil edilen hastalar, şikayetleri 1 günden kısa süredir var olanlar ile 1 günden uzun süredir şikayetleri olanlar olarak iki gruba ayrıldı. İki grup, komplikasyon ve mortalite oranları açısından araştırıldı (Tablo 21). İki grup arasında komplikasyon açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu tespit edildi (p=0,007). İki grup arasında mortalite açısından ise istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı tespit edildi (p=0,238).

Tablo 21. Şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen sürenin komplikasyon ve mortalite oranları üzerine etkisi

Semptomların başlama Süresi Toplam sayı p 1 günden kısa Sayı (%) 1 günden uzun Sayı (%) Postoperatif komplikasyon Var 9 (31,0) 29 (63,0) 38 0,007* Yok 20 (69,0) 17 (37,0) 37 Mortalite Var 1 (3,4) 6 (13,0) 7 0,238* Yok 28 (96,6) 40 (87) 68

31

Çalışmaya dahil edilen hastaların mesane basınçları ölçüldü. MB’nin şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile olan ilişkisi, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. MB ile şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre arasında çok zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (r=0,331; p=0,004).

Çalışmaya dahil edilen hastalara, MPI skorlama sistemi uygulandı. MPI’nın şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile olan ilişkisi, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. MPI ile şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre arasında zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (r=0,469; p=0,000).

Mesane basıncı ile MPI arasındaki ilişki, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. MB ile MPI arasında zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (r=0,425; p=0,000).

Çalışmaya dahil edilen hastaların hastanede kalış sürelerinin dağılımı Tablo 22’de verilmiştir.

Tablo 22. Hastaların hastanede kalış sürelerinin dağılımı Hasta

sayısı

Ortalama hastanede kalış süresi (gün) Standart sapma Standart hata Medyan (Min-Max) 75 11,28 11,075 1,279 7(1-44)

Hastaların şikayetlerinin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile hastanede kalış süreleri arasındaki ilişki, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. Hastaların şikayetlerinin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile hastanede kalış süreleri arasında zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (r=0,437; p=0,000).

Hastaların hastanede kalış süreleri ile MB arasındaki ilişki, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. Hastaların hastanede kalış süreleri ile MB arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı tespit edildi (r=0,275; p=0,017).

Hastaların hastanede kalış süreleri ile MPI arasındaki ilişki, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. Hastaların hastanede kalış süreleri ile MPI arasında orta düzeyde anlamlı bir ilişkinin olduğu görüldü (r=0,574; p=0,000).

Peroperatif olarak görülen bulgular yerine preoperatif değerlendirmedeki MB düzeylerini, orijinal MPI skorlama sistemi içine entegre ederek MPI’nın modifiye edilip edilemeyeceğini

32

denedik. Modifiye Mannheim peritonit indeksi; diffüz generalize peritonit yerine karında yaygın peritoneal iritasyon bulgusu ile değiştirildi. MPI’deki peroperatif parametrelerden olan sepsisin kaynağı non-kolonik yerine MB 7 cmH2O’dan küçük (MB 7) değeri; karın içi

eksüdanın niteliği olan pürülan yerine MB 7-30 cmH2O arasındaki (MB 7-30) değer, gaytalı

yerine MB 30 cmH2O’dan büyük (MB 30) değeri konularak oluşturuldu (Tablo 9) .

İstatistiksel değerlendirme yapıldı. Bu şekilde modifiye edilen MPI (MMPI), orijinal MPI yerine kullanılamayacağı sonucuna ulaşıldı. Çünkü MMPI ile MPI düzeyleri arasında ileri düzeyde anlamlı bir fark olup MMPI değerleri, MPI değerlerine göre yüksek sonuçlar vermektedir (p=0,000).

Mannheim peritonit indeksinin değerlendirmesinde kesim (cut-off) değeri 26 alındığında bu değerin üzerindeki skorlar, Pearson ki-kare testi ile analiz edildiğinde postoperatif komplikasyonu (p=0,000) ve mortaliteyi (p=0,001) anlamlı derecede arttırdığı tespit edildi.

Mannheim peritonit indeksi skoru, 30 ve üzerinde olması ile cerrahi akut karın nedeniyle ameliyat edilen hastalardaki postoperatif mortalitedeki duyarlılığı %57, özgüllüğü %82, pozitif kestirim değeri % 25, negatif kestirim değeri %95 ve doğruluk oranı %80 olarak hesaplandı (Tablo 23).

Tablo 23. Manheim Peritonit İndeksi ≥ 30 ve Mannheim Peritonit İndeksi<30 gruplarının özellikleri

MPI Eksitus Şifa Toplam

≥ 30 4 12 16

<30 3 56 59

Toplam 7 68 75

MPI: Mannheim Peritonit İndeksi

Çalışmaya dahil edilen hastalar, MB değerine göre MB 7 cmH2O’dan küçük (MB 7),

MB 7-30 cmH2O arası (MB 7-30) ve MB 30 cmH2O’dan büyük (MB 30) olarak

33

Kolmogorov-Smirnov testi kullanılarak istatistiksel olarak araştırıldı (Tablo 24). İstatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı görüldü (p=0,868; p=0,994).

Tablo 24. Mesane basıncı 7, mesane basıncı 7-30 ve mesane basıncı 30’un postoperatif komplikasyon ve mortalite oranları üzerine etkisi

MB Toplam sayı p 7 Sayı (%) 7-30 Sayı (%) 30 Sayı (%) komplikasyon Var 4 (10,5) 27 (71,1) 7 (18,4) 38 0,868* Yok 9 (24,3) 25 (67,6) 3 (8,1) 37 mortalite Var 1 (14,3) 4 (57,1) 2 (28,6) 7 0,994* Yok 12 (17,6) 48 (70,6) 8 (11,8) 68 MB: Mesane basıncı

*Analizde kullanılan yöntem: Tek örnek Kolmogorov-Smirnov testi

Eksitus olanlar ile şifa bulan hastaların MPI parametreleri açısından karşılaştırılması, Tablo 25’te verilmiştir.

İstatistik olarak anlamlı farklılık gösteren veriler; yaşın 50 üzerinde olması, organ yetmezliği varlığı, malignite olması, sepsis varlığı ve gaytalı eksüdat saptanmasıdır.

Tablo 25. Eksitus olanlar ile şifa bulan hastaların Mannheim Peritonit İndeksi parametreleri açısından karşılaştırılması

MPI parametresi + - Eksitus sayısı

(+ / -) Eksitus bakımından istatistik ilişki (p) Yaş >50 41 34 7/0 0.045 Organ yetmezliği 26 49 5/2 0.045 Malignite 10 65 0/7 0.000 Preoperatif peritonit>24 saat 62 13 6/1 1 Kolonik olmayan sepsis 22 53 0/7 0.000 Generalize sepsis 53 22 4/3 0.098 Pürülan eksüda 42 33 4/3 1 Gaytalı eksüda 4 71 1/6 0.000 Böbrek yetmezliği 7 68 2/5 0.33 Akciğer sorunu 2 73 1/6 0.179 Şok bulgusu 5 70 1/6 0.396 Bağırsak tıkanması 21 54 2/5 1

34

TARTIŞMA

Akut karın, travma dışında aniden ortaya çıkan, en önemli semptom ve bulguları karın bölgesinde yoğunlaşan ve altta yatan patolojiden dolayı genellikle acil cerrahi girişim gerektiren hastalıklar topluluğunu kapsayan bir tanımlamadır (2,8,10). Akut karın, birçok hastalığa bağlı olarak gelişebilir (Tablo 1). Akut karın tablosunda hastalık, ani olarak başlayarak hızlı bir ilerleme gösterdiğinden akut karın tanısının erken konulması ve hızla müdahale edilmesi, çok önemlidir (2). Gerek klinik değerlendirme gerek yardımcı tetkiklerin sonuçlarına göre standart şekilde acil ameliyat kararı verebilmek amacıyla belirli bulguların mevcut olduğu durumlar için endikasyonlar, net olarak belirlenmiştir (Tablo 3). Akut karın tablosu meydana getiren cerrahi patolojiler, acil şartlarda ameliyata alınmaktadır. Akut karın tablosu meydana getiren cerrahi patolojiler, ameliyat sonrası önemli morbidite ve mortalite ile birliktedir.

Abdominal kompartman sendromu, artmış karın içi basıncı sonucu ortaya çıkan ve organizma üzerinde istenmeyen olumsuz etkiler gösteren bir klinik tablodur. Peritonit, ileus, yaygın asit, karın içi kanama ,askeri anti-şok pantolonu uygulanmasında,büyük karın içi tümörler, laparoskopik cerrahi girişimler,periton diyalizi uygulanmasında, abdominal veya pelvik travma gibi nedenlerle intraabdominal basınç (İB) artar (3,4). İB, MB’nin ölçülmesi ile dolaylı bir yöntemle belirlenebilmektedir (4). MB’nin ölçülmesi, AKS’nun tanı ve takibinde kullanılan bir yöntemdir (3).

Cerrahi infeksiyon, peritonit ve intraabdominal sepsis durumlarında hastaların prognozlarını belirlemek için skorlama sistemleri geliştirilmiştir. Önerilen skorlama sistemlerinden MPI, uygulama kolaylığı ve etkinliği ile oldukça ön plana çıkmıştır. MPI, demografik veriler ve hastalık etyolojileri göz önüne alınarak yapılmış, basit; ama öngörü

35

oranı yüksek bir skorlama sistemidir (5). Ancak değerlendirmenin preoperatif değil de peroperatif yapılması, bu sistemin dezavantajıdır.

Çalışmamızda bu dezavantajı gidermek için MPI’deki peroperatif parametreleri, MB değerleri ile modifiye ederek MMPI diye yeni bir skor oluşturmayı ve cerrahi akut karın tanısıyla acil olarak ameliyata alınan olguların ameliyat öncesi MB’leri ölçülerek ve MPI verileri elde edilerek ameliyat sonrası hastaların prognozuna etkilerini amaçladık.

Ülkemizde 2000’li yılların başında 65 yaş ve üzeri nüfus, toplam nüfusun %5’inden azını oluştururken 2025’te %9-10’a ulaşacağı tahmin edilmektedir. 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfusun 2025 yılında 800 milyona ulaşarak dünya nüfusunun %10’unu oluşturacağı tahmin edilmektedir (41). Yaşlıların toplumdaki oranlarındaki bu artış, gittikçe artan sayıda yaşlı hastanın cerrahi girişime gereksinim duymasına neden olmaktadır.

Hastanın ileri yaşta olmasının kötü bir prognostik faktör olduğu bildirilmiştir (42,43). Neredeyse bütün çalışmalar, yaşı morbidite ve mortalite için bağımsız bir risk faktörü olarak tanımlamışlardır (44-47). Yıldırım ve ark. (48) 128 peptik ülser perforasyonlu olgu üzerinde yaptıkları çalışmalarında ileri yaşın, morbidite ve mortalite için anlamlı bir öngörü faktörü olarak bulduklarını, mortalite riskinin 50 yaşından daha büyük olan olgularında 2,9 kat daha yüksek bulduklarını bildirmişlerdir.

Çalışmamızda postoperatif komplikasyon gelişen 38 hastanın yaş ortalaması 66,39 iken gelişmeyen 37 hastanın yaş ortalaması 39,65 olarak hesaplandı. Bu iki hasta grubu arasında yaş ortalamaları açısından (p<0,05) istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu görüldü (Tablo 14). Çalışmamızda elde edilen veriler neticesinde; ileri yaşın postoperatif komplikasyonlar açısından önemli bir risk oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

Biz tüm hastalarımızda mortalite oranını % 9,3 olarak saptadık. Mortalite nedeni; 6 hastada solunum yetmezliği nedeniyle alındıkları yoğun bakım ünitesinde gelişen multiorgan yetmezliği, 1 hastada akut gelişen üst gastrointestinal sistem kanaması idi. Postoperatif mortalite gelişen 7 hastanın yaş ortalaması 72,57 iken gelişmeyen 68 hastanın yaş ortalaması 51,21 olarak hesaplandı (Tablo 15). Bu iki hasta grubu arasında yaş ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu görüldü (p<0,05). Postoperatif mortalite gelişen hastaların yaş ortalaması, anlamlı derecede yüksek olarak tespit edildi.

Ünalp ve ark. (49) nekroz nedeniyle bağırsak rezeksiyonu uygulanan akut mezenterik iskemili 67 olgu üzerinde yaptıkları çalışmalarında 60 yaşından daha genç ve yaşlı hastalar arasında mortalite yönünden fark saptamamışlar.

36

Çalışmaya dahil edilen hastaları, yaş bakımından yaş <60 ve yaş ≥60 olarak iki gruba ayırdığımızda yaş ≥60 grubunda postoperatif komplikasyon (p<0,05) ve mortalite (p<0,05) gelişmesi, anlamlı derecede yüksek olarak tespit edildi (Tablo 16, Tablo 17). Çalışmamızda elde edilen veriler neticesinde; 60 yaş ve üzeri cerrahi akut karın hastalarında yapılan ameliyatların komplikasyon ve mortalite oranları, diğer yaş gruplarına göre daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.

Hastalarımız yandaş sistemik hastalıklar açısından incelendiğinde; diyabet, hipertansiyon, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, koroner arter hastalığı, kalp, karaciğer ve böbrek yetmezliği ve serebrovasküler hastalığın mevcut tabloya eşlik eden hastalıklar olduğu görüldü. Hastalarımızın bu kronik hastalıklardan kaç tanesini aynı anda taşıdıkları belirlendi. Çalışmaya dahil edilen hastaların toplam 40’ında bir veya daha çok yandaş kronik sistemik hastalık bulunmakta idi. Bu hastalar, tüm hastalarımızın %53,3’ünü oluşturmakta idi. Bir veya daha çok kronik sistemik hastalığı olan hastalar ve yandaş kronik sistemik hastalığı olmayan hastalar, iki ayrı grupta değerlendirildi (Tablo 18). Bu iki hasta grubu, komplikasyon ve mortalite oranları açısından araştırıldı. Bu iki hasta grubunun komplikasyon oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptandı (p<0,05). Bu iki hasta grubunun mortalite oranları açısından ise istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı saptandı (p>0,05). Yaşın postoperatif mortalite üzerine olan etkisi göz önüne alındığında yaş ile birlikte sıklığı artan yandaş hastalıkların mortalite üzerine etkisi olmadığının tespit edilmesi dikkat çekicidir. Acosta-Merida ve ark. (50) yandaş hastalık varlığının ve kabul sırasında hastada şok saptanmasının peroperatif mortalite için risk faktörü olduğunu bildirmişlerdir. Lunca ve ark. (51) appendektomi uygulanan 60 yaş ve üstü 63 hastanın verilerini inceledikleri çalışmalarında yandaş hastalık varlığının postoperatif komplikasyonları ve mortaliteyi arttırdığını bildirmişlerdir. Özellikle geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde koroner arter hastalıkları, kardiyopulmoner hastalıklar, diyabet, hipertansiyon gibi hastalıkların tanı ve tedavisinde önemli mesafeler katedilmiş ve cerrahi uygulanacak hastaların yandaş hastalıklarının ameliyat öncesi dönemde iyi bir şekilde kontrol altına alınmaya başlanmıştır (41). Bu durum, acil cerrahiyi hastalar için yandaş kronik sistemik hastalığı olsa dahi güvenli hale getirmiştir.

Luther ve ark. (52) 1979 ile 2000 yılları arasında yaptıkları 31 kadın, 33 erkek, yaş ortalaması 64 olan, toplam 64 hastayı kapsayan çalışmalarında akut mezenter iskemi ile ilgili spesifik tanı ve tedavi problemlerini analiz etmişler ve konuyla ilgili yeni görüşler ortaya koymaya çalışmışlardır. Sonuç olarak akut mezenter iskemide tanı ve operasyonda

37

gecikmenin, yüksek oranda ölüme neden olduğu sonucuna vardılar. Onların çalışmasında en uzun süre 37 saat olup bunlarda mortaliteyi %71 olarak tespit etmişler. 10 saat içinde ise mortalite oranını %59 olarak bulmuşlar.

Boley ve ark. (53)’na göre semptomların başlamasından itibaren ilk 24 saat içinde tanı konan hastaların %50’si, 24 saatten daha geç tanı konması halinde ise %30’dan daha az bir kısmı hayatta kalabilmektedir. Ünalp ve ark. (49) nekroz nedeniyle bağırsak rezeksiyonu uygulanan akut mezenterik iskemili 67 olgu üzerinde yaptıkları çalışmalarında olguların %56,7’sinde semptomların başlaması ile ameliyat arasında geçen süre 24 saatten daha uzun olduğunu, bu hastaların %84,2’si ameliyat sonrası dönemde kaybedildiğini, 24 saatten daha kısa sürede tanı konarak tedaviye alınanlarda hastane mortalite oranı %20,7 olarak bulunduğunu, bu farkın hem tek değişkenli hem de çok değişkenli analizlerde anlamlı bulunduğunu ve cerrahiye kadar geçen sürenin 24 saatten daha uzun olmasının hastane mortalitesi açısından kötü bir prognostik faktör olduğunu ve tanıdaki gecikmenin sebebini, hastaların acil servislere geç başvurmalarından kaynaklanabilineceğini bildirmişlerdir.

Çalışmamızda şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen sürenin, komplikasyon ve mortalite oranları üzerine olan etkisi araştırıldı. Hastaların hangi şikayetlerinin ne zamandır var olduğu araştırıldı. Şikayetlerinin başlaması ile ameliyata kadar geçen süre, her hasta için hesaplandı. Postoperatif komplikasyon gelişen 38 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 2,97 gün iken gelişmeyen 37 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 1,86 gün olarak hesaplandı (Tablo 19). Bu iki hasta grubu arasında hastaneye başvuru süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu görüldü (p<0,05).

Postoperatif mortalite gelişen 7 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 3,29 gün iken gelişmeyen 68 hastanın hastaneye başvuru süresinin ortalaması 2,34 gün olarak hesaplandı (Tablo 20). Bu iki hasta grubu arasında hastaneye başvuru süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı görüldü (p<0,05).

Çalışmaya dahil edilen hastalar, şikayetleri 1 günden kısa süredir var olanlar ile 1 günden uzun süredir şikayetleri olanlar olarak iki gruba ayrıldı. İki grup, komplikasyon ve mortalite oranları açısından araştırıldı (Tablo 21). İki grup arasında komplikasyon açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu tespit edildi (p<0,05). İki grup arasında mortalite açısından ise istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı tespit edildi (p>0,05). Çalışmaya dahil edilen hastaların tamamı incelendiğinde bu sonuca ulaşılmaktaydı.

38

İbiş ve Altan (54), 65 akut karın tablosu ile acil servise başvuran hastaların üzerinde yaptığı çalışmada hastaların şikayetlerinin başlaması ile başvuru arasında geçen süre (gün olarak) ile MB düzeyinin artması arasında anlamlı fark olmadığını, bu durumda MB düzeyleri belirlenen hastalarda geriye dönük olarak akut karın tablosunun gelişme zamanı hakkında fikir sahibi olunamayacağı, klinikte subjektif olarak gözlemlediği geç başvuruda bulunan hastalardaki belirgin MB yüksekliği istatistiksel olarak doğrulanamadığını bildirmiştir.

Çalışmaya dahil edilen hastaların mesane basınçları ölçüldü. MB’nin şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile olan ilişkisi, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. MB ile şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre arasında çok zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05).

Çalışmaya dahil edilen hastalara, MPI skorlama sistemi uygulandı. MPI’nın şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile olan ilişkisi, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. MPI ile şikayetlerin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre arasında zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05)

Mesane basıncı ile MPI arasındaki ilişki, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. MB ile MPI arasında zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05).

Çalışmaya dahil edilen hastaların hastanede kalış süresi, her iki cinste en erken 1 gün, en uzun 44 gün olmak üzere ortalama süre 11,28 gün olarak bulundu (Tablo 22). Hastaların şikayetlerinin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile hastanede kalış süreleri arasındaki ilişki, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. Hastaların şikayetlerinin başlamasından itibaren ameliyata kadar geçen süre ile hastanede kalış süreleri arasında zayıf bir anlamlı ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05)

Hastaların hastanede kalış süreleri ile MB arasındaki ilişki, Spearman rho korelasyon analizi kullanılarak araştırıldı. Hastaların hastanede kalış süreleri ile MB arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı tespit edildi (p>0,05).

Sökmen ve ark. (5) değişik etyolojilere bağlı peritonit ve intraabdominal sepsisli 325 olgunun incelenmesinde toplam MPI değeri arttıkça hastanede kalış süresinin de arttığını bildirmişler. Hastaların hastanede kalış süreleri ile MPI arasındaki ilişki, Spearman rho

Benzer Belgeler