• Sonuç bulunamadı

3. EKONOMİK BÜYÜME VE EKONOMİK BÜYÜME TEORİLERİ

3.2. EKONOMİK BÜYÜME TEORİLERİ

3.2.2. Modern Büyüme Modelleri

duruma paralellik göstererek artış sağlayacaktır. Bu süreç üretimde yaşanacak teknolojik ilerlemelere neden olup toplumsal refahı ve emtia artışını sağlayacaktır.

Yaşanan emtia artışı ile ülkeler arasında serbest ticaret hacminde de artış görülecektir.

Bu aşamada da A. Smith’in “Mutlak Üstünlükler” teorisi gerçekleşecektir. Bu teoriye göre, ülkeler ucuza ürettikleri ürün için uzmanlaşarak o ürünü ihraç etmeli, pahalıya ürettikleri ürünü ise ithal etmelidirler. Bu sayede ülkeler dış ticaret yoluyla refah seviyelerini yükseltebilirler (Yılmaz ve Akıncı, 2012). Bu süreç ise yukarıda da bahsedildiği üzere serbest ticaret yoluyla “görünmez el (piyasa mekanizması)” vasıtası ile gerçekleştirilmedir. Hükümetler piyasaya müdahaleden kaçınmalı sadece piyasa mekanizmasını destekleyen alt yapıyı ve kurumsal yapıyı sağlamalıdırlar (Taban, 2008).

A. Smith göre büyümeyi ve durgunluğu aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür (Üzümcü, 2015):

Sermaye Stoku Artışı → İşgücü talebi artışı → Ücret Haddi Artışı, Sermaye Stoku ve Nüfusunun En Üst Seviyeye Ulaşması → Ekonomik Büyüme Süreci yaşanmaktadır.

Sermayenin azalan verimler yasasına tabi olduğu varsayımı altında ise;

Sermayenin “Azalan Verimler Yasasına” Tabi Oluşu → Sermaye Birikiminin Yavaşlaması → Kar Hadlerinin Faiz Oranı Seviyesine İnmesi → Ücretlerin Aşağı Yönlü Hareketi → Ekonomik Durgunluğa neden olabilmektedir.

3.2.2. Modern Büyüme Modelleri

Modern büyüme modelleri Harrod’un Keynesyen yaklaşımına getirdiği eleştiri ile başlamış ve Domar’ın katkıları ile devam etmiştir. Çalışmanın bu bölümünde Harrod-Domar modeline açıklık getirilmeye çalışılacaktır.

Harrod 1939 yılında yazmış olduğu “Dinamik Teori Üzerine Bir Deneme”

başlıklı makalesinde Keynes’in “Genel Teorisinde” ki statik büyüyen ekonomi yaklaşımına eleştiri getirerek dinamik büyüyen bir ekonomi içinde, yatırımın toplam

- 33 -

talebin yanı sıra sermaye birikimi üzerindeki yansımasının da dahil edilmesi ile birlikte piyasa mekanizmasının ekonomik büyüme sürecinde tam istihdam koşullarını sağlayıp sağlamadığını incelemiştir (Ünsal, 2016). İkinci Dünya savaşı sonrasında Amerikalı bir iktisatçı olan Evsey D. Domar’ın da Harrod modeline yakın bir analiz yapmış olması çalışmamızın devamında da olduğu gibi bu iki modelin bir arada Harrod-Domar modeli olarak nitelenmesine neden olmuştur.

Harrod-Domar Model’inin ana unsurunu yatırımlar ve tasarruflar meydana getirmektedir. Bu modele göre, yatırımlar ekonomi üzerinde hem gelir (talep) yaratıcı hem de kapasite artırıcı (arz) bir etki yaratmaktadır. Tasarruflar da ekonomik dengeyi akort etmektedir. Bu iki modelin birbirinden farkı ise Harrod’un eksik istihdamdan yola çıkarak tam istihdamı sağlama yollarını bulmaya çalışması, Domar’ın ise tam istihdamdan yola çıkarak bu durumun sürekliliğinin sağlanmasına çalışmasıdır.

(Kaynak, 2015).

3.2.2.1. Harrod-Domar Büyüme Modeli

Harrod büyüme modelinde, denge büyüme yolu benimsenmiş, ekonomi bir kez dengesiz hale gelirse bu durumun süreklilik kazanarak ve artarak devam edeceğini savunmuştur. Bu durumu öne çıkarmak amacıyla modelinde “kararsız denge” veya

“bıçak sırtı denge” kavramlarını kullanmıştır (Taban, 2008).

Her iki modelde de planlanmış yatırım-tasarruf dengesini sağlayan koşullar araştırılmıştır. Harrod modelinde gerçekleşmiş yatırım-tasarruf dengesi çoğaltan mekanizmasının işlemesi ile gerçekleşecektir. Planlanan yatırımlar ekonomideki gelir ve istihdam seviyeleri ile tasarrufların belirleyicisi konumundadır. Kapalı bir ekonomide denge aynı dönem içinde planlanan yatırımların planlanan tasarruflara eşit olması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durum da Harrod modelinin temel amacını oluşturmaktadır. Harrod’a göre, planlanan tasarruflar kesin olarak gerçekleşmekte ve bu tasarruflar artık gerçekleşen tasarruf halini almaktadırlar. Bu gerçekleşen tasarruflar gerçekleşen yatırımların finansal aracı olmaktadır. Bu noktada planlanan

- 34 -

tasarruflar, gerçekleşen tasarruf ve gerçekleşen yatırımlar birbirine eşittir ve bu durum da dengeli büyümenin sağlayıcı unsurunu oluşturmaktadır. (Kaynak, 2015).

Harrod üç farklı büyüme oranı kabul etmiştir. Bunlardan ilki fiili büyüme oranıdır. Fiilli büyüme oranı, ekonomide cari dönemde gerçekleşen büyüme oranıdır.

İkincisi gerekli büyüme oranıdır. Gerekli büyüme oranı, planlanan tasarruf ile planlanan yatırımın eşitliğini gerekli kılan ve ekonomide istenmeyen stok fazlası ya da eksikliğinin meydana gelmesini engelleyen büyüme oranıdır. Üçüncüsü tabi büyüme oranıdır. Tabi büyüme oranı ise işgücü, sermaye, teknolojik düzey, teknik bilgi, doğal kaynaklar ve üretim için kullanılacak donatılar gibi faktörlerin elverdiği ölçüdeki büyüme oranı şeklinde tanımlanmaktadır (Acar, 2002). Bu üç oranın yani fiili büyüme oranı, gerekli büyüme oranı ve tabi büyüme oranının eşit olması halinde doğal büyümenin gerçekleşmesi koşulları sağlanmış olacaktır. Yatırım-tasarruf ilişkisi açısından da ekonominin büyümesinde denge sağlanabilmesi için bir dönem önce elde edilen gelire göre planlanan yatırımların, cari dönem gelirinden sağlanacak tasarruflara eşit olması gerekmektedir (Üzümcü, 2015).

Domar modelinin, temel amacı tam istihdam koşulu altında ve dengeli büyümedir. Domar, Harrod’dan farklı olarak ekonomide ki denge şartını yatırımın iki türlü etkisine bağlamıştır. Bu etkiler şu şekilde açıklanmıştır (Acar, 2002):

a) Yatırımların gelir arttırıcı etki göstermesi

b) Yatırımların üretim kapasitesi üzerinde genişletici etki yaratması

Domar modelinde dengeli büyüme yatırımların üretim kapasitenin genişletici etkisinin gelir arttırıcı etkisine eşit olması durumunda gerçekleşmektedir.

Yatırımın bu ikili özelliği sayesinde ortaya çıkan milli gelir artışı ile birlikte aynı zamanda makine ve teçhizat gibi yatırım mallarının yanı sıra bina, yol gibi alt yapı yatırımları da artmaktadır. Domar’a göre, bir ekonomide yatırım seviyesi ve yeni yatırımın sosyal verimliliği üretim kapasitesini artırmaktadır (Üzümcü, 2015).

Domar’a göre, ekonominin üretim kapasitesinin gerçek artışa dönüşmesi için talebin sonrasında da buna bağlı olarak üretiminde artması gerekmektedir. Toplam

- 35 -

talebin artmasına neden olan unsur ise yatırımların sağladığı gelir arttırıcı etkidir.

Yatırımların sağladığı gelir arttırıcı etki ise, çarpan mekanizması aracılığı ile ortaya konmaktadır. Yatımlardaki artış ve çarpanın büyüklüğü, toplam talepteki artışın büyüklüğünü sağlamaktadır. Harrod’dan farklı olarak toplam gelirdeki ve talepteki artış yatırımın mutlak miktarı ile değil yatırımın artışı ile bağıntılıdır (Üzümcü, 2015).

Domar modelinde, ekonomik büyümenin olduğu bir ülkede kapasite artışı kendisine eşit miktarda talep artışı ile birlikte seyretmelidir. Ancak bu durum da tam istihdamda süreklilik sağlamak mümkün hale gelebilecektir. Talep artışı, kapasite artışını aşar ise enflasyon, tam tersi durumda yani talep artışı, kapasite artışının altında kalması durumunda ise işsizlik ortaya çıkacaktır (Acar, 2002). Bu iki durumun meydana gelmemesi ve bu sayede de ekonominin dengeli büyümesi için devlet müdahalesi önerilmektedir. (Üzümcü, 2015).

Harrod-Domar büyüme modelin de bulunan parametreler sabittir. Bu durumda gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerden teknolojik destek sağlamaları ve üretime henüz kapalı kalmış alanları gözetildiğinde parametrelerin sabit tutulamayacağını, ilgili parametrelere dinamizm kazandırmanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu ise modellin varsayımlarından biri olan sermaye / hasıla oranın sabit olması ile çelişen bir sonuç doğurmaktadır. Bu da en düşük sermaye / hasıla oranına sahip noktalara daha öncelikli kaynak dağılımının sağlanması sorununa neden olmaktadır. Netice de bu sorun Pareto optimum ilkesinin kabul edildiği zaman ortaya çıkabilecek bir durumdur ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde karşımıza çıkmamaktadır (Kaynak, 2015).

Harrod-Domar modeli sermaye-değer teorisine dayanmaktadır. Buna göre de üretimin uzun dönemde sermaye oranındaki kadar büyümek zorunda bırakılmış olması önemli bir sorun teşkil etmektedir. Az gelişmiş ülkeler için yapılan çalışmalarda çıktıdaki artışın, net sermayedeki artıştan daha büyük olması, büyümenin başlıca kaynağının sermaye birikimi olduğunu savunan Harrod-Domar modelinin geçerliliği olmadığını göstermektedir. Bu durum da modelin sadece gelişmiş ülkeler için

- 36 -

formülleştirilmiş olması açısından eleştirilmesine neden olmuştur. Bir başka eleştiri de sermayeyi tek üretim faktörü olarak kullanmalarından kaynaklanmıştır (Taban, 2008).

Harrod-Domar modelinde ortaya konulan bazı kavramaların ölçülme zorlukları, fiyatlar genel düzeyinin değişmediği, gecikme ve atıl kapasitenin olmadığı, aşınma ve üretim kapasitesinin ölçülebilirliği, bütün gelirlerin harcandığı gibi varsayımları eleştiri konusu olmuştur (Üzümcü, 2015). Ayrıca, tüm sektörleri tek bir kat sayıya indirmeleri de eleştiri konusu olmuştur (Sivrikaya, 2003). Harrod-Domar büyüme modeli birçok açıdan eleştirilmesinin yanı sıra, yatırımların ekonomi üzerinde yarattığı etkilerin daha iyi anlaşılmasının sağlaması ve iktisat literatürüne büyüme konusunu tekrardan dâhil etmeleri, kararlı durum ve dengeli büyümenin önemi gibi konuları araştırmaları sebebiyle başarılarını kanıtlamışlardır (Demir, 2015 ve Taban, 2008).