• Sonuç bulunamadı

RÂ’İF NECDET KESTELLİ 1.Hayatı

(1881 İzmir-1937 Londra)

Raif Necdet Kestelli 1881 yılında Ġzmir‟de doğdu. Ġlköğrenimini Ġzmir‟de, ortaöğrenimini Ġstanbul‟da Kuleli Asker rüĢtiyesi/Ortaokulu ve Ġdadisinde gördü. Yükseköğrenimini Mekteb-i Harbiye‟de tamamladı. ÇalıĢma hayatına subay olarak baĢladı.

Ġkinci meĢrutiyetin ilan edildiği yıllarda Duyun-ı Umumiye Reisi Hacı ġefik Efendi‟nin kızı Feride Hanım‟la evlendi. Yusuf Yıldırım‟ın, Raif Kestelli‟nin Hayatı ve

Eserleri adlı basılmamıĢ yüksek lisans tezinde, verdiği bilgiye göre, ġefik, Bülent ve

Füruzan adlarında üç çocukları oldu. ġefik ticaret, Bülent dıĢiĢleri; Füruzan ise Sevgisi

Göklerde adlı yarım kalmıĢ bir romanına bakılırsa, asıl mesleğinin yanında, edebiyatla da

ilgilendi.

Raif Necdet Harbiye Mektebinden mezun olduktan sonra çalıĢma hayatının ilk yıllarında Edirne Askeri Ġdadisi/Lisesi ve Kuleli Asker Lisesi‟nde kitabet ve edebiyat öğretmeni olarak çalıĢtı. 1911 yılında çıkan Balkan SavaĢı‟na yüzbaĢı rütbesiyle katıldı. Bulgarlara esir düĢtü. YaklaĢık bir yıl Sofya‟da kaldı. Uful adlı eserinde savaĢı, Sofya‟daki esirlik günlerini anlattı. 1921 yılında emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra Ġstanbul‟da Musevi Lisesi ile Amerikan Kız Koleji‟nde öğretmenlik yapmaya devam etti. 1937 yılında Londra‟da bulunduğu sırada Ģeker hastalığının ilerlemesi üzerine kaldığı otel odasında öldü. Cenazesi Ġstanbul‟a getirilip Zincirli Kuyu Mezarlığı‟nda toprağa verildi. .(Duymaz, Topaloğlu ve Aygün, 2012, 9)

2.Raif NecdetKestelli’nin Eserleri

1) Hisler ve Fikirler, Matbaa-i Hayriye, Ġstanbul1326/1910, 280 s.

2) Bir İzdivacın Romanı, Çeviri, Suhulet Kütübhanesi, Dersaadet 1326/1910, 186 s.; 2. Baskı, Suhulet Kütübhanesi, Dersaadet 1926, 149 s.

27

4) Anna Karanina,Çev. Raif Necdet- Sadık Naci, 4 cilt, Kütüphane-i Ġslam ve Askeri, Ġstanbul1326, 1328/1912, 1342 s.

5) Fikri ve Ahlaki Mektuplar, Kanaat Kütüphanesi ve Matbaası, Dersaadet 1328/1912, 131 s.

6) Uful, Resimli Kitap Matbaası, Ġstanbul 1329/1913, 262 s.; eser günümüz alfabesiyle de basılmıĢtır. Yayına Hazırlayan: Veliye Özdemir, Arma Yayınları, Ġstanbul 2001,171 s. 7) Tiraje (Mehmet Rauf‟la birlikte), Kütüphane-i Sudi Ġstanbul 1919, 154 s.

8) Hayat-ı Edebiye, Tabi: Ġkbal Kütüphanesi Sahibi Hüseyin, Orhaniye Matbaası, Ġstanbul 1922, 383 s.

9) Ziya ve Sevda, ġirket-i Mürettebiye Matbaası, Ġstanbul 1924, 103 s. 10) Hayat ve Mektublar, 2 cilt, Hamid Matbaası, Ġstanbul 1925, 626 s. 11) Yeni Mektup Numuneleri, Yeni ġark Kütüphanesi, Ġstanbul 1925, 215 s.

12) Resimli Türkçe Kamus, ġark Kütüphanesi, Ġstanbul 1927, 840 s.; eser günümüz alfabesiyle de basılmıĢtır. Hazırlayanlar: Recep Toparlı, Belgin Tezcan Aksu, Canan Selvi Kanaoğlu, Seyfullah Türkmen, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2004, XI+741 s.

13) Küçük Mektup Numuneleri, Türk NeĢriyat Yurdu, Ġstanbul, 1929. 14) Yirminci Asır, Yeni ġark Kütüphanesi, Ġstanbul 1932, 366 s. 15) Semavi İhtiras, GüneĢ matbaası, Ġstanbul 1933, 244 s. 16) Süzme Sözler, 3 cilt, AkĢam Matbaası, Ġstanbul 1935, 250 s.

17) Yaşayan Mısralar, Türkiye Basımevi, Ġstanbul 1936, 142 s. (Duymaz, Topaloğlu ve Aygün, 2012, 10)

3.Edebiyat anlayışı

Raif Necdet Kestelli, edebiyat alanında sergilediği görüĢleri kesin bir görüĢ gibi algılanmamasını belirterek edebiyatın faydalı bir bilim olmasını istemekte ve değerli gençlere yeteneklerini ilim ve irfanla, felsefe ve tarihle ilgilenerek geçirmelerini öğütlemektedir. Edebiyatımızın da bu yetenekli gençlerden istifade etmesi için yeni araĢtırmalara ve mesailere ihtiyacı olduğunu söylemektedir.

„Resimli kitap‟ın on ikinci numaradan itibaren ıslah-ı münderecatına, milletin, hususuyla Ģebabın ihtiyacına bihakkın cevap verecek ciddi, ceyyit ve müfit eserlere vasıta-i intiĢar olmasına karar verildiği zaman her nüshaya bir aylık hadisat ve cereyanat-ı edebiyeden bahis bir musahabe yazılması vazifesi de bana teklif edilmiĢti. Vazifenin

28

ağırlığını, ehemmiyetini tamamıyla takdir eylediğim için edilen teklifi derhal reddeylemiĢtim; fakat hakkımda o kadar layık olmadığım teveccühler gösterildi, o kadar samimi ve mütemadi ısrarlarda devam edildi ki en nihayet kabule mecbur oldum. Niçin söylemeyeyim, bu vazifeyi kabul ettiğim dakikada hüviyet-i maneviyemin ağır ve meçhul bir endiĢe altında ezilir gibi olduğunu hissettim. Maèamafih dimağımın kudret ve münevveriyeti değil, fakat vicdanımın safvet ve samimiyeti, bu vazife-i müĢkileyi ifa etmekte bana hakiki bir muavin olabilecektir, zannediyorum ve bu zanla mutmain ve müteselli oluyorum…

Yazacağım yazıların, dermeyan edeceğim fikirlerin, mütaalaların hiçbir vakit “hakikat” olduğunu iddia etmeyeceğim… Yalnız vicdanımca hakikat addettiğim fikirleri de hatır ve gönüle bakmaksızın, biperva söylemekten çekinmeyeceğim… Artık Ģunu bilmeli, itiraf etmeliyiz ki – her türlü ağraz-ı menfureden ve tarafgirlik Ģaibesinden müberra olmak Ģartıyla - bir eseri beğenmemek, yahut hatalarını söylemek, hiçbir zaman sahib-i eseri tezyif ve istihfaf etmek değildir… Bu hakikat tamamıyla anlaĢılacak olursa bizde de tetkikat ve tenkidat-ı edebiye hakiki bir feyz ve inĢirah alır ve bu füyuzattan bittabi sanat da müstefid olur. (Duymaz, Topaloğlu ve Aygün, 2012, 15-16)

Ġtiraf edilmelidir ki nesl-i ahirin nasir ve Ģairleri arasında Ģayan-ı dikkat bir istida malik zekalar eksik değil. Fakat bu muhterem gençler istidatlarını ilim ve irfanla, felsefe ve tarihle, tetebbuat-ı cedide ve ictimaiyeyle – az çok tezyine sarf-ı mesai etmedikçe maatteessüf edebiyatımız bu zekalardan lazım olduğu kadar istifade edemeyecektir. (Duymaz, Topaloğlu ve Aygün, 2012, 18)

Bugün edebiyat, hayat-ı ictimaiyenin – sanatkarane bir tarzda – fotoğrafını almak, binihaye ıstıraplar ve sefaletler içinde puyan beĢeriyete bir nefha-i sükun ve teselli, bir reĢaĢe-i itimat ve emniyet serpmek hüneridir, diye tarif edilmelidir. Yoksa edebiyatı hala gül-bülbül, mey-ney, aĢk- Ģehvet teranelerinden ibarettir zannedersek pek büyük bir gaflette bulunmuĢ oluruz. AdÀt ve efkÀrı değiĢtirmekte, hurafat ve ananata darbe-i inkılap vurmakta büyük bir rol oynayan edebiyat artık bizde de lazım ve layık olduğu gibi telakki edilmeye baĢlanmalıdır. (Duymaz, Topaloğlu ve Aygün, 2012, 18-19)

Faraza bir eser, bir hikaye kaleme alıyoruz. Niçin? Sade hissiyatımızı, hususuyla hodbin ve Ģehevi ihtirasatımızı, münhasıran kendimize ait emellerimizi, endiĢelerimizi ifa için mi? Hayır, bin kere hayır. Küçük bir hikaye yazarken bile az çok bir maksat, bir

29

felsefe düĢünmeli, eseri gıda-yı ziyayla beslemelidir. Bir halde ki kÀri bu hikayeyi bitirdiği zaman dimağında nurlu bir intibah, ruhunda bedi bir heyecan duymalı ve bu heyecan ve intibah, eseri bitirir bitirmez uful edecek derecede sönük ve silik olmamalıdır. (Duymaz, Topaloğlu ve Aygün, 2012, 19)

4.Hayat ve Mektuplar

Raif Necdet‟in realizm ve idealizm akımlarının tesirinde kaldığı eseri, edebiyat tarihçilerinin eserin farklı konuları iĢlemesi nedeniyle tür olarak karar vermekte zorlandığı iki ciltlik baĢarılı bir eseridir. Yazar, iki ciltte de farklı tarzı benimsemiĢtir.

Raif Necdet Begin en son ve kıymetli eseri olup, emsalsiz bir rağbete mazhar olmuĢdur. Ġki büyük cildden müteĢekkildir. Birinci cild tamamen “ realizm” tarzında yazılmıĢtır. Daha cazip ve Ģiiramiz olan ikinci cild ise “realizm” ve “idealizm” tarzlarının imtizacından husule gelmiĢdir. ġimdiye kadar edebiyat tarihlerinin nev‟ini ta‟yin idemedikleri bu pek müstesna eser köylüden en münevver Ģehirliye kadar muhtelif içtimai ve fikri tabakalara mensup insanların lisanlarıyla, zihniyetleriyle kaleme alınmıĢ meraklı ve heyecanlı, mudhik ve feci mektubları muhtevidir. Hayatı hakikiyeden kopya edilen bu “orijinal” mektuplar birer küçük hikaye, mektupların heyet mecmuasından terkip iden eser ise cazip, hissi ve ictimai bir roman mahiyetindedir. (Kestelli, 1927, 3)

Hayat ve Mektuplar eseri bir bakıma dönemin bütün hayatını anlatması yönüyle tarihe, ekonomiye, siyasete, kültüre dair birçok meseleye el atması, bir romana girebilecek derecede ayrıntılı olması nedeniyle geçmiĢi ve geleceği aydınlatan gerçekçi bir eser olmuĢtur.

Gençlik içün lise ve darülfünun talebeleri içün pek müfit ve nurlu bir eser olan (hayat ve mektuplar) son on beĢ senelik müfîd devrin, hususiyle harb-i umuminin tarihi, ictimai ve ahlakisi hükmündedir. Harb-i umumi zamanındaki ictimai hayat, suistimaller, sefalet ve sükutlar, mühim askeri ve siyasi hadiseler ve daha sonra Anadoludaki malî hareketler, büyük zafer ve inkılabın hayatımızda bıraktığı mes‟ut tesirler bir romanın çerçevesine girebilecek derecede tesbit idilerek tarihe ve istikbale tevdi olunmuĢtur. ġimdiye kadar hiçbir eser sanat, memleket dertlerini ve hakikatin Ģamarlarını bu derece vuzuh ve Ģiddetle göstermemiĢtir. Bu ibdai roman okunduktan sonradır ki nurlu inkılabımızın azimet ve kutsiyeti bi-hakkın anlaĢılabilir. Vesaiki ictimaiye ve tarihiye ile

30

mücehes bu müstesna eseri edebinin birinci cildi elli, ikinci cildi yetmiĢ beĢ ikisi birarada mücellit yüz elli kuruĢtur yegane satıĢ yeri kütüphanemizdir. (Kestelli, 1927, 3)

31

BÖLÜM II

YEÑİ MEKTßB NUMßNELERİ

Benzer Belgeler