• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Öncesinde Arnavutların İslam Dini ile Olan Temasları

Bu başlığı bu şekilde kurmamın temel nedeni Arnavutların Osmanlı fetihleri ile birlikte İslamlaşma sürecine girdikleri tezine olan şahsı inancımdır. Özelikle 1990 son-rası Arap ülkelerinde eğitim görmüş genç Arnavut müslümanlar, İslam’ın Osmanlı ön-cesi Arap tüccar ve ‘dava adamları’ tarafından önemli ölçüde Arnavutlar arasında ya-yılmış olduğu görüşünü savunmaktadırlar. Bu yanlış kanaatı gerçeklerle yüzleştimek için Arnavutları’n İslam dini ile olan temaslarının tarihi serüvenini vermek istiyoruz.

Balkanlarda müslümanların bilinen ilk teması Emevi döneminde Mesleme bin Abulmelik komutasında 717-718 yılarında yapılan İstanbul kuşatması ile olmuştur. Bu sırada Müslümanlar Gallata’yı aldılar ve burada Arap Camisini inşa ettiler. Bu cami daha sonra kiliseye çevirildi fakat Fatih Sultan Mehmet İstanbul fethi sonrası yeniden camiye çevrildi. Bu sırada Mesleme Edirne ve Selanik şehirlerini aldı. Mesleme’nin bu seferi, Balkan halklarıyla İslam’ın ilk teması ve İslam’ın Balkanlarda etkili olması için ilk fırsat oldu.23

Bu sefer sırasında, bölgenin önemli şehirlerinde İslamlaşma faaliyetleri başladı.

Müslümanların niyeti İstanbul’u alıp bu bölgeye tamamaen yerleşmekti. Ömer bin Abdulaziz halife olunca İslam orduları geri çekildi. Çekilirken ordunun küçük bir kısmı buralara kaldı. Kaynaklar VIII. yüzyılında İstanbul ve Selanik’te müslüman kolonileri kurulduğundan bahsederler. Bu koloniler, geriye kalan Müslüman ordunun fertleri

tara-      

22 Bkz. Jelavich, B. a.g.e. c. I. s. 20.  

23 Eyub, Selman, El- İstirab fi Jugoslafiya, Bağdad 1984, s. 7. 

fından oluşturulmuştur.24 Selanik’te bulunan koloni Arnavutlarla temasa geçmiştir.

Çünkü Selanik ve civarında önemli bir Arnavut nüfusu yaşamaktaydı.

717-741 yılarda Bizans devletinde geniş kitleleri kapsayan bir tartışma başladı.

Birçok fırka kiliselerde ikonların konulmasına ve onları kutsamasına karşı idi. Resmi kilise ise bunları kutsama yonünde eğilim gösterdi. Aleyhte olanlar İslam’ın putlara karşı olduğunu bildikleri için müslümanlardan yardım istemişlerdi. Bu kişilere alaycı bir şekilde ‘Sarakenofon’ (Müslümanların dostu) deniliyordu.25

Bulgaristan bölgesinde İslamın varlığı için önemli belgeler bulunmaktadır. Bul-gar kralı Boris’in Papa’ya İslam dinini anlatan kitaplarla ne yapması gerektiğini sorması Bulgar devletinde İslam’ın varlığını teyit eder gibi görünmektedir. Bu mektubun orijinal cevabı bugün Vatikan Arşivinde bulunmaktadır. Mektup Papa I. San Nikola (858-867) tarafından ‘Response Nikollai I Papae ad consulata Bulgarorum’ başlığıyla yazılmış.

Mektubun içeriği şudur: ‘‘Saracenlerden aldığınız kitaplarla, ne yapmanız gerekitiğini bize soruyorsunuz. Tabi ki, onları korumanız gerekmez. Çünkü ‘Korintlilere mektup’

(İncilin bir bölümü) yazıldığı gibi: kötü söyleşiler sağlam ahlakı bozarlar, ondan bunlar (kitaplar) zararlı ve heretik olduklarından ateşe teslim etmeniz lazım’’.26 Bu belgeler Bulgarlar’ın İslam’ın varlığını yok etmek için her türlü yolu denediklerini göstermekte-dir. Papa da buna son noktayı koymuş gibi görünmektegöstermekte-dir. Bu tarihten önce Bulgar Krallığında Müslüman varsa da, bu mektuptan sonra gelen engizisyon dalgasıyla yok olup gitmişler.

Sicilya ve Güney İtalya Müslümanlar’ın eline geçince, Arnavutluk’la deniz sınırı ile komşu oldular. Hatta 840-841 yıllarda bugünün Karadağ ve Hırvatistan’da bulunan Budva, Kotor, Ros ve Rijeka şehirlerini fethettiler. 866. yılında Müslümanlar 15 ay boyunca Raguza’yı (Dubrovnik) kuşattılar fakat alamadılar. Adriyatik kıyılarında Sicilya Müslümanlardan yapılan en son saldırı 1023 yılında olmuştur. Her ne kadar Ar-navutluğun hiçbir şehrini fethedemişlerse de, Sicilya Müslümanları Arnavutluk liman       

24 Bkz. Rexhebi, Fahrush, “Kultura Arabo-İslame ne Balkan para ardhjes se Turqve’’, Dituria İslame, nr. 76, Prishtine 1996, c. 14. 

25 Bkz. Christo, Sehug-Wille, Bizant i njegov svjet, Riyeka 1978, s. 9. 

26 İbrahimi, N, İslami dhe Müslümanet ne Tokat Shqiptare dhe ne Ballkanin Mesjetar, Logos-A y, Shkup 2003, s. 28-29. 

şehirleri ile çok sıkı ticari ilişkiler içinde bulunmuşlardır. Necat İbrahimi’ye göre güney İtalya Müslümanları Arnavutluk sahillerinde Müslüman kolonileri kurmuşlardır.27 Fakat bu savı savunmak için hiçbir delil göstermez. Bu meseleyi kapatmak için İbrahimi şöyle devam eder: Haçlı seferleri sırasında bütün İslam’i izler yok olup gittiler. Bu son cümle doğrudur, çünkü Sicilya Müslümanları Arnavut, Karadağ ve Hırvatistan sahilleri ile haçlı seferleri zamanında ilişkilerini kestiler hatta bu dönemde güney İtalya’da müslüman yönetimi son buldu.

Bilinen bu askeri temaslar’ın dışında müslümanlarla başka temaslar da olmuştur.

Bunların en önemlileri gelen ticari temaslardır. İslam İmparatorluğun tarih sahnesinde kısa bir dönemde üç kıtaya yayılması ticari temasları da beraberinde getirmiştir.

Müslümanlar bu ilişkileri ilay-ı kelimatullah’ı yaymak için bir fırsat olarak kullanmış-lardır. Güneydoğu Asyada da İslam böyle yayılmıştır. Fakat Arnavutlukta şartlar Güneydoğu Asyanın şartlara benzemez. Arnavutluk Osmanlı öncesi ortaçağda hep Hıristiyan denizinin ortasında bulunmuştur. İslam’a münferid düzeyde girişler olmuş ise de onlar da çarçabuk bu denizin içinde eriyip gitmişlerdir.

Arnavutluk sahilleriyle müslümanlar’ın ilk düzenli ticari ilişkileri XI. yüzyılda başlamıştır. Fakat düzensiz ilişkiler çok daha erken dönemlerde ortaya çıkmıştır. Qazim Lleshi Arnavutluk’ta Mülümanların ticari durakları olarak şu şehirleri zikreder: Tivar, Ülgün, Dıraç, Avlonya ve Himara.28 Bu ticari ilişkiler Arnavutluk’ta derin izler bırak-mışlardır. ‘‘Potoci köyunde (Bjelo Polye-Sancak) bir gümüş para bulunmuş. Bu para II.

Mervan denemine aittir. Bir tarafında la ilahe il-lallah ve İhlâs suresi öbür tarafında Tevbe suresin 33. ayeti yazılmıştır’’.29 Bu gerçek ticari ilişkilerin ne kadar eskiye git-tiğini göstermesi açısından önemlidir. Bu dönemdeki Arnavut-Müslüman ilşkileri ticaret dışında giyime, yeme-içme, mimari, zaman’ın hesaplaması ve hayat felsefesi gibi alanlarda etkili olmuştur. Necat İbrahimi’nin ifadesiyle: Bazı Müslüman tüccarlar liman şehirlerinde ve yolların kesiştiği noktalarda barınmışlar ve ilerde küçük Müslüman

ko-      

27 Bkz. İbrahimi, Nexhat, Aspekte te Marredhenieve İslamo-Kristiane ne Mesjete, B.İ.K. y. Prishtine 2004, s. 16. 

28 Bkz. Lleshi, Qazim, Tivari, Shembull i Ndertimit te Rolit Qyteterues, Podgoriçe 1986, s. 349. 

29 Hadzijahiç, Muhamed, İslam i Muslimani u Bosni i Hercegovina, Sarajevo 1977. s. 68. 

lonileri kurmuşlar. Arnavutlar’ın bir kısmı bu etkileşme sonucu İslam’a geçmiştir.30 Küçük Müslüman koloniler konusunda İbrahimi yanılmaktadır, çünkü Arnavutlar Hıristiyan baskısı altındaydı ve kalıcı Müslüman koloniler için ortam musait değildi.

Oluşan dini baskılarda kısa dömenlerde gevşeme meydana gelmiş. Bu dönemlerde bazı müslüman tüccarlar Arnavutlukta yerleşmiş olabilirler fakat bu yerleşmenın koloniye dönüşmesi için yeterli bir tolerans ortamı yoktu.

Etkileşmenin bir başka çeşidi de savaş esirleri yoluyla olmuştur. Bizans asırlar boyunca İslam ordularıyla savaş halindeydi. Bizans ordusunda düzenli olarak Arnavut askerler de bulunmuşlardır. Bunların arasında Müslümanların eline esir düşen olmuştur ki bunların bir kısmı Müslüman olup ülkelerine dönünce bu inançlarını devam ettir-mişlerdir. Müslüman olmasalar da İslam kültüründen her halükarda etkilenettir-mişlerdir.

Köy ve kişi adlarında ilginç bir şey karşımıza çıkmaktadır. Birkaç belgede ‘saraqini’

soyadı ya da köy ismi görülmektedir. 1348 tarihli Sırp dokumanlarında Prizren ve civarında kendilerini ‘saraqini, sarakyin ya da suracen’ olarak adlandıranlar vardır.31 1417 tarihli bir dokumanda İşkodra’ya bağlı ‘Saraqinopol’ köyün ismi zikredilir.32 Aynı şekilde bugün Kalkandelen civarında ‘saraqina’ köyü bulunmaktadır. Bu adlar Osmanlı öncesi Müslümanlar’ın etkisini çağrıştırmaktadır. Çünkü bu dönemde Müslümanlar Hırstiyanlar tarafından ‘saracen’ olarak adlandırılmışlardır. Yukarıda görülen isimler

‘Saracen’ kökünden gelen ve yerel dillere uyarlanmış kelimelerdir.