• Sonuç bulunamadı

Niccolo Machiavelli, Floransa’da hukukçu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İyi derecede Latince ve Yunanca bilen Machiavelli, ailesinin maddi durumunun yetersizliğinden dolayı memur olmak zorunda kalmıştır. Dönemin Floransa Başbakanı’nın kâtibi olarak göreve başlamasıyla beraber, Floransa’nın ikinci adamı noktasına ulaşmış oldu. Birçok seyahatte elçi yardımcısı olarak görev almasıyla beraber diğer İtalyan kentleri başta olmak üzere, Fransa, Almanya ve İsviçre’nin siyaset anlayışları yakından incelemesine fırsat sunduğunu söylemek gerekir (Ekinci, 1996: 215).

32 Siyasal düşüncenin en büyük isimlerden birisi olarak karşımıza çıkan Machiavelli, Rönesans çağında yaşamasına rağmen daha çok siyaset ile ilgilendiğini söylemek gerekir. Machiavelli, Ortaçağ’dan modern düşünce çağına geçişi temsil eden bir düşünürdür. Yaşamış olduğu dönemde İtalya, ulus-devlet olan bir yapıya sahip değildi ve tam aksine bağımsız şehir devletlerden oluşan bir yapıya sahip bir toplum olarak karşımıza çıkmaktadır. Machiavelli, 1513 yılında yazmış olduğu Prens’i Lorenzo de Medici’ye ithaf etmiştir. Machiavelli yazmış olduğu bu eserinde saf iyilik ve saf kötülük tartışmalarının bir kenara bırakılması gerektiğini ifade ederek, olması gerekenden ziyade olana odaklanılması gerektiğini belirtmektedir.

Siyasetin, ahlak olmadığını söylemektedir. Bu iki kavramın genel olarak birbirlerinden farklı kategoriler içerisinde yer aldığını söyler (Türk, 2016: 309-310).

Machiavelli’nin asıl ününün, Rönesans döneminde devlet ve siyasal kuramcılar açısından yeni bir siyasal bakış yaratmasıyla ortaya çıktığını ifade etmek gerekmektedir. Asıl amacının modern siyaset anlayışının ortamını yaratmak olduğu görülmektedir. Siyaset anlayışının perspektifini en iyi şekilde sergilendiği kısım ise Prens adlı eserinin eseridir (Gülenç, 2017: 129-130). Machiavelli, söz konusu eserinde yeni ortaya koymuş olduğu bakış açısını şu şekilde ifade etmektedir:

… Bir Prensin uyruklarına ve dostlarına karşı nasıl bir tutum ve davranış içinde olması gerektiğini görelim. Bu konuda birçok kişinin yazdığını bildiğimden, aynı konuda ben de yazınca, kendini beğenmiş sayılmaktan korkuyorum, çünkü bu özellikle bu konunun tartışmasında, başkalarının izlediği yoldan ayrılıyorum. Ama amacım, anlayana yararlı olacak şeyler yazmak olduğuna göre, konunun tasarımı yerine, var olan gerçekliğin peşinden gitmek daha tutarlı geldi bana. Birçok kişi, kimsenin görmediği, varlığı bilinmeyen prenslikler ve krallıklar tasarlamıştır; nasıl yaşanması gerekenle, gerçekten yaşanan arasında öyle büyük bir ayrım vardır ki, var olan yerine olması gerekenin peşine düşen kişi, kurtuluşunu değil, yıkımını öğrenmiş olur: çünkü her zaman iyi olmak isteyen birinin, bunca iyi olmayan arasında yıkıma uğraması kaçınılmazdır. Bu nedenle, iktidarda kalmak isteyen bir prensin iyi olmamayı öğrenmesi, böyle davranması gerektiğinde de böyle davranmaması gerekir(Machiavelli, 2002: 127-128).

Düşünürün bu pasajda, anlatmak istediği dört temel anlam bulunmaktadır. İlk olarak prensin dostlarına veya düşmanlarına olan tavrında olması gerekene değil olana bakarak hareket etmesi gerektiğini söylemektedir. İkinci olarak ise var olan gerçeklikten hareket ederek ortaya konulan felsefi yaklaşımın ve bu yaklaşımın

33 oluşmasında belirlenen metodun, var olması gereken felsefi yaklaşımdan farklı olduğunu belirtmektedir. Üçüncü olarak ise, olan ile olması gereken arasında bir ayrıma gitmektedir. Son olarak ise, yöneticinin siyasal ortamda idealist bir yaklaşımdan uzak durması gerektiğini ifade ederek bunun yerine daha sağlam bir zemine oturmuş, gerçekçi ve pragmatik bir yaklaşımı benimseyerek iktidarı koruyup ve sürdürebileceğini söylemektedir.

Machiavelli’nin siyasal modelinde kuruluş tablosu çok önem arz etmektedir.

Mairet’e göre, Machiavelli’nin siyaseti bir düzen kurmaktan oluşmaktadır. Devletin kuruluşunu hükümdarın gerçekleştirmiş olduğu eylemlerinin tamamı olarak karşıya çıkar. Bu anlamıyla ortaya çıkan iktidar şekli tabii değil, tarihi bir iktidar olarak belirir (Mairet’ten akt. Türk, 2016: 310). Hannah Arendt de kalıcı bir siyasal yapı oluşturulması düşüncesinin ortaya çıkaran kişinin Machiavelli olduğunu söyler (Arendt’ten akt. Türk 2016: 310). Doğal hukukçu teorisyenlerden ayrılarak, yöneticinin yolunun zorlu bir yol olabileceğini görmüş ve yöneticilerin iktidar ve devlet temelli bir strateji üzerinden gereklilik doğrultusunda hareket etmek zorunda kalabileceğini vurgulamaktadır (Türk, 2016: 310).

Machiavelli’nin siyaset felsefesi içerisinde insan doğası önemli bir pozisyona sahip olduğunu söylemek gerekir. Machiavelli’ye göre insanlar her zaman bir ve aynı doğayla doğduklarına, yaşadıklarına ve öldüklerine inandığını ifade eder (Machiavelli’den akt. Türk, 2016: 315). İnsan doğası kavramını doğrudan dile getirmemesine rağmen insanların doymak bilmeyen arzularını, kısa görüşlülüklerini, kıskançlıklarını hatta genel olarak güvenilmezliklerinin üstünde durarak en kötüyü vurguladığını söylemek doğru olacaktır. Burada önemli olan kısım ise, insan doğasının temel olarak değişmediği için, tarihsel tecrübelerinden öğrenerek; başarılı olanları taklit ederken, başarısız olanlardan kaçınmayı hedefler (Wood, 2016: 67).

Machiavelli’ye göre prensin temel amacı, gücünü ve devletin var olan yapısını korumak olmalıdır. Ayrıca barışın yanı sıra gerçek bir prens kendisine şeref verecek ve bütün halkının faydasına olacak bir yönetim şeklini kurmalıdır.

Machiavelli’nin modern bir devlet kavramından mı yoksa bir mülk devletten mi bahsettiği konusunda çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. Eserinde modern devlet kavramından ziyade askeri ve dış tehditlerin varlığından duyduğu endişeyi dile

34 getirdiği görülmektedir (Wood, 2016: 66). Machiavelli, Prens adlı eserinde konuyu şu şekilde ifade etmektedir:

Bir prensin savaş, bunun kuralları ve disiplininden başka hiçbir amacı ya da düşüncesi olmamalı, ne de irdeleyecek başka herhangi bir şey seçmelidir. (…) Silahlı ve silahsız olmak arasında orantılı hiçbir şey yoktur; silahsızın, silahlı birine itaat etmesi ya da silahsız birinin, silahlı hizmetkarlar arasında kendini güvende hissetmesi mantıklı değildir. (…) Bu nedenle savaş konusunu hiçbir zaman düşüncelerinden çıkarmamalıdır ve barışta, savaş zamanına göre, bu alıştırmayı daha çok uygulamalıdır(Machiavelli’den akt. Wood, 2016: 66).

Machiavelli, siyasal düzen için askeri modeli, siyasi yapıyı yaratırken ve korurken şiddet ve güç zorunluluğuna dair bilinen Makyavelce kısıtlamaları içerdiğini belirtmek gerekir. Liderliğin devamlılığı için korkunun önemi üstünde durduğunu söylemek doğru olacaktır. Muhaliflere karşı sert bir tutum sergilenmesi gerektiğini bunu gerçekleştirirken en geleneksel ahlaki ilkelerin dahi çiğnenmesi noktasında herhangi bir sıkıntı görmemektedir (Wood: 2016: 68). Kendi adından türemiş olan Makyavelizm düşüncesi ile herhangi bir bağ bulunmadığı ifade etmek gerekir. Yukarıda da ifade edildiği gibi Machiavelli, siyaset ile ahlakı birbirlerinden ayırarak farklı değerler olarak gördüğü belirtilmiştir. Makyavelizm, esasen pragmatizmin en üst seviyesi olarak gibi görülmesi mümkündür. Ahlaki değerlerden, siyasal kazançlar uğruna kolaylıkla vazgeçilebileceğini ifade eden görüş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada Machiavelli ile Makyavelizm görüşünü birbirlerine karıştırmamak gerekir (Türk, 2016: 311).