• Sonuç bulunamadı

Ġfade özgürlüğü anayasal demokrasilerin en önemli unsurlarından biridir. En geniĢ anlamda ifade özgürlüğü bir düĢünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barıĢçı yoldan dile getirilmesinin veya dıĢ dünyada ifade edilmesinin serbest olması demektir. Bu tanımdan da anlaĢılabileceği gibi birer özgürlük kullanma biçimi olarak korunması gereken pek çok ifade ve izhar biçimi vardır. GeniĢ anlamda ifade özgürlüğü sözlü ve yazılı anlatım, sanatsal gösterim, kiĢisel görünüm ve görüntü tercihi, gösteri, yürüyüĢ, toplantı yapma ve örgütlenme gibi özgürlüklerin hepsini kapsamaktadır. Bunlara örnek verecek olursak; sadece kitap, makale, deneme, roman ve hikâye yazmak ve yayınlamak ifade özgürlüğü değildir. Aynı zamanda bir resim veya heykel yapmak, bir oyun sahnelemek, belli bir kıyafeti giymek, bir gösteri yürüyüĢüne veya bir toplantıya katılmak, bir dernek veya topluluk kurmak da kiĢisel veya toplu ifade biçimleridir (Erdoğan, 2001: 8).

Her özgürlük gibi ifade özgürlüğünün de bir norm alanı vardır. Bazı ifadeler ifade özgürlüğü kapsamına girerken bazıları girmemektedir. Bir ifadenin ifade özgürlüğü kapsamına girip girmediğine karar verildikten sonra bu kez ifadenin sınırlanıp sınırlanamayacağı değerlendirilmektedir. Bazı ifadeler ifade özgürlüğünün norm alanı içerisine girmektedir. Örnek olarak çocuk pornografisi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Ayrıca günümüzde ırkçılık veya nefret içerikli ifadelerin insan hakları hukuku açısından ifade özgürlüğünün norm alanına girmediği genel olarak kabul edilmektedir. Bu yönde yapılacak bir sınırlandırma ifade özgürlüğünün olumlu

yönde sınırlanması olarak değerlendirilir. Nefret içerikli ifadeler mağdurlarına Ģiddet gösterilebilecek kadar tepki göstermesine neden olabileceği, mağdurlara yönelik Ģiddet olaylarını tahrik edebileceği ve bu Ģekilde zarar ortaya çıkmasa dahi ifadelerin baĢlı baĢına ifadelere muhatap olan kiĢiler açısından zarar meydana getirebileceği düĢünülmektedir (Karan, 2012: 89). Yukarda sayılan belli baĢlı konular haricinde neyin ifade özgürlüğü kapsamına gireceği konusunda çeĢitli yaklaĢımlar bulunmaktadır.

Pek çok entelektüel ve yazar ifade özgürlüğünün önemi konusunda fikir birliğine varırlar. Ancak ifade özgürlüğünün niçin önemli olduğu hakkında farklı argümanlar veya gerekçeler göstermektedirler. Bunun nedeni ifade özgürlüğünün farklı felsefik düĢünceler temelinde değerlendirilmesidir. Bu felsefik değerlendirmeler deontolojik ve sonuçsalcı olarak iki baĢlık altında toplanabilir. En popüler yaklaĢım olan sonuçsalcı yaklaĢımın tezleri üç baĢlık altında toplanır. Bunlar; hakikate/fikirler piyasasına dayanan tez, demokrasiye dayanan tez ve yasaklamanın iĢe yaramazlığına dayanan tezdir. Deontolojik yaklaĢımın altında ise kendini gerçekleĢtirmeye/iyi hayata dayanan tez ve bireyselliğe/özerkliğe dayanan tez olarak toplanabilir. Ġfade özgürlüğünün içeriği ve sınırlarının nasıl belirleneceği bu tezlere göre meĢrulaĢtırılmaktadır (Uslu, 2013: 97- 98). Ġfade özgürlüğüne bu yaklaĢım farklılıkları nefret söyleminin nasıl sınırlandırılması gerektiği noktasında ise kesin çizgiler ortaya çıkaramamaktadır. Bundan dolayı neyin nefret söylemi kapsamına gireceği ve nefret söylemine içeren ifadenin hangi noktada ceza konusu olacağı kesinlik kazanmamıĢtır. Ġfade özgürlüğünün; bilimsel, eleĢtirel, sanatsal, politik, kiĢisel ve daha baĢka geniĢ alanları kapsaması bu belirsizliğin nedenini göstermektedir. Diğer yandan nefret söylemi kavramıyla çatıĢma halinde olduğu düĢünülen ifade özgürlüğü, geçmiĢten bu yana tam anlamıyla mutlak bir hak olarak ele alınmamıĢtır. Bu kavram; inanç özgürlüğü, mahremiyet, eĢitlik ve ayrımcılık yasakları ile dengelenmesi gereken bir özgürlük olarak hayat bulsa da (Çelik, 2013: 206). Bu sınırlandırma çalıĢmaları netlik kazanmamıĢ ve nefret söylemi konusunda bir kaygan zemin oluĢturmuĢtur.

Ġfade özgürlüğünün sınırlandırılması meselesinde en önemli nokta bu sınırlamaların gerçekte insan hak ve özgürlüklerini korumaya ne kadar hizmet ettiğidir. Dolayısıyla ifade özgürlüğünü sınırlandırılma nedenleri insan hakları düĢüncesine hizmet etmesi gerekmektedir. Nefret söylemi kavramının tam da bu noktada önem kazanacağı unutulmamalıdır. Bu açıdan kavrama bir çerçeve çizme gerekliliği, nefret

söyleminin hedef aldığı ve korunması gereken alan açısından, kiĢi veya grupları korumak bakımından ve bizzat ifade özgürlüğü alanını nefret söylemi argümanı ileri sürerek yapılabilecek kısıtlamalardan, yani nefret söyleminin istismarından koruyabilmek adına önemlidir. Bu görevin her zaman kolay bir görev olmadığı açıktır. Bu zorluğu fark etmiĢ olan kimi düĢünürler, ifade özgürlüğünün ve nefret söyleminin insan onuru ile iliĢkisi bakımından ele almaktadırlar. Ayrıca insan onuru öncelikli yaklaĢım, bazı ülkelerin yasalarında ve Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında da göze çarpmaktadır (Çelik, 2013: 208-209). Ġfade kısıtlanırken öncelik haline getirilen değer veya alanlardan bir baĢkası ise eĢit özerklik ve demokratik katılım prensibidir. EĢit özerklik prensibi ve demokratik katılım prensibinden dolayı nefret söylemi sadece sonuçlarına bakılarak ya da pratik açıdan verdiği zararlardan yola çıkarak değil, ifade özgürlüğünü temellendiren bu iki önemli prensibi ihlal ettiği için sınırlandırılmalıdır. Ġhlal edilen bu iki prensip nedeniyle nefret söylemi, kategorik bir Ģekilde koruma altına alınması gereken özgür ifade olarak görülemez (Badamchi Kabasakal, 2015: 74-75). Nefret söylemi, eĢit özerklik prensibinin evrensel dayanağı olan "tüm bireyler seçimlerini özerkliklerinin bir gerekliliği olarak özgürce yapma kapasitesine sahiptirler" prensibini ihlal ettiği için özgür ifade sayılmaz. Çünkü nefret söylemi ile belirli bir gruba ait olan bireylerin eĢit ve özerk statüsüne inanılmadığı ve hatta bunun tam tersi olduğu iddia edilmektedir. Ġkinci olarak ise nefret söyleminin, demokratik müzakerenin prosedürel dayanakları olan “tüm bireylerin eĢit ve özgür statüye sahip olması ve makullük prensibi‟ni çiğnemesinden dolayı bu tür söylemlerin korunması gereken bir özgür ifade biçimi olarak görülmeyeceğidir (Badamchi Kabasakal, 2015: 76).

Diğerlerinin haklarının ne zaman ihlal edildiğini gösteren veya ne zaman ihlal edilmiĢ kabul edileceğine iliĢkin bir diğer sınırlandırma ise zarar kavramıdır. Mill: “uygar bir toplumun herhangi bir üyesi üzerinde onun iradesine karĢı gücün haklı olarak kullanılabileceği tek amaç, diğerlerine zarar vermenin önlenmesidir” diyerek özgürlüğün ölçütünü bir baĢkasına verilen zarar ile koymuĢtur (Mill, 2001: 16). Tüm bunlardan hareketle ifade özgürlüğünün bir baĢkasına karĢı kullanılan bir kavram olduğu, sınırlandırılmak istense bu sınırları çizmenin zor olunacağı eğer sınırlandığında ise bu sınırların kullanılabileceği görülmektedir.