• Sonuç bulunamadı

MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI’NDA ASTRONOMİ ÇALIŞMALARI

Modern astronominin temelleri Mezopotamya Uygarlığı tarafından atıldı. Mezopotamyalılar mitolojiye ve dinî inançlara dayanan astronomiden laik ve matematiksel astronomiye geçişi başarabildiler. Bu konuda Asurlular önemli ölçüde etkili oldular ve astronominin matematikselleşmesine katkıda bulundular. Bunun ile birlikte Mezopotamya astronomisi iki ana döneme ayrılmaktadır. İlk dönem M.Ö. 3000 yılına kadar gitmektedir. Ancak bu dönem ile ilgili bilgilerin yüzeysel olduğu bilinmektedir. İkinci dönem ise bilgilerin biraz daha şeffaf olduğu süreçtir. Bu süreçte Selökidler Dönemi’nde (M.Ö.300-M.Ö.65) astronomi çalışmaları en yüksek düzeye ulaştı. Bu dönemde Mezopotamya astronomisinde yaşanan gelişmeler daha sonra Yunan astronomisini önemli ölçüde etkiledi.39 M.Ö. 3000'lerden itibaren Sümerler tarafından inşa edilen “Zigurat” denilen yapılar yeryüzü ile gökyüzü arasındaki bağlantıyı temin eden fonksiyonu ortaya koymaktaydı. Sümerler Uruk, Babil, Sippir, Asur, Hursagkalama, Abela, Ninive gibi birçok şehirde gözlemler yaptılar.40 Bir gözlemevi niteliğinde de kullanılan bu Ziguratlarda yapılan gözlemler sonucunda Güneş ve Ay ile birlikte Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gibi 5 adet gökcismi çıplak gözle rasat edildi.41 Gözlemlerin ve astronomi çalışmalarının hükümdarlar tarafından da desteklendiğine de rastlanmaktadır. Bu konuda Kramer’in “Tarih Sümer’de Başlar” adlı eseri bize bir takım bilgiler vermektedir. Kramer eserinde “Sümerlerin hükümdarı Şulgi’nin ziguratta ve sarayda hesap tutturduğunu, hesaplama sistemini kurduğunu ve takvimi yeniden düzenlediğini” ifade etmiştir.42

Mezopotamya’da mevsimleri belirlemek ve tarımsal faaliyetleri düzenlemek için astronomi ilmî ile uğraşıldı.43 Astronomi pratik hayata uygulandı, zaman ve takvim çalışmaları rasat çalışmalarının temelini oluşturdu. Sümerler ve Asurlular takvim başlangıçlarını ay ve güneş tutulmalarına, hükümdarlarının saltanat yıllarına, yangın, deprem ve kıtlık gibi olaylara göre sıraladılar.44 Güneş-ay tutulmalarının belirlenmesi ve saat Mezopotamya Uygarlığı’nın buluşlarıdır. Bu gelişmelere mukabilen burçlar

39 Yavuz Unat, “Astronomi Tarihi”, I, s. 639; Yavuz Unat, İlkçağdan Günümüze Astronomi Tarihi, s.5;

Aydın Sayılı, Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp, s. 323.

40 Muazzez İlmiye Çığ, “Mezopotamya’da Astronomi”, Bilim ve Ütopya, Aralık-1995, Sa. 18, s. 30-31. 41 Ahmet Çaycı, Anadolu Selçuklu Sanatı’nda Gezegen ve Burç Tasvirleri, Ankara, 2002, s. 15. 42 Samuel Noah Kramer, Tarih Sümerde Başlar, (Çev: Muazzez İlmiye Çığ), Ankara, 1995, s. 224. 43 Yavuz Unat, “Astronomi Tarihi”, I, s. 637.

bulundu; bir ay 30, bir yıl 360 gün olarak tespit edildi.45 Mevsim belirlemelerinde ise Sümerler etkili sonuçlara ulaştılar. Nitekim ayı 30 güne; yılı 12 aya böldüler. Güneş, ay ve yıldızlara bağlı olarak bir haftayı 7 gün olarak belirlediler.46

Sümerler kozmoloji açısından da bir takım varsayımlara ulaştılar. Ancak kozmoloji anlayışları dini ve mitolojik öğelerle iç içe idi. Bu açıdan bakıldığında Sümerler gökyüzüne tanrıların yaşadığı, tanrı ve tanrıçalarla dolu bir mekân olarak baktılar. Dünya’yı evrenin ortasında bir disk şeklinde kenarları tuzlu suyla kaplı olup sıra dağlarla çevrili ve gökyüzünü dağların üzerinde durduğu bir oluşum olarak tasavvur ettiler. Güneş’in gündüzleri dünyayı aydınlattığını, geceleri dünyanın arkasını dolaştığını, ışığını Güneşten alan Ay’ın da benzer şekilde hareket ettiğini düşündüler. Gezegenlerin hareketlerini ayrıntılı olarak incelediler ve yıldızları ise gök kubbeye tutturulmuş olarak kabul ettiler.47

Resim 3: Zigurat48

Sümerler Dönemi’nde gelişen astronomi anlayışı Akadlar Devri’nde devam etti. Akadların Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gibi gezegenler hakkında bilgi sahibi olduğu bilinmektedir. Ay, Güneş, Venüs ve Adad (fırtına tanrısı) gibi gök cisimlerini tanrı olarak kabul ettikleri görülmektedir. Bu dönemde astroloji anlayışı da önem kazandı.

45 Muhammed Şahin, a.g.e., s. 20. 46 Recep Yıldırım, a.g.e., s. 96. 47 Mehmet Doğan, a.g.e., s. 20-21.

11

Hükümdar-sülale değişimi, savaş-zafer, mahsul durumu ve su taşkını gibi gelecek ile ilgili beklentilerini öğrenmek ve bir kehanette bulunmak için astrolojiye çok sık başvuruldu.49

Babiller Dönemi’nde astronomi insanı hayrete düşürecek düzeyde gelişti. Bu dönemde yapılan gözlem ve yorumlardan çoğu günümüze kadar ulaşmıştır.50 Babilli astronomlar tarafından M.Ö. 2000 yılın başlarında gezegenlerin konumları ile ilgili sistematik bir şekilde yapılan gözlemler kaydedilmeye başlandı. Sistemli gözlemler için gökyüzü bölgelere ayırıldı ve her bölgeye yıldızların oluşturdukları hayvan veya eşya isimleri verildi. Bugün kullandığımız takım yıldızlarının yarısından fazlasının Babiller tarafından oluşturulduğunu söylemekte yarar vardır.51 Ay ve gezegenlerin, Güneş'in yörüngesinden çok uzaklaşmadıkları gözlemlendi ve Merkür'ün “Sinodik dolanımı” 5 günlük bir hata ile hesaplandı.52

M.Ö. VII. yüzyılda Babil Krallığı Keldani Sülalesi’ne geçti. Babil Dönemi’nde astronomi gözlem ve çalışmaları daha çok Keldani rahipleri tarafından yapıldığı için bu döneme “Keldani Dönemi” de denildi. Bu dönemde astronomiye matematik hesaplamaların girmesi ile tutulma zamanları da tahmin edilebildi. Güneşin kışları hızlı, yazları yavaş hareket ettiğini düşünerek aritmetik bilgilerle Güneş, Ay ve gezegenlerin hareketleri matematik modele bağlanarak fonksiyonlar çizilmiştir.53 Ancak bu yöntemler Yunanlı astronomlar gibi hareketli geometrik-kinematik modeller içermemekteydi. Bu açıdan düşünüldüğünde Babil astronomisinin olgusal olduğu savunulabilir.54

Babiller tarafından yapılan gözlemlerde Merkür ve Venüs gibi gezegenlerin önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Güneş'ten olan uzanım açılarının küçük olmasından giderek bu iki gezegenin Güneş’in etrafında hareket ettikleri yargısına varıldı. Büyük bir olasılıkla mercek benzeri âletlerle Galile’den 3000 yıl kadar önce Venüs’ün evreleri gözlemlendi. Çok sayıda yıldız, Ay, Güneş, Merkür ve Venüs gezegenleri yanında o zaman bilinen Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenlerinin hareketleri ile ilgili konum gözlemleri de yapıldı. Bu gözlemlerle gezegenlerin gökyüzünde zaman zaman oluşturdukları geri hareketleri ve kavuşum dönemleri ile ilgili bilgiler edinildi.55

49 Mehmet Doğan, a.g.e., s. 20-21.

50 Zeki Tez, Astronomi ve Coğrafyanın Kültürel Tarihi, İstanbul, 2009, s. 26. 51 Zeki Aslan-Cemal Aydın, a.g.e., s.72-73

52 Yavuz Unat, İlkçağdan Günümüze Astronomi Tarihi, s. 6. 53 Mehmet Doğan, a.g.e., s. 21.

54 Yavuz Unat, “Astronomi Tarihi”, I, s. 639. 55 Zeki Aslan-Cemal Aydın, a.g.e., s. 72-73.

M.Ö. VI. ve M.Ö. V. yüzyıllarda Babillerde astronomi en üst düzeye ulaştı. Uzun süre sistematik olarak gözlemledikleri Ay ve Güneş tutulmalarının dönemli olduğunu ve “Saros Dönemi” olarak bilinen bu dönemin 18 yıl 10 gün olduğunu saptadılar. Babillerin gözlemsel astronomiye en önemli katkıları ise M.Ö. 380 yılında tamamlanıp kayda geçirilen Ay'ın konumlarına ilişkin “Kidinnu Çizelgeleri'dir. Bu çizelgeler Ay'ın yeni-Ay evresinden sonra ilk görülme zamanının hesabını da mümkün kıldığı için oldukça önemlidir. Ay'ın görünür hareketindeki düzensizlikleri de büyük doğrulukla dikkate alan bu çizelgelerin M.Ö. 380 yılında yapılmış olması Babillerde astronominin ne kadar ileri olduğunu göstermektedir.56

Asurlular Dönemi’nde Mezopotamya’da laikleşme emareleri başladı ve dine dayalı astronomi yerine matematik temellere dayalı astronomi gelişti. Doğal olarak Ay ve Güneş tutulmaları önceden tahmin edilmeye başlandı.57 M.Ö. VIII. ve VII. yüzyıllardan itibaren muntazam Ay ve Güneş tutulmaları gözlemleri yapıldı. M.Ö. 700 yıllarında Asur hükümdarları hizmetindeki saray astronomlarının muntazam gözlemler yaptıkları ve bu gözlem sonuçlarını hükümdarlara rapor ettikleri bilinmektedir.58

Resim 4: Babil takımyıldızı59

56 Zeki Aslan-Cemal Aydın, a.g.e., s. 72-73. 57 Mehmet Doğan, a.g.e., s. 21.

58 Yavuz Unat, İlkçağdan Günümüze Astronomi Tarihi, s. 6.

13

Mezopotamya Uygarlığı’nda kullanılan astronomi aletleri hakkında çok fazla bilgiler bulunmamaktadır. Astronomi açısından “Gnomonu” denilen bir alet kullanıldı. Mezopotamya Uygarlığı Güneş’in günlük yörüngesini, tutulma düzleminin eğimini, gündönümü ve dönence zamanlarını tespit etmek için içi boş bir yarım küre şeklindeki “Polos” adı verilen bir alet kullandılar. Bu aletin merkezinde bir bilye bulunmaktaydı ve bilyenin gölgesi gözlemlenmekteydi.60

Babiller gece-gündüz ve bir yılın kaç aya bölündüğü konusunda da bilgiler verdiler. Astronomi rasatları sonucunda 1 günü 12 saat gündüz; 12 saati gece olmak üzere 2 eşit parçaya ayırdılar.61 Bir saati 60 dakika, 1 dakikayı da 60 saniye olarak hesapladılar. Güneş, Ay ve beş gezegene bağlı olarak bir haftayı 7 gün olarak kabul ettiler. Bu 7 günlük hafta Romalılar vasıtası ile Avrupa’ya geçti ve Avrupa’dan da dünyaya yayıldı.Bir yılı ise 12 aya böldüler. Günümüzde kullanılan ay isimlerinden Nisan, Temmuz, Şubat ve Eylül gibi isimlerin Babiller tarafından kullanıldığını belirtmekte fayda vardır.62

Mezopotamyalılar tutulma düzlemini bir kuşak şeklinde düşündüler ve tutulma düzlemi boyunca boylamları ifade etmek için her burçta 30°'ye kadar olan yayları kullandılar. Bu belirleme Oğlak burcunun 17. derecesinde veya Koç burcunun 20. derecesinde şeklinde yapılmaktaydı. V. yüzyılın sonu veya IV. yüzyılın başlarında tutulma düzleminin bu şekilde bir referans koordinat sistemi olarak kullanılmaya başlanması matematiğe dayalı astronominin gelişmesinde oldukça önemli bir rol oynadı.63

II.1. Mezopotamya’da Takvim

Mezopotamya Uygarlığı’nda Ay yılı esasına dayalı 354 günlük bir takvim kullanıldı. Bu takvim Güneş yılına göre daha kısa olduğu için Ay yılı esası ile bazen bir fark oluşmaktaydı. Bu farkı da yıla 13. bir artık ay ekleyerek kapatmaya çalıştılar. Yedi günlük hafta tam yoktu. Ancak Ay'ın 29-30 günlük evrelerini dörde böldüklerinden hafta benzeri günler oluşmaktaydı.64 Bu düzenleme çok erken döneme aittir. Urur (M.Ö.2294- M.Ö.2187) üçüncü sülalede 8 yıllık bir dönem için bu düzenlemenin yapıldığı saptanmıştır. Hammurabi yöneticileri yazdıkları bir mektupta böyle bir artık ayın

60 Aydın Sayılı, Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp, s. 329. 61 Yavuz Unat, “İslam’da ve Türklerde Zaman ve Takvim”, s. 16.

62 Mehmet Doğan, a.g.e., s. 21.

63 Yavuz Unat, İlkçağdan Günümüze Astronomi Tarihi, s. 6. 64 Mehmet Doğan, a.g.e., s. 20-21.

eklenmesini emrettiler. M.Ö. 383-M.Ö.380 yılları arasında Ay yılı ile Güneş yılı arasındaki ayarlama işi 19 yıllık devrelere bağlandı ve bu bir kural olarak uygulandı. Bu 19 yıllık devre Yunanistan’da Meton tarafından uygulandı ve “Meton Devresi” adı ile anıldı. Meton devresinde Ay yılı takvimine 19 yıllık süre içerisinde belirli yıllara birer ay ilave edildi. Artık ayı bulunan yıllar 1., 4., 6., 12., 14. ve 17. yıllardır. Ancak M.Ö. 380 yılı sıralarından itibaren bu kurala uyulduğu görülmektedir.65

Uzun ve sürekli gözlemlerle elde edilen bilgilere dayanılarak toprağı işleme, ekim ve hasat gibi mevsime bağlı işler için bir takvim geliştiren Babiller zaman ölçümünde hayret edilecek bir incelik ve dakikliğe ulaştılar. Yılın uzunluğunu sadece 4,5 dakika gibi küçük bir hata payı ile hesapladılar. Her 18 yılda bir meydana gelen ay tutulmalarını da önceden kestirebildiler.66 Babiller günü her biri iki saat süreli on iki eşit aralığa böldüler ve günün her on ikide bir süreli bölümünü 60’ar bölümlük eşit kısımlara ayırdılar.67

Asurlularda ise ay ve güneş yılı takvimi kullandılar. Gök ayı yılına göre mevsimler başka başka zamanlara geldiği için mevsimleri yerli yerine -eski yerlerine- getirmek için Eski Mısırlıların da yaptığı gibi kimi yıllara 13. ayı eklediler. 68

II.2. Mezopotamya’da Saat

60’lı sayı sistemini kullanan Sümerler günün 12’de birine “dana”; dananın da 30’da birine “giş” adını verdiler. Bir başka ifade ile günü 360 gişe ayırdılar. Dana 2 saat, giş de 4 dakikaya karşılık gelmekteydi. M.Ö. III. yüzyılda ise giş’in 60’da birine karşılık gelen saniye benzeri küçük zaman dilimi kullandılar.69

Babiller Eski Mısır’da olduğu gibi gündüzleri zamanı belirlemek için “şakulî” olarak bilinen ve yere dikilen bir çubuktan yararlandılar. Çubuğun gölgesinin Güneş ile birlikte dönmesi ve uzayıp kısalması ile istenilen an için belirgin bir saat ölçüsü tespit edilebilmekteydi. Çubuğun en kısa gölgesi Güneş’in meridyenden geçiş anı olan öğle zamanını göstermekteydi. Bir yıl süresi içinde gölgenin en kısa olduğu gün yaz solstisini (21/11 Haziran), en uzun olduğu gün de kış solstisini (21/22 Aralık) tayine yaramaktaydı. Ancak bu çeşit bir Güneş Saati’nden geceleri yararlanılamayacağı gibi bu saat kısa zaman

65 Yavuz Unat, İlkçağdan Günümüze Astronomi Tarihi, s. 5-6; Babil kral Hammurabi'nin (M.Ö. 1792-1750)

bazı yıllara bir 13. ayın eklenmesini bütün valilere duyuran bir buyrultusu bilinmektedir. Bkz. A. Necati Akgür, “On iki Hayvanlı Türk Takvimi”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sa. 64, Şubat-1990, s. 171.

66 Cemal Yıldırım, a.g.e., s. 18. 67 Celal Saraç, a.g.e., s. 14. 68 Neşet Çağatay, a.g.m., s. 109. 69 Mehmet Doğan, a.g.e., s. 21.

15

aralıkları için de pek elverişli değildi. Bu ihtiyacı karşılamak için kum ve su saatleri icat edildi. Bu saatler Eski Mısırlıların kullandıkları âletlerin benzeri biçimlerde ve aynı esaslara dayanmakta idi.70

Benzer Belgeler