• Sonuç bulunamadı

III. ARAŞTIRMANIN METODU VE KAYNAKLARI

1.2. Şafiî Mezhebinin Oluşumu

1.2.6. Mezheb-i Cedidin oluşum Sebepleri

İmam Şâfiî, Bağdat’a yaptığı üçüncü seferden sonra Mekke’ye döner burada kısa bir zaman kaldıktan sonra Mekke’den ayrılarak hicrî 199 yılının sonuna doğru Mısır’a gider.131 Mısır’da Abdulhakem b. Abdullah, Şâfiî’yi misafir etmek istese de Şâfiî burada bulunan Ezd kabilesine mensup dayılarında kalmayı tercih eder.132Şâfiî, Abdulhakem’de misafir olarak kalmasa da Abdulhakem Mısır’da vefat edinceye kadar Şâfiî’ye maddi ve manevi yardımlarını esirgemez.133

Şâfiî, Mısır’da Hicaz ve Re’y ekolünü ve kendi eski görüşlerini de özgün olarak yeniden değerlendirme ihtiyacı duymuş ve zihnindeki yapıyı somut olarak şekillendirmeye başlamıştır. Ayrıca Mısır’daki Mâlikî mezhebine mensup kişilerin taassup derecesine varan mezhep bağlılığı da onu bu yeni fikrini ifade etmeye yaklaştırmıştır.

Şâfiî’nin Mısır’a gelmeden önce Rabi’ b. Süleyman’dan Mısır’daki ilmî faaliyetler ve oradaki Hicaz ve Re’y ekolleri mensublarının oranı hakkında bilgi sahibi olduğu bilinmektedir.134

İmam Şâfiî Mısır’a geldikten sonra yeni düşüncelerini hayata geçirmek için zeminin hazır olduğunu görür. Vakit kaybetmeden işe koyulur. Şâfiî, O güne kadar açıktan eleştirmediği hocası Mâlik’in görüşlerini de eleştirmeye başlar.135

129 Detaylı bilgi için bkz. Nasır Muhyiddin Nâcî, el-İmâmü’l-Müzenî ve Muhâlifâtuhu li’l-İmâmi’ş-

Şafi’î fî Kitabihi’l-Muhtasar, (yayınlanmamış Tez), s. 65; Aybakan, İmam Şafiî ve Fıkıh Düşüncesinin Mezhepleşmesi, s. 94.

130 Nasır Muhyiddin Nâcî, el-İmâmü’l-Müzenî ve Muhâlifâtuhu li’l-İmâmi’ş-Şafi’î fî Kitabihi’l-

Muhtasar, s. 65;Aybakan, İmam Şafiî ve Fıkıh Düşüncesinin Mezhepleşmesi, s. 94.

131 Beyhakî, Menâkıbü’ş-Şâfi’î, I/237; Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ’, I/48;Dekkâr, İmâmü’ş-Şafi’î

Fakihü’s-Sünneti’l-Ekber, s. 151.

132 Beyhakî, Menâkıbü’ş-Şâfi’î, I/239.

133 Dekkâr, İmâmü’ş-Şafi’î Fakihü’s-Sünneti’l-Ekber, s. 152. 134 Beyhakî, Menâkıbü’ş-Şâfi’î, I/238.

Burada insanın aklına şöyle sorular gelebilir: Şâfiî bu güne kadar Re’y ekolüne karşı savunduğu Mâlik’i mezhebini neden eleştirme gereği duymuştur? Ya da Şâfiî, bu güne kadar önem verip çalıştığı Mezheb-i kâdîm görüşlerinden neden vazgeçme gereğini hissetmiştir?

Bu sorulara şöyle cevap vermek mümkündür: Birincisi Şâfiî, uzun zaman hocası Mâlik’in yanında tahsil görmüştür. Onun bu dönemde Medine dışına çok fazla çıktığı ve farklı âlimlerden ilim öğrendiği söylenemez. Bundan dolayı Şâfiî’nin o dönemde hocası Mâlik’i açık bir şekilde eleştirmesi söz konusu olmamıştır, denilebilir.

Şâfiî’nin Medine’deyken Irak fıkhını duyması muhtemeldir. Ancak mezkûr fıkıh hakkında kapsamlı bilgi sahibi olduğu söylenemez. Bundan dolayı Şâfiî Bağdat’a ilk geldiğinden itibaren Irak ekolünün fıkhını eleştirme cihetine gitmiştir ve buna karşı Hicaz ekolünü savunmuş olabilir. Malum bu dönemde Irak ekolü ile Hicaz ekolü arasında hararetli ilmî münazaralar meydana geliyordu. Her iki ekol de birbirini çok sert eleştirebiliyordu. Hicazlıların Iraklılara karşı bakış açılarını gösteren aşağıdaki rivayette o dönemde her iki ekolün de birbirlerine karşı eleştiri derecesini görmek mümkündür. Rivayete göre Hicazlılar, Iraklılardan sahih bile olsa gelen hiçbir hadisin aslının olmadığını iddia ederlerdi.136

Şâfiî’nin Bağdat’ta elde ettiği Re’y ilmî ile daha önce Medine’de aldığı Hicaz ilmîni karşılaştırıp yaptığı sentezler neticesinde Mâlikîleri eleştirme cihetine de gittiği söylenebilir.

Şâfiî’nin Mâlikîleri eleştirmesinin başka bir nedeni ise Garb’da Mâlikîlerin zaman zaman taassup derecesine varan mezhep taklîtleri de olabilir. Şâfiî’nin sert eleştirisine neden olan Mâlikîlerin bu davranışına aşağıdaki olayı örnek verebiliriz: Rivayete göre, Mâlikîler Mağrib’de yağmur duasına çıkarken İmamları Mâlik’in sarığını yanlarında götürüyorlardı.137

Şâfiî, Mısır’da Mâlikîlerin İmam Mâlik’in söylediklerinin dışında bir görüşle ikna olmadıklarını görünce onlara karşı muhalefet ederek reddiyeler yazmıştır.138 Bundan dolayı Mâlikîler Şâfiî’ye karşı sert bir tutum sergilemişlerdir.139 Bu mesele detaylı olup konumuzla doğrudan alakalı olmadığından burada buna yer vermeyeceğiz.

136 Zehebî, A’lâmi’n-Nübelâ, X/24.

137 Aybakan, İmam Şafiî ve Fıkıh Düşüncesinin Mezhepleşmesi, s. 101. 138 Dekkâr, İmâmü’ş-Şafi’î Fakihü’s-Sünneti’l-Ekber, s. 159.

Netice olarak Şâfiî’nin mutlak ictihadda bulunduğu bir dönemde, daha önce savunduğu hocası İmam Mâlik’in düşüncelerinden vazgeçmesi gibi doğal bir şey olamazdı.

İkinci soruya da şöyle bir cevap verilebilir: Şâfiî, Mezheb-i Kâdîm görüşlerini oluştururken daha çok özgün görüşlerine değil de öğrendiği Mâlikî mezhebinin görüşlerine yer vermiş olabilir. Hatta bazı müellifler, Şâfiî’nin Kâdîm görüşlerinin tamamının Mâlikî mezhebine ait olduğunu beyan ederler.140

Şâfiî’nin Mezheb-i Kâdîm görüşlerinin tamamının Mâlikî mezhebinin görüşü olduğunu söylemek biraz mübalağaya girer diye düşünüyoruz. Çünkü Şâfiî’nin Mezheb-i Kâdîm görüşleri, Mâlik’in görüşleriyle aynı olsaydı Ehlî Re’y görüşüne mensup Ebû Sevr, Kerâbisî ve onlar dışında birçok âlim o dönemde Mâlikî mezhebini bildikleri halde Mâlikî mezhebine geçmemiştir. Şâfiî’nin görüşleri, Mâlik’in görüşlerinden farklı olmalı ki bu âlimler Şâfiî’nin görüşlerini daha isabetli bulup kabul etmişlerdir.

Aslında Şâfiî’nin Mezheb-i Kâdîm görüşlerinin, İmam Mâlik’in görüşleriyle örtüşme oranı ve Hanbelî mezhebinin, Şâfiî’nin Mezheb-i kâdîm görüşleriyle örtüşme oranını belirlemek ayrı bir araştırma konusudur. Bunun detaylı bir mesele olup konumuzla doğrudan alakalı olmadığından burada buna yer vermeyeceğiz.

İmam Şâfiî’nin, hem Irak hem de Hicaz ekolünün kabul ve red edilecek taraflarının olduğunu fark etmesi de onu yeni bir oluşuma yönlendirmiş olabilir. Şâfiî’nin takip ettiği yeni yolu aşağıdaki sözünden de anlamak zor olmasa gerektir. Yunus b. Abdula’la’nın anlattığına göre Şâfiî şöyle demiştir: “Kur’an, Sünnet ve bu ikisine kıyas asıldır. İcma ise haberi vahidden büyüktür.”141 Görüldüğü gibi Şâfiî bu son düşüncesinde ne Hicaz ekolünün yaptığı gibi hadisi haberi vahid olsa bile kaynak sıralamasında kıyas ve icmanın önüne almış ne de Irak ekolünün yaptığı gibi hadiste meşhuriyeti şart koşup istihsana yer vermiştir.142 Şâfiî’nin yukarıdaki sözünden kaynak sıralamasında Kur’an’dan sonra sünnete yer verdiği, onun için kıyas ve icma’nın haberi vahidden önce geldiğini görmek mümkündür.

Şâfiî, Mezheb-i Kâdîm görüşlerinden vazgeçip Mezheb-i Cedid görüşlerine yönelmesinin sebebini şöyle anlatır: “Mezheb-i Cedid’e yönelmem Mısır’a gittiğimde bana Mağrib’de yağmur duasına İmam Mâlik’in sarığıyla çıktıkları bilgisi ulaştı.

140 Aybakan, İmam Şafiî ve Fıkıh Düşüncesinin Mezhepleşmesi, s. 101. 141 Ebî Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, IX/109; Zehebî, A’lâmi’n-Nübelâ, X/20. 142 İbn Salâh, Tabakâtü’l-Fukahâi'ş-Şâfiîyye, s. 11.

Korkum zamanla insanların Mesih İsa’yı kutsadıkları gibi Mâlik’i de kutsamasıdır. Bundan dolayı Mâlikîlere muhalefet ettim. İnsanlar bilsinler ki İmam Mâlik müctehid biridir, ictihad ettiğinde isabet ettiği gibi hata da yapabilir.”143