• Sonuç bulunamadı

2.6 Post Aktivasyon Potansiyeli (PAP)

2.6.2 Post Aktivasyon Potansiyeli’ne (PAP) etki eden değişkenler

PAP, tipik olarak maksimal yada maksimale yakın bir şiddette uygulanan istemli bir kasılma sonucu meydana gelen, sonrasındaki kasılma sırasında pik gücü ve güç gelişim oranını arttırdığı gözlemlenen bir durum olarak ifade edilir (Tillin ve Bishop 2009). Literatürde PAP ile ilgili farklı methodolojilerde ve farklı katılımcı gruplarında yapılan birçok çalışmaya rastlanmaktadır. PAP’ın kas gücünde artış meydana getirmesi birçok yayında belirtilmesinin yanında (Chatzopoulos vd 2007, Bevan vd 2010), optimal bir PAP yanıtını elde etmek için uyarana yönelik bazı değişkenlerin göz önüne alınması gerektiği ifade edilmektedir (Lima vd 2014). Bu değişkenler:

 Egzersiz türü  Şiddeti ve kapsamı  Antrenman düzeyi  Toparlanma zamanı  Yorgunluk  Cinsiyet  Lif Tipi  Kasılma Tipi

2.6.2.1 Egzersiz türü

PAP etkisi oluşturmak için yapılan araştırmaların genelinde back skuat, aktif sıçrama ve bench pres egzersizlerinden faydalanılmıştır. Hanson ve arkadaşları (2007) tarafından yapılan bir çalışmada katılımcılar smith makinasında 90 derecelik açı ile back skuat yapmışlar ve aktif sıçrama performanslarında herhangi bir değişiklik elde edilmemiştir. McBride ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan bir çalışmada ise katılımcılar serbest ağırlıklarla skuat egzersizi uygulamışlar ve ardından PAP etkisini görmek için yaptıkları sprint performans sürelerinde gelişme tespit edilmiştir. Linder ve arkadaşları (2010) tarafından yapılan çalışmada ise katılımcılar yarım skuat yapmışlardır ve ardından PAP aktivitesi olarak uyguladıkları 100 metre sprint performansı sürelerinde anlamlı azalmalar olduğu görülmüştür.

Yetter ve Moir (2008) farklı egzersiz türlerinin PAP etkisini görmek için 40 metre sprint performansını uygulamışlardır. Katılımcılar farklı zaman dilimlerinde front skuat, back skuat ve kontrol uygulamasını yapmışlardır. Buradaki amaç ise 2 farklı skuat türünde ve 40 metrenin her 10 metresinde farklı hareket modellerinin birbiri ile etkileşimini görebilmektir. Araştırma sonucunda PAP etkisi yaratmak için back skuatın ardından uygulanan sprint performansının 0 ile 10 ve 20 ile 30 metreleri arasında anlamlı bir farklılık elde edilmemiştir. Fakat back skuatın ardından uygulanan 40 metre sprint testinin 10 ile 20 metrelik bölümünde PAP etkisi görülerek kontrol uygulamasına göre daha yüksek hızlar ve daha kısa bir zaman elde edilmiştir. Bu mesafe dilimleri için back skuat ve front skuat arasında anlamlı bir farklılık elde edilmemiştir. Fakat, back skuatın ardından yapılan 40 metrelik sprint performansının 30 ile 40 metrelik bölümünün front skuattan 0,24 m. s-1, kontrol uygulamasından ise 0,18 m. s-1 daha hızlı olduğu tespit edilmiştir.

Kilduff ve arkadaşları (2007) ise PAP egzersizi olarak bench pres uygulamasını kullanmışlar ve ardından katılımcıların yaptıkları balistik bench pres uygulamasında daha yüksek değerler elde etmişlerdir. Brandenburg da (2005) PAP etkisi oluşturabilmek için bench pres egzersizini kullanmış ve ardından katılımcıların uyguladıkları bench pres uygulamasında herhangi bir gelişme elde etmemiştir.

Robbins ve Docherty (2005) tarafından yapılan bir çalışmada katılımcılar PAP etkisi oluşturması için skuat pozisyonunda 7 sn boyunca maksimum izometrik kasılma uygulamışlardır ve ardından yaptıkları aktif sıçrama performanslarında herhangi bir gelişme görülmemiştir. French ve arkadaşları (2003) tarafından yapılan bir çalışmada

da katılımcılar PAP etkisi oluşturması için diz ekstansörü makinasında 3 sn boyunca maksimum izometrik kasılma uygulamasını yapmışlardır. Sonuç olarak katılımcıların düşme ve sıçrama yükseklikleri %5,03 ve izokinetik diz ekstansiyon pik torkları ise %6,12 artmıştır.

Sonuç olarak, alt ekstremitedeki PAP etkisini inceleyen çalışmaların çoğunluğunda sprint ve sıçrama egzersizleri kullanılırken, üst ektremitedeki PAP etkisini inceleyen çalışmalarda ise bench pres egzersizi kullanılmıştır.

2.6.2.2 Şiddeti ve kapsamı

PAP’ın güç performansına etkisinin yüksek düzeyde olabilmesi için uyaranın şiddetinin maksimal ya da maksimale yakın olması gerekmektedir (Tillin ve Bishop 2009). Yapılan bir çalışmada maksimalin %75’inin altında yapılan dinamik kasılmaların PAP etkisi yaratması açısından çok etkili olamayabileceği ifade edilmiştir (Vandervoort vd 1983). Literatürde en yaygın olarak kullanılan şiddet %85’in üzeri dirençlerdir (Chatzopoulos vd 2007, Kilduff vd 2007, Weber vd 2008, Tillin ve Bishop 2009, Bevan vd 2010). Brandenburg (2005) 5 tekrarlı maksimal bench presin %50, %75 ve 100%’ünde PAP protokollerini ve bench pres aracılığıyla üst vücuda etkisini araştırmıştır. Katılımcılar test öncesi 3 tane bench pres yapmış ardından ise 5 tekrarlı maksimal PAP egzersizi uygulamış ve son olarak ise test sonrası 3 tane bench pres yapmışlardır. Bu protokoller sonucu PAP etkisi elde edilememiştir. Yazar bu sonucun, katılımcıların yüksek şiddetlerde PAP etkisi ortaya çıkarabilecek kadar deneyimli olmamasından ve düşük şiddetlerin ise PAP etkisi ortaya çıkaramayacağından kaynaklandığını ileri sürmüştür.

Hanson ve arkadaşları (2007) ise katılımcılarına düşük şiddet-yüksek kapsam (40% 1 TM) ve yüksek şiddet-düşük kapsam (80% 1 TM) testleri uygulamışlardır. Katılımcılar Smith makinasında PAP egzersizi olarak back skuat setleri yapmışlardır. Düşük şiddet grubu PAP’ı ortaya çıkarmak için yapacağı 40% 1 TM back skuat öncesi ısınma için 10 tekrarlı 2 set back skuat yapmışlardır. Yüksek şiddet grubu ise 80% 1 TM öncesi ısınma için 5 tekrarlı 2 set back skuat yapmışlardır. Fakat PAP etkisini ortaya çıkarmak için yapılan back skuatlar sonrası yapılan dikey sıçrama performanslarında anlamlı bir farklılık elde edilememiştir. Yazar, uygulamış olduğu şiddetlerin PAP etkisini ortaya çıkarmak için yetersiz gelmiş olabileceğini ileri sürmüştür. PAP etkisinin görüldüğü

çalışmaların ise 90% 1 TM şiddetini kullandığını belirtmiştir (McBride vd., 2005). Yazar ayrıca Smith makinasında yapılan skuat ile serbest olarak yapılan skuatın arasında bir farklılık bulunabileceğini ve bunun araştırmayı etkileyebileceğinden bahsetmiştir. Yetter ve Moir (2008) ise 1 TM 30% ile 5 tekrar, 1 TM %50 ile 4 tekrar, 1 TM %70 ile 3 tekrar olmak üzere giderek artan şiddette 3 set skuat uygulamıştır. Bu protokolün sonucunda katılımcıların 40 metre sprint performanslarında anlamlı gelişmeler elde edilmiştir. Bu çalışma ise 80% 1 TM’den düşük bir şiddet kullanarak PAP etkisi elde eden tek çalışmadır.

Weber ve arkadaşları (2008) tarafından yapılan bir çalışmada katılımcıların skuat- sıçrama kontrol ve PAP egzersizi olarak 85% 1 TM 5 tekrarlı back skuat yaptıktan sonraki skuat sıçrama performansları karşılaştırıldı. Back skuat protokolünden sonra katılımcıların sıçrama yüksekliklerinde artış elde edilirken (önce: 41,6 ± 5,3 cm; sonra: 43,9 ± 5,1 cm) skuat-sıçrama kontrol protokolünde düşüş elde edilmiştir (pre: 42,7 ± 5,8 cm; post: 41,4 ± 5,1 cm). Mathews ve arkadaşları (2004) ise profesyonel rugbi oyuncularına 20 metre sprint öncesi bir set 5TM back skuat uygulamıştır. 5TM şiddeti ise 87% 1 TM olarak belirlenmiştir (Baechle ve Earle 2008). Katılımcıların hepsi kontrol ve deney aşamalarını uygulamıştır. Kontrol uygulamasında sprint öncesi hiçbir aktivite yapılmazken, deney uygulamasında PAP etkisi yaratmak için 5TM back skuat yapılmıştır. Sonuç olarak PAP etkisi oluşturulmak istenen deney uygulamasında katılımcıların 20 metre sprint performansları %3,3 kontrol uygulamasına göre daha düşük çıkmıştır. Bu durum PAP etkisini ortaya koymaktadır. Chiu ve arkadaşları (2003) ve McBride ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan bir çalışmada 1 TM back skuat kullanılmıştır. McBride ve arkadaşları (2005) 3 × %90 olarak uygulanan back skuatın ardından katılımcıların 40 metre sprint performanslarında 0,05 ± 0,34 saniye düşüş görüldüğünü bildirmiştir. Chiu ve arkadaşları (2003) ise 5 × %90 olarak uygulanan back skuatın ardından sporcuların skuat sıçrama ve pik güçlerinde artış olduğunu bularak PAP etkisinin bulunduğunun rapor etmiştir. Linder ve arkadaşları ise (2010) kadınlarda 1 tekrarlı maksimal yarım skuatın %90’ında 4 tekrarlı yarım skuatın uygulayarak 100 metre sprint performanslarını incelemişlerdir. Oluşan PAP etkisi sayesinde katılımcıların ortalama sprint sürelerinin 0,19 sn daha iyi olduğunu tespit ederek PAP etkisinin oluşabilmesi için 1 TM %90 şiddetinin kullanılmasını önermiştir. Benzer olarak Yetter ve Moir (2008) ve Gourgoulis ve arkadaşları (2003) tarafından yapılan bir çalışmada PAP etkisi oluşturması için 5 setten oluşan back skuat kullanmışlardır. Setler sırasıyla 1 tekrarlı maksimal back skuatın %20’si, %40’ı, %60’ı, %80’i ve %90’ı olarak uygulanmış ve her set 2 tekrardan oluşmuştur. Uygulanan bu protokol sonucunda katılımcıların aktif sıçrama yüksekliklerinde %2,4 artış tespit edilmiştir.

Kilduff ve arkadaşları (2007) ise PAP etkisini oluşturabilmek için 1 tekrarlı maksimal şiddetin %93’ünde 3 tekrarlı bench pres ve back skuat uygulamışlardır. Sonuç olarak, katılımcıların aktif sıçrama ve bench pres değerlerinde artış tespit edilmiştir. Chatzopoulos ve arkadaşları (2007) tarafından yapılan bir çalışmada PAP etkisi oluşturulduktan sonra katılımcıların 10 ve 30 metre sprint performanslarında anlamlı artışlar görüldüğü tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, yapılan araştırmalar 1 tekrarlı maksimalin %90’ı ve üzeri şiddetlerde 3 veya 5 tekrardan oluşan ve 1 set olarak uygulanan çalışmaların PAP etkisi oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Yetter ve Moir (2008) tarafından yapılan çalışma dışındaki diğer çalışmalar %90’dan daha düşük şiddette yapılan uygulamaların PAP etkisi yaratmada daha yetersiz veya tamamen yetersiz olduğunu göstermektedir. Yetter ve Moir (2008) tarafından gerçekleştirilen çalışmada ise kuvvet antremanında tecrübeli sporcuların kullanıldığı ve back skuatın boş olarak değil de Smith makinasında yapıldığı unutulmamalıdır.

2.6.2.3 Antrenman düzeyi

Kişinin antrenman düzeyinin, optimal bir PAP yanıtı elde etmede etkili olan faktörlerden birinin olabileceği ifade edilmiştir (Xenofondos vd 2010). Bu konuyla ilgili değişik çalışmalar iyi düzeyde antrene olmuş sporcuların rekreasyonel olarak formda sporculardan daha yüksek düzeyde PAP yanıtı elde edebileceğini göstermiştir (Chiu vd 2003).

Wilson ve arkadaşları (2013) tarafından PAP ile ilgili yapılan bir meta-analiz çalışmasında katılımcılar antrenman düzeylerine göre sporcular, antrenmanlı ve antrenmansız bireyler olmak üzere 3 gruba bölünmüştür. Sporcular en az 3 yıllık kuvvet antrenmanı tecrübesine sahip, antrenmanlı bireyler 1 yıllık kuvvet antrenmanı tecrübesine sahip, antrenmansız bireyler ise aktif olarak sporla uğraşan fakat kuvvet antrenmanı tecrübesi bulunmayan bireylerden oluşmaktadır. Sporcular (d=0,81) ve antrenmansız bireyler (d=0,14) arasında ve ayrıca sporcular ve antrenmanlı bireyler (d=0,29) arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bu sonuçlar, kuvvet antrenmanı tecrübesi bulunan sporcuların yorgunluğu en aza indirgeyerek PAP’ı daha kolay optimize edebildiğini göstermektedir. Brandenburg (2005) ise rekreasyonel olarak antrenmanlı bireyler ile yapmış olduğu bir çalışmada ve herhangi bir PAP etkisi elde edememiştir. Başka bir çalışmada ise en az bir yıllık kuvvet antrenmanı tecrübesi

bulunan fakat sporcu olmayan bireylerin aktif sıçrama, pik güç ve pik kuvvet ölçümlerinde kontrol grubu ile aralarında herhangi bir anlamlı farklılık elde edilmemiştir (Robbins ve Docherty 2005). Hanson ve arkadaşları (2007) tarafından yapılan bir çalışmada ise en az 1 yıllık kuvvet antrenmanı olan katılımcılar kullanılmış ve kontrol ve PAP testleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı rapor edilmiştir (McBride vd 2005).

Kuvvet antrenmanı tecrübesi bulunan 3. lig futbolcularının dâhil edildiği bir çalışmada futbolcuların 40 metre sprint performanslarında PAP etkisi ile anlamlı artışlar elde edilmiştir. Chiu ve arkadaşları (2003) tarafından yapılan bir çalışmada sporculara ve rekreasyonel olarak antrenmanlı bireylere aynı PAP protokolü uygulanmış ve katılımcıların ağırlıklı skuat sıçrama performansları ölçülmüştür. Sporcu olan grupta anlamlı artışlar elde edilirken rekreasyonel olarak antrenmanlı grupta herhangi bir düşüş ya da artış gözlemlenmemiştir. Gourgoulis ve arkadaşları (2003) tarafından yapılan bir çalışmada ise PAP ısınma olarak kullanılmış ve PAP öncesi ve sonrası katılımcıların aktif sıçrama performansları ölçülmüştür. Güçlü ve zayıf olarak 2’ye ayrılan gruplardan güçlü olan grup sıçrama performansını 4,01% artırırken zayıf olan grup 0,42% artırmıştır (Gourgoulis vd 2003). PAP ısınmaları sonucu iyi antrene bireylerde daha büyük yanıt alınması, PAP hareketi sırasında daha fazla eşzamanlı ve daha yüksek ateşleme hızıyla motor üniteyi devreye sokabilme becerisindeki artışa bağlanmıştır (Schmidtbleicher ve Buehrle 1987, Xenofondos vd 2010). Ayrıca Chiu ve arkadaşları (2003) yüksek şiddette çalışan sporcuların yoğun antrenman rejimine olan adaptasyonunun bir sonucu olarak yorgunluğa karşı direnç oluşturabileceğini ve bunun sonucu olarak PAP’dan elde edebileceği kazancın daha fazla olabileceğini ifade etmişlerdir.

Yapılan çalışmalar PAP’ı bir ısınma yöntemi olarak kullanmanın sporcuların ve bireylerin daha yüksek seviyede maksimum kuvvet üreterek istenilen sonuçları elde etmede yararlı olduğunu göstermektedir.

2.6.2.4 Toparlanma zamanı

PAP ısınma yanıtları üzerine etki eden diğer önemli bir faktör toparlanma zamandır. Uyaranın tipine ve yoğunluğuna bağlı olarak değişen ısınma ile sonrasındaki güç aktivitesi arasında optimal bir zaman aralığı vardır (McCann ve Flanagan 2010, Lima vd 2014). Bu süre PAP’ın etkisini ortadan kaldırmaksızın yorgunluğun etkilerinin

giderilmesine izin verecek kadar yeterince uzun seçilmelidir (Hodgson vd 2005, Weber vd 2008, McCann ve Flanagan 2010, Smith vd 2014). PAP’ın güç performansı üzerine etkilerini toparlanma süresi açısından inceleyen çeşitli çalışmalarda 20. dakikaya kadar süren toparlanma sürelerinin güç performansı üzerinde olumlu etkisinin olabileceği belirtilmiştir (Gullich ve Schmidtbleicher 1996, Kilduff vd 2007). Ancak optimal PAP etkisi elde etmek için literatürde yaygın olarak kullanılan dinlenme süresi 3 ile 8 dakika arasında değişmektedir (Weber vd 2008, Matthews vd 2010, Linder vd 2010, Lima vd 2014). Bunun yanında, Smith ve arkadaşları (2014) PAP yanıtı açısından optimal sürenin kişinin gereksinimine göre değişebileceğini ve kişinin kondisyonel düzeyinin de dinlenme süresinde etkili olabileceğini ifade etmişlerdir.

Performansı artırmak için kullanılan PAP etkisini oluşturabilmek için kaslar belirli şiddetlerdeki uygulamalarla uyarılmalıdır fakat performans sırasında kasların yorgun olmaması da gerekmektedir. Bu yüzden PAP protokollerini düzenlerken dinlenme sürelerine oldukça dikkat edilmelidir. Dinlenme süreleri kaslarda PAP etkisi yaratabilecek yeterlilikte ve ayrıca PAP etkisinin kaybolmayacağı bir uzunlukta olmalıdır. Brandenburg (2005) tarafından yapılan bir çalışmada katılımcılar PAP protokolünü bench pres yaptıktan 2 ve 4 dakika sonra uygulamışlardır fakat PAP etkisi oluşturmada kullanılan 2 ve 4 dk’lık dinlenme araları arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Robbins ve Docherty (2005) tarafından yapılan bir çalışmada katılımcılar skuat pozisyonunda 7 saniyelik maksimal izometrik kasılma yapmışlardır. Ardından 4 dk dinlenerek aktif sıçrama uygulaması yapmışlardır. Protokol sonucunda katılımcıların pik güçlerinde azalma görüldüğü tespit edilmiştir. Hanson ve arkadaşları (2007) ise 3 ve 5 dk’lık dinlenme sürelerini kullanmışlardır fakat katılımcıların aktif sıçrama performanslarında anlamlı bir farklılık elde edememişlerdir.

Chatzopoulos ve arkadaşları (2007) ise PAP egzersizi sonrası 5 dk’lık bir dinlenme kullanarak katılımcıların sprint performanslarında artış görüldüğünü tespit etmişlerdir. McBride ve arkadaşları (2005) ise PAP egzersizi sonrası 4 dk’lık yürüyerek dinlenmenin ardından uyguladıkları 40 metre sprint testinde anlamlı artışlar görüldüğünü bulmuşlardır. Chiu ve arkadaşları (2003) tarafından yapılan bir çalışmada katılımcılar 5 setlik PAP egzersizinde setler arası 2 dk ve PAP egzersizinin sonunda 5 dk dinlenerek skuat sıçrama uygulamasını gerçekleştirmişlerdir. Sporcuların sıçrama performanslarında anlamlı bir artış tespit edilmiştir. Linder ve arkadaşları (2010) ise 4 tekrarlı maksimal yarım skuattan oluşan PAP egzersinin ardından 9 dk dinlenme uygulamışlar ve katılımcıların sprint performanslarında gelişme olduğunu belirtmişlerdir. Mathews ve arkadaşları (2004) ise PAP egzersizi ve 20 metre sprint

performansı arasında 10 dk’lık bir dinlenme uygulamışlar ve katılımcıların 20 metre sprint sürelerinde anlamlı bir düşüş elde etmişlerdir (0,098 s).

Özet olarak, yapılan çalışmalar en az 4 dk olarak uygulanan egzersizlerin performansı artırmada ve PAP etkisi yaratmada daha başarılı olduğu tespit edilmiştir fakat dinlenme süresini belirlerken katılımcıların antrenman düzeyi, antrenmanın kapsamı ve şiddeti de göz önünde bulundurulmalıdır.

2.6.2.5 Yorgunluk

Maksimal efore yakın şiddetlerde oluşan kas kasılmalarına yorgunluk denir. ATP depoları ve fosfokreatinler yüksek şiddetli kas kasılmaları sonucu azalmakta ve yeniden dolması için zamana ihtiyaç duymaktadır. Kas yorgunluğunun temel sebebi düşük Ca2+ yoğunluğu ve azalan Ca2+ duyarlılığıdır (Rassier ve MacIntosh 2000). Wilson ve arkadaşları (2013) yorucu sportif aktivitelerde PAP etkisinin oluşma olasılığının azaldığını belirtmişlerdir.

2.6.2.6 Cinsiyet

DeRenne (2010), Wilson ve arkadaşları (2013) hem kadınlarda ve hem de erkeklerde PAP etkisi görüldüğünü belirtmiş fakat cinsiyetler arasında anlamlı farklılıkların olup olmadığı yetersizdir. Çünkü yapılan araştırmaların genelinde erkek katılımcılar kullanılmıştır. Linder arkadaşları (2010) tarafından yapılan bir çalışmaya en az 1 yıllık back skuat egzersiz tecrübesi bulunan kız öğrenciler dâhil edilmiştir. Çalışmada kız öğrencilerin 4 tekrarlı maksimal back skuatın ardından yaptıkları 100 metre sprint performans sürelerinde anlamlı düşüşler olduğu görülmüştür. PAP etkisini ortaya çıkarmak için yapılan araştırmaların çoğunluğu erkek katılımcılari ve özellikle kuvvet antrenmanı tecrübesi bulunan erkekleri çalışmlarına dâhil etmiştir.

2.6.2.7 Lif tipi

PAP sonucu performans artışının kas türüne ve genetik faktörler tarafından belirlenen kas içindeki dağılımına da bağlı olduğu ifade edilmektedir (Hamada vd 2000, Xenofondos vd 2010). Yapılan çalışmalar yüksek miktarda tip II kas fibriline sahip olan bireylerin yüksek miktarda tip I fibriline sahip bireylere göre daha büyük bir oranda PAP etkisi ortaya koyduğunu göstermektedir (Hamada vd 2000, Xenofondos vd 2010, Smith vd 2014). Bunun nedeni, hızlı kasılan fibrillerin yüksek yoğunluklu bir faaliyete cevaben miyozin düzenleyici hafif zincirlerinin daha büyük fosforilasyona uğramalarına bağlanmaktadır (Moore ve Stull 1984, Xenofondos vd 2010).

Bu bağlamda hızlı lifler kondisyonel faaliyete yanıt olarak, myozin düzenleyici hafif zincirlerin büyük fosforilasyonuna tabidir (Jensen ve Ebben 2003). Buna göre daha yüksek bir yüzde ile tip 2 lifli kaslar (örneğin gastroknemius ve soleus) ve bir kas içinde tip 2 lifleri yüksek bir yüzdeyle bulunan insanlar daha fazla PAP sergilerler. Bir kişinin lif tipi dağılımı öncelikle genetik faktörler tarafında belirlenir, aynı zamanda yaş ve aktivite düzeyinden etkilenmiş olabilirler (Digby 2002).

2.6.2.8 Kasılma tipi

PAP ve kuvvet-frekans ilişkisi çalışmalarının çoğu izometrik kasılmaları içerir. Kas kasılma şeklinin kuvvet-frekans ilişkisi ve PAP’ın üzerinde oluşan frekansların aralığını etkilediğini fark etmek önemlidir. Konsantrik kasılma, özellikle yüksek hızlarda olanlarda, kuvvet-frekans ilişkisi, izometrik kasılmalarla karşılaştırıldığında sağa kayar, yani maksimum kuvvetin belirli bir yüzdesini uyandırmak için daha yüksek frekanslara gerek duyulur (Hicks ve Copido 1991). Ek olarak konsantrik kasılmaya karşı izometrik kasılmalarda PAP yüksek frekanslara kadar uzanır. Bir çok aktivite, öncelikle konsantrik (yüzme, kürek çekme, bisiklet vb.) ya da eksantrik ve konsantrik kasılmaların birleşmesini (halter, atlama, koşma vb.) içerir. Bu nedenle PAP’ın izometrik kasılmalar üzerindeki etkisine dayalı olarak, beklenenin ötesinde bir performans arttırıcı etkisi olabilir. İzometrik kasılmalarla karşılaştırıldığında PAP’ın konsantrik olarak daha büyük bir role sahip olduğunu unutulmamalıdır (Sweeney ve Bowmen 1993).

Benzer Belgeler