• Sonuç bulunamadı

2.2 YENĠ SAĠD DÖNEMĠ

2.2.7 Nursi‟nin Kastamonu‟ya Zorunlu Ġkamete Gönderilmesi

EskiĢehir‟de yapılan yargılamaların sonucunda Nursi, yaklaĢık bir yıl hapis cezası almıĢ ve 1936‟da Kastamonu‟ya zorunlu ikamete gönderilmiĢtir. Kastamonu‟da da yeni bir çevre edinerek takipçilerinin sayısını arttırmıĢtır. Nursi açısından Kastamonu‟da geliĢen en önemli olaylardan biri NakĢibendi Ģeyhi Mevlana Halid-i ġehrezori‟nin cübbesinin kendisine ulaĢmasıdır.217

Daha önce belirtildiği gibi Mevlana Halid, NakĢibendi geleneğin temsilcisi olarak ondokuzuncu yüzyılda Müslüman coğrafyanın Batı karĢısında yaĢadığı iĢgal ve dini gerilemeyi Ġslam‟ı reorganize ederek aĢmayı amaçlamıĢtı. Genel olarak kabul gören görüĢ hadislere göre yüzyılda bir dini hayatı yenileyeceği belirtilen müceddidlerden birinin de Mevlana Halid olduğudur. Bu bakımdan cübbenin kabul edilmesi NakĢibendi gelenek ile bağlantı kurulmasını sağlayarak Nursi‟nin ve risaleleri ile müceddidlik görevini üstelendiği durumunu ortaya çıkarmakta ve takipçilerden oluĢan bir hareketin de baĢladığını göstermektedir.218

Nursi, cübbeyi kabul ettiğini Ģöyle açıklamaktadır:

“…Ve evliya-yı azimeden dört beş zatın vefat etmeleri cihetiyle, elli altı senedir icazetin zahir alameti olan cübbeyi giymek ve bir üstadın elini öpmek, üstadlığını kabul etmek hakkımı bugünlerde, yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlana Zülcenaheyn Halid Ziyaeddin kendi cübbesini, o cübbeye sarılan bir sarıkla, pek garip bir tarzda bana giydirmek için gönderdiğini bazı emarelerle bana kanaat geldi. Ben de o mübarek ve yüz yaşında cübbeyi giyiyorum. Cenab-ı Hakka yüzbinler şükrediyorum”.219

Nursi‟nin Kastomonu‟da kaldığı yıllar Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarına denk gelmektedir. SavaĢ yıllarında uluslararası siyasette yaĢanan kaos, tek parti iktidarının iç siyasette izleyeceği yolu da belirsiz hale getirmiĢtir. YaĢanan siyasi belirsizlik toplumda aĢırı milliyetçi-ırkçı ve dini hareketlerin alan bulmasını sağlamıĢtır. Ancak savaĢın Almanya aleyhine ilerlemesi ve 1943 yılında seçimler ile hükümetin yenilenmesi sonucunda toplumsal

217 Weld, s. 301.

218 Canlı ve Beysülen, s. 402.

73 hareketlenmelere bir sınır belirlenmiĢtir.220

Nursi özellikle savaĢın ilk yıllarında takipçilerini siyasi açıdan taraf olmamaları konusunda sıklıkla uyarmıĢtır.221 Takipçilerinin sayısı artarken Şualar ve Gençlik Rehberi eserlerinin yazımını tamamlayarak risalelerin dağıtılıp okutulması üzerine eğilmiĢtir. Bu dönemde eserler açısından yaĢanan yeniliklerden biri metinlerin bir kısmının daktilo ve teksir makinelerinde Latin alfabesiyle yazılmasıdır. Bilindiği gibi risaleler Arap alfabesiyle ve el yazısıyla yazılıp dağıtılmaktaydı. Risalelerin Latin harfleriyle yazılması, Cumhuriyetin eğitim kurumlarında eğitim gören ve eski yazıyı bilmeyen kuĢaklara ulaĢma açısından önemli bir durumdur. Nursi‟nin yeni yazıyla risalelerin basılmasına izin vermesi genç kuĢaklara da ulaĢmak için stratejik davrandığını göstermektedir.222

Aynı dönemde müceddidlik görevinin meĢruiyetine dayanarak iktidarın telkin ettiği din anlayıĢı ile gerilim söz konusudur. Bununla beraber ibadetler konusunda halk ile de sorunlar yaĢanmaya baĢlamıĢtır. Örneğin; Cuma namazlarında camiye gitmeme o dönemde takipçilerin halktan farklı tutum sergilendiğini göstermektedir. Nursi, takipçilerini gerilim içerisine girmemeleri konusunda uyarmakta ancak Cuma namazına gitmelerini uygun da görmemektedir:

“Sakın hocaların Cuma ve cemaatlerine ilişmeyiniz. İştirak etmeseniz de, iştirak edenleri tenkit etmeyiniz. Gerçi, İmam-ı Rabbani demiş ki: ‟Bid‟a olan yerlere girmeyniz.‟ Maksadı, „sevabı olmaz demektir; yoksa, namaz battal olur değil. Çünkü, Selef-i Salihinden bir kısmı, Yezid ve Velid gibi şahısların arkasında namaz kılmışlar. Eğer mescide gidip gelmekte kebaire maruz kalırsa, halvethanesinde bulunması lazımdır”.223

Nursi ve takipçilerinin sözü edilen tutumları iktidarın yerleĢtirmek istediği din anlayıĢı ile çatıĢmaktadır. Cuma namazı gibi Ġslam‟ın önemli gördüğü bir ibadetin yerine getirilmesinde Nursi ve takipçilerinin farklı

220 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli ġef Dönemi (1938-1945), Cilt 2, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul

1996, s. 340.

221 Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 40. 222 Canlı ve Beysülen, s. 404.

74

davranmasının nedeni dini bir ritüelin siyasi amaçlar için iktidarın gücünü meĢrulaĢtırılmasında kullanılmasıdır. Nursi‟nin ifadelerinden de anlaĢılacağı üzere bu bir bid‟a (sonradan dine girmiĢ uygulama) olarak görülmüĢtür. Bununla beraber Kastamonu döneminde yazılan Şualar eserinde yer alan BeĢinci ġua bölümü dikkat çekmektedir. BeĢinci ġua genel olarak Ġslam‟ın iman Ģartlarından “kıyamet gününe inanmak” konusunu ele almaktadır. Kıyametin kopması ile dünya hayatı bitecek ve ahiret hayatı baĢlayacaktır. Kıyametin nasıl kopacağı ve kıyamet öncesi Müslümanların karĢılaĢacağı olaylar birçok hadiste anlatılmıĢtır. Nursi‟de 1910‟lu yıllarda kıyamet ve geliĢecek olaylar ile ilgili hadisleri yorumlayarak yazdıklarını BeĢinci ġua adıyla Şualar kitabının içine almıĢtır. Nursi‟nin yorumları üstü örtülü olarak siyasi iktidar ve uygulamalarına iĢaret etmiĢtir.224

Müceddidlik iddiasının olması ve yazılan metinlerin içeriği siyasi iktidarın yerel uzantılarının dikkatini çekmeye baĢlamıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın oluĢturduğu belirsizlikten doğan rahat ortamın siyasi iktidar tarafından sınırlandırılması ile birlikte Nursi‟nin çok sayıda takipçisi ve öğrencisi göz altına alınırken dönemin baĢbakanı ġükrü Saraçoğlu durumu yakından takip etmiĢtir.225

Birkaç ay sonra Nursi de tutuklanarak önce Ankara‟ya götürüldükten sonra yargılanmak üzere Denizli‟ye gönderilmiĢtir. Tutuklanmaların gerekçesi tarikat benzeri oluĢumda bulunarak irticai eylem yapmak ve Harf Devrimi‟ne muhalefet ederek Arapça yayın faaliyetinde bulunmak gösterilmiĢtir. Yapılan yargılama sonucunda bilirkiĢinin raporuyla incelenen eserlerin siyasi niteliğinin olmadığı ve dini içerikli olduğu kararı sonucunda Nursi beraat etmiĢtir.226