• Sonuç bulunamadı

3.5. Sosyal bir Gözetim Alanı Olarak Facebook ve Mahremiyetin Dönüşümü

3.5.3. Panoptik Bir Alan Olarak Facebook

İletişim teknolojilerinin çok hızlı bir biçimde ilerlemesine bağlı olarak

“enformasyon toplumunun” gitgide “gözetim toplumuna” dönüştüğü görülmektedir.

Gündelik hayatı ilgilendiren hemen her türlü işlemin bireylerin parmaklarının ucuna taşınmasıyla birlikte, bireyler İnternete bağlandıkları an itibariyle ucu bucağı olmayan bir dünyanın kapılarını aralamaktadırlar. Bu bağlamda her ne kadar İnternet, bireylere uçsuz bucaksız bir özgürlük sunuyor gibi görünse de aslında

“elektronik panoptisizm” adı verilen sıkı bir gözetim sürecine girilmektedir.

Postmodern bir özgürlükler çağı olması ümit edilen günümüzde, kamusal ve özel alanda ortaya çıkan mahremiyet ihlâlleri çerçevesinde, teknoloji bazlı yeni iktidar yapıları ortaya çıkmaktadır.

Bireylerin her türlü davranışının ve iletişiminin kayıt altına alındığı günümüz koşullarında, sosyal medya ve taşınabilir iletişim araçlarının kullanımının

yaygınlaşmasıyla, devletin vatandaşları, sermaye gruplarının tüketicileri gözetlemesi durumuna, bireylerin birbirlerini gözetlemesi eklenmiştir. Sosyal medya kullanıcılarının birer röntgenciye dönüştüğü bugünlerde, Niedzviecki’nin “dikizleme kültürü” olarak ifade ettiği durum ortaya çıkmaktadır.

İletişimin çok kolay bir şekilde kurulabilmesine olanak sağlaması sebebiyle, sosyal paylaşım ağları çok kısa bir süre içerisinde, özellikle gençler arasında popüler hâle gelmiştir. Çünkü gençlere bu platformlar tartışma, düşüncelerini ifade etme ve iletişim kurma olanağı sunmaktadır (Bonds-Raacke & Raacke, 2008, s. 11).

Facebook, günümüzde en popüler sosyal paylaşım ağlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Facebook, özellikle genç bireyler tarafından, arkadaşlarla iletişim kurmak, sosyalleşmek ve kimlik inşasında etkin bir biçimde kullanılmaktadır.

Facebook, Twitter, Linkedln, Instagram gibi sosyal paylaşım ağları, çalışma, eğlenme ve iletişim kurma biçimlerimizi dönüştürmektedir. Kısacası sosyal medya, günümüz koşullarında toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası olarak yer almaktadır.

Sosyal medyada paylaşımlarda bulunmak günümüzde bireyler için gündelik hayatın rutinleri arasına girmiş bulunmaktadır. Fakat sosyal medyanın, bireylerin psikolojileri üzerindeyarattığı etkiler çok az insan tarafından bilinmektedir. Bu nedenle sosyal medyanın ekonomik faaliyetlerimiz, geleneklerimiz, kültürümüz, sosyal yaşantımız ve örgütlenme biçimlerimizin sosyal paylaşım ağlarının etkisiyle dönüşüme uğradığı üzerinde durmak gerekmektedir.

Fransız Filozof Michel Foucault (1926-1984), sosyal medyanın bireyleri psikolojik düzeyde etkilediği konusunda öngörülerde bulunmuştur. Foucault, İnternet’in bulunduğu tarihlerde hayatta olmamasına rağmen, toplum içinde bireylerin sosyal yaşantıdaki davranışlarını belirleyen etmenler (normlar, değerler, statüler, roller) ve kimlik inşası konusunda çalışmalarda bulunmuştur. Foucault’nun bu konudaki çalışmalarını, sosyal medyadaki kimlik inşasını anlamada kullanmak mümkündür. Foucault’nun düşünce perspektifinde sosyal medya ele alındığında, sosyal paylaşım ağları, bilgi alışverişinde kullanılan bir araç olmanın ötesinde bir yere sahiptir. Foucault’ya göre, sosyal medya özneleştirme kavramını da içine almaktadır.

Panoptikon Facebook

Hapishane Sosyal Ağ

Fiziksel Gözetim Elektronik Gözetim

Görünmeyen Gözetim Görünmeyen İzleyici

Eşitlerarası Olmayan Gözetim Eşitlerarası Gözetim

Merkezi Ağ Dağınık Ağın Merkezi

Devlet Kuruluşları için Deneysel Alan Ticari İşeltmeler için Tecrübe Alanı Devlet Tarafından Kontrol Kapitalist Kuruluşlar Taradından Kontrol

Tablo 1: Panoptikon ve Facebook’un Gözetleme Biçimlerinin Kıyaslanması Kaynak:

http://mastersofmedia.hum.uva.nl/2012/10/19/captives-of-the-social-facebook-and-digital-pantopticism/

Sosyal paylaşım ağlarının kullanım sıklığı ve mobil iletişim araçlarının kullanım oranlarının artmasıyla Facebook kullanıcı sayısı her geçen gün artmaktadır.

Bu gelişmeler çerçevesinde günümüzde gelinen noktada sosyal paylaşım ağları birer gözetim mekanizması hâline gelmektedir. Foucault’nun Hapishanelerin Doğuşu adlı eserinde incelediği Panoptikon kavramı,bireyin kendi öz iradesi ile iktidara uygun olarak, başat kültür ve normlar çerçevesinde kendini gerçekleştirmesini mümkün kılmaktadır (adresgezgini, 2010). Sosyal bir iletişim alanı olarak Facebook, önceki tarihlerde Foucault tarafından “panoptikon” adı verilen kontrol mekanizmasına benzer özellikleri barındırmaktadır.

Facebook’un kuruluş amacına göre, denetim mekanizması meydana getirmek veya panoptik özelliklere sahip bir işleyişe sahip olması hedeflenmemektedir. Ancak, Facebook’un gelişimi bağlamında gelinen noktada, panoptikon tanımıyla benzer özellikler sergilediği görülür.

Kullanıcılar, kendi bireysel profillerini oluşturarak, diğer bireylerle iletişim ve etkileşim içerisinde bulunmaktadır. Bu ortam kullanıcılar açısından değerlendirildiğinde, özgürce duygu ve düşüncelerine yer verebildikleri bir ortam sunmaktadır. Kullanıcıların paylaşımları konusunda sınırlandırıcı tek şey kendi bireysel kontrol mekanizmaları olmaktadır. Facebook’un işleyiş mantığına göre, kullanıcılar sanki gözetim altında değillermiş gibi davranmaktadırlar. Bu durum teorik olarak mümkün görünse de, kapitalist çıkarların ve hükümetlerin etkisi altında

gerçekleşmektedir. Facebook ile kullanıcı arasındaki güçlü ilişki, bir disiplin veya gözetim şekli değildir; fakat bir tür baskı şeklidir. Bununla birlikte aslında, Facebook’un işleyiş mantığı oldukça basittir. Kullanıcıların paylaşımda bulunarak içerik oluşturmaları ve bunu gündelik bir rutin hâline dönüştürmeleriyle, Facebook değer kazanmaktadır. Bu noktada ticari kazanç sağlama söz konusu olmaktadır.

Çünkü günümüzde sosyal ağlar, reklamverenler ve sermaye sahipleri açısından önem taşımaktadır. Facebook’un kuruluşunda hedeflenen durum bugün bambaşka bir hâl almıştır. Temelinde yer alan sadece bir paylaşım ortamı olma fikri, gün geçtikçe geçerliliğini yitirmektedir.

Sosyal paylaşım ağlarının her biri, bireyleri paylaşımda bulunma konusunda motive etmeye çalışmaktadır. Çünkü onlar açısından bu paylaşımlar; içerik, hizmet ve reklamlarını tüketicilerine uygun şekilde tasarlamaları açısından büyük önem taşımaktadır. Örneğin, şirketler facebook profillerini inceleyerek, şu anda nerede olduğumuza, nelerden hoşlandığımıza, ihtiyaçalarımıza, zevklerimize, hobilerimize, mizah anlayışımıza, ilişkilerimize ve ilişki içinde olduğumuz insanları tespit ederek, ortak zevke uygun bir restoran tavsiyesinde bulunabilmektedirler. Bu durum, mahremiyet ihlâli durumunu akla getirmektedir; çünkü kişisel bilgilerimizi analiz etmek suretiyle kişi hakkında bir analizde bulunulması, bireylerin gözetlenmesi anlamına gelmektedir (Jarvis, 2012, s. 35).

Günümüzde Facebook’un kişisel bilgilerimizi toplayarak, üçüncü şahıslara sattığı bilnmektedir. Bu da sosyal ağları kâr elde etmek amacıyla kullanılmasıyla sonuçlanmaktadır. Diğer taraftan, kullanıcılar Facebook’a kayıt oldukları an itibariyle, veri kullanım ilkelerini ve koşullarını kabul etmiş sayılmaktadırlar.

Günümüzde enformasyon teknolojileri, tıpkı geçmiş dönemlerde bireylerin gözetimine uygun mimari yapıların tasarlanması gibi, bireylerin gözetiminde etkin bir biçimde kullanılmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği üzere, bireyler daha sosyal paylaşım ağlarına kayıt oldukları an itibariyle, kullanım ve kayıt koşulları bölümünde, gözetlendiklerine dair bilgilendirilmektedirler. Ancak kullanıcılarınbu gözetlenme hâlinden rahatsız olmadığı, aksine haz duyduğu görülmektedir.