• Sonuç bulunamadı

Petrol Fiyatındaki Belirsizlikler ve Makro-Ekonomik Değişkenlerin

Basit ekonomi modelinde denge I Y-C=S olarak ifade edilmektedir. ( I) yatırımlar, (C) tüketim, (Y) çıktı ve son olarak (S) tasarruflar olarak sembolize edilmektedir. Buradan hareketle gelirden ya da çıktıdan harcamaları çıkarttığımızda kalan, tasarruf ya da yatırım olarak nitelendirilecek değeri göstermektedir. Devlet kesimi ve dış ticaretin de modele eklenmesi ile ekonomik denge modeli aşağıdaki gibi ifade edilir.

YC+I+G+NX

(G) devletin mal ve hizmet alımlarını, (TA) ise net ihracatı ifade etmektedir. Harcanabilir gelir açısından bakıldığında ise aşağıdaki formül karşımıza çıkmaktadır. Gelir ile özelleştirmeler ile yapılan transferlerin toplamından(TR), vergilerin (TA) çıkartılması ile elde edilir. Harcanabilir gelir, tüketim ve tasarrufa gitmektedir.

YD Y+TR-TA

Bu durumda harcanabilir geliri Y C+S olarak ifade etmek mümkündür. Dış ticaret dengesi ve devletin bütçe dengesini ise aşağıdaki formülden yola çıkarak

görebiliriz. Burada (S-I) özel kesimin yatırımları aşan tasarruf fazlası/açığıdır. (G+TR+TA) ise devletin bütçe açığını/ fazlasını ifade etmektedir. (NX) ise ne ihracat diğer bir ifade ile dış ticaret açığı/ fazlasını ifade etmektedir.

Bütçe açığının bir karşılığı olmak zorundadır. Devlet bütçe açığı oluştuğu durumda ya içeriden ya da dışarıdan borç almak zorundadır. Kamu harcamalarında meydana gelecek bir artış bütçe dengesini bozarak açığın atmasına sebep olacaktır. Dış açık ya da fazla ülkenin yurt dışına olan borcu veya alacağını ifade eder. Diğer bir ifade ile ülkenin yerli üretimine kıyasla tüketiminin daha fazla olduğu, bu sebeple ithalatının ihracatı aşar nitelikte fazlalık gösterdiği anlaşılır. Ülkenin istikrarlı bir ekonomik büyüme için üretimin sürekliliği önem arz etmektedir. Borçlanma, ekonomik büyüme ve faizin bir arada sürdürülebilir olması için uygulanacak politikalar önem arz etmektedir.

Faiz oranın büyümeden küçük olduğu durumda borç/gelir oranı azalacağından ilave borçlanma devlet açısından bir gelir unsuru olarak düşünülebilir. Bu koşullarda borçlar yeniden borçlanarak ödenebilir. Fakat bu süreç faiz oranlarındaki yükselme veya herhangi bir dışsal şok ile büyüme oranının düşmesiyle tersine dönerse bu durumda borçlanmayı borçlanma ile ödeme politikasının topluma maliyeti de yüksek olur. Tersine faiz oranı büyüme oranının üzerinde ise bu durumda borç/gelir oranı zaman içinde artar ve devam eden faiz dışı bütçe açıkları uzun dönemde sürdürülemez.(Göker,2005:41)

Yalnızca nihai mamul olarak değil, üretim girdisi olarak ithal edilen mallar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin üretiminin sürekliliği için önem taşımaktadır. Petrol açısından değerlendirilecek olursa, petrolün özellikle sanayi sektöründe zorunlu bir üretim girdisi niteliğinde olduğunu ifade etmek mümkündür.

Petrol ithalatına bağımlı olan ülkelerde ithalat kalemi artacağından cari açıkta da artış söz konusu olacaktır. Çünkü ülke ihracat yapabilmek ya da iç talebi karşılayabilmek için ürettiği mamülde dahi ithal girdi kullanmaktadır. Çıktıdan çok girdinin oluşu dış dengeyi negatif yönde etkileyecektir. Üretim açısından değerlendirildiğinde ithal girdi olan petrolün fiyatının artması maliyetleri artırmak suretiyle sanayi üretiminin yavaşlamasına ve işsizlik, maliyet kaynaklı enflasyon ve ekonomik daralma gibi önemli makro iktisadi problemlerin baş göstermesine neden olacaktır (Dücan,2017: 39).

üzerinde reel olarak geçerliliğe sahip olan bütün ekonomiler için aynı durumu vurgulamakta ve ekonomilere yön vererek değişimlerin yaşanmasına neden olmaktadır. Petrol fiyatlarında meydana gelen değişimler tüm dünya ülkelerinde aynı derecede önemli bir konuma sahip olmaktadırlar. Çünkü petrol değişkeninin alış ve satış fiyatı arasındaki farklar ihracat ve ithalatı yapan tarafları ticari açıda farklı ölçüde etkilemektedir. Özellikle döviz kuru ve piyasalarına bağlı olarak oluşturulan bu değişimler ülke içi kullanım oranı, dış alım ve satım oranı olmak üzere farklı cari başlıklar altında değerlendirilmekte ve kurlarda kullanım durumuna göre iktisadi açıdan farklı etkiler yaratmaktadır.

Ülke ekonomilerinde petrol fiyatları ülkelerin ihracat ve ithalat kalemlerindeki büyüklükleriyle de etkili olur çünkü petrolün bazı ülkelerde ham kaynak olarak yer alması, bazı ekonomilerin bu durumu avantaja çevirmesi, işlenmesi ve ulaştırılması konusundaki lojistik destek ve yöntemlerin hepsi bu durumda etkili ve geçerli olmaktadır. Özellikle OPEC kapsamında değerlendirilen ve günümüzde belirlenen sayıları 42 olan ihracatçı konumundaki ülkelerin hepsi ülke dış ticarete fazlasını bu kaynaktan vermekte ve ülke gelirinin yarısından fazlası petrol kaynağının kullanılması ve satılmasında elde edilmektedir.

Finansal piyasalar, OPEC’in 1988’de kendi referans fiyatlarını vadeli Brent kontratlarına bağlamasıyla ham petrol fiyatlarının kontrolünü yapan kurum olarak bütün dünya ekonomilerince tanınmıştır.

Arz ve talep karşılıkları da bu kurum denetimi kapsamında yürütülmekte ve piyasada dengesi kontrolü sağlanmaya çalışılmaktadır. Ham petrol, işlenmiş petrol ve nihai petrol ürünlerinin arz ve talebe bağlı olarak tüketim kalıplarını etkilemesi, beraberinde döviz üzerinden işleme tabi tutulması ülkelerin finansal kalemlerdeki işlemlerine doğrudan etkide bulunmalarından dolayı kısa ve uzun dönemde ilişki içinde bulunmaktadır.

Finansal alanda görmüş oldukları işlemlere göre petrol ürün ve ürün türevleri reel piyasalarda ciddi bir hacim yaratmış ve analizde de kullanılacak olan makro değişkenler üzerinde de birebir etkilere sebep olmuştur. Özellikle döviz kuru ve faiz oranlarındaki değişimlerden spekülatif olarak etkilenmeleri, bu tarz finansal

enstrümanlar üzerinden kazanç elde eden ülkeler için avantaj oluşturmuştur.

Özellikle yüksek büyümenin yaşandığı gelişmekte olan ülkelerde, artan enerji talebi petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının ithalatında yoğun artışlara sebep olmakta, artan enerji ithalatı ise yeterli döviz girişi olmayan bu ülkelerde yüksek cari açıklara yol açmaktadır ( Güngör vd,2016: 32).

Türkiye’ nin 1987-2017 yılları arasında dış ticaret istatistikleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Yıllara göre ihracat ve ithalat miktarlarındaki artış ve yüzde değişimlerine yer verilen bu tablo üzerinden ihracatın ithalatı karşılama oranı göz önünde tutularak cari açığın etkileri değerlendirildiğinde ortalamada cari açığın %65- 70 bandında seyir ettiği çıkarıma varmak mümkündür.

Türkiye de cari açıktaki artış ekonomik büyüme açısından değerlendirildiğinde, ekonominin büyümesiyle cari açık arasında her daim doğru bir orantı olduğu görülmektedir. Büyümenin ivmelendiği yıllarda cari açığında artış da olması bunu kanıtlar niteliktedir. Ülkeye kaynak girişi olduğunda ekonomide büyüme hızı artmakta, kaynaklar azaldığında ise büyüme hızı düşmektedir. Buradan hareketle Türkiye ekonomisi için ithalat cari açığı arttırmakta fakat ekonomik büyümeyi hızlandıran bir etki oluşturduğunu söylemek mümkündür (Şit,2006:8).

Şekil 6. Türkiye de ihracatın ithalatı karşılama oranı- https://biruni.tuik.gov.tr

Petrol günümüz ekonomik sistemi içerisinde yapı taşı niteliğinde bir enerji kaynağıdır. Üretim ve sanayi içerisindeki petrol ihtiyacı göz önünde tutulduğunda, petrol piyasasındaki dalgalanmaların ekonomik büyüme üzerine önemli ölçüde etki ettiği ortaya çıkmaktadır. Petrol kaynaklarının yetersizliği ülkeleri ithalata bağımlı kılarak cari açığın ortaya çıkmasında önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Petrol fiyatındaki iniş ya da çıkış işsizlik, enflasyon, ekonomik büyüme ve dış açık gibi makroekonomik değişkenleri etkisi altına alarak ülke ekonomilerine direkt etki etmekte ve bu durum zincirleme halde dünya ekonomisi etkisi altına almaktadır. Bununla birlikte petrolü ülkelerin ekonomileri için bu derece önemli kılan etken

kuşkusuz bu emtianın dünya üzerinde en fazla ticareti yapılan enerji ürünlerinden biri olmasıdır(Güngör vd,2016: 30).

Petrol ithal eden ülkelerden, ihraç eden ülkelere para transferi sağlanmakta ve durum süreklilik arz ettiği için petrol fiyatındaki olası yükseliş dünya bazında adil olmayan gelir dağılımının nedenlerinden biri olmaktadır. Diğer bir açıdan petrol fiyatındaki artışla birlikte petrol ithal eden ülkelerden döviz çıkışı da artacağı için ülkede dış açığın ve döviz talebinin artması da kaçınılmaz olacaktır. Yüksek petrol fiyatları petrol ithal eden ülkelerin ödemeler dengesini bozmakta, ithal mallarının pahalanmasına ve ihraç mallarının değerinin düşmesine sebep olmakta kısaca enflasyonu arttırmaktadır Güngör, vd., 2016: 31).

Sanayileri petrole bağımlı olan gelişmekte olan ülkeler açısında petrol fiyatındaki artış ithal edilen emtianın fiyatının yükselmesinin fakat ihracata konu olan mallarının değerini ise düşürmesine neden olmaktadır. Bu durum enflasyonu arttırıcı bir etki oluşturarak ödemeler dengesini de etkilemektedir. Petrol fiyatının yükselmesi ile ithal edilen enerjinin miktarı düşmekte bu durum ise petrolün kullanıldığı üretim sektöründe verimliliğin azalmasına neden olmaktadır.

Ekonomik büyümenin temel etmenlerinden biri olan üretimin sekteye uğraması milli geliri azaltmakta ve ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Petrol fiyatındaki yükselişten en çok etkilenen şüphesiz bütçe açıklarını borçlanma ile kapatan gelişmekte olan ekonomiler olmaktadır (Güngör,vd,2016:30). Cari dengeyi belirleyen unsurlardan olan döviz kuru ve petrol fiyatı incelendiğinde döviz kurunun değer kaybetmesi halinde cari işlemler açığı azalmakta, petrol fiyatında artış olması halinde ise cari işlemler açığı büyümekte olduğu gözlenmektedir. (Togan-Berument,2011:3).

Yüksek petrol fiyatlarının makroekonomik hedefler üzerine etkilerinin ölçümlenmesinde uygulanan politikalar önem arz etmektedir. Petrol ithal eden ülkeler açısından bakılacak olursa yüksek petrol fiyatları doğrudan girdi maliyetini arttırmakta ve bu durum, üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasına ve dolayısıyla enflasyona neden olmakta, bu durum yapısal sorunları bulunan ve bütçe açıklarının borçlanma yoluyla kapatılmaya çalışıldığı gelişmekte olan ekonomilerde

daha fazla hissedilmektedir (Bayraç,2003:17).Petrol ihraç eden ülkeler açısından bakılacak olursa, petrol ülkelerin ihracat kalemini doğrudan arttırmakta olduğu için petrol fiyatındaki artış ülke ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir.

Petrol fiyatının düşmesi açısından durum değerlendirecek olursa ithal edilen malın fiyatının düşmesi üretimi destekleyecek ve ihraç edilen malların değerlenmesine neden olacaktır. Milli gelir artacak ve dış borçlar ile ödemeler dengesini olumlu biçimde etkileyecektir. Diğer taraftan petrol fiyatlarındaki düşüş ise petrol ithal eden ülkelerin dış borçlar ve ödemeler dengesini olumlu yönde etkilemekte böylece ithal mallarının ucuzlamasına ihraç mallarının değerinin yükselmesine, diğer bir ifadeyle milli gelirin artmasına sebep olmaktadır (Özkaya,2001:25)

Uluslararası pazarda petrol fiyatlarındaki değişimler, petrol üreticilerinin ve yatırımcıların kararlarını etkileyen önemli bir unsurdur. Petrol üreticileri açısından değerlendirilecek olursa, yüksek petrol fiyatları, şirketlerin üretim maliyetlerini artırma eğilimindedir. Dolayısıyla, girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle ürünlerin satış fiyatları artmakta bu durum yüksek enflasyona neden olmaktadır. Nihai olarak üreticilerin satın alma gücünü azalmakta ve bu durumda ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir.

Yatırımcılar açısından bakılacak olursa, küresel petrol fiyatlarının düşmesi, ekonomileri petrol ihracatına dayalı ülkelerde döviz kurunun da düşmesine neden olmaktadır. Küresel petrol fiyatının artması ise petrol talebini azaltmaktadır. Petrol talebinin azalması, petrol arzının da düşmesine neden olmaktadır.

Dünya petrol talebinin fiyatlara göre değişimi kısa vadede esneklik göstermektedir. Petrole olan uzun vadeli ve sürekli artan bir talebe rağmen, petrol fiyatlarının stabil olmadığını gözlenmektedir. Bunun temel nedenini ihraç eden ve ithal eden ülkeler arasındaki politik dengesizlikler varsaymak mümkündür.

Petrol fiyatındaki artış, petrol ihracatçısı konumundaki ülkeler için gelirlerin artmasına ve ekonomik büyümenin hızlanmasına olanak sağlarken; fiyatlardaki olası bir düşüş ise ekonomik aktivitenin zayıflamasına neden olmaktadır. Ekonomik

çeşitliliğin düşük olduğu, petrolün en önemli gelir kaynağı olduğu bu ülkelerde, fiyatların artması ekonomide kolay finansman nedeni ile harcamaları arttırmaktadır. Ancak artan döviz geliri Hollanda Hastalığı diye tabir edilen, ulusal paraların aşırı değerlenerek petrol harici sektörlerde rekabet gücünün kaybolmasına neden olmaktadır (Orsam,2014;10). Ekonomik büyümenin istikrarlı olmasının hedeflendiği varsayımıyla hareket edilecek olursa, tek bir ekonomik faaliyete aşırı bağımlılık durumu, fiyatların gerilemesi ile birlikte harcamaların azalması ve kamu açıklarını oluşması sonrasında istikrarsız bir büyümeyle neticelenmektedir.

1.6. Döviz Kurundaki Belirsizlikler ve Makro-Ekonomik

Benzer Belgeler