• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti’nde Hazine ve Ceyb-i Hümayun

Osmanlılar’da 18. yüzyılın son çeyreğine kadar Enderun (hazine-i hassa, iç hazine) ve Birun (maliye hazinesi, devlet hazinesi, dış hazine) adlarında iki hazine varlığını sürdürmüş, ancak bu ayrımın ne zaman başladığı tespit edilememiştir. Enderun hazinesini oluşturan Has Oda, bodrum, çilhane, raht, hil’at ve ceyb-i hümayun hazinelerinde görevli sayısı 1772 yılında 157’ye çıkmış, Enderun Hazinesi

103 Bekir Sıtkı Baykal , “Osmanlı İmparatorluğunda 17. Ve 18. Yüzyıllar Boyunca Para Düzeni ile

İlgili Belgeler’’, Belgeler, C.XIII (1988), Sy.:17, Ankara, TTK, 1993, s. 88.

104 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. IV/I, s. 597. 105 A.g.e., s. 598.

28 hazinedar kethüdası tarafından idare edilmiştir.106 Görünüşte defterdar idaresi ve sadrazamların kontrolünde bulunan Hazine-i Amire’nin sahibi padişah olmakla beraber, sırf saraya mahsus olmak üzere bir hazine yani hazine-i hassa oluşturulmuş, bunun idaresi de hazinedarbaşıya verilmiştir. Bu hazinenin gelirini ise padişahın iradesiyle yabancı hükümdarların, vezirlerin ve devlet erkanının hediyeleri oluşturmaktaydı. Hazine-i amire sıkıntıya düştüğünde padişah kendi hazinesinden borç verirdi. 107 Birun hazinesinin fazla parası Enderun hazinesinin kaynağını oluşturuyor ve ihtiyaç halinde bu para Enderun’dan tekrar alınıyordu. Örneğin Mısır’dan gelen yıllık gelirin fazlası Enderun hazinesi gelirini oluşturuyordu. Enderun hazinesinin dış kaynakları ise Bağdat gümrüğünden ve varissiz kimselerin geride kalan mallarından sağlanırdı.108

Ceyb-i hümayun Osmanlı’da doğrudan padişahın şahsi kullanımı için ayrılan para ve buradan yapılan harcamaları, yani kendi özel iç hazinesini ifade eden bir tabir olup, Padişahın yaptığı in’amlar ve dağıttığı sadakalar ceyb-i hümayundan karşılandığı gibi dış hazineden ve devlet bütçelerinden de verilebilirdi.109 Padişahlara cep harçlığı olarak 1587 senesine kadar her sene Mısır eyaletinden gelen 500 bin altın, 17. yüzyıl başlarından itibaren 600 bin altına çıkmıştır. Sidrekapısı gümüş madeni, mukataalar ve 1729 senesinde verilen fetva sonrası, devlet hizmetinde vefat edenlerin varisi olarak Padişahın kabul edilmesi ve dolayısıyla terekeleri, ceyb-i hümayun varidatını oluşturan diğer unsurlardı.110

Harem-i hümayun hazinesi de denilen ceyb-i hümayun hazinesinin idaresi sır katibinin nezaretindeydi. Daimi ve zuhurata tabi olmak üzere iki tip geliri vardı. Divan-ı hümayundan her ay padişahın cep harçlığı olarak bir kese kamil çil 50 bin akçe alınması kanundu. Padişaha günlük sarf etmek üzere verilecek para miktarı 10

106 Cengiz Orhonlu , “Hazine”, DİA, C.XVII, s. 130. 107 Ali Seydi Bey, a.g.e., s. 126.

108 Cengiz Orhonlu, a.g.e., s. 131. 109 Halil Sahillioğlu, a.g.e., s. 466.

29 bin, 12 bin, 16 bin olarak değişebilirdi. Para yani akçe üç renkli keseye konulurdu.111 18. yüzyılın ikinci yarısında Darphane muhtemelen bünyesinde yapılan değişikliklerle ceyb-i hümayun hazinesinin yönetimini idare etmiş ve bu idare Tanzimat’a kadar sürmüştür. Buna dair bulunan en eski kayıt 20 Şevval 1179/1 Nisan 1766 tarihlidir. Ceyb-i Hümayun yerine Hazine-i Hassa tabirinin kullanılmaya

başlanması 21 Şaban 1262/14 Ağustos 1846 tarihlerine rastlamaktadır.112

16. yüzyılın ilk yarısında devlet hazinesinden verilen in’amın kayıtları tasaddukat, teşrifat ve adat kayıtları ile birlikte ruznamçeci tarafından tutulan özel defterlerde toplanmıştır. Sonradan bu sarfiyatın defteri, teşrifati tarafından tutulmuştur. 17. yüzyıl sonlarında ise Teşrifat defterlerindeki masraf kalemleri çeşitli maliye bürolarına kaydırılmış, elçileri ilgilendiren giderler başmuhasebe, hil’atler ve ruznamçe bürolarına aktarılmıştır. Devlet hazinesi dışında padişaha ait iç hazine ile bazı vakıf gelirlerinden ve ayrıca çeşitli rical hazinelerinden de in’am ve atıyye adı altında ihsanların verildiği bilinmektedir.113 1680’de hazinede görülen yolsuzluk sonucu 1675-1680 yılları arasında hesapların gözden geçirilerek giderler için iki defter tutulduğu, bu tarihten itibaren in’am ve ihsanların günü gününe tutulduğu bilinmektedir. İç hazinenin kayıt dönemlerini yansıtan belgeler 1695-1707 ila 1714 arasını kapsamaktadır.114 18. yüzyılın sonunda Enderun hazinesi ayni ve nakdi kaynak bakımından Hazine-i amireden daha zengindi. Savaş ve mali kriz dönemlerinde Enderun hazinesinden alınan paralar sonraları geri ödenmiştir. 2 Mart 1793’te irad-ı cedid adıyla kaynakları Haremeyn ve yıllık faizleri 10 keseyi geçen

111 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Osmanlı Devleti Maliyesinin Kuruluşu ve Osmanlı Devleti İç

Hazinesi’’, Belleten, C.XLII, Ocak 1978, Ankara, TTK, 1978, Sy.:165, s.79-80. (Leslie Pierce ise

Osmanlı Haremi adlı kitabında Sultan’ın günlük 1001 akçe aldığını yazmaktadır, s. 169-170.)

112 Arzu T. Terzi, Hazine-i Hassa Nezareti, Ankara, TTK, 2000, s. 15-19. 113 Filiz Karaca (Çalışkan), “İn’am”, s. 259.

114 Ahmet Tabakoğlu, Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi, İstanbul, Dergah Yayınları,

30 malikane gelirleri olan yeni bir hazine teşkil edildiyse de III. Selim’in tahttan indirilmesi sonucu bu hazine de kaldırılmıştır.115

Padişaha her ay verilen cep harçlığı, padişahın bahçeye çıkışında veya binişe gidişinde, ilgili kimselere dağıtmaları için Silahdar ve Çuhadar ağalara verilip, masrafı Harc-ı Hassa defterine kaydolunurdu. Kanun üzere Çuhadarın kesesine konulan 2000 ve Silahdar’ın kesesine konulan 1000 akçe, padişaha takdim edilen bir hediye karşılığı veya padişahın ihsanı mukabili atıyye olup şahıslarına ait para değildi. Cuma günleri camiye giderken veya gezmek için yapılan ve biniş denilen gezilerde çanta-i hümayun denilen ve çantacı tarafından taşınan çantaya da ceyb-i hümayun akçesinden 2000 akçe konularak bu meblağ padişahın Cuma namazı çıkışında ya da gezilerinde denk geldiği fakirlere dağıtılması için tasadduk olunurdu.116 Örneğin, 20 Rebiülevvel 1171/2 Aralık 1757 tarihinde Cuma namazı Ayasofya’da kılınmış, namaz sonrası Şeyh Efendi başta olmak üzere cami hademelerine, dergah-ı hümayun solaklarına, zabitlerden erlerine kadar atıyye ihsan olunmuştur.117

115 Cengiz Orhonlu, a.g.e., s. 132.

116 Uzunçarşılı, “Osmanlı Devleti Maliyesinin Kuruluşu...”, s. 82-83.

117 Tahir Güngör, “Vakanüvis Hakim Efendi Tarihi (1753-1766)’’, Yayımlanmamış Doktora Tezi,

31

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ATIYYE ÇEŞİTLERİ