• Sonuç bulunamadı

Onuncu Yüzyıl Müslüman Seyyahlara Göre Arap Yarımadası’na Genel Bakış:

3. Araştırmanın Kaynakları

2.3. Onuncu Yüzyıl Müslüman Seyyahlara Göre Arap Yarımadası’na Genel Bakış:

Araştırmamıza kaynak olan seyyahların eserleri incelendiğinde İbn Rüste, İstahrî, Hemdânî, İbn Havkal, Makdisî’nin eserlerinde ve Hudûdü’l-ʿâlem adlı eserde Arap Yarımadası’yla ilgili genel bir görüntü sunularak daha sonra yarımadanın bölge ve şehirlerine geçildiği görülmektedir. Diğer kaynak eserler ise bu konu hakkında herhangi bir bilgi vermemiş sadece bölge ve şehirlerini ele almışlardır.

İbn Rüste, eserinde Arap yarımadası hakkında denizlerin özellikleri bahsinde kısaca; Fars Denizi ile Eyle arasında Hicaz, Yemen ve diğer Arap ülkeleri bulunmaktadır. Bu bölgenin uzunluğu 1500 mildir. Fars Denizi’nin batısında Arap

438 Tolmacheva, “Makdisî Muhammed b. Ahmed”, DİA, XXVII, 432. Bkz. (Ek.4) 439 Toutai, Ortaçağ’da İslâm ve Seyahat, ss. 123-124-134.

Yarımadasının son sınırı olan Aden kıyılarına varıncaya kadar Arap ülkelerinden Bahreyn, Ummân, Maskat ve Sukûtra bulunmaktadır,441 bilgilerini vermiştir.

İstahrî, ülkeleri yirmi iklime yani bölgeye ayırmış, Arap yurdunu tek iklim olarak kabul etmiş ve iklimlerin merkezi olduğunu ifade etmiştir. Bunun sebebi olarak Mekke ve Kâbe’nin burada bulunmasını göstermiştir.442 Arap yarımadası

sınırlarını ise; “Arap yurdunun çevresini Fars Denizi çevirir. Bu deniz Dicle’nin sularının döküldüğü Abâdân’dan başlar, Bahreyn’e doğru uzanır, Ummân ile son bulur. Mehre, Hadramevt ve Aden sahillerine doğru kıvrılan deniz, Yemen sahillerinde ve Cidde’de son bulur. Sonra Câr ve Medyen’e doğru uzanır ve Eyle’de son bulur. Fars Denizi’nin Arap yurduyla olan sınırı burada biter. Abâdân’dan Eyle’ye kadar uzanan Fars Denizi Arap yurdunun dörtte üçünü sarar. Fars Denizi, Arap yurdunun doğusu, güneyi ve batısının da bir bölümüdür. Batı sınırının geri kalanı ise Eyle’den Şam’da bulunan Bâlis’e kadardır. Bâlis’ten Abâdân’a olan bölüm de kuzey sınırlarını oluşturur.” olarak vermiştir.443

Hemdânî, yarımadaya el-Cezîre denildiğinden söz etmiştir. Arap yarımadasının güneyinde Yemen, kuzeyinde Şam, batıda Eyle, doğusunda Umman, Bahreyn, Basra, ortasında Hicaz’ın bulunduğu bilgisini vermiştir.444

İbn Havkal da Kâbe’nin ve Mekke’nin bu bölgede olduğunu ifade ederek ilk olarak Arap yarımadasından bilgiler vermeye başlamıştır. Arap yarımadasını tek iklim olarak kabul etmiş ve iklimlerin incisi olarak nitelemiştir.445 İbn Havkal, eserini

İstahrî’nin eserinin üzerine bina etmesinden kaynaklı olarak Arap yarımadası sınırlarından aynı ifadelere yer vererek sınırlarını; “Abâdân’dan Eyle’ye kadar uzanan Fars Denizi’nin Arap yurdunun dörtte üçünü sarar. Fars Denizi, Arap yurdunun doğusu, güneyi ve batısının da bir bölümünü teşkil eder. Bâlis’ten Abâdân’a kuzey hudududur.” diye vermiştir.446

441 İbn Rüste, el-Aʿlâku’n-nefîse, s. 87. 442 İstahrî,Mesâlikü’l-memâlik, s. 3. 443 İstahrî, Mesâlikü’l-memâlik, ss. 12-13. 444 Hemdânî, Sıfatü Cezîreti’l-ʿArab, s. 1. 445 İbn Havkal, Sûretü’l-arz, I, 6.

İbn Havkal, Arap yarımadasının Mekke, Medine, Yemâme’nin bulunduğu Hicaz, Necdu’l-Hicaz, Irak çölü, Cezire çölü, Şam çölü, Yemen’in kapsadığı Tihâme, Necdu’l-Yemen, Ummân, Mehre, San’a, Aden gibi bölgelerden oluştuğunu belirtmiştir. Ayrıca İbn Havkal, servet konusunda zamanının Arap yarımadasındaki hükümdarlarından en önemlisinin Bahreyn halkından olan Şerce’den Aden’e kadarki sahillere ve Yemen Tihâme’sine sahip olan Ebu’l-Ceyş İshâk b. İbrâhim b. Ziyâd’ın halefi olduğundan bahsetmektedir.447

Hudûdü’l-ʿâlem adlı eserde; “Arap yarımadasının doğusunda Büyük Deniz’in bir parçası olan Ummân Denizi, güneyinde yine Büyük Deniz’in bir parçası olan Habeş Denizi, batısında Kulzüm Denizi, kuzeyinde ise Kûfe ve Şam ovaları bulunmaktadır. Arap yarımadası oldukça sıcaktır,” bilgileri verilmiştir.448

Dağlar hakkında bilgilerin de mevcut olduğu eserde, Arabistan’da 13 tanesinin Tihâme olarak isimlendirildiği, oldukça fazla küçük dağın bulunduğu bilgisi geçmektedir. Mekke’nin yakınlarında bulunan Gazvân Dağı bu küçük dağlardandır. San’a yakınlarında ekili alanların, doğal kaynakların bulunduğu Şibâm Dağı vardır. Eski zamanlarda Yemen melikleri bu dağı kendilerine mesken edinirlerdi. Medine’nin yakınlarında bulunan ve Mekke’nin bileği taşlarının getirildiği dağ Radvâ Dağı’dır.449 Yarımadada sadece bir nehrin bulunduğu ifade edilmiş, bu nehrin

büyük olmadığı ve Tihâme Dağları’ndan çıkıp, Hûlân ve Hadramevt’in sınırlarından geçtiği ardından Büyük Deniz’e döküldüğü malumatı verilmiştir.450

Eserde verilen bilgilere göre, bu yarımadada çok sayıda bölge vardır. Genel itibariyle çöllerle kaplı olan yarımada Arapların asli vatanıdır. Diğer yerlere giden Arapların kökeni buraya aittir. Burada insanların çoğu çöllerde, bir kısmı şehirlerde yaşar. Yarımadada çeşit çeşit hurmalar, deri, Mekke kumu, mihenk taşı, nalburlar bulunur. Çok türlü, acayip hayvanlar vardır. Yemen, Hicaz, Tihâme, Yemâme ve Nızvîn yarımadanın bölgeleridir.451

Makdisî de diğer çağdaşları gibi ilk önce Arap yarımadası hakkında bilgi vermiştir. Kâbe ve Hz. Peygamber’in şehri bu yarımadadadır ve İslâm dini buradan yayılmıştır. Ayrıca Râşit halifeler, ensâr ve muhacirler de bu yarımadada yaşamışlardır. Hicaz’ın tamamı, Yemen’in tümü, el-Ahkâf, Yemâme, Eşhâr, Hecer, Ummân, Tâif, Necrân, Huneyn, Mihlâf, Hicr-i Sâlih, Âd ve Semûd kavminin yurdu, İrem sütunları, Şeddad hapishanesi, Hz. Hûd’un kabri, Kinde, Sîna Dağı, Medyen, Mûsâ pınarları Arap yarımadasında bulunmaktadır. Arap yarımadası yüzölçümü

448 Hudûdü’l-ʿâlem, s. 170. 449 Hudûdü’l-ʿâlem, ss. 49-50. 450 Hudûdü’l-ʿâlem, s. 170. 451 Hudûdü’l-ʿâlem, s. 170.

olarak iklimlerin en uzunu, alan olarak en genişidir. Makdisî bu sebeplerden dolayı eserinde ilk olarak Arap yarımadasından bahsettiğini belirtmiştir.452

Arap yarımadasını dört büyük bölge ve dört büyük merkeze ayıran Makdisî, Hicâz, Yemen, Umman ve Hecer’i bölge; Ahkâf, Eşcâr, Yemâme ve Kurh’u dört büyük merkez olarak taksim etmiştir.453

Seyyahların vermiş oldukları bilgilere bakıldığında, genel olarak benzer bilgiler verdikleri görülmektedir. Hudûdü’l-ʿâlem’de kısmen daha ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. İstahrî, İbn Havkal ve Makdisî, eserlerinde ilk olarak Arap Yarımadası’nı ele almalarının altında yatan sebepleri sıralamışlar, daha sonra yarımada hakkında bilgi vermeye başlamışlardır. Bu konu hakkında açıklama yapmaları ve İstahrî ve İbn Havkal’ın yarımadayı iklimlerin (bölgelerin) merkezi, incisi olarak kabul etmeleri Belh Coğrafya Okulu’na mensup müellif olmalarından kaynaklanması mümkündür.

452 Makdisî, Ahsenü’t-tekâsîm, s. 67. 453 Makdisî, Ahsenü’t-tekâsîm, s. 68.

Harita 4: Arap Yarımadası (Makdisî, İslâm Coğrafyası, çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul, 2015, s. 91.)