• Sonuç bulunamadı

6. TARIMDA ÇEVRESEL KORUMA UYGULAMALARI

6.3. Organik Tarım

Organik tarım topraktaki biyolojik dönüşümü içeren, kimyasal ilaç ve gübre kullanımının yasak olduğu bir üretim biçimidir. Dünyada organik tarım 1980’lı yıllarda deli dana hastalığı, çevre kirliliği ve sağlıklı gıda talebinin artması gibi nedenlerle daha da önem kazanmıştır. Bunun sonucunda Avrupa Birliği’nde ise insanların sağlığını bozan ve aynı zamanda büyük mali yardımlarla desteklenmiş tarım politikaları değişmiş, yerini çevre ve insan sağlığını temel alan organik tarıma bırakmıştır (Sirat, 2016).

Türkiye iklim yapısı ve toprağıyla organik tarım alanında önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi için tüketicinin ve üreticinin eğitimi ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle organik tarım ürünleri üretiminin yaygınlaştırılması ve de bu üretime bir pazar yaratılması gerekmektedir. Avrupa Birliği ise en önemli potansiyel pazarı oluşturulmaktadır. Hedef pazarlardaki boşluklar belirlenerek, ivedilikle doldurulmalıdır (Özdemir, 2007).

42

AB’de, genelde ithalatı yapılan organik tarımsal ürünler; tahıllar, meyveler, sebze, patates, süt ürünleri, yağlı tohumlar, yumurta ve şaraptır. En fazla ithalat yapan ülkeler; Almanya, Danimarka ve Lüksemburg’dur. İthalat büyük çoğunlukla üye ülkeler arasında gerçekleştirilmektedir. Üçüncü ülkelerden alınan ürünlerin başında ise; yağlı tohumlar, patates, sebze ve meyve gelmektedir. İthalat yapılan ülkeler ise genelde; ABD, Avustralya, Kanada, Macaristan ve İsrail gibi önemli üreticilerdir. Türkiye’den ise çoğunlukla meyve grubu ürünler alınmaktadır (Sayın vd, 2001).

Türkiye'de organik tarım uygulamaları, ilk kez Ege Bölgesinde 1984-1985 yıllarında çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru incirle başlamıştır. Türkiye’de organik olarak yetiştirilen ürünler, pazarlayıcı firmalar ile üreticiler arasında yapılan “sözleşmeli üretim” çerçevesinde üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Yurtdışından gelen talep doğrultusunda, son yıllarda organik olarak üretilen ürün yelpazesinde hızlı bir artış görülmektedir. 1990 yılında organik olarak yetiştirilen bitkisel ürün sayısı 8 iken, 2003 yılında 174’e yükselmiştir. Organik tarım yapan üretici sayısı 1990 yılında 313 iken, 2003 yılında yaklaşık 42 kat artarak 13044 'e ulaşmıştır (Güzel, 2012).

Türkiye’de organik tarımla ilgili kontrol ve sertifikasyon faaliyetinde bulunmak isteyen firmalar, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı Organik Tarım Komitesine başvurmaktadır. İç ve dış piyasalarda ürünlerin organik olarak satılabilmesi için kontrol ve sertifikasyon kuruluşu tarafından belgelendirilmesi gerekmektedir.

6 Ocak 1996 tarihinden itibaren organik tarım ürünleri sertifikaya tabi ürünler listesinde yer almıştır. 11.07.2002 tarihli 24812 sayılı Resmî Gazetede “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” yayınlanmıştır. Türkiye’de, 01.12.2004 tarihinde ise tüketiciye güvenilir, kaliteli ürünler sunmak üzere organik ürün ve girdilerin üretiminin geliştirilmesini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik olarak 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna dayanarak da 10 Haziran 2005 tarihinde “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” AB mevzuatına uygun olarak yenilenmiş, 2002 tarihinde yayınlanan yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır (Atış, 2005). Hazırlanan yönetmelik; bir önceki yönetmeliği yürürlükten kaldıracak nitelikte düzenlenmiştir. Bu yönetmelikte ekolojik kavramı yerine uluslararası kurum ve kuruluşlarda, daha yaygın olan ‘’organik’’ kavramının kullanılması nedeniyle, ‘’Organik Tarım Esasları ve Uygulamasına İlişkin

43

Yönetmelik’’ olarak düzenlenmiş ve kimi ülkelerde; ekolojik, biyolojik ve işlenmiş ürünlerde doğal kelimeleri de kullanılmakta olduğundan bu üç kelimeyi de kapsayan bir yapıda düzenlenmesi yoluna gidilmiştir (Kirazlar, 2001).

Son yönetmelik, ekolojik dengenin korunması, organik tarımsal faaliyetlerin yürütülmesi, organik tarımsal üretim ve pazarlamanın düzenlenmesi, geliştirilmesi yaygınlaştırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektedir. Yönetmelikte, her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile kullanılacak girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini, orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması, denetimi ile cezai hükümlere ilişkin teknik ve idari hususlar yer almaktadır (Güzel, 2012).

Türkiye’de, organik tarım felsefesine inanan üretici, tüketici, işleyici, ihracatçı, kontrolör, araştırıcı ve teknik elemanların katılımıyla kurulmuş bulunan şemsiye organizasyon niteliğindeki Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) de 1992 yılından bu yana organik tarım konusundaki faaliyetlerine devam etmektedir (Atış, 2005).

Ülkemizde organik tarımın yaygınlaşmasının çiftçilere tüketicilere ve genel olarak tarıma faydaları aşağıdaki gibi özetlenebilir;

 Ülkemizde sentetik kimyasallar çiftçilerimizin büyük bir kısmı tarafından ya çok az kullanılmakta ya da hiç kullanılmamaktadır. Bu nedenle ekolojik tarıma geçişin kolay olması beklenebilir.

 Üretici geliri ürüne bağlı olarak artmaktadır. (Ortalama %10 artış olduğu tahmin edilmektedir.)

 Fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf edilmektedir.

 Sözleşmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti edilmektedir.

 Ekolojik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden %10- 20 oranında daha yüksektir.

 Ekolojik ürünlerin ihracatı ile ülkemiz tarım ürünleri için ilave bir kapasite yaratılmaktadır. Dolayısıyla ihraç edilen her ton daha önce ulaşılamayan tüketici kitlesine gitmektedir.

44

 Ülkemizde kimyasal maddeler çiftçilerimizin büyük bir kısmı tarafından maliyetli olduğu için ya çok az kullanılmakta ya da hiç kullanılmamaktadır. Bu nedenle ekolojik tarıma geçiş kolay olmaktadır.

 Fiyatı hızla artan yapay maddelerden kimyasal gübre, pestisitten ve biyolojik dönüşümden yararlanmak yoluyla enerji girdilerinden de tasarruf edilmektedir.

 Sözleşmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti edilmektedir. Bazen firmalar sorun çıkarsa da iç pazarda da tüketim artarsa üretici kendisini daha da güvende hisseder.

 Organik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden %10 -20 oranında daha yüksektir. İç pazarda ise %25-30 arasındadır.

 Organik ürünlerin ihracatı ile ülkemizde yeni bir sektör yaratılmaktadır.

 Detaylı teknik bilgi isteyen organik tarım modeli ziraat mühendisleri için yeni istihdam sahası yaratmaktadır.

 Doğayı kirletecek kimyasal maddelerin kullanılmaması, böylece çevre kirliliğinin önlenmesi sağlanmaktadır.

 Mikroorganizmaların toprak flora ve faunasının bitki ve hayvanların yardımı ile biyolojik devrini sağlayarak toprak yapısının geliştirilmesi ve verimliliğinin artırılması sağlanmaktadır.

 Mümkün olduğu kadar yenilenebilir kaynaklardan yararlanılması, böylece olabildiğince doğanın yok edilmesi engellenmektedir.

 Yetiştiricilik sonunda ortaya çıkan atıklar çevreyi kirletmeden, enerjiye dönüşümünü sağlayarak, yeniden üretimde kullanılması ve bunun sürekliliği sağlanmaktadır (Gül vd., 2004; Güzel, 2012).

45

Benzer Belgeler