• Sonuç bulunamadı

NİHAYET ASLINA DÖNÜYOR

Belgede Göçün Orta Yeri Hüzün (sayfa 75-78)

Sultan II. Murat tarafından Bursa’da yaptırılan ve bulunduğu semte de adını veren cami, medrese, hamam, imaret, çeşme ve türbeden oluşan yapılar topluluğu bünye-sinde yer alan Muradiye medresesi on altı hücresi, sekizgen şadırvanlı revaklı avlusu ve yazlık dershane eyvanı ile tipik bir erken devir Osmanlı medresesidir. Bu hücrelerden birini müderris yani ders veren hocaya bir tanesini de muid yani asistanlara ayırdığımızda geriye 14 oda kalır ve her odada bir öğrenci olmak üzere 14 öğrencinin burada eğitim ve öğre-tim gördüğü anlaşılır (Plan 1). Vakfiyelerde,

medreselerin hücrelerinde birer öğrencinin oturması şart koşulmaktadır, bununla da öğ-rencinin başka şeyle meşgul olmayıp dersine çalışması ve medreselerde asıl olan tefekkür yani derin düşünceye dalarak ilmi konuları daha iyi kavraması amaçlanmaktadır. 1421’den 1451 yılına kadar otuz sene tahtta kalan Sultan II. Murat döneminde

memle-ket sathında tam üç yüz elli dört tane eser ortaya konulmuştur. Bu eserlerin 67 tane-si Bursa’da inşa edilmiştir ki bir tanetane-si de işte bu medresedir. II. Murat’ın Edirne’de oturmasına rağmen bir ilim merkezi olan Bursa’da böylesine büyük bir eğitim yapısı inşa ettirmesi Bursa’ya verdiği değeri de göstermektedir. Burada Veliyyüddin oğlu Ahmet Paşa, Hatipzade’nin kardeşi, Dâbbe Halebî, Mirim Göresi, Aklık Sinan, Kibritçizade, İsrafilzade, Pir Ahmet, Manav Abdi, Nimetul-lah Ruşenizade, Niksari, Akşehirli Sadi Çelebi ve Ümmi Kemal gibi müderrislerin görev yaptığı belirlenmiştir. İlk zamanlar müderrise günde 29 akçe verilirken sonraları yevmiye 60 akçeye kadar çıkmış ve hep öyle kalmış-tır. Bursa’daki diğer medreselerden Yıldırım Medresesi’nin yevmiyesi 40, Orhan Gazi’nin vakfı olan Manastır Medresesi’nin yevmiyesi ise 50 akçe idi. Sultan II. Murat’ın daha sonra Edirne’de yaptıracağı Üç Şerefeli Medresesi de, oğlu Fatih’in binası olan Sahn-ı Semân Medreseleri’ne kadar Osmanlı coğrafyasının bir numaralı eğitim kurumu olacaktır. Muradiye medresesi, tamamen moloz taş ve tuğla hatıllı duvar tekniğinde inşa edilmiştir. Bu haliyle tipik bir erken devir Osmanlı yapı-sıdır. Giriş eyvanı, Türk üçgenli ve mukarnaslı tromplu kubbelidir. Medresenin avlu revakları odalardan daha yüksektir. Her odada bir ocak, bir pencere ve duvarlarda üçer niş, köşe odalarda ise ikişer pencere ve altışar adet niş bulunmaktadır. Odalardaki bu nişler öğrencilerin kitaplıklarıdır. 1950’li yıllarda medrese restore edilirken ocak yaşmakları kapanmış ve ocaklar kullanılmaz hale

getiril-miştir. Girişte, iki adet devşirme korint başlıklı sütuna oturan revakın diğer bölümleri tuğla payelerle taşınmaktadır. Avluyu üç taraftan çevreleyen revakın yan kolları kubbeyle, giriş tarafı ve tüm medrese hücreleri ise aynalı tonozla örtülmüştür. On basamakla çıkılan ve önünde revak bulunmayan dershane eyvanı-nın kubbesi sekizgen kasnağa oturur, köşe-likler yine stalaktitlidir. Dershane duvarlarının, pencerelerin üst sövelerine kadar çini ile kaplı olduğu anlaşılmaktadır fakat firuze renkli bu çinilerin yarısı yok olmuştur. Frederic Reigh-ton adlı bir ressamın 1867 senesinde yaptığı yağlı boya tablodan o yıllarda medresenin avlusu ile dershanesinin durumu görülebil-mektedir (Resim 1). Yine o yıllara ait bir fotoğ-rafta da medresenin yandaki hazire duvarları

Resim 1. Muradiye Medresesi’nin avlusu ve dershanesi. Plan 1. Muradiye Medresesi’nin planı - Mimar Deniz ÖNER

74 | Ocak 2015 | Sayı 13

haber / Muradiye Medresesi restore edilmeye başlandı

ile birlikte görünümü yer almaktadır (Resim 2). Medresenin kurşunları tamamen dökülmüş ve duvarları da harabe halinde iken dönemin sağlık bakanı tarafından 1951 yılında restore ettirilmiş ve Verem Savaş Dispanseri olarak kullanılmaya başlanmıştı daha sonra da Döne Ocak Kanser Araştırma Merkezi adıyla hizmet vermekte iken bina boşaltılarak restorasyon çalışmalarına başlanmıştır.

Genelde bütün topraklarımızda ama özel-de Bursa’nın eğitim-öğretim hayatında çok önemli bir yer tutan bu müstesna kurum, günümüze kadar pek çok onarım geçirmiş-tir. Arşivlerimizde yer alan belgelere göz attığımızda, yapılan tadilat ve onarımlara ait bazı sicilleri buraya alıyoruz. İlk belgemiz 1603 yılına aittir “Mahrûse-i Brusa’da vâkı‘ Merhûm Sultan Murâd Hân-ı Sânî evkâfının mütevellîsi olan fahru’l-emâcid Mustafa Beg ibn-i İskender mahfil-i kazâda takrîr-i merâm idüb vâkıf-ı mumaileyhin mahrûse-i

merkûmede vâkı‘ medresesinin mürûr-ı eyyâm ile on altı bâb hücerâtının kapuları ve pencereleri ve musandıraları ve sofalarının ve hareminin döşemeleri ayağları ve sıvaları harâbe-müşrif olub ta‘mîr ve meremmetîçün ….” “harc ü sarf olunan kerâste ve lâzimesinin ve bennâ ve ırgâdiyesinin cem‘an on altı bin akçeye tahammüli” satırlarından, medresenin odalarının, kapılarının, pencereleri ve nişle-rinin, revaklarının, kemerlerin ve ayakların sıvalarının yenilendiği ve malzemesi ile işçilik gibi harcamalarıyla 16.000 akçeye ulaşan

kapsamlı bir tamir ve termîm gördüğü belli olmaktadır (Belge 1) .

Aynı tarihli ikinci bir belgede karşılaştığımız “….vākıf-ı mumaileyhin mahrûse-i merkûme-de vâkı‘ medrese-i şerîfesinin kadîmmerkûme-den dâhi-linde kenîfi olmayub hâricinde dört bâb kenîfi olub zikr olunan kenîflerin kadîmden tahâret içün mâ-i cârîsi olmayub künkle icrâya ta‘mîr ve meremmet mümkün idüği” satırlarından medresenin dışarısında bulunan helâlara künk döşenerek su getirilmesi gerektiği, “…. cânib-i şer’den Mevlânâ Ahmed bin Mehmed irsâl olunub ol dahî hâssa mi‘marlardan el-Hâc İbrahim ve zeyl-i kitâbda isimleri mestûr olan Müslümanlar ile üzerine varub zikr olunan kenîflerin kadîmden tahâret içün mâ-i cârîsi olmayub künkle icrâsîçün ve kârîzi yolu ve dıvarları ve sakfının kiremidleri harâb olub ta‘mîr ve meremmetîçün cem‘an iki bin akçe ancak ta‘mîr mümkün idügi tahmîn-i sahîh ile….” satırlarından da döşenecek su yolunun toplam iki bin akçeye mal olacağı tahmin edildiği anlaşılmaktadır (Belge 2) .

Diğer bir sicil ise 1813 senesine aittir ve “Haremeyn-i Muhteremeyn’e tâbi’ evkâf-dan mahrûse-i Burûsa’da vâkı’ merhûm ve mağfûrun leh Sultan Murad Hân-ı Sânî tâbe serah hazretlerinin bina ve ihya buyurdukları câmi-i şerîfe ve türbe-i münîfe ve medrese-i celîle ve imâret-i âmireleri eşedd-i ihtiyâc ile muhtâc-ı ta’mîr olub bu makûle selâtîn-i

izâm hazretlerinin muhtâc-ı ta’mîr olan âsâr-ı celîlelerinin muacceleden evkâf ve ……” cümlelerinden anlaşılacağı üzere külliyenin bütün yapılarını kapsamaktadır (Belge 3). Bu

tarihteki ona-rımda cami ve imaretin etraflı bir bakımdan geçtiği medre-senin tamirinin yüzeysel kaldığı “Medrese-i celîle odaları üzerlerinde kiremidleri ve saçakları turresi ve dershâne önünde saçak ma’a tavan tec-dîd ve ta’mîrâtı kâffe-i levâ-zımâtına 1000 guruş” ibaresin-den belli oluyor. Genel toplamda

Resim 2. Muradiye Medresesi’nin eski bir fotoğrafı

Belge1. Muradiye Medresesi Onarımı

Belge 2. Muradiye Medresesi Su Yollarının onarımı

Belge 3. Muradiye Camii ve Medresesi onarımı.

yapılan yaklaşık 10.000 kuruşluk harcamanın onda biri medrese için harcanmıştır.

1852 yılında da cami ve türbe ile birlikte medresenin kurşunlarının da yenilenmesi gerektiği, “Cennetmekân Sultan Murad-ı Sânî tâbe serah hazretleri vakf-ı celîli hayrâtın-dan mahrûse-i Burûsa’da kâin câmi-i şerîfi ile medrese ve türbe-i lâtîfeleri üzerlerinde mefrûş kurşunları şiddet-i rüzgârdan fersû-de ve ba’zı mahalleri harâb olarak muhtâc-ı ta’mîr olduğu ve erbâb-ı vukûf ma’rifetiyle bi’l-keşf tesviyeleri yigirmi beş bin altı yüz

yigirmi yedi buçuk guruş masrafla vü-cûda geleceği tebeyyün eyle-diği…” yapılan keşif neticesin-de 25.627.5 ku-ruşa mal olacak olan bu tamir faaliyetinin uygulanabilmesi için de Hüda-vendigâr Eyaleti valisinden izin istendiği anlaşı-lır (Belge 4) .

Bursa’yı yerle bir eden 1855 depreminde Muradiye Külliyesi’ne fazlaca bir zarar verme-diği, depremden sonra tutulan kayıtlardaki “Murâd-ı Sânî hazretlerinin câmi-i şerîflerinde bir zarar olmayub edâ-yı salât olunmakdadır, minâresinde bir mikdâr münşakk var ise de ta’mir kabul ideceği, türbe-i şerîfelerinde cüz’îce inşikâk var ise de zarar olmadığı ve civarlarında bulunan dokuz aded türbe-i şerî-felerinde bir zarar olmadığı ve medreselerinin sofa dıvarı bir mikdâr zedelendiği, imâret-i âmirelerinde bir zarar olmadığı” ibaresinden anlaşılmaktadır (Belge 5) .

Buraya aldığımız son belge 1872 tarihlidir ve Hüdavendigâr Eyaleti İdare Meclisi’nden Ev-kaf-ı Hümayûn Nezareti’ne yazılmıştır. İçeri-ğindeki “Burûsa’da vâkı’ Cennetmekân Sultan Murad Hân-ı Sânî tâbe serah hazretlerinin türbe-i münîfeleri ittisâlinde kâin medresenin ba’zı mahalleri müşrif-i harâb olarak ta’mîr ve termîme muhtâc bulunduğundan bahisle icrâ-yı ta’mîri hakkında derûnunda bulunan tullâb tarafından vuku’bulan istid’â ve istir-hâm üzerine keşf ve münâkasası bi’l-icrâ…” satırlarından, medresede okuyan öğrencile-rin talepleriyle tamir edilmesi gerektiği “… ma’lûm-ı âlî-i nezâret-penâhîleri buyurulacağı vechile otuz sekiz bin guruşa Paskal Kalfa üzerinde tekarrür iderek masârif-i mezkûre eğerçi …” ve otuz sekiz bin kuruşluk bir keşif

çıkarıldığı an-laşılmaktadır (Belge 6) . Hem eğitim tarihimiz hem de sanat tari-himiz açısın-dan önemli bir mevkiye sahip olan Muradiye medresesi, restorasyon çalışmaları aşamasında önce drenajı yapılarak rutubetten kurtarılacak, daha sonra da çimento harçlı sıvaları raspa edilerek Horasan harcı ile orijinal derzlerine kavuşacaktır. Üst örtü sisteminin kurşun kaplamaları da tamamen yenilendikten sonra bu tarihi kültür mirasımız uzun yıllar boyunca farklı işlevlerde varlığını sürdürecektir.

KAYNAKÇA

Bilge Mustafa, İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1984.

Çalışkan Nurten, Bursa ile ilgili Osmanlı Devri Görsel Belgelerinin Sanat Tarihi Açısından Değerlendirilmesi, (Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya 2010. Belge 5. Muradiye Medresesi’nin depremde zarar görmediği hakkında.

(B.O.A. EV. 15785).

Belge 6. Muradiye Medresesi Tamiri

Belge 4. Muradiye Camii, Türbe ve

76 | Ocak 2015 | Sayı 13

A. Vahap DAĞKILIÇ

yorum / Muradiye ruhu

Üst ahlak prensipleriyle, manevi hayatların oldukça yüksek kalitede seyrettiği mekânlardan, terazili adaletin,

sosyal saadetin, bedeni huzurun, toplumsal refahın, izafi de olsa yaşandığı yeryüzünden, toprağın teniyle

buluşmak, derinliklerine, kabirlere taşınmak.

MURADİYE

Belgede Göçün Orta Yeri Hüzün (sayfa 75-78)