• Sonuç bulunamadı

Okuma, geliştirilebilen bir beceridir. Okumayı verimli kılan iki unsurdan söz edilebilir. Bu unsurların birincisi kelime bilgisi, ikincisi ise anlama ve bilgileri organize etmedir.

Okuduğunu anlayabilmenin ilk şartı kelime bilgisinin yeterli düzeyde olmasıdır. Okuyucunun, okuduğu metindeki kelimelere hâkimiyeti tam olursa hem okuma hatalarına düşmez hem de okuduğunu daha iyi anlar.

Smith ve Dechant (1961, s.43), okuduğunu anlama becerisinin şu ögelerden oluştuğunu belirtmektedirler:

1. Grafik sembollerle -yani yazı ile- bunların anlamları arasında ilişki kurabilme; kelimelere, metnin genel kapsamına uygun anlamlar verebilme,

2. Deyimlerin, cümlelerin, paragrafların ve tüm parçanın taşıdığı anlamı, küçükten büyüğe doğru olmak üzere hiyerarşik bir şekilde anlama; gerektiğinde parçalarla bütün arasında ilişki kurabilme,

3. Okuduğunu değerlendirebilme, yazarın amacını ve duygu durumunu anlama,

4. Okumakta olduğu parçadaki fikirleri, geçmiş yaşantılarıyla bağdaştırabilme.

Buradan da şu anlaşılıyor ki okuduğunu anlama becerisi, ön bilgilerle yakından ilişkili olduğu kadar bilişsel becerilerle de ilişkilidir. Anlamanın gerçekleşmesi için her ikisinin beraber kullanılması şarttır.

Okumanın gerçek amacı, yazılanların tam ve doğru olarak anlaşılmasıdır. Bunun için okuma öğretimini anlama ile sonuçlandırıp bütünleştirmek gerekir. Okuyucu, bir metni anlamak için daha önce edinmiş olduğu bilgileri harekete geçirir. Okuduğu yazıdaki sözcükler, daha önceki farklı anlamlarda kendisine mal olmuştur. Başka bir ifade ile sözcüklerin çağrıştırdığı kavramlar onun yaşantısıyla bütünleşip zihninde yer almıştır. Ancak bir yazının anlaşılması için yazıda geçen sözcükleri bilmek yetmez. Sözcüklerden cümlenin anlamlarına, cümlelerden paragrafa ve konunun bütünlüğüne ulaşmak gerekir. Anlamada, kavranan anlamlar arasında ilişkiler kurmak, ileri sürülen düşünceleri kendi aralarında öncelik sırasına

göre tasnif etmek, düşüncelere sınır getirmek ve anlatılan konunun çerçevesini belirlemek gerekir. Birey bu sürecin sonunda bir anlama ulaşır.

Okumanın doğru anlaşılabilmesi için sözcük dağarcığının yeterli olması ve dikkatin yoğunlaşması gerekir. Yazarın fikirlerinden sonuç çıkarmak ve anlamın derinliğini kavramamız için okurken sürekli uyanık ve tetikte olmamız gerekir (Kavcar ve Kantemir, 1986, s.70).

İki ayrı kavram gibi görünen okuma ve anlama gerçekte birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Kişi anlamak için okumalıdır ve okuduğunu da anlama gayreti içerisinde olmalıdır. Okunan materyalin anlaşılabilmesi için öncelikle iyi bir okuma becerisine sahip olmak gerekmektedir. İyi ve doğru okuma becerisine sahip olan kişi, okunan materyali kavrayacak ve anlayacaktır (Özbay, 2005, s.51).

Bir kişinin anlama yeteneğinin seviyesi, içinde bulunduğu çevre, yaşantısı ve görmüş olduğu eğitim durumuyla yakından ilgilidir. Ön bilgilerinin zenginliği, edinilmiş olduğu kelime hazinesi, muhakeme ve mukayese yeteneği anlama yeteneğini olumlu yönde etkiler.

İletinin tam anlamlanması ve bir bilgi yitimi olmaması için metni okuyan bireyin düşünsel bir çaba göstermesi gerekir. Okuduğunu anlamak için bireyin göstereceği çabalar şu şekilde sıralanabilir:

a- Metnin yapısını çözümleme: İster bütün bir kitap olsun, ister kısa bir yazı, her metnin yapısal bir bütünlüğü vardır. Bu bütünlüğü görme ve belirleme okuduğunu anlamanın ana yönlerinden birini oluşturur.

b- Metnin içeriğini anlama ve yorumlama: Her metin; bir kimseye, bir konu hakkında, bir mesaj iletme amacıyla

oluşturulmuş dilsel bir üründür. Metni okuyan kişinin, yazarın ilettiği mesajı eksiksiz alabilmesi için, onun iletisini taşıyan dilsel birimleri (sözcükleri, cümleleri ve söylem biçimlerini) iyi tanıması, iyi anlaması gerekir. Metnin yapısal yönünü tanıma, içeriğini anlamanın ön koşuludur.

c- Metni eleştirme: Okuma eylemi metni oluşturan (yazan) kişiyle okuyan arasında bir konuşmadır. Ancak bu konuşma yüz yüze değil de basılı ve yazılı simgeler yoluyla olmaktadır. Konuşma eyleminde nasıl karşımızdaki kişinin bazı fikirlerine katılır, bazı fikirlerine katılmazsak, okuduğumuz metinde de yazarın bazı fikirlerine katılmayabiliriz. Yani okurun bilgi ve deneyimi yazarla özdeş değildir. İşte okurun, okuduğu bir metin üzerinde düşünmesi onu bir tartıdan geçirmesi eylemi, metni eleştirmesidir (Tazebay, 1997, s.17).

Okuma eylemi okulöncesi dönemde başlasa da örgütlü olarak ilköğretim birinci sınıfta başlar. Çünkü okuma eylemi sadece harfleri tanımakla kalmaz; aynı zamanda sözcüklerin ardındaki anlamları ya da gizli anlamları anlamak ve anlatmak eylemini kapsar. Bu da derecesine göre birinci sınıfta başlar.

Okuma, sözcükleri tanımak için değil; düşünceyi belirlemek ve anlamı kavramak amacıyla yapılır.

Anlama, okuma öğretiminin esas amacıdır. İyi okuyucular aktif okuyuculardır. Okuduklarını nasıl yorumlayacaklarını iyi biliyorlar. Metindeki düşünceleri kendi düşünceleriyle birleştirip geliştirirler. Anlama yeteneği gelişmiş olanlar kelimelere takılmadan seri bir şekilde okurlar. Anlamını bilmedikleri kelimelerin anlamlarını cümlenin gelişinden tahmin ederler. Okudukları metindeki kelimeleri çözemeyen okuyucular anlamada problem yaşıyorlar. Okudukları kelimeleri tanıyamazlar, bütün dikkatlerini kelimeleri tanımaya yoğunlaştırdıkları için ne okudukların bile anlayamazlar.

Anlama, bir metnin anlamını bulma, onlar üzerinde düşünme, nedenlerini araştırma, sonuçlar çıkarma ve değerlendirme biçimidir. Anlama, inceleme ve seçim yapma, bir karara varma, çevirme, yorumlama, öteleme, analiz-sentez yapma ve değerlendirme gibi zihin faaliyetlerini içine almaktadır (Güneş, 2000, s.60).

Yapılan araştırmalara göre okumayı anlamlandırmak için yalnız gözlerin değil, aynı zamanda hatırlama ve dikkat mekanizmalarını, dilin kullanımı ve doğasını, konuşmanın anlaşılmasını, bireyler arası ilişkileri, sosyo-kültürel farklılıkları göz ününde bulundurmak gereklidir (Kayalan, 1992, s.22).

Kelimelerin sadece gözlerle okunması tek başına bir anlam ifade etmez. Böyle bir durumda okuma anlamsız kalır. Okuma anında birçok bilgi beyne ulaşır ve orada anlamlandırılır. Anlamlandırılmanın gerçekleşmesi için de okunan kelimelerin tanınması gerekir.

Robinson ve Good’a (1987, s.145-146) göre okuduğunu anlama 3 kategoriye ayrılır. Bunlar:

1. Basit Anlama: Basit anlamayla ilgili becerilerin sınıflandırılması şöyledir:

 Bilginin yerini tespit,

 Bilgiyi toplama,

 Basamakları izleme,

 Karakterleri belirleme,

 Yerleri belirleme,

 Direktifleri izleme,

 Yazarın yapısal planını açıklama.

2. Yorumlayıcı Anlama: Yorumlayıcı anlamaya göre becerilerin sınıflandırılması şöyledir:

 Ana fikri bulma.

 Fikirleri organize etme,

 Kavram ve prensipleri geliştirme.

 Özetleme,

 Çıktıları ve etkileri hipotez etme,

 İma edilen manaları anlama,

 Genellemeler yapma,  İlişkileri belirleme,  İleriye dönük tahmin,  Bilgileri karşılaştırma,  Uygulamaları belirleme,  Uygulama yapma.

 Yazarın amacını, karakterlerin eğilim ve motivasyonlarını belirleme,

 Zevk alabilme,

 Yazarın fikir ve eğilimini belirleme,

 Yarım olan bir fikri tamamlama,

 Ortamı başka ortamlarla karşılaştırma,

 Ortamı kişisel tecrübelerle birleştirme,

 Duygusal imajlar oluşturma,

 Duygusal cevaplar oluşturma,

 Okuduğunu yeniden yapılandırma,

 İmlaya dikkat ederek okuma,

 Çıkarsama yapma,

3. Eleştirel Anlama: Bu tür anlamada kazanılan beceriler şunlardır:

 Okunanları; kalite, değer, doğruluk, gerçeklik, taraflılık, tutarlılık propaganda, ilgililik, yeterlilik, gerçek veya fikir açılarından karşılaştırma,

 Okumayla ilgili kendi amaçlarını belirleyip değerlendirme,

 Konuyu ortam açısından değerlendirme,

 Ortamdaki dili değerlendirme,

 Ortamın genel yapısını değerlendirme,

 Yazarın uzmanlığını değerlendirme,

 Bilgi kaynaklarını değerlendirme.

Okuduğunu anlama, kelime tanımanın etkilerini içine alan birkaç faktöre bağlıdır. Bununla birlikte bir çocuk her bir cümlenin gerçek anlamını doğru bir şekilde anlamalıdır. Okuma işleminde bir kelime bazen parça içinde gerçek anlamında değildir. Okuduğunu anlama, her zaman cümlenin anlamının gelişimine bağlıdır. İyi bir anlama için okuyucu, bir parçada paragraflar arasında, bir paragrafta ise cümleler arasındaki ilişkileri anlamalıdır (Miller, 1972, s.7).

Okuma, birbirine benzeyen problemleri çözmeye benzer. Okuyucu problemi çözerken birbirine benzeyen kavramları kullanır. Onları başka kavramlarla birleştirir. Geçmiş bilgilerini ve yaşantılarını yeni durumlara transfer eder. Okuduğunu anlama, metin üzerinde yapılan bir araştırmaya benzer. Yeni anlamlar keşfedilir. Metnin ana fikri ve konusu anlamaya çalışılır. Metni anlamanın asıl anahtarı ise okuma amacının belirlenmesi; cevabını aradıkları soruların niteliklerinin bilmesidir.

Okuduğunu anlama sürecinde sadece okumanın öğrenilmesi yeterli değildir. Anlamanın gerçekleşebilmesi için bazı alt becerilerin de geliştirilmesi gerekir. Bu beceriler:

a. Metindeki ana düşünceyi seçme ve üretme,

b. Metindeki önemli detayları not alma, ilişkilendirme ve hatırlama,

c. Metin hakkında genel bir kanı edinmek için göz atarak okuma ve metinde geçen özel bir bilgiyi bulmak için okuma (scanning and skimming),

e. Olayların sıralanışını takip etme, f. Metinde verilen talimatları takip etme,

g. Daha önce okunanları hatırlama.” (Haris ve Sipay; akt: Coşkun, 2003, s.102)

Benzer Belgeler