• Sonuç bulunamadı

IH.ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLALİ SONUCUNU DOĞURAN FİİLLER

C. Ceza Muhakemesinin İşleyiş

iddia, savunma ve yargılama arasındaki diyalektik ilişkiye göre, yargılama makamının, iddia ve savunma karşısındaki durumu bakımından üç sistemden söz edilir. Bir kimsenin fail olarak cezalandırılması için başka bir kimse tarafından itham edilmesini ve itham edenin failin suçlu olduğunu ispat etmesini öngören sisteme itham sistemi denir. Bu, ferdiyetçi ve liberal dü­ zenle ilgili bir sistemdir. Bu sistem, Ortaçağda otoriter devletlerin kurulmasıyla yerini tahkik

sistemi denilen ve muhakeme makamları sadece yargılama makamlarından ibaret olan ve sanı­

ğın muhakeme kişisi değil de muhakeme objesi olarak gören başka bir sisteme bıraktı.

Bu iki sistemin yanında bir de karma sistem vardır. Bu sistem 1789 Fransız İhtilâlinden sonra tahkik sistemine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu sistemin esasları şunlardır:

1) Hâkim işe re'sen el koyamaz; davasız yargılama olmaz. Dava, kural olarak devletin davasıdır ve bunun için savcılık teşkilâtı kurulmuştur.

2) Hâkim, tarafların delilleriyle bağlı değildir; maddi gerçeğin araştırılması kuraldır. 3) Sanık bir muhakeme objesi değil, muhakeme kişisidir, bazı hakları ve yükümlülükleri vardır. CMK temel hak ve özgürlüklerin sağlıklı korunabilmesi için, soruşturma evresinde sav­ cının kolluk karşısındaki konumunu güçlendirmiş; karma sistemi ıslah ederek korumuştur.167

Ceza muhakemesi, bir suçun işlendiğine dair, şüphe doğuran bir bilginin edinilmesi ile başlayan ve hükmün kesinleşmesine kadar devam eden bir süreçtir. Bilindiği üzere, ceza muha­ kemesi esas olarak iki safhadan oluşmaktadır. 31/03/2005 tarih ve 25772 MUk. Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23/03/2005 tarih ve 5320 sayılı kanunun 18. maddesi ile, 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununda bu safhalar, "hazırlık soruşturması" ve "son soruşturma" olarak düzenlenmişti. 1412 sayılı kanun yerine, 4/12/2004' te kabul edilen, 17/12/2004 tarih ve 25673 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak, 1 Haziran 2005' te yürürlüğe giren 5271 sayılı "Ceza Muhakemesi Kanunu" halihazırda uygu­ lanmaktadır. Yeni kanunda bu safhalar, soruşturma ve kovuşturma safhası olarak belirlenmiştir.

FEYZİOĞLU Metin, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Ankara 2002, s. 72 AKÇADIRCI, 5271 Sayılı.-, http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/143.doc

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, 5353 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişik­ lik Yapılmasına Dair Kanunla168 bir kısım değişiklikler yapılmıştır.

Ülkemizde, gerek maddi ceza hukuku gerekse ceza muhakemesi hukuku alanlarında, cid­ di bir reform süreci yaşanmıştır. Bu gibi değişiklikler, elbette ki, toplumun birçok kesimi tara­ fından çeşitli eleştirilere tabi tutulmuştur. Bu durum hukuk sosyolojisinin vazgeçilmez bir prensibidir. Özellikle, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ve diğer birtakım kuruluşların görüş ve eleştirilerinin dikkate alınmadığı öne sürülmüştür.'69 Hukukumuza kazandırılan yeni kanunların ve dolayısıyla yeni sistemlerin, topluma ve hukuk hayatına ne gibi etkilerinin olaca­ ğı uygulama sırasında gözlemlenecektir. Hukuk literatürümüze yeni kavramların girmiş olması, bunların yorumlanması ve hukuk hayatımızda ilk defa karşılaştığımız ve yabancı olduğumuz müesseselerin uygulamasının nasıl gelişeceği merak konusudur. Mesela; CMK ve TCK da dü­ zenlenen uzlaşma müessesesi hukukumuzda ilk defa 5237 ve 5271 sayılı kanunlarla düzenlen­ miştir. Ceza Kanunu'nun ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun getirdiği yeni hukuk kavramlarının yorumlanması ve uygulamada yeknesaklığın sağlanması uzun bir süreç gerektirebilir. Bunun yanı sıra, özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun düzenlemelerinde yer alan ve kamu adına hareket eden makamların hareket alanını, bir bakıma, daraltan veya hareket imkanını zorlaştı­ ran hükümler yer almaktadır. Söz konusu kısıtlamalar, hukuk alanında ortaya çıkan yeni geliş­ melere veya varolan evrensel hukuk ilkelerine adapte olmak ve hukukumuzu evrensel standart­ lara kavuşturmak amacıyla yapılmaktadır. Fakat, uygulama aşamasında sorunlar ortaya çıkmak­ tadır. Ki bunun en önemli nedeni ciddi altyapı eksiklerinin olmasıdır. Zira, yargı yetkisini kul­ lana kurumların ve özde de adli kolluğun hali hazırda önemli altyapı eksikliklerinin olduğu or­ tadadır.170 Kanun, delilden sanığa ulaşma ilkesini benimsemiş gözükmektedir. Ancak, bu ilke­ nin ülkemizde yerleşebilmesi kanaatimizce, Cumhuriyet savcısının emir ve kontrolünde, etkin bir adli kolluğun varlığına bağlıdır. Devlet, suçu önleyici sosyolojik, psikolojik, kültürel ve e- konomik tedbirlerle etkin bir önleyici kolluk hizmeti kadar, suç işlenmesi halinde cezai kovuş-

25/5/2005 kabul tarihli kanun, Resmi Gazetenin 25832 sayılı nüshasında 1/6/2005 tarihinde yayın­ lanmış ve yayınlandığı gün yürürlüğe girmiştir.

DERDİMAN Cengiz, Hukuki Hatanın Ceza Sorumluluğuna Etkisi Açısından 5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunun 4. Maddesinin Polis Gözüyle Değerlendirilmesi ve Kapsamı (Sorunlar ve Çözüm Öne­ rileri) Polis Dergisi, Sayı 43, Ocak-Şubat-Mart 2005, s. 317, (Kısaltma: Hukuki Hatanın...)

YENtSEY Feridun, Yeni Ceza Muhakemesinin Getirdiği Yeniliklerle (Yeni CMK'ya Dair), Polis Dergisi, Sayı 43, Ocak-Şubat-Mart 2005, s.207

turmanın başlatılması, ceza adaletinin süratle tecellisi ve sarsılan kamu düzenin yeniden tesis ve devamı için etkin bir adli kolluk hizmetini de sağlamalıdır171

5271 sayılı kanun sistematiğinde, hazırlık soruşturması terimi kaldırılarak, "soruşturma" terimi tercih edilmiştir. Yine, 1412 sayılı kanunda benimsenen "son soruşturma" terimi yerine ise, "kovuşturma" terimi getirilmiştir. Bu türden bir ayrımın faydalı ve çağdaş eğilimlere uygun olduğunu düşünmekteyiz. Şöyle ki, ceza muhakemesi genel anlamda iddia, savunma, yargılama makamları tarafından yürütülen bir takım faaliyetlerin bütününü ihtiva etmektedir. İddia ma­ kamını esas olarak Cumhuriyet savcıları temsil etmektedir. Savcı, soruşturma aşamasının en et­ kin kişisidir. Soruşturma aşaması, suç şüphesini öğrenen cumhuriyet savcısının iddianamesini düzenleyip mahkemesine göndermesi ve iddianamenin mahkeme tarafından kabulü ile sona eren aşamadır. Kovuşturma aşaması ise, Cumhuriyet savcısının düzenlediği iddianamenin mah­ keme tarafından "kabulü" ile başlayıp, hükmün kesinleşmesiyle sona eren aşamadır (CMK madde 2/e-f ). Savunma makamını, soruşturma evresinde şüpheli ve müdafii veya vekili, ko­ vuşturma evresinde ise, sanık ve müdafi veya vekili temsil etmektedir. Görüldüğü üzere, soruş­ turma aşamasında suç şüphesi altında bulunan kişi artık "sanık" değil "şüpheli" olarak nitelen­ dirilmektedir. İddia ve savunma makamları, bir ceza yargılamasında tarafları oluşturmaktadır. II. CEZA YARGILAMASINDA DELİL