• Sonuç bulunamadı

KiĢilerin yaĢadıkları toplum içerisinde baĢkalarına muhtaç olmadan hayatlarını sürdürebilmeleri, yaĢam standartlarını arttırabilmeleri, genellikle çevresi ile kurdukları iyi iletiĢime bağlıdır. Engelli olan ya da engelli olmayan bütün fertlerin, toplumdaki diğer fertler ile sağlıklı bir uyum içerisinde hayatlarını sürdürebilmeleri, sahip oldukları sosyal becerileri ile doğrudan ilgilidir (Sucuoğlu ve Çifci, 2010).

BaĢka kiĢilere yardım etme, baĢka kiĢilerden yardım ya da bilgi isteme, birinden bir fayda gördüğünde o kiĢiye teĢekkür etme, hata yaptığında karĢısındaki kiĢiden özür dileme, bir konu hakkında konuĢma baĢlatabilme, kendisine sorulan sorulara cevap verme, toplumsal kurallara uyma, sırasını bekleme, baĢkalarıyla iĢbirliği yapma, kendisi hakkında yapılan eleĢtiriyi kabul etme, yaptığı iĢe iliĢkin karĢısındaki kiĢinin fikirlerini sorma, yeni tanıĢtığı birine kendisi hakkında bilgi verme gibi birçok sosyal beceriler; bireyin toplum ile yaĢamasını, toplumla bir bütün hale gelmesini, akranları ve toplumdaki diğer fertler ile etkileĢimini sağlar. Aynı zamanda kiĢinin sahip olduğu bu sosyal beceriler; akademik becerilerin geliĢimini de sağlar ve bu becerilerdeki baĢarının artmasını kolaylaĢtırır. Sosyal becerileri yeterli olan fertler, iĢ hayatlarındaki yaĢamında daha uyumlu olmakta, iĢ performansları daha çok artmakta ve iĢ arkadaĢlarıyla daha sağlıklı etkileĢim içerisine girebilmektedirler (Sucuoğlu ve Çifci, 2010).

Sosyal Beceriler sosyal iĢbirliği, sosyal etkileĢim, sosyal bağımsızlık gibi alt becerileri de kapsamaktadır. Merrill‟e (2003) göre; sosyal iĢbirliği becerileri çocuğun yaĢıtlarıyla uyumlu olabilmesini sağlayan becerileridir. Bu beceriler; oyun oynarken veya sıra beklemesi durumunda kendi sırasının gelmesini bekleme, toplumsal kurallara uyma, paylaĢma, bir grup içerisinde olumlu Ģekilde çalıĢma gibi becerilerdir. Sosyal etkileĢim becerileri; arkadaĢlarının haklarına saygı gösterme, çevresindeki büyüklerin sorunlarına duyarlı olma, diğer çocuklara karĢı Ģefkat gösterme, arkadaĢları tarafından oyuna davet edilme, aile ve okul yaĢamında tartıĢmalara katılabilme, hata yaptığında özür dileme gibi becerilerdir. Sosyal bağımsızlık becerileri ise; çocuğun tek baĢına oyun oynaması ve karĢılaĢtığı sorunlara çözüm üretebilmesi, farklı oyun gruplarında yer alabilmesi ve çevresinden kabul görmesi, çevresindekilerle iletiĢimi baĢlatabilmesi ve bu iletiĢimi sürdürebilmesi, yakın çevresinden ayrılırken zorluk çıkarmadan ayrılabilmesi (örneğin; okula giderken anne ya da babasından kolaylıkla ayrılabilmesi), her türlü grup ortamında kendisine güven duyması ve bağımsız olabilmesi becerileridir (Özbey, 2009).

Yukarıda bahsi edilen sosyal becerilerin kazanılmasına etki eden bazı faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler; çocukların yaĢı, cinsiyeti ve engelli olup olmamalarıdır (Merrel, 1994).Bahsedilen bu faktörlere bir göz atacak olursak; çocuğun yaĢı sosyal beceriyi doğrudan etkileyebilmektedir. Zira çocuğun yaĢı ilerledikçe biliĢsel becerileri artmakta ve bununla birlikte ahlaki geliĢimleri ve dil geliĢimleri artmakta bu durumda, çocuğun sosyal becerisinin geliĢmesini sağlamaktadır. Çünkü; çocukların yaĢları ilerledikçe daha çok insanlar ile iç içe girmekte ve bunun sonucunda kendiliğinden gerçekleĢen bir sosyal davranıĢ geliĢimi olabilmektedir (Morgan, 1988; Akt: Avcıoğlu, 2005).

Yine aynı Ģekilde cinsiyet, sosyal beceri geliĢimini etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Cinsiyetin sosyal beceri geliĢimi üzerine biyolojik olarak mı etki ettiği ya da toplumun cinsiyet üzerine farklı görev yüklediğinden dolayı mı etki ettiği tam olarak bilinmemektedir. Yalnız yapılan son araĢtırmalar sonucunda

cinsiyetin her iki sebepten dolayı sosyal beceri geliĢimi üzerine etki ettiğini ortaya koymuĢlardır (Gresham ve Reschly, 1981).

Son olarak sosyal beceri geliĢimini etkileyen faktörlerden bir tanesi de çocuğun engelli olup olmamasıdır. Normal geliĢim gösteren çocuklar doğumundan sonra yaĢının ilerlemesiyle çevresinde bulunan yakın kiĢilerden ( bu kiĢiler çocuğun annesi, babası veya diğer aile fertleri ya da aileye yakın olan kiĢilerdir) model alarak sosyal becerilerini rahatlıkla kazanabilmekte ve bu becerileri geliĢtirebilmekte iken, normal geliĢim gösteren çocuklara nazaran daha az sosyal iliĢki içerisinde olan engelli çocuklarda bu becerilerin geliĢimi geç olabilmekte ya da hiçbir Ģekilde bu çocuklar akranlarının kazanması gereken sosyal becerileri kazanamamaktadır (Avcıoğlu, 2005).

Bir kiĢinin kendi içine kapanması anlamına gelen otizm kelimesi ilk olarak Kanner (1943) tarafından ortaya atılmıĢtır. Kanner otizmi; belirtileri 3 yaĢından önce ortaya çıkan ve çocuğun sosyal geliĢimini önemli ölçüde etkileyen bir bozukluk olarak tanımlamıĢtır. Ayrıca otizm belirtisi olarak kabul edilen bu belirtilerin çocuktan çocuğa farklılık gösterdiğini, ama genel olarak her çocuğun ortak olarak göstermiĢ olduğu belirti olan sosyal alanda görülen problemler otizm spektrum bozukluğunun en büyük problemi olduğunu belirtmiĢtir. Nitekim Kanner, otizmin en yaygın özelliğinin çocuğun diğer bireylerle etkileĢime geçememesi olarak kabul etmiĢtir. Ayrıca Wing (1988), otizmli bireylerde sosyal etkileĢim alanında görülen problemleri üç ana baĢlık altında toplamıĢtır. Bu baĢlıklar ise; a) otizmli çocuğun baĢkalarına yönelik ilgi eksikliği ile ortaya çıkan sosyal tanıma problemleri, b) otizmli çocuğun kendisini anlatamaması yani iletiĢimde çektiği problemler, c) otizmli çocuğun baĢkalarını anlayamaması ve hayali oyun kuramamasından kaynaklanan sosyal taklit ve anlamada yaĢadığı problemlerdir (Özdemir, 2007).

Cohen, Paul ve Volkmar (1987) otizmli çocukların sosyal davranıĢlarını üç baĢlığa bölerek sınıflandırma yoluna gitmiĢtir. Bu baĢlıklar, “giriĢkenlik”, “bağlanma ve sosyal iliĢkiler”, “duyguları anlamak ve ifade etmektir”. Ayrıca buna ek olarak Lord (1993), bu baĢlıklara bir yeni baĢlık daha eklemiĢtir. Eklenen bu

baĢlık ise; “sosyal etkileĢimle ilgili davranıĢ ve becerileridir”. Gresham ve Reschly (1981) ise sosyal davranıĢları sınıflandırmak için “çocuğun kendisiyle ilgili davranıĢları” içeren bir sınıflama geliĢtirmiĢtir (Ökcün, 2008).

Ayrıca Volkmar, Chawarska ve Klin‟e (2005) göre, otizmli çocukların yaĢamıĢ oldukları sosyal güçlükler, otizmin tanılanmasında tek baĢına yeterli bir kriter olduğunu vurgulamıĢlar ve otizmli çocukların yaĢamıĢ oldukları sosyal alandaki problemlerin nedenini de; otizmli çocukların hayali oyun oynayamamaları, hayal gücünü kullanamıyor olmaları, sembolik düĢünmenin ve taklit becerilerinin olmamasına bağlamıĢlardır (Akt: Yavuz, 2008).