• Sonuç bulunamadı

1.4. Milliyetçilik Kavramı Tarihte Ortaya Çıkışının İrdelenmesi

1.4.3. Millet ve Milliyetçi Olmanın Getirdikleri

Ulusların oluĢumunda kültür ve tarih birliğinin ne kadar önemi varsa, o ulusun güçlü bir Ģekilde, sonsuza kadar yaĢayabilmesi için de ülkü birliğinin önemi de yadsınamaz. KuĢkusuz bir ulusu meydana getiren tüm bireylerin sosyal ve ekonomik konumları benzer olması beklenemez. Bazıları zengin, kimi orta güçte ve önemli bir bölümü de fakir olabilir. Bu insanların eğitim düzeyleri, yaĢayıĢ biçimleri ve sosyal konumları da farklı olacaktır. Böyle bir durumda, bu insanları bir ortak temel etrafında birleĢtiren değerler olmalıdır.(Dinç, 2004: 279) Bu bireylerin üzerinde yaĢadıkları toprak, yani vatan, bağlı bulundukları kültürel değerler, siyasi kurumlar olan devlet, ulusun ifadesi olan bayrak ve ulusal marĢ gibi değerler, bu ortak değerler arasında sayılabilir. Ayrıca bireylerin atalarının ya da bizzat kendilerinin ortaklaĢa yaĢadıkları felaket ve acılar, mutluluklar da bu ortak değerlerden sayılır. Bu ve benzeri ortak yanların yanı sıra, daha sonraki zamanlarda yaĢanması olası bulunan olaylara karĢı hazırlıklı olma düĢüncesi, kendi ulusunu en güçlü ve çağdaĢ uluslar düzeyinde görme amacı da, bir ulusun genel görüĢünü oluĢturur.

Hedefsiz bir millet, pusulası olmayan bir gemiden baĢka bir Ģey değildir. Bu sebepten, genç kuĢaklara verilen eğitim programlarında bunun üzerinde durulmalıdır. Birlik ve beraberlik içinde olan uluslar, her türlü güçlüğü yenmesini bilmiĢlerdir. Bunun en güzel örneğini KurtuluĢ SavaĢı sırasında Türkler vermiĢlerdir. Dünyanın en güçlü orduları tarafından iĢgal edilmiĢ, ordusuz ve yönetimsiz bırakılmıĢ yoksul bir ulus, bu zorluklara karĢı koyarak hem içerideki yandaĢlarla savaĢmıĢ, hem de emperyalistleri ağır bir bozguna uğratmıĢtır. Atatürk‟ün deyimiyle; “Türk Ulusu, ulusal birlik ve

beraberlik içinde bütün güçlükleri yenmesini bilmiştir.” Milli birlik ve beraberlik içinde

bulunmayan ulusların çözülmesi, devletlerin yok olması çok kolaydır. Bu nedenle günümüzde, emperyalist devletler, ekonomik ve siyasi bakımdan ele geçirmek istedikleri ülkelerin, içerden bozulmasını, dağılıp yıkılmasını sağlamayı amaçlamıĢlardır. Bu yöntem, kiĢilere değiĢik biçimlerde ve onların en önem verdikleri konular haline getirilerek sunulmaktadır. Bu durumun farkına varıldığında ise, ya çok geç kalınmıĢ olmakta, ya da devlet, maddi ve manevi bakımdan ağır kayıplara uğramıĢ

olmaktadır. Kürt sorunu veya Güneydoğu sorunu olarak toplumun önüne konulan sorun bunun en güzel örneği olup, Türkiye‟nin maddi ve manevi bakımdan büyük kayıplara uğramasına yol açmıĢtır.(Dinç, 2004: 280) Atatürk ülke içinde ayrımcılık için yapılan giriĢimlerin millet anlayıĢına çok zarar vereceği konusunda tarihsel anlamı olan mesajlar vermiĢtir. Yine Türkiye‟de hangi bölgede veya hangi etnik kökenine sahip olunursa olsun bütün vatandaĢların aynı milletin unsurları olduğunun herkes tarafından kabullenilmesini gerektiğini Ģu sözleriyle açıklamıĢtır; “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu,

Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.” Atatürk‟e göre; bir ulus, baĢka uluslardan saygı görebilmek

için, önce kendi ulusuna karĢı saygılı olmak zorundadır.

Türk Milliyetçiliği ile daha önce yaĢanan din, mezhep ve ırk farklılıklarından kaynaklanan savaĢlara son verilmiĢtir. Türk Milliyetçiliği ile en sağlam birliktelik olan siyasal, kültürel ve ülkü birliğine dayanan önemli bir birlikteliğin temeli atılmıĢtır. Türk Milliyetçiliği, barıĢçı bir amaç öngördüğünden saldırgan ve yayılmacı amaçları reddetmiĢ, daha reel bir politikaya dayandırılmıĢtır. Bundan dolayı milliyetçiliğin getirdiği siyasi, sosyal ve hukuksal eĢitlik, Türk toplumunu oluĢturan bireylere güven aĢılamıĢ, kendi istekleriyle her alanda atılım yapmaları ve geliĢme hamleleri için heyecan, cesaret ve özgüven sağlamıĢtır. Bu ilkenin en önemli uygulamaları olarak yeni devletin isminde Türk tarihinde Göktürklerden sonra ikinci kez Türk adını kullanılması, Türk kültürünün değiĢmesi ve geliĢmesi dil, tarih, kültürün unsurlarına ait kurumların oluĢturulması ve çalıĢmaların baĢlatılmasıdır. Bundan dolayı Ulusal Devlet Atatürk Milliyetçiliğinin de bir simgesi olmuĢtur. Yeni nesillerin yetiĢmesi aĢamasında, eğitim ve öğretimin bütün kademelerinde dil ve tarih derslerinin okutulması yine bu akımın ve anlayıĢın bir uygulamasıdır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyetini büyük idealine ulaĢmasında ülkeyi yöneten ve geleceğe ait programların uygulamasında söz sahibi olacak kiĢi, kurum ve siyasi oluĢumlara kendi milletine güvenmesini de sağlayan bir dinamizmdir. Mustafa Kemal Atatürk kendi yaĢamında milletine güvenen bir liderin neleri baĢarabileceğini ispat etmiĢtir. Milliyetçilik dün olduğu gibi bugünde ulusların tarihsel kimliklerini destekleyen ve birada yaĢama arzusunu güçlendiren en önemli ideolojik akımlardan ve uygulama alanı en etkin olan

fikirsel hareketlerin baĢında gelmektedir. Son dönemlerde küreselleĢme olgusu yapay olarak güçlendirilmeye ve özellikle büyük güçler tarafından geliĢtirilmeye çalıĢılsa da yakın gelecekte de milliyetçilik hareketleri ve düĢünce yapısı toplumların en önemli çıkıĢ noktaları olacağı gerçeğini değiĢtirmeyecektir.

Türkiye‟de milli ve tarihi bir kimlik kazandırmak maksadıyla yurttaĢlık eğitiminin 1985 yılında Talim ve Terbiye Kurulu‟nun aldığı bir kararla ortaokullarda sosyal bilgiler baĢlığı adı altında okutulan dersin milli tarih, milli coğrafya ve vatandaĢlık adı altında üç ayrı derse dönüĢtürülerek okutulmasına karar verilmiĢtir. Böylece bir zihniyet değiĢimi de beraberinde gelmiĢtir. Ġslamiyet‟le güçlendirilmiĢ bir kültürel yurttaĢlığa geri dönüĢ söz konusu olmuĢtur. VatandaĢlık bilgisi kitaplarına yurttaĢı oluĢturan kavramlara dil, ırk ile beraber din unsurda eklenmiĢtir. Din birliği ile beraber, bireylerin birbirlerini sevmelerinde, yardımlaĢmalarında, kaynaĢmalarında etkili olduğu savunulmuĢtur. Onun için milletin meydana gelmesinde din önemlidir ya da din bireylerin toplumda birlik beraberlik içinde yaĢamaları için gereken bir harçtır anlayıĢları çerçevesinde ekseni Ġslamiyet‟e odaklayan bir anlayıĢ çıkmıĢtır. Öyle ki Türkler Ġslam öncesi ve sonrası olarak tarihselleĢtirilir. Ġslam dahi Osmanlı millet sistemi içinde TürkleĢtirilir ve bir korumacılık geliĢtirilir. Özellikle 1980 sonrası okul kitaplarının son sayfasında Türklerin çalıĢtığı yerler değil Büyük Türklük tasavvurunun temelini ortaya koyan Türk Dünyası haritaları konmuĢtur.

1980 sonrası kitaplarda militan yurttaĢ vasıfları pekiĢtirilmiĢtir. AnarĢi, kaos, terör küresel tehdit bölücü, yıkıcı unsurlar ortaya konmuĢtur. DıĢ tehditler, uyuĢturucu, casusluk, Batı ülkelerinin Türkiye üzerinde emelleri, Ermeni terörü, Yunanistan‟ın Ege denizindeki emelleri, Doğu ve Güneydoğu‟da ki olaylara Fransa, Ġsviçre ve Suriye‟nin destek verdiğinin ileri sürülmesi… Kısacası 1980 sonrası Cumhuriyetin ilk yıllarından dahi çok tehdit ortaya konmaktadır.

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

2. MĠLLĠYETÇĠLĠK VE TÜRKĠYE’DE FĠKRĠ ALT YAPISI

Milliyetçilik hiç Ģüphe yok ki Türk tarihi boyunca zaman zaman geri planda kalsa da baĢat aktörlerden biri olarak hep yerini almıĢtır. Osmanlı‟da Osmanlıcılık, Ġslamcılık fikirleri iĢe yaramadığında en son çare Türkçülük fikri ile milli bir Ģuur uyandırılmaya çalıĢılmıĢtır. Özellikle Tanzimat Dönemi ile baĢlayan milliyetçilik hareketleri Ziya Gökalp‟in çalıĢmalarıyla geliĢmiĢtir. Bu bölümde daha çok cumhuriyet sonrası Türkiye‟de milliyetçiliğin geliĢimine ve bugüne kadar gelen milliyetçilik akımlarının temelleri olarak görülen akımlara yer verilecektir.

Benzer Belgeler