• Sonuç bulunamadı

“NEGATİF KARBON / NEGATİF KARBON SALIMI” UYGULAMALARI

Tutulmayan sözler yerine, gecikmeden eyleme geçmeyi herhangi bir mazerete dayanarak ertelemeden, zorunlu olan sıralı adımların atılması gerekiyor. Gelecekteki 2050 tarihinde “Sıfır Salıma” ulaşma hedefi, yapılması mutlaka gerekenler bakımından kısa düşüyor. Kabaca yapılan bir hesaplamaya göre, atmosferde mevcut gazların toplam ağırlığı, 5,0 – 5,5 katrilyon (1015) tondur. Güncel ölçümler hesaba katılarak, atmosferdeki CO2 konsantrasyonu yaklaşık 420 ppm olarak alındığında, CO2 bileşeninin ağırlığı, yine yaklaşık olarak 3,1 – 3,2 trilyon ton olarak hesaplanabilir (3).

Sanayi devrimi öncesi dönemdeki CO2 yoğunluğunun/konsantrasyonunun 280 ppm

seviyesinde olduğu verisinden hareketle, bugünkü miktarın üçte birinin, büyük oranda fosil yakıtların kullanımından kaynaklı olarak atmosfere salındığı, bunun da son 250 yıl boyunca, insanoğlunun edimleri sonucunda olduğu görülüyor. Dolayısıyla, fosil yakıtlardan kaynaklı net CO2 salımlarının, kümülatif olarak 1,0 trilyon tonun üzerinde olduğu hesaplanmaktadır.

“Ne Yapmalı?” sorusunun yanıtı çok açık… Atmosfere bundan böyle sera gazı salmamak yeterli değil; birikmiş gazları olabildiğince çabuk ve etkin yöntemlerle azaltmak, mutlak bir zorunluluk olarak karşımıza dikiliyor. CO2 (ve diğer sera gazları itibariyle) konsantrasyonu ele alındığında, hedeflenmesi gereken “güvenli” seviye nedir?

Aşamalı bir eylem planına gerek bulunuyor. İlk aşamada, CO2 konsantrasyonunu 400 ppm ve bunun altındaki seviyelere indirme hedeflenebilir. İdeal ve hipotetik bir durum olarak, atmosfere artık 1,0 m3 daha CO2 salınmasının önünün alındığı veri koşul olarak alınırsa, 400 ppm seviyesine inebilmek için, yaklaşık olarak 160 milyar ton CO2’nin atmosferden kalıcı olarak uzaklaştırılmış olması da gerekecektir.

“Sıfır Salım” hedefini gerçekleştirmenin kendi başına yeterli olmadığının, atmosfer-okyanus- kara alanları sisteminin bir “hafıza elemanı” benzeri olarak, “kapasitif”

özelliğe sahip olduğunun da altının çizilmesi gerekiyor. Sıfır Salımın sağlanması halinde dahi, yerküre bir miktar daha ısınmayı sürdürecektir. Dolayısıyla, “Karbon Yutakları”

oluşturarak, karbon dioksitin kalıcı olarak depolanması suretiyle, atmosferde birikmiş bulunan gaz miktarının azaltılması da esastır.

İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bir coğrafyada bulunuyoruz. Bu nedenle her şeyden önce halkımız için bir şeyler yapmak zorundayız.

Hala çok geç (!) olmayacaksa, 2050 yılı için, “Sıfır Salım” hedefinin yanına, aşamalı olarak YEK’e tamamen geçiş senaryosu kapsamında, 160 + 450 = 600 milyar ton (senaryoya göre önümüzdeki 30 yıl boyunca sıfırlanacak CO2’in yıllık ortalama salım miktarı 15,0 milyar ton kabul edilmiştir) tutarındaki CO2 gazının 2050 yılına kadar, kalıcı olarak atmosferden uzaklaştırılması gerektiği sonucu çıkarılabilir.

Kapitalist sistemden kendi yarattığı sorunları çözmesi beklenmemelidir. Sorunun çözümü, eylem birlikteliğinin şehirlerden başlayıp hükümetlere ve onların politikalarının değişmesine yol açması olabilir. Dolayısıyla politika üretiminde öncelikli ve en ivedi eylem, “Negatif Karbon Salımı” / “Karbon Negatif” uygulamalarının planlanması ve küresel ölçekte hayata geçirilmesidir.

İnsanların ana geçim kaynağının tarım ve hayvancılık olduğu kırsal kesimlerde uygulanabilecek bir uygulama “Enerji Çiftliği” başlığıyla ifade edilebilir. Buradaki ana fikir; tarım, “Ağaç Altı Ziraat” (Agroforestry – Tarla Ormancılığı), hayvancılık, biokütleden enerji, su yönetimi (yağmur suyu hasadı, akılcı sulama teknikleri vs.) ve örtü altı ziraat (seracılık) uygulamalarının aynı tarım arazisi üzerinde, uyumlu bir bütün olarak gerçekleştirilmesine dayanmaktadır.

Yukarıda yer alan iki fotoğrafta Çin’de gerçekleştirilen tipik Pavlonya-Buğday Ara Ziraatına dayalı Tarla Ormancılığı uygulamaları görüntüleniyor.

Sağda görüntülenen Pavlonya-Kanola Ara Ziraat uygulamasında ise 2006 yılında öncü nitelikte bir “Enerji Çiftliği”, en basit biçimiyle İzmir Bergama’da gerçekleştirilmiştir.

Burada, alt katmanı oluşturan Kanola bitkisinden 1. Kuşak (esterleştirme yöntemi) biodizel üretilirken, üst katmanda yer alan ve “hızlı gelişen çoklu-işlevli” Pavlonya türü ağaçlar da “Karbon Yutağı” işlevi görmüştür.

“Karbon Negatif” bir uygulama olarak Enerji Çiftliklerinin oynayacağı rol budur;

alt katmandaki enerji bitkilerinden, biokütle ve biodizel üretilmesi sayesinde, atmosfere milyonlarca yıl önce yer katmanlarında depolanmış CO2 ve diğer sera gazlarının salınması önlenirken, üst katmanda yer alan ağaç sıraları, etkin bir “Karbon Yutağı” işlevini görerek, atmosferde birikmiş, hali hazırda mevcut CO2 gazının kalıcı olarak depolanması ve böylelikle, atmosferdeki sera gazı miktarının azaltılmasını sağlamaktadırlar. Bu eşzamanlı işlevleri dolayısıyla, “Enerji Çiftliği” uygulamaları

“Karbon Negatif” olarak nitelendirilebilir.

Bergama’da gerçekleştirilmiş bulunan bir uygulamanın genelleşmiş halinde;

biokütleden-enerji, hayvancılık, seracılık ve esas olarak yağmur suyu hasadına dayalı su yönetimi uygulamaları da enerji ara ziraatı uygulamasına eklenerek, uyumlu ve bütüncül bir kırsal kalkınma modeli meydana gelecektir.

Bütüncül uygulama modelinin İklim Değişikliğinin yol açacağı olumsuz etkilere

karşı “dayanıklı (resilient)” olacağının özellikle altını çizmek gerekiyor. Bütüncül uygulama, aynı zamanda, kırsal kesimlere bir sermaye transferi aracı da oluşturarak, ülkemiz ölçeğinde yaygınlaştırıldığında, kırsal kesimlerin ulusal gelir içindeki payını arttıran etkisiyle, kırsaldan kentsele doğru gelişen nüfus erozyonunun giderilmesinde de etkili bir araç oluşturacaktır.

Küresel ölçekte ele alındığında, atmosferde birikmiş sera gazlarının azaltılması için en etkili aracın, toprakları yeniden yeşil örtüsüne kavuşturmak olduğu açıkça görülüyor.

Enerji Çiftlikleri, bu hedefin gerçekleştirilmesinde en önemli araç olarak öne çıkıyor. Bu konuda çarpıcı bir veri, sadece 1990 yılından günümüze kadarki zaman diliminde 4,2 milyon km2 orman alanının ortadan kalkmış olduğudur (4).

Sonuç olarak atmosferdeki CO2 yoğunluğunu 400 ppm düzeyine indirmek için sadece 6,0 milyon km2 alanda(Türkiye’nin yaklaşık 10 katı büyüklükte) Enerji Çiftlikleri oluşturmak, yeni sera gazı salımlarını da bu arada ve süratle sıfırlamak koşuluyla, yeterli olacaktır. Ormansızlaşmış alanlara yeşil örtüsünü yeniden kazandırmak ise, doğayla barışmak isteyen insanoğlunun boyun borcudur. Bu amacı bir göreve olarak benimsememek durumunda insanoğlu kendi varlığını da yok ettiği ekosistem gibi sürdüremeyecektir.

6. Büyük Kütlesel Yok Oluşun eşiğindeyiz!

(1):Kaynak:NOAA-https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/climate-change-atmospheric-carbon-dioxide

(2): Kaynak: Summary For Policy Makers - 2020 (IPCC) https://www.ipcc.ch/

(3): Atmosferi oluşturan gazların hacim olarak oranları; %78 azot, %21 oksijen, %0,09 argon ve %0,042 karbon dioksit olarak alındığında ve bu gazların moleküler ağırlıkları (veya kütleleri) hesaba katıldığında, güncel CO2 miktarı, ağırlıkça 3,1 – 3,2 trilyon ton olarak hesaplanıyor.

(4): https://ukcop26.org/cop26-goals/mitigation/

EK-A