• Sonuç bulunamadı

B NÜFUS SAYIMLAR

1- Osmanlı Devletinde Sayımlar

Sayım Osmanlı devletinin yabancı olduğu bir kavram değildir. Osmanlı devletinde nüfus sayımı yıllar boyu toprak yazımı münasebetiyle yapılmıştır326. “Devletin eyaletlerindeki

muhtelif gelir kaynaklarının, devlete belirli hizmetler yerine getirmeye mecbur olan memur ve sipahilere bırakılmış olduğu bellidir. Bu gelirlerin memur ve sipahinin devlete karşı üstlendiği mecburiyetlere uygun olması zaruriydi. Bundan dolayı devletin vergi mevzularının miktarını ve değişimlerini sık sık tespit etmesi lazım geliyor ve bu maksatla 30–40 senelik sürelerle nüfus ve arazi sayımları yapılıyordu. Bu sayımlarda her köy ve kasabada mevcut yetişmiş erkek nüfus, isimleri, babalarının adı, ellerindeki toprağın miktarı vesaire kaydediliyordu” 327. Bu sayımların incelenmesi neticesinde 1520 – 1530 yılları arasında

Türkiye nüfusunun (Mısır, Irak ve Tuna ötesi Avrupa bölgeleri hariç) 11.357.365 kişi olduğu tahmin edilmiştir328. Rakamlar tahmin niteliğinde olsa da, genel bir fikir vermesi açısından önemlidir.

325 “Nüfus Sayımı”, Ülkü, IV/33 (İkinciteşrin 1935), s. 212-213.

326 Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk Nüfus Sayımı 1831, 2. baskı, Başbakanlık Devlet

İstatistik Enstitüsü yay., Ankara, 1997, s.6.

327 Ömer Lütfü Barkan, “Türkiye’de İmparatorluk Devrinin Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve Hakana Mahsus

İstatistik Defterleri”, İktisat Fakültesi Mecmuası, II/1 (Ekim 1940), İstanbul, s.20.

107

15. yy ikinci yarısından başlayarak, başta yeni fethedilen yerler olmak üzere bütün imparatorluk topraklarında sayımlar ve yazılımlar yapılırdı. Devletin örgütlenmesinin temeli olan tımar sisteminin bir gereği olan bu sayımlar vergi ve asker toplamanın başlıca dayanağıydı329. Osmanlı devletinde ilk nüfus sayımına ilişkin çalışmaların Mustafa Paşa’ya (Netayicül Vukuat yazıcısı) göre II.Selim zamanında (1566-1574), Ömer Lütfü Barkan’a göre ise III.Murat zamanında (1574-1595) yapıldığı belirtilmektedir330.

16. yy boyunca yaygın ve düzenli bir biçimde devam eden bu sayım ve yazımlar, 17. yy başlarından itibaren yapılamamış, yalnızca düzenli bir şekilde yoklamalarla yetinilmiştir331. “15. ve 16. yüzyıllardan beri, memleket tahriri, çoğu eski defterlerin aynısıyla

kopya edilmesi demekti”332.

Nüfus ve arazi sayımlarında tatbik edilen usuller de ilmi esaslara uymuyordu. Küçük veya büyük bütün nüfus sayımlarının tam neticeleri hiçbir vakit devletçe yayınlanmamıştı333. Modern sayımlarda kaydedilmesi alışılmış ve zaruri olan bazı hususlar, mesela nüfusun mesleği, ana dili, okuryazar olup olmadığı hiç tespit edilmemiş, diğer taraftan yalnız antropolojik tetkikler bakımından ilmi bir ehemmiyet arz eden bazı vasıflar (nüfusun benzi, gözlerinin rengi, yirmi yaşını geçen erkeklerin boyu) kaydedilmiştir334. Ayrıca Osmanlı devletinde sayımların icap ettiği üzere bir günde değil de senelerce sürdüğü görülmektedir.

Tüm bunların sonucu, yukarıda da belirttiğimiz üzere, sayımlarda ilmi gayeden çok, vergi ve asker ihtiyacının karşılanmasının hedef alındığı görülür. Buna bir kanıt olarak da kadınların sayılmaması gösterilir. Feroz Ahmad, “Osmanlı toplumunda kadınlar pek dikkate

329 Nuri Akbayar, “Tanzimat’tan sonra Osmanlı Devleti Nüfusu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye

Ansiklopedisi, V, İletişim yay., İstanbul, 1985, s.1238-1239

330 Koray Başol, a.g.e, s. 52. 331 Nuri Akbayar, a.g.m, s.1239.

332 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, 25. baskı, Alkım yay., İstanbul, 2006, s. 46. 333 Enver Ziya Karal, a.g.e, s.10.

334 Ömer Celal Sarç, “Nüfusun Miktarı ve İstihaleler”, II. Üniversite Haftası (Diyarbakır 1/6/1941-7/6/1941),

108

alınmazlardı. Askere gitmedikleri için nüfus sayım memurları onları doğru dürüst kaydetmezdi” demektedir335.

19. yy ile birlikte, Avrupa ile ilişkilerini arttırmaya başlayan devlet, yeni vergi, askerlik ve yönetim düzeni ihtiyacı ile birlikte, yeni sayım sistemlerine ilgi duymaya başladı. 1830’da oluşturulan özel bir meclis tüm imparatorlukta nüfus sayımı yapılmasını kararlaştırdı336. Sayımının sebepleri arasında II. Mahmut’un geniş ölçüde bir ıslahat yapmak isteği başta geliyordu. 1826 Yeniçeri ocağının kaldırılması sonrası yapılması gereken, ordunun yeniden kurulmasıydı. Bu ordunun yeniden kurulması, yeni vergi kaynaklarının bulunması ve askerlik yapabilecek halkın sayısının bilinmesini gerektiriyordu. Bu amaçla sayımda Rumeli ve Anadolu’da bulunan İslam ve Hıristiyan erkek nüfusunun sayılmasına karar verilmişti. O zamana kadar böyle bir sayımın yapılmamış olması nedeniyle de halkın endişeye kapılmasının önüne geçebilmek için sayımda şer’i memurlar tayin edilmişti337.

Burada bir konunun üzerinde durmak gerekirse, Cumhuriyet dönemine gelinceye kadar ve hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarında, halkın sayıma bakış açısı çeşitli nedenlerden soğuk olmuştur. “Tahririn yapılacağı ilan edilince, memlekette, verginin her yerin gerçek

nüfus sayısına göre dağıtılacağına dair söylentiler dolaşmaya başlamış ve bu fikre kapılan halk, nüfusu gizleyerek âdetini mümkün olduğunca az göstermeye çalışmıştır”338.

Osmanlı devletinde ilmi esaslara dayalı olarak ilk genel nüfus sayımı 1831 yılında yapıldı339. Sayım Anadolu ve Rumeli’deki toprakların bir bölümünde (Anadolu, Karaman, Adana, Sivas, Trabzon, Kars, Çıldır, Cezair-i Bahri Sefid, Rumeli ve Silistre eyaletlerinde) yerine getirilebildi340. Sayımda ilk olarak din göz önüne alınmış; halk İslam ve reaya olmak üzere iki gruba ayrılmıştı. Müslüman nüfus İslam grubunda, Hıristiyan nüfus reaya nüfusunda

335 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, 2. baskı, Kaynak yay., İstanbul, 1999, s.105. 336 Nuri Akbayar, a.g.m, s.1239.

337 Enver Ziya Karal, a.g.e, s.12. 338 Ömer Celal Sarç, a.g.m, s.51.

339 Bu konuda yapılmış ayrıntılı bir çalışma için bkz: Enver Ziya Karal, a.g.e ; Fazıla Akbal, “1831 tarihinde

Osmanlı İmparatorluğunda İdari Taksimat ve Nüfus”, Belleten, XV/60 (1951).

109

gösterilmiştir. Neticelerin sağlıklı toplanması ve genel neticeleri kestirmek üzere İstanbul’da bir Ceride Nezareti kurulmuş ve sayım neticeleri ilk defa olarak topluma sunulmuştur.

Devletin sayımı ne gaye ile yaptığını Enver Ziya Karal şöyle açıklar, “Bütün

neticeleri tam olarak vermediğinden istatistik bir önemi olmayan bu sayımda devlet, İslam nüfusunun sayısını askerlik için, Hıristiyan nüfusun sayısını da vergi bakımından öğrenmek istemiştir”341. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere, Osmanlı devleti insan varlığı sayısını

tamamen vergi ve askerlik için öğrenmek istemiştir. Bu durumu, sayımların yapılış şekli bize tamamen göstermektedir.

Tanzimat’la hız kazanan yönetim sisteminin iyileştirilmesi, yeni bir askeri ve sivil bürokrasi oluşturma çabaları, mali düzenlemeler, nüfus sayımını tekrardan gündeme getirmiştir. 1844 tarihinde yapılan bu sayımda esas amaç, orduyu düzenleme ve asker alma usulünü değiştirmek olarak ön plana çıkmıştır342.

Fakat bu sayımda da halkın sayımlara karşı göstermiş olduğu olumsuz durum aynen devam etmiştir. Halk sayım ile birlikte yeni vergilerin getirileceği, nüfus oranına göre vergi alınacağı söylentileri ile sayımdan uzak durmuştur. Olumsuz durumdan dolayı sayım başarıya ulaşamamış, hiç sayılmayan yerler yanında, birçok yerde beklenilenin altında sayılar ortaya çıkmıştı. Bu yüzden devlet yapılan sayımın sonuçlarına önem vermedi343.

1855 Kırım harbi ile başlayan dış göçlerin yarattığı hızlı göç hareketleri, İdare-i Umumiye-i Vilayat Nizamnamesi’nin yaratmış olduğu değişiklikler yeni bir sayımı zorunlu kılıyordu344. 1870 yılında genel bir nüfus sayımı için bir ferman çıkarılmış, taht değişikliği, I.Meşrutiyet’in ilanı ve 1877–78 Rus savaşı ve artan dış göçler yüzünden ferman yürürlüğe girmemiştir345.

341 Enver Ziya Karal, a.g.e, s.12. 342 Ömer Celal Sarç, a.g.m, s.50. 343 Nuri Akbayar a.g.m, s.1239. 344 A.g.m, s.1240

110

Osmanlı-Rus savaşı sonrası, ülkenin iç durumu biraz olsun istikrara kavuşunca sayım konusu tekrar gündeme geldi. Sayımın temel hedefi devletin asker ve vergi ihtiyacını karşılamaktı. Geçmiş deneyimlerden ders alınarak, bu sefer sayım işine devlet daha iyi hazırlandı. Nuri Akbayar sayım hazırlıklarıyla ilgili olarak şu görüşlere yer vermektedir. “II.Abdülhamit bu amaçla 1881’de Müslüman erkek nüfusun sayım görevini Harbiye

Nezaretine verdi. 1857’de cizye yerine konulan Badelat-ı Askeriye mükellefi Hıristiyanların sayımı görevi de Dâhiliye Nezareti’ne bırakıldı. Bu konuda önemliydi. Zira Hıristiyan cemaatler mümkün olduğu kadar az bedel ödemek için (vergi önceleri cemaatler tarafından toplandığından) sayıları sürekli eksik gösteriyorlardı. Devlet sayımı doğrudan üstlenince bu gibi durumlarda önlenecekti… Sicil-i Nüfus Nizamnamesi hazırlandı ve II. Abdülhamid 5 Temmuz 1881’de bu nizamnameyi onaylayarak yürürlüğe koydu. 1882’de yapılmaya başlanan sayım ancak 1890’da tamamlanabildi”346.

1900’de yayınlanan kanunla 1881 Nizamnamesi yenilenerek, 1902’de yeni bir kanun ve ek nizamnamelerle nüfusla ilgili işlemler daha ayrıntılı bir hale getirildi. 1904 yılında yapılan nüfus sayımı ancak 1907’de bitirilebildi347. Fakat Arap Vilayetleri ve Doğu illerindeki çoğu aşiret bu sayıma alınmamıştı348. Bu Osmanlı devletinin yapmış olduğu son genel nüfus sayımıydı.

1914 yılında Osmanlı Devletinde nüfus kanunu çıkartılmıştır. Bu kanuna göre her Osmanlı, kendini nüfusa yazdırmaya zorunlu tutulmuştur. Bu kanun, doğum, evlenmeler, ölümler, yer değiştirme ve nüfus kayıtları sırasında alınacak paralar olmak üzere beş bölümden meydana gelmektedir349. Bu kanun ile birlikte nüfus sayımı yapılmıştır. Fakat ülkenin Birinci Dünya Savaşında olması neticesinde sayım başarıyla gerçekleştirilememiştir.

346 Nuri Akbayar, a.g.m, s.1241. 347 A.g.m, s.1241.

348 Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, 4. baskı, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi yay.,

Ankara, 1995, s.540.

349 Sema Polat, 1927 Nüfus Sayımı ve İzmir Basını, D.E.Ü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, (Yüksek

111