• Sonuç bulunamadı

Mitlerin Belirlediği Öyküler ve Karakterler

I.2. Hollywood Sinemasında Anlam ve Anlatım

I.2.1 Mitlerin Belirlediği Öyküler ve Karakterler

“İdeoloji ve İmge” kitabının yazarı Bill Nichols’a göre; “Sinema; resim, fotoğraf, eğlence, deneme, mitoloji, propaganda ve reklam gibi birçok farklı kategorinin üst üste bindiği bir iletişim şeklidir.”15 İmge tüm diğer toplumsal ürünler gibi doğaya değil kültüre aittir. Sinemasal anlatım tarihten çok mite yakın durmaktadır. Mitoslar bir mecazi ya da temsili anlam çağrıştıran konularıyla alegorik ve simgesel anlatılardır. Efsane ya da destan niteliği taşıyan, inançsal bağlantılar da içeren bu öyküler gibi filmler de yaratıcısının kişisel etkisini farklı insanların zihnine taşıyan kolektif ürünlerdir.

Ortaklaşa öneme sahip bir olguya tikel göndermeler mitolojide olduğu kadar Hollywood’da da sıkça karşımıza çıkmaktadır. “Mitos bir gerçeğe varma yolu ve aynı zamanda gerçeği aşarak topluluğu bir arada tutan anlamlar, değerler ve kurallar evrenine ulaşma girişimidir.”16 Sinemaya sıkça yapılan modern mitoloji yakıştırması bu ilişkiden ileri gelmektedir. Akıl hocaları (mentor) mitoslarda, masallarda, simyacı, büyücü, doktor, profesör, din adamı, öğretmen, baba gibi otoriter kimliklerle hayat bulurlar. Amerikan filmlerinde akil kişiler genelde rahipler olarak karşımıza çıksa da bu kişinin mesleğinden çok inançlı biri olması üzerinde durulmaktadır. Bu kişi bir peygamber (“The Ten Commendments/On Emir”,1956), bir rahip (“The Sleepers/Kardeş Gibiydiler”,1996), bir rahibe (“The Sound of Music/Neşeli Günler”,1965), bir uzaylı; (“Star Wars/Yıldız Savaşları”, 1977), bir falcı (“The Matrix”, 1999), bir baba (The Godfather/Baba”, 1972), bir anne (“Parenthood/Çılgın Aile”, 1989), bir öğretmen (“Dangerous Minds/Sakıncalı Düşünceler”, 1995), bir dedektif (“Seven/Yedi” 1995), bir çocuk (“A Perfect World/Kusursuz Dünya”, 1993) hatta saf bir adam (“I am Sam/Benim Adım Sam”, 2001) olabilir. Seyirci hepsinin gerçek bilgeliklerinin ortaya çıktığına ve dokundukları hayatları nasıl olumlu bir biçimde etkilediklerine beyaz perdede şahit olmaktadır. Hollywood için çok büyük öneme sahip bu karakterler, ete kemiğe bürünmemişse bunun anlamı akıl hocasının senin içinde olduğudur. Bireyi bu denli       

15 Bill Nichols. Ideology and The Image. Bloomington:Indiana University Press, 1981, s.9  16 Ömer Tecimer. Sinema Modern Mitoloji. İstanbul: Plan B Yayınları,2005, s.15 

önemseyen Amerikan kültüründe elbette inancın, vicdanının sesi olarak sana yol gösterecektir. Zamanı geriye çevirmenin ya da hatayı telafi etmenin mümkün olmadığı durumlarda işte bu ses, vicdanınızın sesi sizi kefarete yani kurtuluşa götürmektedir.

“Bir Hristiyanın kefareti için izlediği yol bir sinema filmiyle neredeyse aynıdır. Bizlerin birey olarak hayatta şöhret, para gibi elde etmek istediklerimize dair amaçları var, ama Şeytan bizim düşmanımız ve günahlarımız bizi bunları başarmaktan alıkoymaktadır. İrademizin kurtuluşumuz olduğunu düşünüyoruz ama yanılıyoruz. Biz sorunun ta kendisiyiz, çözümün değil. Yaşamlarımızda amaçlarımıza ulaşmak için sürekli göstermekte olduğumuz çabaların açık bir yenilgi ile tıkandığı o noktadayız. Bizi yanlış yönlendiren dünyevi amaçlara ulaşamayacağımızın farkına vardığımızda ya da onlara ulaşıp esas aradığımız şeyin onlar olmadığını anladığımızda son bir yüzleşme ile kendi sonumuza ulaşmış oluyoruz. Ve nihayet açığa çıkmış oluyoruz. Kendi hatalarımızdan, günahlarımızdan ötürü yabancılaşma yaşıyoruz. Düşünce yapımızı değiştirmek, tövbe etmek bizi farklı bir hayata götürüyor. İşte bu öykülerdeki kurtarılma kişisel anlamda hristiyan dönüşümün ortak hikayesidir.”17

Ünlü yönetmen Night M. Shyamalan filmlerindeki inanç konusu üzerine bir soruya şu yanıtı vermiştir. “Bu inanç aslında kadere inanmaktır... ‘sana sunulan serüveni kabul et’ sözlerine inanmaktır.. Yol boyunca sana yardım edecek rehberler olacaktır. Oysa bu serüveni reddedersen, benzer biçimde yaşamın boyunca olumsuz bir serüveni yaşarsın.”18

Mitosun insanın en derin isteklerine, korkularına, tutkularına, beklentilerine, duygularına değinerek toplumsal düzeni sağladığı ve insanı bir anlamda eğittiği düşünüldüğünde, Hollywood ile örtüştüğü noktalar çok daha açık görülebilmektedir. İster ulusları ya da kabileleri, ister kralları ya da soyluları anlatsın mitolojinin temel niteliği kutsal olanın önemini anlatmaktır. Amerikan sinemasında her kahramanın,       

17 Brian Godawa. Hollywood Worldviews- Watching Films with Wisdom and Discernment. Illinois:Intervarsity Press,2002, s.51 

18Ömer Tecimer. A.g.e. , s.389  

herhangi bir Amerikalı’nın başına gelen bir destan niteliğinde aktarılır, çünkü Amerika kutsaldır ve her Amerikalı kendi hayatının içinde bir kahramandır ve bu bir anlamda ABD’nin kendinden önceki tüm tarihe kafa tutmasının bir göstergesidir.

“Bir kabilenin mitolojisi, onun yaşayan dinidir..”19

Ron Howard’ın yönettiği “Apollo 13” (1995) filminde Jim Lovell ve yardımcı pilotlar Jim Swigert and Fred Haise, NASA tarihindeki aya yapılan üçüncü yolculuğa hazırlanmaktadır. Amerika’nın kendi tarihine ait bu zor yolculukta astronotlar başlarına gelen teknik bir arıza nedeniyle iki insanın ancak sığabileceği ve taş çatlasa iki gün sağ kalabileceği bir yere üçü birden girmek zorunda kalır. Oysa kurtarma çalışmaları dört gün sürecektir. Seyirci bu zorlu yolculukta kahraman astronotlarımızı yalnız bırakmayacaktır ve film bazı eleştirmenlerce patlamış mısır eşliğinde seyirlik bir aksiyon olmasının yanısıra eğitici bir belgesel görevi de görecektir. Onlara göre hem eğlendirmekte hem de eğitmekte olan film her açıdan tamamen WASP karakteristiğine sahiptir. Her filminde bunu gözlemleyebildiğimiz Ron Howard bir vatanseverdir. O hala Amerika’nın her şeyi başarabileceğine ve Amerikalılardaki muazzam kahramanlık potansiyeline inanmaktadır. Bu filmi izlerken sizin de buna inanmanızı sağlamak yönetmenin en önemli hedeflerinden birisidir.

“…Bizim kahramanları hayal etme hakkımız vardır. Artık kahramanların olmadığı bir dünyada yaşadığımızı düşünenler onları bulmak için nereye bakacaklarını bilmeyenlerdir...”20