• Sonuç bulunamadı

KORUMA AMACIYLA ÖZGÜRLÜĞÜN KISITLANMASI KARARI VERİLMESİNDE UYGULANACAK OLAN USUL KURALLARI

1- GENEL OLARAK

Bir hukuk mahkemesinin nasıl karar vereceği, usul hukukuna ilişkin bir konu olup Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda detaylı olarak düzenlenmiştir. Ancak koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması Anayasal temel bir hakkın sınırlandırılması olduğundan, konunun öneminden dolayı, kanun koyucu bu hususta bazı usul kuralları öngörmüştür. TMK 436/I. maddeye göre “koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na tabidir”.

O halde koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması esas itibari ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na tabi olmakla birlikte TMK 436. maddede sayılan özel kurallar saklıdır. Saklı tutulan özel kurallar şunlardır;

1- Karar verilirken ilgilinin bu kararın hangi sebeple alındığı konusunda bilgilendirilmesi ve karara karşı denetim makamına itiraz edebileceğine yazılı olarak dikkatinin çekilmesi zorunludur. Bu karar kuruma yerleştirme kararı olabileceği gibi, kurumda alıkoyma kararı da olabilir. Kararın gerekçesi ilgili tarafından anlaşılacak şekilde yazılmalıdır166. Kanunda, kısıtlama sebebi hakkında bilgilendirilecek ve itiraz hakkının bulunduğu hususunda dikkati çekilecek kişi konusunda “ilgili” ifadesi kullanılmıştır. Bu nedenle bilgilendirilecek ve dikkati çekilecek kişi kural olarak hakkında kuruma yerleştirme kararı verilen yani özgürlüğü kısıtlanan kişidir. Ancak özgürlüğü kısıtlanan kişi, akıl hastası veya akıl zayıfı olması nedeni ile bilgilendirilmesi veya dikkati çekilmesi mümkün olmayan bir kişi olabilir. Bu durumda bilgilendirilecek veya dikkati çekilecek kişi, özgürlüğü kısıtlanan kişinin yasal temsilcisi olacaktır167.

167 KILIÇOĞLU, s. 165.

Maddede itiraz hakkına dikkat çekilmesinin yazılı olması şartı arandığı halde, kısıtlama sebepleri hakkında bilgilendirmenin yazılı olması şartı aranmamıştır. Bununla birlikte, kısıtlama sebeplerinin ilgili kişiye bildirilmesinin yazılı olarak yapılması gerektiği kabul edilmektedir168. Bu anlamda “sebep hakkında” bilgilendirme hakim tarafından sözlü ve anlaşılır bir biçimde yapılmalıdır. Salt yazılı bilgilendirme yargılama hukuku bakımından bozma sebebi oluşturmaktadır. Bu durumda hakim gerektiği taktirde tercüman dahi kullanabilecektir. Ayrıca itiraz yoluna ilişkin bilgilendirme, kararın sebeplerine nazaran daha ayrıntılı olmak zorundadır. Bu nedenle yasa burada ilgilinin dikkatinin çekilmesinden bahsetmektedir. Dikkat çekme hususu kıyasen denetim makamının vesayet makamınca alınan koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması kararına yapılan itirazın reddine yönelik karar için de kısmen uygulama bulmalı ve denetim makamı itirazı reddederken Yargıtay’a başvurma olanağı bakımından da ilgili kişinin dikkatini çekmelidir169.

Kanun koyucu ilgili kişinin bilgilendirilmesini sadece koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması kararı verilmesi ile sınırlı tutmamış, kuruma yerleştirilen veya diğer bir sebeple zaten kurumda bulunurken hakkında alıkoyma kararı verilen kişiye yönelik bir bilgilendirme yükümünü de öngörmüştür. İlgili kişinin kurumda kendi isteği ile bulunurken alıkonulma kararının alınmış olması da söz konusu bilgilendirme yükümünü ortadan kaldırmayacaktır170.

2- Bir kuruma yerleştirilen kişiye, alıkonulma kararına veya kurumdan çıkarılma isteminin reddine ilişkin karara karşı en geç on gün içinde denetim makamına itiraz edebileceği derhal yazılı olarak bildirilmelidir. Bu hüküm kuruma yerleştirilen kişiye TMK 435. maddede düzenlenen itiraz hakkının hatırlatılmasını emretmektedir. Burada özgürlüğü kısıtlanan kişiye, sahip olduğu yasal bir hakkın hatırlatılması ve onun bu konuda bilgilendirilmesi söz konusudur. İlk bakışta bu hüküm TMK 435/I. maddenin gereksiz bir tekrarı gibi görünse de, bu durumu kanun koyucunun Anayasal temel bir

168 ÇAVUŞOĞLU IŞINTAN, s. 304.

169 DURAL – ÖĞUZ – GÜMÜŞ, s. 706.

170 GÜMÜŞ, s. 222.

hak olan özgürlüğün kısıtlanması konusunda dikkatli davranma isteğinin bir sonucu kabul etmek gerekir. Özgürlüğün kısıtlanmasının kişi için ağır bir sonuç olduğunu göz önüne alan kanun koyucu onun, bunu önlemek için hangi haklara sahip olduğunu bilmesini istemiştir171. Ayrıca koruma amacıyla özgürlüğü kısıtlanan kişinin her adımda alınan kararın keyfilikten uzak ve hukuki güvence altında olduğunun bilincinde olması sağlanmıştır. Konunun öneminden dolayı bu bildirinin, özgürlüğün kısıtlanması kararını takiben derhal ve yazılı olarak yapılması öngörülmüştür. Bildirimin kişiye yönelik olması gerektiği ve panoya asılacak bir açıklama ile yapılamayacağı kabul edilmektedir172.

Hakimin itiraz yoluna ilişkin bilgilendirme yaparken, ayrıca itirazın başladığı tarihi, süresini, yapılacağı makamı ve şeklini somut olarak belirtmesi zorunlu olup bu anlamda mahkemeye itiraz hakkınız var şeklindeki bir dikkat çekme yeterli olmayacaktır.

3- Mahkeme kararını gerektiren her talep gecikmeksizin yetkili hakime ulaştırılır.

Kanun konuyu özgürlüğün kısıtlanmasının temel Anayasal bir hakkın sınırlandırılması olduğunu göz önünde tutarak, buna ilişkin mahkeme kararını gerektiren her talebin gecikmeksizin karara bağlanması gerektiğini öngörmüştür173. TMK 436/b.3 anlamında mahkeme kararını gerektiren her istemin vakit geçirilmeden yetkili hakime ulaştırılması gerekmektedir. Burada söz konusu olabilecek istemler arasında, kuruma yerleştirilen veya kurumda alıkonulan bir kimsenin kurumdan çıkarılmasına ilişkin talebi de yer alabilir. Yerleşme kararı veren vesayet makamı veya hakim durumun kendine has özelliklerine göre bu istemin görüşülmesini erteleyebilecektir174.

171 KILIÇOĞLU, s. 166.

172 Bilge ÖZTAN, “Aile Hukuku”, 5. Bası, Ankara 2004, Turhan Kitabevi, s. 809.

173 KILIÇOĞLU, s. 168.

174 AKINTÜRK, “Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku”, s. 511.

Mahkeme kararını gerektiren her istemi gecikmeksizin yetkili hakime ulaştırmakla yükümlü olanlar arasında, kurumun personeli, doktor, vasi ve kayyım sayılabilecektir175.

4- Aynı maddenin 4. bendine göre, “yerleştirme kararı veren vesayet makamı veya hakim (denetim makamı) durumun özelliklerine göre bu istemin görüşülmesini erteleyebilir”. Maddenin ifadesinden, vesayet makamı veya denetim makamı tarafından verilen kararın icrasının mı, yoksa buna ilişkin istemin görüşülmesinin mi erteleneceği tam olarak anlaşılamamaktadır. Zira maddede yer alan “yerleştirme kararı veren”

ifadesinden verilmiş olan kararın icrasının ertelenmesi anlaşıldığı halde; “istemin görüşülmesini erteleyebilir” ifadesinden bu husustaki talebin görüşülmesinin ertelenmesi anlaşılmaktadır. Hukukumuzda hükmü her iki şekilde anlayan yazarlar da bulunmaktadır. Bazı yazarlar hükmü, bu husustaki talebin görüşülmesinin ertelenmesi şeklinde anlarken, bazıları da verilen kararın uygulanmasının ertelenmesi şeklinde anlamaktadırlar176. Kaynak İMK 397e/b4’ün düzenlemesi de bu yönde olup söz konusu hükme göre, “yerleştirmeye karar veren makam veya mahkeme, yargısal karar istemine erteleyici etki verebilir”. O halde TMK madde 436/b.4 hükmü, vesayet makamı veya denetim makamının, durumun özellikleri gerektiriyorsa, verilen kararın uygulanmasını erteleyebileceğini öngörmektedir. İlgilinin kuruma derhal konulmasını gerektirecek aciliyet yoksa, vesayet makamının veya hakimin aldığı kararın yerine getirilmesi geciktirilebilir177.

5- Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak resmi sağlık kurulu raporu alındıktan sonra karar verilebilir. Görüldüğü üzere serserilik dışındaki sebeplerden dolayı bir kimse hakkında özgürlüğün kısıtlanması kararı verilebilmesi ancak resmi sağlık kurulu raporu alındıktan sonra mümkün olmaktadır. Buna karşılık kaynak İsviçre

175 KOCAAĞA, s. 50.

176 KOCAAĞA, s. 51.

177 ÖZTAN, 5. Bası, s. 809.

Medeni Kanunu’nda ise sadece psikolojik hastalıklar bakımından ve bilirkişi heyeti raporu aranmaktadır. Vesayet makamının daha önce bilirkişiye başvurmuş olması halinde denetim makamı bundan vazgeçebilecektir. Örneğin, vesayet makamı saldırgan bir akıl hastası hakkında resmi sağlık kurulu raporu alındıktan sonra kısıtlama kararı vermiştir. Bu karara karşı on gün içinde denetim makamına itiraz edildiğinde, denetim makamı yeniden resmi sağlık kurulu raporu alınmasına gerek görmeyebilir178. Ancak burada dikkat etmek gerekir ki kanun, denetim makamının yeniden bilirkişi raporu almasını yasaklamamıştır, eğer vesayet makamı daha önce bilirkişiye başvurmuş ve rapor almış olsa bile denetim makamı yeniden rapor alabilecek ya da isterse almaktan vazgeçebilecektir.

Tüm bu anlatılanlar ışığında, Türk Medeni Kanunu’nun hükümleri dikkate alınarak ilgili sağlık kuruluşları tarafından; vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının bir sağlık kurumunda ayakta veya yatırılarak tedavilerinin yapılabilmesi için, yerleşim yerlerindeki vesayet makamlarının bu yönde izninin olup olmadığına bakılması, vesayet makamının tedavi amacıyla böyle bir izninin olmaması halinde, vasinin öncelikle vesayet makamından izin almasının sağlanması, tedavi amaçlı olarak getirilen hastanın sağlık durumu, kendileri veya çevreleri için zarar verecek halde ise vasinin bizzat yatış işlemlerini yapabileceği fakat yatış işleminin vesayet makamına bildirilip bildirilmediğinin sağlık kurumu tarafından takip edilmesi, vesayet altında olmamakla birlikte akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan ve tedavisi veya korunması gerektiğine, sağlık kurum veya kuruluşunda görev yapan tabip tarafından tıbben kanaat getirilen küçük veya ergin kişinin bu durumunun görev yapılan kurum veya kuruluşça derhal hastaların bulundukları veya ikamet ettikleri yerin vesayet makamına bildirilmesi gerekmektedir179.

178 KILIÇOĞLU, s. 167.

179 Sağlık Bakanlığı Genelgesi.