• Sonuç bulunamadı

Seray Töz

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı, Bornova, İzmir

seray.ozensoy.toz@ege.edu.tr

Teknolojinin gelişimine paralel olarak kolaylıkla ulaşabildiğimiz uygulamada kolaylık ve hızlılık, standardizasyon, yüksek hassasiyet ve özgünlük sağlayabilen testlerin varlığı, klasik tanı yöntemlerinin uygulanmasının getirdiği uzun sürmesi, uygulayıcıya bağlı sübjektiflik, hassasiyetinin düşük olması gibi güçlükler ve modern yaşamın getirdiği koşullara bağlı olarak göçlerin ve seyahatlerin artışı nedeniyle belirli bölgelerde sınırlı olarak görülen enfeksiyon ajanlarının daha geniş alanlarda görülmeye başlanmış olması gibi çeşitli nedenlerle modern tanı yöntemlerinin kullanımı zorunlu hale gelmiştir.

Klasik mikroskobik tanıda, parazitlerin ökaryotik hücre yapısında olmaları nedeniyle tanı yaklaşımlarını mikrobiyoloji alanında en çok fungal ajanlara benzetmek mümkün olsa da birçok parazitin mikroskobik bakıda morfolojik olarak birbirinden farklı olması ve tür olarak tanımlanabilmesi ile mantarlardan da ayrılmaktadır. Parazitlerin tek hücreli ve çok hücreli olmaları, konak vücudunda bir veya birden fazla şekilde bulunmaları ve konak vücudundaki yerleşim bölgelerine göre enfeksiyon tanısında kullanılacak olan örnekler ve tanı yöntemleri değişebilmektedir. Serolojik testler geliştirilinceye kadar konaktaki yerleşim yerlerine göre dışkı, idrar, balgam, kan gibi hasta örnekleri, ameliyat sırasında veya biyopsi ile alınan örnekler ya da hastanın kendisinin getirdiği vücudundan atılan parazit örnekleri taze olarak veya boyandıktan sonra mikroskopta incelenerek morfolojik özelliklerine göre parazitlerin tanısı mikroskobik olarak konulmaktaydı. Mikroskobik bakının en önemli avantajlarından birisi de bakı yapılan örnekten kültür yöntemleri ile parazitin izole edilerek çoğaltılmasına olanak sağlamasıdır. Kültür yapılarak veya hayvana inokülasyon ile parazitin izole edilmesiyle hastalığa tanı konulmasının yanı sıra yeni ilaç denemeleri, ilaç direnci ve aşı çalışmalarına olanak sağlanabilmektedir. Günümüzde halen mikroskobik bakı birçok parazit hastalığının temel ve altın standart tanı yöntemi olma özelliğini korumaktadır ve mümkün olan laboratuvar ve olanaklarda serolojik ve moleküler modern tanı yöntemleriyle desteklenmelidir.

Modern tanı yöntemleri terimi parazitoloji alanında 40 yıl kadar önce serolojik yöntemlerin yoğun olarak uygulanmaya başlamasıyla kullanılmaya başlanmış ve 30 yıl kadar önce de parazitlerin özgün gen bölgelerinin çoğaltılarak hassas bir şekilde saptanabildiği PCR’ın keşfiyle birlikte önem kazanmıştır. Serolojik yöntemler temel olarak, antijen antikor reaksiyonunun in vitro koşullarda gerçekleştirilerek hastada var olan, parazite karşı sıvısal bağışık yanıt ile oluşan parazite özgü antikorların veya parazit antijenlerinin saptanmasına dayanmaktadır. Serolojik tanı yöntemleri in vitro koşullarda oluşturulan reaksiyonun görüntülenme özelliklerine göre aglütinasyon, immunofloresan, ELISA, western blotting gibi isimler almakta ve kullanılan yönteme bağlı olarak parazitin yüzey antijenlerine, eriyik antijenlerine ve/veya belli bir proteinin bir bölümüne karşı oluşan özgün antikorlar saptanabilmektedirler. Böylece bu testler aynı zamanda aşı adaylarının saptanmasına veya hastalıktan korunmadaki değerlerinin ölçülmesine de yardımcı olabilmektedirler. Serolojik testlerdeki en büyük ilerleme rekombinant protein teknolojisinin gelişimi ile birlikte immunokromatografik hızlı tanı testlerinin ticari olarak üretilebilmesi ile sağlanmıştır. Bu testler, seroloji laboratuvarının bulunmadığı koşullarda bile çok kısa bir sürede parazite özgü antijen ve/veya antikorların saptanmasıyla hastalıkların hızlı tanı ve tedavisine olanak sağlayabilmektedir. Özellikle parazit DNA sı içerisinde yer alan, dizisi bilinen iki segment arasındaki parazitin cins ve/veya türüne özgü bir bölgeyi enzimatik olarak çoğaltmayı sağlayan PCR’ın bulunuşundan sonra moleküler yöntemler diğer birçok alanda olduğu gibi parazitoloji alanında da modern tanı yöntemleri arasında yerini almıştır. Hızlı, kolay ve hassas tanıyı sağlama gibi avantajlarının yanı sıra optimizasyonun zorluğu, pahalı ekipman ve deneyim gerektirmesi, parazitle karşılaşma ve hastalık eşik değerlerinin henüz belirlenmemiş olması, kolay kontaminasyon gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Enfeksiyon hastalıklarının tanısında

DAVETLİ KONUŞMACILAR

22. Ulusal Biyoloji Kongresi, 23-27 Haziran 2014, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir, Türkiye

http://ubk2014.ogu.edu.tr 61

uygulanabileceği alanlar, sınırlılık düzeyleri, sonuçların yorumlanması testlerin daha geniş anlamda uygulanması ve sonuçların paylaşılması ile gelişen dinamik bir süreçtir. Moleküler testlerin klasik yöntemlerle birlikte uygulanması bütün bu konularla ilgili bilgi birikimi sağlayacağı için testlerin gelişmesine ve geniş alanlarda daha doğru olarak uygulanmasına katkı sağlayabilecektir.

Klasik yöntemler bize daha çok parazitin var ya da yok olduğunu gösterirken serolojik ve moleküler yöntemler, parazitin ne zaman vücuda alındığını, hastalığın akut veya kronik evrelerden hangisinde olduğunu, konağın bu parazite karşı bağışık yanıtının düzeyini, kullanılacak ilaca olan olası direnci ve hastalığın prognozunu belirlemede yardımcı olabilmektedir. Tanıda modern yaklaşım öncelikle uygulanan testin optimizasyonunun iyi yapılması, kullanılan coğrafi bölgedeki parazit tür ve alt türlerine uygun olması ve ikincil olarak ta paraziter hastalıkların gerekli evrelerinde gerekli testlerin yapılabilmesidir. Bu amaçla bu konunun uzmanları tarafından paraziter enfeksiyonlar için ulusal ve uluslararası tanı algoritmalarının oluşturulması gereklidir. Tanı algoritmalarına göre testlerin uygulanma sıklıkları ve laboratuvar koşulları belirlenecek ve birden fazla test kombinasyonunun gerekliliği durumunda, her testin her laboratuvarda uygulanması gerekmeyecektir.

Hastalıkların tanısındaki diğer bir modern yaklaşım da tek sağlık yaklaşımıdır. Tek sağlık yaklaşımında laboratuvara başvuran ve karşılaşılan hastanın bulgularına göre testlerin uygulanarak sonuca ulaşılmasının yanı sıra paraziter enfeksiyonun doğadaki rezervuarları, bölgedeki varlığı, bulaşma ve ileriki yıllarda görülebilme riskleri araştırılabilir. Böylelikle, tanı yöntemleri sadece hastalığa tanı koymak amacıyla değil aynı zamanda tedaviyi desteklemek, hastalıktan korunmak ve uzun vadede eradikasyonu sağlamak için kullanabilecektir. Bu yaklaşım bu alanda çalışan Tıp doktoru, biyolog, veteriner, farmakolog gibi birçok bilim insanının birlikte çalışmasını gerektiren multidisipliner bir bakış açısı da gerektirmektedir.

Çok farklı klinik tablolarla seyreden vektör kaynaklı bir grup hastalığı içeren leishmaniasise sebep olan

Leishmania parazitleri, enfeksiyon hastalıkları arasında bir çok konuda model olarak seçilen bir

protozoon parazittir. Hastalık tanısının standardizasyonunu da kapsayan leishmaniasisin endemik olduğu ülkelerden çeşitli grupların katıldığı uluslararası çok sayıda proje yürütülmektedir. Bu sunumda da paraziter hastalıkların tanısında modern yaklaşımlara örnek olarak leishmaniasis tanısının yıllar içerisindeki gelişimi ve Türkiye’de leishmaniasis çalışma grubunun sonuçları sunulacaktır.

DAVETLİ KONUŞMACILAR