• Sonuç bulunamadı

NEFSİ MUTMAİNNE VE MÜKAFATI

Belgede Fecr sûresinin tefsiri (sayfa 83-92)

B. KONULU TEFSÎR

2.12. NEFSİ MUTMAİNNE VE MÜKAFATI

ُﺔﱠﻨ ِﺌَﻤْﻄ ُﻤْﻟا ُﺲْﻔﱠـﻨﻟا ﺎ َﻬُـﺘﱠـﻳَأﺎ َ ﻳ

) 27 (

ًﺔﱠﻴ ِﺿْﺮَﻣ ًﺔَﻴِﺿا َر ِﻚﱢﺑ َر َﱃِإ ﻲِﻌ ِﺟْرا

) 28 (

يِدﺎ َ ﺒ ِﻋ ِﰲ ﻲِﻠ ُﺧْدﺎَﻓ

) 29 (

ﱵﱠﻨ َﺟ ﻲِﻠ ُﺧْدا َو

30

“27. Ey huzur içinde olan nefis! 28. Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! 29. (İyi) kullarımın arasına gir. 30. Cennetime gir.”

Kurtubi, Nefsi mutmainne’den muradın ne olduğu, hakkındaki çeşitli görüşleri ve o görüşün sahiplerini âyetin tefsîrinde şöyle açıklamıştır:“Mücahit ve başka bazıları: Nefsi Mutmainnenin, huzurlu ve Allah’ın Rabbi olduğuna yakin getiren nefistir demişlerdir. İbn

226 Elmalılı, IX,471.

70

Abbas: Allah’ın âhirette vereceği sevaba inanandır, Gene Mücahit: Allahın takdirine inanan her şeyin Allah’ tan olduğuna inanan nefistir, Mukatil: Allah’ın azabından emin olan nefis, İbni Keysan: Mutmainne, ihlaslı olan, İbni Âta: Allah’ı bilen ve hiçbir an gafil olmayandır. Bazıları: Allah’ın zikri ile huzur bulmuş, bazıları: Îmân ile huzura ermiş ölümden sonra dirilmeyi tasdik eden, İbni Zeyd: Ölüm zamanı, yeniden dirilme zamanı ve mahşerde cennetle müjdelenendir, ve bazıları: Hz. Hamza’nın nefsidir, demişlerdir.”228

Nefsi mutmainne den maksat hiçbir şüphe ve tereddüt taşımadan itminânı kalple ve Allah’ı Rab kabul edip onun peygamberlerinin getirdiği dini de hak din bilerek Allah’a ulaşan insandır. O insan, Allah Resulünün getirdiği her akîde ve ameli hak olarak kabul eden ve Allah’ın dininin yasakladığından mecburen değil, seve seve kaçınarak uzak durandır. O insan Allah yolunda ne fedakarlık gerekiyorsa yapan, onun yolunda çeşit çeşit zorluk ve eziyet geldiği halde sakin kalbiyle ona dayanan, dünyanın İslam dışı lezzet ve menfaatlerinden mahrum kaldığı halde onları özlemeyen, tersine bu konuda kalbi mutmain olarak hak dini takip edip bu pisliklerden korunandır.229

Nefsi mutmainne derecesine ulaşan insanın iç çatışmaları yatışmış, sıkıntı ve gerilimleri son bulmuştur. O, Allah ile barışık, insanlarla barışık ve kendisiyle barışıktır. Dolayısıyla huzur ve sukunet içerisindedir, mutmaindir. İnsan için en büyük saâdet kulluktaki kemali sayesinde Rabbini kendisinden hoşnut etmiş, Rabbi tarafından ödüllendirilerek kendiside ondan hoşnut kalmış olmasıdır.230

Bu huzura ermiş ve mutmain olmuş nefse ”Dön rabbine” denilecektir. Yeryüzünde bunca yabancılık çektikten, ana beşiğinden ayrıldıktan sonra dönüver tekrar kaynağına, Rabbine dön. Seninle onun arasında tanışıklık ve yakınlık olan Rabbine. “Sen ondan razı, o senden razı olarak” şefkat ve memnuniyet havası içerisinde coşup taşar bu sevgiyle. ”Haydi gir kullarımın arasına.” seçkin ve yakın kullarımın, bu yakınlığa erenlerin “Ve cennetime gir” benim rahmetime ve himayeme gel, diye davet edilecektir.231

228

Kurtubî, X,38-39.

229 el-Mevdûdî, VII,120.

230 Kur’ân Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, V,622.

71 2.12.1. Nefsin Mahiyeti

Sözlükte nefis, bir şeyin kendisi ve hakikati, benlik, can, ruh, kalp, insandaki manevi güç, kan gibi anlamlara gelmektedir. İslam kaynaklarında nefis iki değişik anlamda kullanılmıştır: 1) Nefis insandaki istekler, arzular, güdüler ve duygular bütünüdür. Uygun eğitim almamış insanda ortaya çıkan kötü huy ve özellikler buradan kaynaklanır. 2) İnsanın hakikati ve kendisi. Gazali, bu anlamda nefsin kalp, ruh ve akılla eş anlamlı olduğunu belirtir.

İnsan nefsi iki temel özelliğe sahiptir: a) Nefis dinamiktir, kendi kendisini dengeleyici bir sistemdir ve onda zıt eğilimlerin meydana getirdiği psikolojik bir gerginlik ortamı vardır. Bu gerginlikler davranışlarda güdüleyici bir sistem olarak rol oynarlar. b) Nefiste gelişme ve olgunlaşma gücü vardır. İlkel haliyle nefis, içgüdüsel isteklerin baskın olduğu, dolayısıyla ahlaki ölçülere uyum sağlamakta zorlandığı için kötülüğe yatkındır.232

Bil ki senin zatının ve hakikatinin, bizzat kendisi “ ben yaptım, gördüm, duydum, öfkelendim, arzu ettim, hayal ettim, hatırladım“ gibi ifadelerinde kendisinden “ben” diye bahsederek işaret ettiğin şeydir. Fakat bu işaretle kendisine işaret edilen şey, şu iki sebepten ötürü, bizim gördüğümüz bünye değildir:

1) “Ben” demek sûretiyle kendisine işaret ettiğin şey bu belli bünye malum değil iken, bazen malum olabilir, halbuki malum olan malum olmayandan başkadır.

2) Bu bünyenin cüzleri, her an değişmektedir. Halbuki “ben” diye işaret ettiğin şey değişmemektedir. O zaman, zaruri ve kesin olarak benim yirmi yıl önce mevcut olan şey olduğunu biliyorum. Halbuki değişen değişmeyenden başkadır. O halde “nefis” bu bünye değildir. Sen,“ bir takım kimseler, nefis cisim değildir. Çünkü biz, uzayabilen, derinliği ve genişliği olan, belli bir yer tutan, bir hakikati bulunan bir maddeyi bilmediğimiz halde, “ben” demek sûretiyle ona işaret etmeyi düşünebiliyoruz. Halbuki malum olan malum olmayandan başkadır diyorlar” diyebilirsin. Bazı kimselerde “nefsin” cismani bir cevher, latif, saf, enasır-ı erbaadan meydana gelmiş kütlelere benzemekten uzak nurani, semâvî ve mahiyet itibariyle süfli maddelerden farklı bir şey olduğunu söylemişlerdir. Onun için o

72

cevher, bu kesif maddeye girdiğinde beden can bulur. O bunu terk ettiğinde ise beden ölür.233

2.12.2. Nefsin Mertebeleri ve Halleri

Mutasavvıflar, nefsi, mertebelere ayırmışlar ve her bir mertebeye bir isim vermişler. Onu, sekiz mertebeye ayırmışlar, bunlar şöyledir: 1) Nefsi Emmâre: Şeytana uyarak şehevi isteklerin yerine getirilmesini emreden ve kalbi sufli yönlere çeken kuvvet demektir. 2) Nefsi levvâme: Şehevi arzulara karşı mücadele eden ve işlediği günahlardan dolayı üzülüp kendini kınayan, yargılayan ve kendisini düzeltmeye çalışan nefis basamağıdır. 3) Nefsi mülheme: İlham ve keşfe mazhar, hayır ve şerri idrak edebîlme melekesine sahip olan ve şehevi isteklere karşı direnen nefistir. 4. Nefsi mutmainne: Îmân nuruyla tam aydınlanmış, kötü sıfatlardan kurtulup yüce ahlakla bezenmiş olan nefistir. Bu dereceye ulaşan nefsin çatışmaları yatışmış, sıkıntı ve gerilimleri son bulmuştur. Bu nefis hem Allah ile hem kullarla hem de kendisiyle barışık olduğu için huzur ve tatmin içerisindedir. 5) Nefsi zekiye: Nefsi kirletecek inkâr, cehâlet, kötü hisler, yanlış inançlar ve kötü huylardan temizlenmiş; îmân, ilim, irfan, iyi hisler, güzel huy ve ilahi ahlak gibi takva özellikleriyle terbiye edilip ilahi tecellilere mazhar olan nefis demektir. 6) Nefsi Râziye: Kendisi ve başkaları hakkında tecelli eden ilahi hükümler karşısında tereddütsüz rıza gösterip teslim olan nefsin makamıdır. 7) Nefsi marziyye: Allah ile kul arasında rızanın ortak bir vasıf olduğu, kulun Allah’tan, Allah’ın da kuldan razı olduğu mertebedir. 8) Nefsi kamile: Kişinin marifet sıfatını kazanarak irşâd makamına yükseldiği mertebedir.

73 SONUÇ

Tefsîri üzerinde durduğumuz Fecr sûresi, Kur’ân’ın iniş sırasına göre onuncu ve mushaftaki sırasına göre seksendokuzuncu sûredir. Bu sûre, Mekke’de indiği için Mekkîdir. Bu sûrenin ilk âyetinde, tan yerinin ağarması ve sabah aydınlığı gibi anlamlara gelen “Fecr” kelimesi yer aldığından dolayı, sûreye Fecr sûresi adı verilmiştir. Sûre, 30 âyetten oluşmatadır.

Fecr sûresinde, peygamberlere karşı çıkan ve onların tebliğ ettikleri ilahî mesajları reddeden bazı eski toplumların karşılaştıkları felaketler anlatılmaktadır. Ayrıca Allah’ın insanları tabi tuttuğu imtihana değinilmekte, ilahî emirleri ihmal ederek maddenin peşine düşen bencil insanlar tenkit edilmekte, bu tür kötü davranışlı insanların ahiret hayatındaki acı akibetlerine dikkat çekilmektedir. Bu gibi hususlar nedeni ile bu sûre, Kur’ân kıssaları açısından önem arz etmektedir.

Fecr sûresi, kendisinden önceki ve sonraki sûrelerle olan münasebeti açısından da önem taşımaktadır. Sûrenin başında yer alan ilk dört âyette kaseme yer verilmektedir. Kasem konusunun Kur’ân’da önemli bir yeri vardır. Bu âyetlerdeki yeminlerde, özellikle zaman mefhumunun önemine işaret edilmektedir. Burada dile getirilen sabahın aydınlığının ve gecenin karanlığının insan hayatında önemli bir yeri vardır. Sûreye bu şekilde zaman mefhumu ile başlanması, insana, hayatının her safhasını iyi değerlendirmesinin gerektiği anlatılmaktadır. Yine burada bildirildiği gibi, zamanı durdurmak mümkün değildir. Ayrıca bu ilk ayetlerde yemin ile haber verilen çift ve tek mefhumları ile, geniş anlamda varlıkların yaratılışına dikkat çekilmektedir.

Sûrede kıyamet ve mahşer sahneleri de zikredilmektedir. Allah’ın mahşere geleceği manasını ifade eden bir âyet mevcuttur. Müfessirlerin çoğu bu âyeti tefsîr ederlerken tevil yoluna gitmişlerdir. Allah’ın gelmesinden maksadın, emrinin gelmesi olduğunu

74

söylemişlerdir. Ama selef dediğimiz önceki alimler ise, âyeti tevil etmemişlerdir. Allah’ın gelmesi yaratılmışların bir yerden başka bir yere gitmesi gibi düşünülemeyeceğini, onun gelmesinin kendisine has bir geliş olacağını söyleyip âyeti, asıl anlamı olan gelmek anlamında tefsîr etmişlerdir. Bu âyet müteşabih âyetlerdendir. Müteşabih, bir çok manaya ihtimali olan ve bu manalardan birini tayin edebîlmek için harici bir delile ihtiyacı olan âyetlerdir. Sûredeki diğer bir konuda, insanın mahşerde pişman olacağı ve hayır amel işlemediği için tekrar dünyaya dönmeyi ve iyi ameller işlemeyi temenni edeceğidir. Sûrede müminin nefsi için ey nefsi mutmainne diye hitap edilerek buyur cennetime denilmiştir. Nefsi mutmaine, huzurlu ve Allah’ın, Rabbi olduğuna yakin getiren nefistir.

İnsan olarak, bu sûrede verilen mesajlardan çeşitli ders ve ibretleri alarak hayatımızı ona göre tanzim etmemiz gerekir. Bu bizim hem dünya hem ahiret hayatımız açısında önemlidir.

75

KAYNAKÇA

ABDULBÂKÎ, Muhammed Fuad, el-Mucemu’l-Mufehres li’-Elfazi’l-Kur’ân’il-Kerîm, Daru’l-Hadis, Kahire, 2007.

ABDURRAHMAN, Aişe, et-Tefsîru’l-Beyânî li’l-Kur’ân’il-Kerîm, 7. Baskı, Daru’l- Mearif, Kahire 1968.

el-ÂLUSİ, Şihabuddin Mahmud, Rûhu’l-Meânî fi’t-Tefsîril-Kur’ân’il-Azîm ve Sebi’l- Mesânî, Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut ts.

AYDÜZ, Davut, Tefsîr Çeşitleri ve Konulu Tefsîr, Işık Yayınları, İstanbul 2000. el-BEĞAVÎ, Hüseyin b. Mesûd, Meâlimu’t-Tenzil, 1. Baskı, Dar’ut-Teybe, bs. 1997. el-BEYDÂVİ, Abdullah b. Ömer, Envaru’t-Tenzil ve Esraru’t-Tevil, 4. Baskı, Daru’l-

Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2008.

CERRAHOĞLU, İsmail, Tefsîr Usûlü, 14. Baskı, T.D.V Yayınları, Ankara 2004. ÇİÇEK, Yakup, Tefsîr Usûlü, Sofya Yüksek İslam Ensitüsü, bs. 1995.

DERVEZE, İzzet, et-Tefsîru’l-Hadîs, Ekin Yay., İstanbul 1998.

EBÛ HAYYÂN, Muhammed b. Yusuf, Tefsîr’ul-Bahri’l-Muhit,1. Baskı, Dar’ul- Kutub’il-İlmiyye, Beyrut 1993.

ELMALILI, M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Huzur Yayınevi, İstanbul 2008. el-GIRNATÎ, Ahmed b. İbrahim, el-Burhân fi-Tertibi Suveri’l-Kur’ân, Metbeatu Fedale,

bs. 1990.

GÜVEN, Şahin, Çağdaş Tefsîr Araştırmalarında Konulu Tefsîr Metodu, Şura Yayınları, İstanbul 2001.

HAVVA, Sait, el-Esasu fi’t-Tefsîr, 1. Baskı, Dar’us-Selam, Kahire 1989.

HEYET: Hayrettin Karaman, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kafi Dönmez, Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 4. Baskı, Ankara 2012.

el-HİCÂZÎ, Muhammed Mahmud, el-Vehdetu’l-Mevduiyye fi’l-Kur’ân’il-Kerîm, Dar’ul-Kutub’il-Hadise, Kahire, ts.

76

ITR, Nurettin, Ulûmu’l-Kur’ân’il-Kerîm, 6. Baskı, Tabet’us-Sebah, Şam 1996.

İBN KESÎR, İsmail, Tefsîru’l-Kur’ân’il-Azîm, Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, Beyrut, 1969. İBN MANZUR, Muhammed b. Mukrem, Lisanu’l-Arab, Daru’l-Meârif, Kahire 1981. İBN ÂŞÛR, Muhammed Tahir, Tefsîru’t-Tehriri ve’t-Tenvir, ed-Daru’t-Tunusiyye,

Tunus 1984.

İSLÂMOĞLU, Mustafa, Kur’ân Sûrelerinin Kimliği, AkâbeVakfı Yayınları, İstanbul 2011.

el-İBRAHİM, Muhammed et-Tayyib, İrabu’l-Kur’âni’l-Kerîm, 4. Baskı, Daru’n-Nefais, Beyrut 2009.

KILIÇ, Sadık, Kur’ân’da Günah Kavramı, Hibaş Yayınları, bs. ts.

KÖKSAL, M. Asım, Peygamberler Tarihi, 9. Baskı, TDV Yayınları, Ankara 2005.

KURTUBÎ, Muhammed b. Ahmed, Tefsîru’l-Kurtubî, 3. Baskı, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2010.

Kur’ân ve Hadis İlimleri, Heyet, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara 2007.

KUTUP, Seyyid, Fi Zilali’l-Kur’ân, Çev: Heyet, Akit, İstanbul ts.

el-MÂVERDÎ, Ali b. Muhammed, en-Nüketu ve’l-Uyûn, Daru’l- Kutubi’l- İlmiyye, Beyrut ts.

el-MEVDÛDÎ, Ebû’l-Âla, Tefhimu’l-Kur’ân, 2. Baskı, Çev: Heyet, İnsan Yayınları, İstanbul 2005.

el-MERÂĞÎ, Ahmet Mustafa, Tefsîru’l-Merağî, Matbaatu Mustafa, Mısır 1946.

el-MEVLEVÎ, Tahir, Edebîyat Lügatı, Neşre Hazırlayan: K. Edip Kürkçüoğlu, Enderun Kitapevi, İstanbul 1973.

MESÛD, Cübran, er-Râid, 5. Baskı, Darul-İlmi l’il-Melayin, Beyrut 1986. en-NESEFÎ, Ahmed b. Mahmud, Tefsîru’n-Nesefî, Daru’l-Eda, İstanbul 1993. en-NEVEVÎ, Yahya b. Şeref, Riyazu’s-Sâlihin, 2. Baskı, Daru’l-Fikr, Dimeşk ts. PAÇACI, Mehmet, Kur’ân’a Giriş, İsam Yayınları, İstanbul 2008.

er-RÂZÎ, Fahruddin, Mefatihu’l-Gayb, 1. Baskı, Daru’l-Fikr, Beyrut 1981.

es-SÂBÛNÎ, Muhammed Ali, Safvetu’t-Tefasîr, el-Mektebetu’l-Âsriyye Seyda, Beyrut 2006.

77

SÂFÎ, Mahmud, el-Cedvelu fi-İrabi’l-Kur’âni’l-Kerîm ve Serfihi, Daru’r-Reşid, Dimeşk 1992.

es-SALEBÎ, Ebu İshak Ahmed, el-Keşfu ve’l-Beyân, Beyrut 2002, ts.

ŞİMŞEK, M. Sait, Günümüz Tefsîr Problemleri, 9. Baskı, Kitap Dünyası Yayınları, Konya 2008; Hayat Kaynağı Kur’ân Tefsîri, 1. Baskı, Beyan Yayınları, İstanbul 2012.

TABERÎ, Muhammed b. Cerîr, Camiu’l-Beyân an Tevîli’-Ayi’l-Kur’an, Metbeatu’- Hecer, Kahire 2001.

Tefsîr Tarihi ve Usûlü, Bahattin Dartma, Muhsin Demirci, Mustafa Ünver, Fethi Ahmet Polat, Ömer Kara,Anadolu Üniversitesi Yayınları, bs. ts.

ez-ZEMAHŞERÎ, Mahmud b. Ömer, el-Keşaf an-Hakâiki Gevamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l- Ekavîl fi‘Vucûhi’t-Tevil, 1. Baskı, Mektebetu Abikan, Riyad 1998.

ZERKÂNÎ, Muhammed Abdulazim, Menahilu’l-İrfân fi’-Ulûmi’l-Kur’ân, Darul-Marife, Beyrut 2001.

ZERKEŞÎ, Muhammed b. Bahadır, el-Burhân fi’-Ulûmi’l-Kur’ân, 2. Baskı, Daru’l- Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2011. .

78

Belgede Fecr sûresinin tefsiri (sayfa 83-92)

Benzer Belgeler