• Sonuç bulunamadı

Post-modernizm kavramı genel itibariyle ortak dili olmayan, her şeye hoş bakan, tüketime yönelik bir ifadedir. “Hem öyle hem böyle” mantığıyla ünlenen eğlendirici ve ironik biçimleri kapsamaktadır. Post-modernitenin en önemli unsurlarından biri bireyciliktir. Bununla birlikte kişi farklılıklarını ön plana çıkarmaktadır. Kişinin taleplerinin toplumdan farklı bir şekilde ifade etmesi aynı zamanda satın alma davranışında bireycilik teorisini ön plana çıkarması gerçekleşmektedir. Katılım ve etkileşimin parçası olmak isteyen üretici, tüketimin de bir parçası olmak için çaba sarfetmektedir (Sönmez ve Karataş, 2010).

MacCannell’ın (1973) yaklaşımı, turizmin deneyim konusunda bir çok yol göstermiştir. MacCannell’a göre modern insan hayatındaki sıkıcı unsurlardan uzaklaşma niyetiyle farklılık arayışına girmiştir. Bunun sonucunda da seyahat etmek, eğlenmek ve sıra dışı deneyimler kazanmayı arzu etmektedirler. Ancak post- moderniteyle birlikte bu değişmekte ve Feifer’in (1985) post-turist kavramı ortaya çıkmaktadır. NatanUriely (1997) ise post modern turizmi ikiye ayırmıştır. Bunlar simülasyon turizm ile diğer turizm olarak adlandırılmaktadır. Simülasyon turizmde turist gerçeküstü bir gerçeklikle farklı bir deneyim yaşayabilmektedir. Diğer turizm bölümünde ise turistler bütün deneyimlerini doğal olarak yaşamaktadırlar. The Bedouin Tours Post-modern turizme örnek olarak verilebilir. Bu tur, turistlerin yahut barakalarda konaklayarak eşek ve deve turlarına katılmalarına olanak sağlamaktadır. Ayrıca bölgesel halkın kültürüne ve adetlerine ortak olup onların yemeklerini, seremonilerini görmelerine olanak vermektedir (Bozok vd.,2013).

Bunun devamında Uriely (2005) turist deneyimlerinin bir değişim içinde olduğunu ve modern yaklaşımdan postmodern yaklaşıma doğru bir yol aldığını belirtmiştir. Bu değişim, turist kavramında çoğulcu tasvirlere yönelmek, deneyim farklılığının tekrardan düşünmek, sektörün sağladığı nesnellikten öznel karşılaşmalara kayma gibi anlamları taşımaktadır. Uriely’nin (2005) çalışmasında

postmodern turist deneyimini üç ana başlık altında ele almak mümkündür. Bunlar aynılaşma, deneyimin çoğullaşması ve özgünlüktür.

2.3.1. Aynılaşma

Aynılaşma ya da bir diğer deyişle farklılaştırmanın giderilmesi

(dedifferentiation), oluşturulmuş hiyerarşinin yok edilmesi, silinmesi, aşınmasıdır

(Odabaşı, 2004: 43). Postmodern dönemde toplumsal etkinlik alanlarının her birinin, özellikle de kültürel alanın, ayırt edici özellikleri çökmüş, her biri bir diğerinin içine nüfuz etmiştir (Urry, 2009: 136). Cohen’e (2012) göre aynılaşma olarak ifade edilen bu durum artan mobilitenin bir sonucudur. Teknolojide artan gelişmeler zaman ve mekan kavramlarını ortadan kaldırmıştır. Birey istediği zaman istediği bilgiye ve mekanlara kolayca ulaşabilmektedir. Bu gelişmeler gelecek zaman ve şimdiki zaman arasındaki genişliği daraltmış, şimdiyi yaşama isteği şeklinde sonuçlanmıştır. Bununla birlikte anlık zaman kavramını ortaya çıkarmıştır (Urry, 1999: 292). İnsanlar boş zamanlarını değerlendirirken yaptıkları faaliyetleri anlık olarak değil hayatlarının geneline yayarak yapmaktadırlar. Böylece boş zaman değerlendirme etkinliği insanların yaşam şekli haline gelmiştir (Mclean vd.,2008: 47). Öte yandan kişinin turistik bir deneyim yaşaması için günlük olağandışı yaşamın dışına çıkması gerekmektedir. Ancak aynılaşma sonucunda turistin olağan çevresini mutlak söylemlerle belirlemek zor bir durum halini almıştır. (Jamal ve Hill, 2002: 77). Diğer yandan, Franklin ve Crang (2001) ise turizmin bir yaşam şeklini halini aldığını belirtmektedir: “Turizm, küresel sosyal hayatın önemli bir boyutudur, sadece turistik alanlarda meydana gelen ve turistin evinden uzak olmasını gerektiren bir durum olarak betimlenemez”.

Modernizimde turizm ve rekreasyon arasındaki ilişki mesafe ve zaman boyutu bağlamında incelenmişken günümüzde aynı çevre ve benzer aktiviteleri paylaşmaları nedeniyle aralarındaki sınırlar bulanıklaşmıştır. Bu yüzden mekânsal ve finansal açıdan da rekabet içindedirler (Hacıoğlu vd. 2003: 66; Baud-Bovy ve Lawson, 1998: 2). Doğa temelli turizm örneğinde açık alanda yapılan rekreasyon

faaliyetlerini içerdiği görülmektedir (Tangeland ve Aas, 2011: 823). Örnekte de görüldüğü gibi turizm ve rekreasyon arasındaki farklılıklar günden güne aynılaşmakta ve boş zaman değerlendirme faaliyetleri yaşam şekli halini almaktadır.

2.3.2. Deneyimin Çoğullaşması

Postmodernizmin diğer bir özelliği parçalanmışlıktır. Odabaşı (2004:51) parçalanmışlığı aşağıdaki gibi tanımlamaktadır:

“Modernist düşünce, sınıflandırmacı yaklaşımıyla düşünce çeşitliliğine önem vererek farkındalığını merkezden biçimlendirme yöntemleriyle denetimi altında tutmayı hedeflemiştir. Postmodern düşünce ise modernist düşüncenin tam tersi olarak sınıflandırmacı yaklaşımı reddetmektedir. Postmodernitedeki parçalanma durumu turizm deneyiminde deneyim çeşitlenmesi olarak ortaya çıkmaktadır. Uriely’nin (2005) turistik deneyimlerle ilgili ilk çalışmalarda deneyim kavramının genelleştirilerek açıklandığına dikkat çekmektedir. Postmodernist Bauman (1996) ise kimlikler yaklaşımında sosyal kimlikler ve ilişkilerin önceleri sabit anlamlı olduğunu daha sonraları bunların parçalanmış bir şekile büründüğünü ifade etmektedir. Bundan dolayı turist deneyimleri tipolojiler kapsamında araştırmak günden güne zor hale gelmiştir.

2.3.3. Özgünlük

Deneyimin özelliklerinden biri özgünlüktür. Literatürde ilk çalışmalar özgünlük kavramını turizme konu olan nesnenin unsurlarını kapsayacak şekilde nesnel özgünlük olarak tanımlamıştır (Boorstin, 1964). Sonraki çalışmalarda turistin deneyiminin beklentileri ve inançlarından etkilenebileceğinden dolayı yapısal özgünlük kavramına vurgu yapılmıştır (Uriely, 2005: 206). Nesnel özgünlük deneyiminde turizme konu olan nesnenin özellikleriyle ilgili iken yapısal özgünlük nesnelerin özelliklerinin oluşmasında insan beklentilerinin etkisini içermektedir. Bu iki yaklaşımdan farklı olarak Wang (1999) varoluşsal özgünlüğe dikkat çekmiştir. Bu

yaklaşıma göre deneyim, kişisel algılama ve eylemler tarafından belirlenmektedir. Jamal ve Hill (2002) ise kişisel özgünlük kavramını üç boyutta incelemektedir. Birincisi, algılarla ilgili olan duygusal ve psikolojik özgün deneyimler, ikincisi varoluşsal özgün deneyimler ve sonuncusu yorumlamalarla ilgili olan sahte nesnelerin özgün deneyimleridir.