• Sonuç bulunamadı

Politika‘nın ilk Türkçe çevirisi 1940‘larda Hasan Ali Yücel‘in Milli

Eğitim Bakanı olduğu dönemde ve onun öncülük ettiği çeviri projesi çerçevesinde iki cilt olarak yayınlanmıştır (Aristo, 1944-46).66 1944 tarihli

birinci cilt Politika‘nın ilk üç kitabını, 1946 tarihli ikinci cilt ise geri kalanını içermektedir. Çevirmeni o dönemde Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi‘nde öğretim üyesi olan Niyazi Berkes‘tir. Berkes kullandığı edisyona veya çevirinin hangi dilden yapıldığına dair bir bilgi vermemiştir; ancak çevirinin İngilizceden yapıldığı anlaşılmaktadır. 1944‘te Berkes‘in ulaşabileceği en yeni İngilizce çevirilerin Jowett (1885) ve Rackham (1932) olduğunu dikkate aldığımızda; ve Berkes‘in çevirisini bu çevirilerle karşılaştırdığımızda, Berkes‘in her iki edisyonu da kullanmış olduğunu söylemek mümkündür.67

Berkes çevirisinin önemli bir noksanı, 19. yüzyıldan bu yana sayfa kenarlarında kullanımı bir standart haline gelmiş olan Bekker numaralarının ilk üç kitabı içeren birinci ciltte (1944) olmaması; ikinci ciltte (1946) ise etkin bir şekilde kullanılmamış olmasıdır.68 Çeviride bazı maddi çeviri hataları da vardır.

Örneğin; Jowett‘in ―in all sciences and arts the end is a good‖ (1282b14-15) diye çevirdiği cümle, ―bütün ilimlerde ve senatolarda gaye hayırdır‖ şeklinde

661940‘lı yıllarda Hasan Ali Yücel‘in öncülüğünde kurulan Tercüme Bürosu‘nca yapılan çevirilerin bir kısmı çeviribilim açısından sorunludur. Yunan ve Latince klasiklerin ciddi akademik çevirileri ancak son zamanlarda yapılmaya başlanmıştır. Kabalcı Yayınevi‘nin 2005‘te başlattığı ve çevirilerin, Loeb klasik serisinde olduğu gibi, asıl metinle beraber basıldığı ―Humanitas: Yunan ve Latin Klasikleri Dizisi‖ bu açıdan kayda değerdir.

67Berkes‘in, çevirinin metni olarak Jowett‘i; birinci ciltte yer alan ilk üç kitabın alt bölümleri ve bazen de açıklayıcı dipnotlar için Rackham çevirisini kullandığı, ikinci ciltteki diğer kitapların alt bölümleri için Jowett‘e döndüğü anlaşılmaktadır. Rackham, alt bölümleri belirlemek için J. Gottlob Schneider edisyonunu (1809) kullanmıştır. Schneider edisyonunda alt bölümler, diğerlerine göre daha uzun ve daha az sayıdadır. Örneğin, Rackham çevirisinin birinci kitabında beş alt bölüm bulunurken, diğer çoğu çeviride bu sayı on üçtür.

68Aristoteles‘in tüm eserlerinin çevirilerinde kullanılan ve sayfa kenarlarında yer alan numaralar (bu makalenin girişinde bahsettiğiniz) Immanuel Bekker‘in 1831‘de Prusya Akademisi için hazırlamış olduğu Aristoteles külliyatı edisyonuna dayanmaktadır. Bu numaralar Bekker edisyonundaki sayfa, sütun ve satırlara denk gelmektedir. Her sayfada ―a‖ ve ―b‖ olmak üzere iki sütun yer almaktadır. Örneğin,

Politika‘nın ilk satır numarası olan 1252a1, Bekker edisyonunda 1252 nolu sayfanın,

geçmektedir (Aristo, 1944: 136; italik bana ait). Bu bir dizgi hatası da olabilir; ancak Aristoteles‘in anlamını engelleyen daha önemli hatalar da vardır.69

Bu durumu yukarıda ayrıntılı tartıştığımız Pol. I.1‘deki üçüncü pasajın son cümlesi üzerinden göstermeye çalışalım. Bu cümle Berkes çevirisinde şöyledir: ―O halde, devletlerin biribirlerinden nasıl ayrıldıklarını, bunlar hakkındaki bilgilerimizi bir bilim halinde birleştirmek mümkün olup olmadığını görmek için biz de devleti yapan unsurların neler olduğunu araştırmalıyız‖ (Aristo, 1944: 4). Berkes‘in (Pol. I-III için) kullanmış olduğu anlaşılan Jowett çevirisi ise şöyledir: ―We must therefore look at the elements of which the state is composed, in order that we may see *in what they differ from one another, and whether any scientific distinction can be drawn between the different kinds of rule*‖ (Aristotle, 1885: 1-2). Jowett (burada yıldızla belirtilen) kısım için bir dipnot düşerek, Alman filolog Jacob Bernays‘in (1824-81) Almanca kısmi çevirisinden (Bernays, 1872) alternatif bir okumaya dikkat çekmiştir: ―how the different kinds of rule differ from one another, and generally whether any scientific result can be attained about each one of them.‖ Muğlaklık, Jowett‘in notlarında belirttiği gibi, cümlede geçen ―toutōn‖ (bunların) işaret zamirinden kaynaklanmaktadır.70 Diğer yandan, Berkes‘in birinci okuma biçimini

benimsemiş olduğunu ve diğeri hakkında sessiz kalmış olduğunu görürüz.71

Ancak Berkes‘deki bu pasajın çevirisinin sorunu bundan ibaret değildir. Berkes ile Jowett çevirilerini karşılaştırdığımızda Berkes‘in ―devletlerin

69Örneğin, Jowett‘teki (Aristotle, 1885: 79) şu cümlenin çevirisi hatalıdır: ―The words constitution [politeia] and government [politeuma] have the same meaning, and the government, which is the supreme authority in states, must be in the hands of one, or of a few, or of many‖ (1279a25-28). Berkes, ―constitution‖ için ―yasa‖; ―government‖ için ―hükümet‖ kullanarak Aristoteles‘in anlamından oldukça uzaklaşmıştır (Aristo, 1944: 121). Aynı hatalı çeviri başka yerlerde de tekrarlanmıştır (Aristo, 1944: 118-19). İkinci bir örnek ise Jowett‘in şu cümlesindeki italik kısmın çevirisidir: ―Wealth and freedom are the grounds on which the oligarchical and

democratical parties respectively claim power in the state‖ (1280a5-6). Berkes bunu

şu şekilde çevirmiştir: ―Oligarşi ve demokrasi yarışları arasında devlete hakim olmak bahsinde görülen daimi ayrılığın sebebi budur‖ (Aristo, 1944: 124).

70Jowett, notların yer aldığı çevirisinin ikinci cildinde bu iki alternatif okumaya daha uzun bir şekilde değinir ve Bernays‘in yanında Alman klasikçi Franz Susemihl‘in (1826-1901) de bu okumayı tercih ettiğini belirtir (1885, Cilt 2: 3).

71Berkes‘in bu pasaj için kullanmasa da elinin altında olan Rackham çevirisi şöyledir: ―So too with the state, by examining the elements of which it is composed we shall better discern in relation to these different kinds of rulers what is the difference between them, and whether it is possible to obtain any scientific precision in regard to the various statements made above‖ (Aristotle, 1932: 5; italikler bana ait).

biribirlerinden nasıl ayrıldıklarını‖ ifadesinin aslında Jowett‘te bir karşılığı olmadığını görürüz. Jowett‘in birinci okumasında ―what they differ from one another‖ ifadesi devletin (polis) alt bölümlerine; ―any scientific distinction can be drawn between the different kinds of rule‖ ifadesi de ikinci pasajdaki farklı yönetim biçimlerine tekabül eder. Berkes, ―farklı yönetim çeşitlerini‖ ―devlet‖ olarak bir nevi yorum katarak çevirerek sadece bu pasajın doğru anlaşılmasını engellemiş olmaz; aynı zamanda, yukarıda değindiğimiz gibi, Politika‘nın geri kalanı için önemli bir meselenin doğru kavranmasını güçleştirmiş olur.

Şimdi, Berkes‘in çevirisinin başına Aristoteles‘in yaşamı, çalışmaları ve

Politika‘nın içeriğine dair okuyucuyu bilgilendirmek için koyduğu kısa

Önsöz‘deki Aristoteles yorumuna bakalım. Berkes‘in Önsöz‘ü bu makalenin başındaki ikinci alıntı ile sona erer. Burada Berkes Aristoteles‘in Politika‘sının öneminin yaşadığı dönemle sınırlı olduğunu; yani bir nevi tarihi vesika olduğunu; günümüz için geçerliliğinin kalmadığını savunmaktadır. Berkes‘in bu görüşünü, makalenin başındaki diğer alıntı ile karşılaştırdığımızda, Aristoteles‘in eserlerine yaklaşım açısından Türkiye ile Batı dünyası arasındaki büyük farkı net bir şekilde görebiliriz. Berkes‘in Aristoteles yorumunda göz ardı ettiği nokta; Aristoteles‘in doğa bilimlerine ereksel (teleolojik) yaklaşımı, her ne kadar modern bilimin öncülerince eleştirilip, bir kenara bırakılmış olsa da, insan ve topluma dair eserleri günümüze dek ilgi görmeye devam etmiş olmasıdır. Berkes, modern bilim ve felsefenin Aristotelesçiliğe yönelttiği eleştirileri Aristoteles‘in iflası olarak kabul etmiş ve Aristoteles‘i Skolastik düşünceyle eş tutmuştur. Halbuki günümüzde gitgide daha fazla kabul gören yaklaşım Aristoteles‘i sonradan ortaya çıkan Skolastik gelenekten ayrı tutma yönündedir.72 Politika‘nın siyaset felsefesi açısından değeri ne Aristoteles‘in

içinde yaşadığı tarihsel dönem ile sınırlandırılabilir; ne de Aristoteles‘ten etkilenen Skolastik düşünceyle.

Berkes‘in şu sözleri de Aristoteles‘e tarihselci (historicist) bakış açısını yansıtır:

Bununla beraber, Aristo bütün bunları [hükûmet rejimlerinin nasıl ıslah edilebileceğine dair düşünceleri] geçmiş zamanın şehir devleti çerçevesi

72Yukarıda da değindiğimiz gibi bu yaklaşımı geliştirenlerin başında Martin Heidegger gelmektedir. 1920‘ler Almanya‘sında Heidegger‘in derslerini takip eden Jacob Klein ve Leo Strauss gibi düşünürler ve onların daha sonradan ABD‘de yetiştirdiği öğrenciler, bu yaklaşımı Aristoteles‘in ve diğer düşünürlerin siyaset felsefesine uygulamıştır; bkz. Velkley, 2011: 5-7. Şunu da belirtmekte fayda var ki; Klein, Platon ve Aristoteles‘e daha geniş bir perspektiften yaklaşırken, Strauss bu filozofların daha çok siyaset felsefesine odaklanmıştır. Klein ve Strauss‘un Heidegger‘le ve birbirleriyle olan düşünsel ilişkileri için bkz. Klein ve Strauss, 1970.

içinde düşünmekten kurtulamamıştır. Büyük bir imparatorluk kuran İskender‘in hocası hâlâ ―polis‖in tipik bir aristokrat aydını olarak düşünüyordu. ―Politika‖ devlet adamları, kanun kurucular için bir el kitabı gibidir. Tavsiye ettiği devlet şekilleri eski tip şekillerdir. Zamanın yeni siyasi gelişmelerine dair hiçbir işaret ve tahmin yoktur. Büyük toprağa dayanan devletlerden, milletlerden, imparatorluklardan ehemmiyet vererek bahsetmez; ancak Asyalılık diye kötülemek istediği zaman bunlardan bahseder (Berkes, 1944: iii).

Bu bakış açısını Mete Tunçay‘ın Batı’da Siyasal D ş nceler Tarihi derlemesinde Aristoteles için yazdığı tanıtım yazısındaki şu yorumunda da görürüz: ―İskender koca İmparatorluğunu kurup genç yaşında öldükten sonra bile, Arisoteles hâlâ, siyaseti, geleneksel, küçük, kendi kendine yeterli ‗polis‘ terimleriyle düşünmeye devam etmiştir‖ (Tunçay, 2006: 144).73

Bu tarihselci yorumun göz ardı ettiği nokta, Aristoteles‘in İmparatorluk gibi farklı dil ve kültürlere sahip bir topluluğun ve hatta benzer kültüre sahip topluluklardan oluşan bir toplumun (ethnos) gerek nüfus gerekse toprak ölçüsü açısından iyi yaşamı sağlamaya müsait olmadığını tartışmış olduğudur (1324a3- 1325a15, 1326a25-b39, 1333b5-1334a10). Yoksa, Aristoteles böylesi topluluklar üzerinde hükümranlık kurulabileceğini zaten Pers veya Asur İmparatorlukları örneklerinde olduğu gibi iyi bilmektedir. Ama bu tür ―despotik‖ bir hükümranlık, zorunlu olarak savaş, fetih ve tahakküm içereceğinden, Aristoteles açısından, ―siyasal‖ bir yönetim biçimi sayılamayacağı gibi, siyasetin amacı olan iyi yaşamı (hem yönetenler, hem de yönetilenler açısından) sağlamada yetersiz kalacaktır (Lord, 1978: 350-53; Simpson, 1998: 204-13, 239-41). Kısacası, Aristoteles‘e yönelik bu eleştirinin temelinde Aristoteles‘in ―siyaset‖ veya ―siyasal‖ anlayışının doğru bir şekilde anlaşılmaması yatmaktadır. 74

Son olarak Politika‘nın diğer Türkçe çevirilerinden bahsedelim. Bunlardan birisi Dergâh Yayınları‘nca yayınlanmış; ancak basımı durdurulan Ersin Uysal çevirisidir (Aristo, 2007).75 Bu çeviri okunabilirlik ve doğruluk

73Bu tarihselci yaklaşımı ilk defa 1969‘da Türkçeye çevrilen George H. Sabine‘nın A

History of Political Theory (1973 [1937]) kitabında görmek mümkündür. Sabine aynı

konuda Aristoteles için şöyle der: ―He [Aristoteles] seems to have lacked the imagination necessary to see the revolutionary importance of Alexander‘s conquest of the East, with the consequent mingling of Greek and oriental civilization‖ (1973: 95). 7419. yüzyıl tarihselciliğinin eleştirel bir değerlendirmesi için bkz. Mandelbaum, 1971.

Tarihselciliğin felsefi açıdan eleştirisi için bkz. Strauss, 1953: 9-34. Strauss‘un tarihselcilik eleştirisi için ayrıca bkz. Norton, 1981.

75Dergah Yayınları Politika‘nın orijinal dilden yeni bir çevirisi üzerinde çalışıldığını bu makalenin yazarına bildirmiştir.

açısından nispeten iyidir. Ancak yukarıda değindiğimiz pasajdaki muğlaklık, bu çeviride de kendini göstermekte; tartışılan mevzunun devletin alt bölümleri mi farklı yönetim biçimleri mi olduğu net olarak anlaşılamamaktadır. Bekker numaralarının olmaması ve metin olarak İngilizce bir çevirinin esas alındığı anlaşılsa da bu konuda bir bilgi verilmemiş olması akademik açıdan sorunludur.

Hem bu çeviri hem de Tunçay çevirisindeki bir başka ciddi sorun orijinal metinde olmayan eklemelerin yapılmış olmasıdır. Aristoteles‘in Pol. II.1-6‘da Platon‘un Devlet ve Yasalar eserlerini tartışırken kullandığı ifadelerde Platon‘un veya eserinin adı geçmediği cümlelerde okuyucuya kolaylık olsun diye bunlar haber verilmeksizin eklenmiştir.76 Böyle bir uygulama daha eski

tarihli İngilizce çevirilerin bazılarında görülse de yeni çevirilerde tercih edilmemektedir.77 Halbuki Aristoteles, II.1‘de Platon‘un Devlet‘ini andıktan

sonra II.2-5‘deki eleştirilerini bu diyalogdaki Sokrates karakteri üzerinden yürütür.78 Bu nokta Aristoteles‘in Platon‘un diyaloglarını nasıl okuduğuna ışık

tutması açısından oldukça önemlidir. Okuyucuya kolaylık olsun diye metin içine ekleme yapılması gerekli görülmüş olsa bile bunun orijinal metne daha uygun bir şekilde yapılması doğru olurdu.79 Ancak bu eklemelerin bir kısmının

Türkçe çevirmenler tarafından değil esas alınan İngilizce çeviride yer aldığını da gözden kaçırmamak gerekir. Diğer yandan ekleme yapılmış tüm pasajların Uysal ve Tunçay çevirilerinde aynı olması dikkat çekicidir. Nitekim, başka yerlerde de iki çeviri arasında büyük benzerlikler görülmektedir. Aklımıza gelen bir ihtimal, Uysal‘ın Saunders‘in gözden geçirip düzelttiği Sinclair (Aristotle, 1981) çevirisini esas alıp, çevirisini Tunçay çevirisi ile karşılaştırarak yapmış olabileceğidir.80

76Bu eklemeler en çok II.4-6‘da görülmektedir (bkz. 1262a32-37).

77Bu tür eklemelere en çok Barker (Aristotle, 1958) ve Sinclair (Aristotle, 1962) çevirilerinde rastlanır. R. F. Stalley (Aristotle, 1995a), gözden geçirip düzelttiği Barker çevirisinden bu eklemeleri çıkarmıştır. Trevor J. Saunders‘in (Aristotle, 1981) gözden geçirip düzelttiği Sinclair çevirisinde ise bir iki tanesi hariç hepsi dipnotlara inmiştir. Saunders (Aristotle, 1995b) kendi yaptığı kısmi Politika çevirisine böyle eklemeler yapmamıştır. Rackham (Aristotle, 1932), Lord (Aristotle, 1984) ve Reeve (Aristotle, 1998) çevirilerinde ise bu tip eklemeler görülmez. Jowett (Aristotle, 1885) çok temkinli bir kaç ekleme yapmıştır.

78Bu eleştirilerin ―haklılığı‖ akademik literatürde 19. yüzyıldan günümüze tartışma konusu olmuş ve farklı görüşler ortaya konmuştur. Bu konuda bkz. Mayhew, 1997; Pangle, 2013: 72-80.

79Nitekim, Jowett orijinal metinde geçmese bile bir yerde ―Socrates‖ ismini eklemiştir (1262a32).

80Buna gösterebileceğimiz bir kanıt Sinclair/Saunders çevirisinde geçen şu cümle olacaktır: ―Again, community of wives and children is prescribed for the Guardian

Bunun dışında Politika‘nın iki Türkçe çevirisisi daha mevcuttur; ancak her ikisinin de akademik dürüstlük ilkesini ihlal ettiği açıktır. Bunlardan Ark Kitapları‘ndan çıkmış olanı (Aristoteles, 2013b), ufak tefek değişiklikler dışında Tunçay çevirisiyle tıpatıp aynıdır. Çevirmenin, Sunuş yazısında ―daha önceden yazmış olduğumuz Aristoteles‘in siyaset felsefesini anlatan giriş yazısı‖nın ise muhtelif internet siteleri ile yüksek lisans ve doktora tezlerinden alınmış pasajlardan ibaret olduğu anlaşılmaktadır.

Say Yayınları‘ndan çıkmış Politika çevirisi de (Aristoteles, 2013a) bir önceki kadar olmasa da oldukça sorunludur. İç ve dış kapaklarında yayınevinin koymuş olduğu ―Eski Yunancadan‖ çevrildiğine dair bir ibare yer almaktadır. Çevirmen de çift dilli Loeb edisyonunu kullanmış olduğunu bizzat belirtir.81

Ancak bu çeviri Tunçay çevirisi ile ciddi benzerlikler göstermektedir. Dikkatli bir gözlemci, bu çevirinin Tunçay çevirisinin üzerinde bazı değişiklikler yapılmış hali olduğunu görecektir. Bunun en bariz kanıtı Tunçay‘ın kullandığı Sinclair çevirisinde artık terkedilmiş bir çeviri yöntemidir. Tunçay kitabın başına koyduğu ―Çevirenin Notu‖nda bunu şu şekilde belirtmiştir: ―Politika‘yı İngilizce çevirilerinin en yenisinden Türkçeye aktardım. Prof. T. A. Sinclair‘in yaptığı bu çevirinin birtakım biçimsel özellikleri vardır. . . . Aristoteles çağdaş bir yazar olsaydı herhalde böyle yapardı diye de, bazı cümleler dipnotlarına indirilerek esas metnin sürekliliği sağlanmıştır‖ (Aristoteles, 1975: 2). Tunçay, Sinclair çevirisine sadık kalarak uzunlukları bir ila birkaç cümle arasında

class. It would seem to be far more useful if applied to the agricultural class‖ (1262a40vd.). Orijinal metinde tek cümle olan bu iki cümle, diğer İngilizce çevirilerin hemen hemen hepsinde tek cümle olarak çevrilmiştir. Diğer yandan hem Tunçay hem Uysal, bu cümleyi burada olduğu gibi iki ayrı cümle olarak çevirmiş ve ne orijinal metinde ne de Sinclair/Saunders çevirisinde olmamasına rağmen her ikisi de ilk cümleye ―Devlet‘te‖ ibaresini eklemişlerdir. Verebileceğimiz bir başka örnek II.2‘de Arkadyalılara dair cümledir (1261a27-29). Bu cümlenin Uysal ve Tunçay çevirileri oldukça benzeştiği görülmektedir. Diğer yandan, Tunçay (Sinclair çevirisinde olduğu gibi) bu cümleyi dipnota indirmişken; Uysal paranteze alıp metin içinde vermiştir. Bu cümle orijinal edisyonlarda olduğu gibi (Uysal‘ın takip ettiğini sandığımız) Sinclair/Saunders çevirisinde metinde ve parantez içinde geçmekte iken; Rackham (Aristotle, 1932) hariç diğer İngilizce çevirilerde metin içinde yer almasına rağmen paranteze alınmamıştır.

81Çevirmen, çevirinin başına şu notu eklemiştir: ―Çeviride Aristotle: Politics (Loeb Classical Library No. 264) künyeli metin esas alınmıştır‖ (s. 22). Harvard Üniversitesi Yayınlarına bağlı Loeb Klasikler serisi bilindiği gibi çift dillidir. İngilizce çevirmeni H. Rackham olan Politika‘nın Loeb edisyonu, İngilizce çevirinin yanında orijinal Eski Yunanca metni de içermektedir.

değişen yaklaşık 80 pasajı dipnotlara indirmiştir.82 Böyle bir durum Loeb

edisyonu için söz konusu olmamasına rağmen, bu pasajların hiçbiri Akderin çevirisinde ne ana metinde ne de dipnotlarda yer almamaktadır.

Bunun dışında, bu çeviri bir çok anlam kaybına neden olacak maddi hata içermektedir. Örneğin, yukarıda değindiğimiz Pol. I.1‘in ikinci pasajının bir kısmı şöyle çevrilmiştir: ―Aralarında sadece büyüklük değil aynı zamanda nicelik farkı da vardır‖ (Aristoteles, 2013a: 23).83 Bu cümledeki ―nicelik‖

sözcüğü aslında ―nitelik‖ olmalıdır. Bir başka hatalı çeviri şudur: ―Doğa erkek ve kadın arasında da bir fark ortaya koyar‖ (Aristoteles, 2013a: 24).84 Bir

üçüncüsü şudur: ―Önce öküz ve sabanı koşmak için bir ev ve bir kadın al!‖ (Aristoteles, 2013a: 25).85 Son bir örnek olarak şunu verelim: ―Çoğu toplum

önceleri krallık idaresi altında yaşardı, gerçi birçoğu halen aynı şekilde yaşıyor, bu insanlar krallarının aynı zamanda tanrıları da olduğunu söylerlerdi‖ (Aristoteles, 2013a: 25).86 Bir tane de Tunçay‘ın hatalı bir çevirisinin bu

çeviride tekrar edilmesine örnek verelim. Tunçay‘ın ―Kadın, ayrı ayrı işlere bakar ve cömertlikle başka başka araçlar sağlar‖ (Aristoteles, 1975: 8) diye; Akderin‘in ise ―Kadınlar farklı işlerle ilgilenirler ve cömertçe farklı araçlar sağlarlar‖ (Aristoteles, 2013a: 24) olarak çevirdiği cümlenin doğrusu şöyle olmalıdır: ―Doğa hiçbir şeyi cimrice yapmaz; aksine her iş için tek bir şey

82Bu uygulama aynı zamanda Mete Tunçay çevirisinin en büyük sorunudur.

83Loeb çevirisi şöyledir: ―they imagine that the difference between these various forms of authority is one of greater and smaller numbers, not a difference in the kind‖ (Aristotle, 1932: 3).

84Tunçay çevirisi şöyledir: ―Doğa, kadınla köle arasında bir ayrım gözetmiştir‖ (s. 8). Doğrusu Tunçay‘daki gibi ―köle‖ olmalıdır.

85Tunçay çevirisi şöyledir: ―İlkin bir ev ve bir kadın edin ve bir öküz, sabana koşmak için‖ (s. 8). Her ne kadar Tunçay çevirisi zarif değilse de sabana koşulacak olanın ―öküz‖ olduğu anlaşılabiliyor. Akderin'in çevirisinden sabana koşulacak olanın ―bir ev ve bir kadın‖ olduğu anlaşılmaktadır.

86Tunçay çevirisi şöyledir: ―İnsanlar başlangıçta kendileri kralların yönetimi altında yaşadıkları için - hala birçokları öyle ya - tanrıların da bir kralları olduğunu söylerlerdi‖ (s. 9). Akderin‘in çevirisinden söz konusu insanların, krallarını aynı zamanda tanrıları olarak gördükleri sonucu çıkar. Halbuki Aristoteles, Tunçay‘ın doğru çevirdiği gibi, insanların tanrıların da kralları olduğuna inandıklarından bahsetmektedir. Aristoteles‘in burada değindiği şey ―insanbiçimcilik‖tir (anthropomorphism).

yapar.‖ Bu cümlenin öznesi (yani, cömertçe iş yapan) ―kadın‖ değil ―doğa‖dır.87

―Çeviri, genellikle sanıldığından çok daha karmaşık, anlaşılması güç bir olgudur‖ (Göktürk, 1994: 103). Yukarıda dikkat çektiğimiz çeviri sorunlarının dışında iyi bir çevirinin daha birçok meziyeti olmalıdır. Bunların tümünü burada tartışmaya imkan da gerek de yok. Ancak felsefi metinleri ilgilendiren birkaç tanesine özetle değinelim. İyi bir çeviri, bir taraftan metne sadakat ile diğer taraftan okunabilir ve anlaşılabilir olma arasında hassas bir denge kurmaya çalışmalıdır. Bu dengenin ibresi çevirmenden çevirmene değişebilir; ancak çevirmen, bu konudaki tutumunu baştan beyan etmelidir. Örneğin, kaynak dildeki bir terimin hedef dilde tam bir karşılığı olmadığı düşünülüyorsa, asıl terimin anlam dünyasını aktardıktan sonra bulunan karşılığın mantığı açıklanmalı; ve bu karşılığın semantik açıdan eksik kalabileceği konusunda okuyucu uyarılmalıdır. Bununla beraber aynı terimin metnin farklı yerlerinde farklı çağrışımları olabileceğinden tek bir karşılık kullanmak mümkün olamayabilir. Bu durumda iyi bir çevirmen farklı karşılıklar kullansa bile okuyucuya çevrilen terimin aynı olduğu bilgisini vermelidir. Böylelikle çevirmen, mümkün olduğunca okuyucu ile yazar arasına girmeden aracı görevini tarafsız bir şekilde yürütür. Çevirmen, tartışmaya açık yorumlar ile nötr açıklamalar arasında fark gözetmeli ve yorumlarını çeviriye yedirmektense bunları önsöz veya dipnotlara saklamalıdır. Bunun neticesinde çevirmen metni olduğundan (yani orijinal metnin hitap ettiği kitlenin ortalama bir üyesinin idrak düzeyine göre) ne daha fazla kolaylaştırmalı ne de zorlaştırmalıdır.88

Benzer Belgeler