• Sonuç bulunamadı

1. Mevleviyye 37

1.2. Muğla’da Mevleviyye 48

Mevlevilik sistematiği 14. yüzyıl başlarında hayata geçmiştir. Konya başta olmak üzere Anadolu ve Balkanlarda Mevlevihaneler aracılığıyla klâsik kültürün kurucu, koruyucu, nakledici kurumu haline gelmiştir. Hayli geniş yayılım coğrafyası içinde Mevlevî geleneğinin uzunca bir süre aktif olduğu yerlerden biri de Muğla’dır. Menteşe bölgesi ve Muğla’ya Mevlevilik, Ulu Arif Çelebi ile müridi Menteşe oğlu Mes’ud Bey tarafından getirilmiştir. Sultan Divani’nin Muğla’ya yaptığı sefer sonrasında Mevlevilik şehirde yerleşmiş ve sevilmiştir. Esrar Dede’nin ifadesiyle Mevlevilik şehre Şahidi’nin babası Hüdayi Salih tarafından getirilmiştir. Ancak bu

113Tanrıkorur, a.g.e., s. 477. 114Tanrıkorur, a.g.e., s. 478.

ifade Mevlevihane kurulması ve kültürün Muğla’da yerleşmesi, kökleşmesi konusunda doğru ise de ilk kez tanıştırma konusunda anıldığı üzere yanlıştır.115

Sâlih Hüdâyî Dede, Muğla yöresinde Mevlevî geleneğinin ilk temsilcisi olarak kabul edilmektedir. Seyyid Kemâleddin’den ders almış ve Mevleviliğe instisab etmiştir. 1450’lerde Fatih Sultan Mehmed’in müsaadesiyle Muğla’da Mevlevihane kurarak, Mesnevi okuttuğu bilinmektedir. 1491’de tesis edilen dergâh Anadolu’daki ilklerden olup İstanbul Galata Mevlevihanesi’nden daha önce yapılmıştır.

Muğla Mevlevîhânesi’nin gelişimi Salih Dede’nin oğlu Şâhîdî zamanında olmuştur. İbrahim Şâhîdî, tahsilini babasından almış, Farsça öğrenmiştir. Edebiyat tarihine önemli eserler veren “Muğlalı Şâhîdî”, bir eserinde kendisine ilişkin şu satırları yazmıştır:

“Gedâyem Şâhidî-i Mevlevîyem Diyâr-ı Menteşe’de Muğlevîyem

Şâhidiyem Mevlevî-i ârifem gelsün bana İsteyen sırr-ı Hudâyı ben Hüdâyî-zâdeyem.” 116

İstanbul Fatih ve Bursa Yıldırım Han Medreselerinde eğitim görmüş özellikle Bursa’da yaşadıklarından çok etkilenmiştir. “Gülşen-i Esrar” isimli eserinde kırılma noktasını şu şekilde anlatmaktadır:

“Bir gün, Seyyid Hüseynî‟nin Kenzü‟r-Rümûz‟unu okurken, bir softa ona, „Bu nedir?‟ diye sorar. O da eser için, „Dünyayı terk etmeyi, dünya nimetlerine ehemmiyet vermemeyi telkin ediyor.‟ --- der. Bunun üzerine softanın, „Bu kadar zahmetten sonra, demek dünyayı terk edeceğim hal Bana mevki, mal, mülk, evlat gerek‟ demesi, Şâhidî‟ye çok dokunur. Zavallı softa da onun yanından ayrılıp, odasına geçince, vebaya yakalanarak ölür. Bu olay, Şâhidî için dönüm noktası olur; öğrenimini tamamlamadan Muğla‟ya döner ve annesine, artık medresede okumayacağını, derviş olmak istediğini söyler. Bu sırada Muğla’da iki Şeyh vardır. Bunlardan Şeyh Vefâ’nın halifesi olan Şeyh Hayreddin’in ne Şeyhlikle ve ne de dervişlikle ilgisi vardı. Tekkesi bile yoktur. Oysa Şeyh

115 Ayfer Nalçakar ve Arif Özgür Ülger, “Muğla'da Bir Çınar: İbrahim Şahidi Dede Hayatı ve

Eserleri", 1. Uluslararası Mevlevîlik ve Şâhidî Sempozyumu, Muğla, 17 Aralık 2014, s. 88.

Bedreddin, tekke sahibidir ve Şehzādelerle beylerin saygısına mazhar olmuştur. Şâhidî annesinin de isteğine uyarak, Vefâî Şeyhi Bedreddin’e bağlanır, ondan tefsir okur”. 117

Şâhîdî’nin Mevlevîliğe intisabı ise daha sonra olmuştur. Hayatına sonraki bölümde daha detaylı yer verilecektir.

Şâhidî öncesinde Muğla’da Mevlevîlik hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Bilinenler arasında Hüdâyî Dede’nin Mesnevi okuttuğu, İbrahim Şâhîdî’ye Farsça öğrettiği, Şâhidî’nin tefsir okuyarak feyz aldığıdır. Ayrıca Şâhidî öncesi yörede Mevleviliğin varlığına dair bir delil de Vakıf köyünde imamın Mevlevî Fenâyî olduğu bilgisidir. Muğla Mevlevîhanesi’nin asıl ünü Şâhidî ile olmuştur.118

Şâhîdî Dede’nin 1550/51’de vefatıyla yerine oğlu Şuhudî Dede geçmiş, 40 yıla yakın şeyhlik yapmıştır. Kendisinden sonra 19. yüzyıla kadar Mevlevîhane şeyhlerine dair pek bilgi yoktur.119

İki belgede Muğla’da Mevlevi tarikatına ilişkin ifade öne çıkmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi kaynaklı 29 Ocak 1855 tarihli belgede “Muğla’da bulunan Şemseddin Mevlevîhanesi” ifadesi yer almaktadır. Şeyh Abdülkadir Efendi’ye ait dilekçede, mevlevîhanenin suyu ile ilgili haksız bir durum olduğu ve ortadan kaldırılması talebi yer almaktadır. Burada Şuhudi Dede sonrası harabe olan Mevlevihane’nin ihya eden Şemseddin isimli birine işaret edilmesi muhtemeldir.

Ancak 1857 tarihli başka bir belge ise Seyyid Kemaleddin Zaviyesi postnişini Tesrifî Dede’den şeyhliğin alınarak başkasına tevcihi hususunun Çelebi Efendi tarafından talep edildiği görülmektedir. Çelebi Efendi’nin talebi üzerine yazılan başka bir yazıda Seyyid Kemaleddin Kadiri mesayihi olduğundan talebin öncelikle araştırılması istenmiştir. Buradan Muğla Mevlevîhanesi’nin kuruluşunda Mevlevî

117 Namık Açıkgöz, “Muğla’da Mevlevilik ve Şahidi”, Mevlana Mesnevi ve Mevlevihaneler

Sempozyumu Bildirileri 30 Eylül- 01 Ekim 2006, Manisa, s. 89.

118Açıkgöz, a.g.e., s. 90. 119Açıkgöz, a.g.e., s. 91.

zaviyesi kurmasına müsaade edilen Seyyid Kemaleddin zaviyesi zamanla Kadiri tarikatı mensuplarınca ele geçirilmiştir.120

8 Aralık 1858 tarihli başka bir belge ise Hacı Mehmet Dede Muğla Mevlevîhanesi Şeyhi olarak bahsedilmekte, dergâhı idarede sıkıntı çeken şeyhe maaş tahsisi talep edilmektedir. Tasnif ve tarihlendirme hataları olabileceği göz önünde bulundurularak Hacı Mehmet Dede’nin Çelebi Efendi’nin talebiyle şeyh olarak tevcih edildiği tahmin edilmektedir. 121

Sonuç olarak altın çağını 16. Yüzyılda Şahidi zamanında yaşayan Muğla Mevlevhanesi ve Muğla Mevleviliğinden söz edilebilir. Şâhidî’nin eseri Gülşen-i Esrâr, dönem hakkında Konya gibi sûfîlerin doldurduğu tasavvuf merkezi tanımlaması yapmaktadır. Muğla çevresinde yakın illerden Afyon, Denizli, Kütahya’da Mevlevîhaneler, “Söke, Kemer, Çukurköy, Kozluk, Karye ve Vakıf köylerinde” zaviyeler olduğu, mesnevî okunup semâ meclisleri kurulduğu bilinmektedir.122

Benzer Belgeler