• Sonuç bulunamadı

MEVCUT DÜZENLEMELER İVEDİLİĞİ SAĞLAMAYA YETERLİ MİDİR?

Yukarıda işaret edildiği üzere, bazı konular bakımından ivedi yargılama usulünün benimsenmesinin gerekçesi olarak, söz konusu konularda yargılama aşamasının süratle tamamlanmasında hem kamu hizmetinin aksamadan yürütülmesi hem de kişilerin menfaatlerinin hakkıyla korunması belirtilmektedir. Kısaca kamu hizmet ve kişilerin menfaatlerinin korunması amacıyla kanunda belirtilen konular bakımından yargılamanın hızlandırılması (çabuklaştırılması) hedeflenmiştir. Burada şu soruyu sormak ihtiyacı doğmaktadır. İvedi yargılamaya ilişkin kanundaki düzenlemeler, hedeflenen hızı (yargılamadaki çabukluğu) sağlayacak nitelikte midir? Bu soruya gönül rahatlığı ile evet demek pek mümkün gözükmemektedir. Bu yargının sebebini açıklamaya çalışalım.

1. Sürelere Uyulmaması Hususunda Düzenleme Bulunmamaktadır İvedi yargılama usulünün getiriliş amacı, yukarıda da ifade edildiği üzere, belli konulardaki yargılamanın hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasıdır.

Bunun içinde yargı yerlerinin karalarını belli süre içinde yapmaları öngörülmektedir. Mesela İYUK 20/A-2,c maddesinde ilk incelemenin yedi gün içinde yapılması ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. 20/A-2,f maddesi “ivedi yargılama usulüne tabi konulara ilişkin davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır” amir hükmünü ihtiva etmektedir. Kanunun 20/A-2,h maddesinde

“temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır” denilirken,

43 Anayasa Mahkemesi, E.2014/189, K.2015/32, T.19.03.2015.

20/A-2,j maddesinde de temyiz isteminin en geç iki ay içinde karara bağlanması ve kararın en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılır emredilmektedir.

Benzer düzenlemeler “merkezi ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulüne” ilişkin düzenlemeler içeren İYUK 20/B maddesinde de yer almaktadır. Hatta bu usulde yargılamanın daha da hızlı tamamlanması için yargı yerleri için öngörülen süreler daha da kısa tutulmaktadır. Nitekim kanuna baktığımızda yedi gün içinde ilk incelemenin tamamlanıp dilekçenin davalı tarafa tebliğ edilmesi (m.20/B-1,c); davanın dosyanın tekemmülünden itibaren en geç on beş gün içinde karara bağlanması (m.20/B-1,d); temyiz dilekçelerinin üç gün içinde incelenip tebliğe çıkarılması (m.20/B-1,g); temyiz istemi en geç on beş gün içinde karara bağlanması (m.20/B-1,ı) emredilmektedir.

Yargı yerlerinin kanunda öngörülen bu sürelere uymaması halinde nasıl bir yol takip edileceği konusunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olup olmadığını Ankara 5. İdare Mahkemesinin 2015 tarihli kararı44 üzerinden izah etmeye çalışalım.

Yukarıda işaret edildiği üzere İYUK 20/B maddesinde, “merkezi ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulü” başlığı altında Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı merkezi sınavlar için ivedi yargılama usulü getirilmiştir. Bu sınavlardan birisi de “Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavıdır. Bakanlıkça 27.11.2014 tarihinde yapılan ve 27.11.2014 tarihinde açıklanan sınava karşı 25.12.2014 tarihinde dava açılmıştır.

Kanununun 20/B maddesinde bu tür davaların yaklaşık 40 gün içinde45, temyiz aşamasının da yaklaşık 35 gün içinde46 tamamlanması öngörülmektedir. 25.12.2014 tarihinde açılan dava, yaklaşık 8 ay sonra 8.7.2015 tarihinde karara bağlanmıştır47. Görüldüğü üzere kanunda öngörülen süreler hiç dikkate alınmadan yaklaşık 8 ay sonra iptal kararı verilmektedir. Böyle bir gecikmenin sonucu ne olacaktır sorusu gündeme gelmektedir.

44 Ankara 5.İdare Mahkemesi, E.2014/2202, K.2015/1183, T.8.7.2015.

45 Dava açma süresi 10 gün + 7 gün ilk inceleme ve tebliğ + savunma süresi 3 gün (+ 3 gün ek süre) + karar süresi 15 gün= 38 gün.

46 Temyiz süresi 5 gün + inceleme ve tebliğ 3 gün + cevap süresi 5 gün+ karar 15 gün + tebliğ 7 gün = 35 gün

47 Ankara 5.İdare Mahkemesi, E.2014/2202, K.2015/1183, T.8.7.2015.

Kuşkusuz hiçbir mazereti olmaksızın bu sürelere uymayan yargı mensupları hakkında 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 62 ve devamı maddelerinde düzenlenen disiplin yaptırımları gündeme gelecektir.

Ancak disiplin uygulaması, ivedi yargılama usulünün öngördüğü amacı gerçekleştirmek için yeterli olmayacaktır. Bu kadar geç bir sürede verilen iptal kararının uygulanmasının nasıl olacağı konusunda da bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

2. Tebliğ Usulü Düzenlenmemiştir

Yukarıda da işaret edildiği üzere kanunun 20/A maddesi uyarınca ivedi yargılama usulüne tabi davaların yaklaşık yaklaşık 100 gün48, temyiz aşamasının da yaklaşık 125 gün49 içinde; benzer şekilde kanununun 20/B maddesine tabi davaların yaklaşık 40 gün içinde50, temyiz aşamasının da yaklaşık 35 gün içinde51 tamamlanması öngörülmektedir. Kanundaki düzenlemelere bakıldığında tebliğ konusu hiç dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Yani yukarıdaki yaklaşık süreler, tebliğ aşamasında geçecek süreler dikkate alınmadan öngörülmektedir.

İdarî Yargılama Usulü Kanununun 60. maddesine göre “Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işleri, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır”. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 1.

maddesi uyarınca tebligatlar Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (PTT) eliyle yapılmaktadır. Bu usulle yapılan tebligatların da ivedi yargılama usulünün amacını gerçekleştirmekten uzak, uzun sayılabilecek sürelerde yapıldığı bilinmektedir.

Bu bakımdan ivedi yargılama usulünde tebligatlar için özel bir düzenleme yapılması daha isabetli olurdu. Mesela memur eliyle tebligat usulü benimsenebilirdi. Nitekim 7201 sayılı kanunun 2. maddesi,

48 Dava açma süresi 30 gün + ilk inceleme ve tebliğ 7 gün + savunma süresi 15 gün ( +15 gün ek süre) + karar süresi 1 ay (30 gün) = 97 gün.

49 Temyiz süresi 15 gün + inceleme ve tebliğ 3 gün + cevap süresi 15 gün + 2 ay (60 gün) karar süresi + 1 ay (30 gün) tebliğ süresi = 123 gün

50 Dava açma süresi 10 gün + 7 gün ilk inceleme ve tebliğ + savunma süresi 3 gün (+ 3 gün ek süre) + karar süresi 15 gün= 38 gün.

51 Temyiz süresi 5 gün + inceleme ve tebliğ 3 gün + cevap süresi 5 gün+ karar 15 gün + tebliğ 7 gün = 35 gün

gerektiğinde memur eliyle tebligat yapılabileceğini düzenlemektedir52. Öte yandan yürütmenin durdurulması konusunu düzenleyen İYUK 27/5.

maddede de memur eliyle tebligat yapılabileceği öngörülmektedir53. Bunun gibi ivedi yargılama usulünde, zaman kaybı olmaması için memur eliyle tebligat usulünün (veya hızlı olan başka bir tebligat usulünün) zorunlu hale getirilmesi isabetli olacaktır.

3. Delil Araştırmasında Süre Konusu Muğlak Bırakılmıştır

Hem ivedi yargılama usulünü düzenleyen 20/A, hem de merkezi sınavlar yargılama usulünü düzenleyen 20/B maddesinde, dosyanın tekemmülünden itibaren belli sürede karar verilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu düzenlemelerde delil araştırması ya da duruşmaya ilişkin de düzenleme yer almakta ancak hayli muğlak ifadelerle yer almaktadır. Düzenlemeler şu şekildedir:

-“İvedi yargılama usulüne tabi konulara ilişkin davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır” (m. 20/A-2,f).

-“Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç on beş gün içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır”

(m.20/B/1-d).

Görüldüğü üzere önceki düzenlemede dosyanın tekemmülünden itibaren bir ay, ikinci düzenlemede ise on beş gün içinde kararın verileceği belirtilmektedir. Ancak her iki madde de hayli muğlak şekilde “ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır” hükmü yer almaktadır. Bu ifadeden söz konusu işlemlerin bir önceki cümlede yer alan süre içinde

52 Madde 2 – (Değişik birinci fıkra : 6/6/1985 - 3220/2 md.) Diğer kanunlarda özel hüküm bulunması halinde veya tehirinde zarar umulan işlerde veya aynı yerde bulunan 1 inci maddede yazılı daire ve müesseseler arasında veya bu daire ve müesseselerde bulunan şahıslara yapılacak tebligat, kendi memurları veya mahalli mülkiye amirinin emriyle zabıta vasıtasıyla yaptırılır.

53 İYUK, m.27/5- Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16 ncı maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.

tamamlanması gerektiği mi, yoksa o süre dışında süratle tamamlanması gerektiği mi anlaşılmalıdır açık değil.

Şayet kararın verilmesi için öngörülen süre (bir ay- onbeş gün) içinde keşif, bilirkişi, duruşma gibi işlemlerin de tamamlanması kastediliyorsa, kanunun lafzından bu pek anlaşılmamaktadır. Keşif, bilirkişi, duruşma gibi işlemlere ilişkin sürelerin, karar verme süresinin dışında olduğu kabul edilecekse, bu durumda ivedi yargılama usulünün bir anlamı kalmayacaktır. Yani ivedi yargılamadan beklenen yargılama hızı sağlanamayacaktır. Örneğin duruşmaya karar verilirse, duruşmanın tebliğden itibaren en az 30 gün sonra yapılması gerekmektedir (İYUK, m.17). Bilirkişi ve keşif işlemleri de hayli zaman alacak yargısal süreçlerdir. Bu nedenle keşif, bilirkişi, duruşma gibi yargısal süreçlerin ivedi yargılama usulünde nasıl gerçekleştirileceğinin de ayrıca düzenlenmesi gerekmektedir.

4. Ek Savunma Süresinin Başlangıç Tarihi Belirsizdir

Hem ivedi yargılama usulünü düzenleyen 20/A, hem de merkezi sınavlar yargılama usulünü düzenleyen 20/B maddesinde, savunma süreleri kısaltılmakta ancak her ikisinde de ek süre verilmesi konusunda mahkemeye takdir yetkisi verilmektedir:

-“Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün uzatılabilir” (m.

20/A-2,d).

-“Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren üç gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla üç gün uzatılabilir” (m.20/B-1,ç).

Taraf talepte bulunduğu ve mahkemenin de uygun gördüğü durumda, öngörülen ek savunma süresi hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır?

İlk savunma süresinin bitmesinden itibaren mi, yoksa mahkemenin ek savunma süresini kabul ettiği kararın ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren mi işlemeye başlayacaktır? Bu soruya verilecek cevap, yargılamanın hızını önemli şekilde etkileyecek niteliktedir.

İvedi yargılamanın mantığı içinde ek savunma süresinin, önceki savunma süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamasıdır. Ancak İYUK 8.maddede, “sürelerin tebliğden itibaren” işlemeye başlayacağı düzenlenmektedir. Bu durumda ilgilinin normal savunma süresi bitmeden

talepte bulunması ve mahkemenin de savunma süresi bitmeden karar verip ilgiliye tebliğ etmesi gerekir. Yukarıda değindiğimiz memur eliyle tebliğ (ya da başka usulde tebliğ) meselesi yine gündeme gelecektir. Şayet savunma süresi dolduktan sonra ek savunmaya ilişkin karar verir, bunu normal usulle tebliğ eder ve ek savunma süresi de bu tebliğden itibaren işlemeye başlarsa, ivedi yargılamadan beklenen sürat hayli yavaşlatılmış olacaktır. Bu nedenle ek savunma süresinin, normal savunma süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlayacağı yönünde kanuni düzenleme yapılması gerekmektedir.

5. Dilekçe Ret Kararı Konusu Düzenlenmemiştir

Normal yargılama usulü bakımından dava dilekçesine ilişkin kurallar İYUK 3 ve 5. maddelerde düzenlenmiştir. Dava dilekçesinin bu şartları taşımaması halinde, mahkemenin ne yönde karar vereceği konusu da kanunun 15. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Kanuna göre (m.15/1-d), dava dilekçesinde eksiklik olması halinde, bu eksikliğin düzeltilmesi için 30 günlük süre verilecektir.

İvedi yargılamaya tabi bir konuya ilişkin dava dilekçesinde böyle bir eksiklik olduğunda, nasıl hareket edileceği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda mahkeme, İYUK m.15/1-d uyarınca davacıya, eksikliklerin tamamlanması için 30 günlük süre vermek durumunda kalacaktır. Bu uygulamanın, ivedi yargılama usulünün mantığına tamamen ters olduğu da aşikârdır. Örneğin İYUK 20/B maddesindeki uygulama bakımından dava açma süresi on gün iken, dilekçede eksiklik olması halinde 30 günlük düzeltme süresi verilecek demektir. Bu konunun da kanunda açıkça düzenlenmesi ve ivedi yargılama usulüne uygun bir süre belirlenmesi zarureti bulunmaktadır. Genel dava açma süresi 60 gün, düzeltme süresi bunun yarısı olan 30 gün olarak belirlendiğine göre, ivedi yargılama usulünde de dava açma süresinin yarısı benimsenebilir.

6. Yargılama Harçları Konusu Düzenlenmemiştir

İdarî yargılama usulünde, genel yargılama bakımından İYUK 6/4.

maddede harçlarla ilgili bir düzenleme bulunmaktadır. Bu maddeye göre, dava açılırken herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, mahkemece ilgiliye durum bildirilerek 30 gün içinde eksikliğin giderilmesi istenir.

Süresinde kararın gereği yerine getirilmezse tekrar bir 30 günlük süre

verilerek eksikliğin giderilmesi istenir. Eksiklik yine giderilmez ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

Yine kanunun 6/5. maddesi uyarınca, dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması halinde, eksikliğin giderilmesi için ilgiliye 30 gün süre verilir; bu süre içinde eksiklik giderilmez ise bir 30 gün daha süre verildiği tebliğ edilir. Kararın gereği yine yerine getirilmez ise dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu kararın tebliği tarihinden başlayarak üç ay içinde, noksanı tamamlanmak suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.

Görüldüğü üzere bu iki halde, tebligat süreleri haricinde davanın 60 gün daha uzaması ihtimali bulunmaktadır. İvedi yargılama usulü bakımından bu durum dikkate alınmamıştır. Bir düzenleme bulunmadığına göre, ivedi yargılama usulüne tabi davalarda da İYUK 6. madde hükümleri geçerli olacak demektir. Bu durumun da ivedi yargılama usulünü neredeyse anlamsız kılacak nitelikte olduğu açıktır.

Yukarıdaki sakıncayı gidermek bakımından, İYUK 20/A ve 20/B maddelerinde değişiklik yapılarak ek sürelerin, ivedi yargılama usulüne uygun hale getirilmesi ve bildirimin bir kez yapılması konusunda düzenleme getirilmelidir.

7. Taraflarda Değişiklik Konusu Düzenlenmemiştir

İdarî yargılama usulünde, genel yargılama bakımından İYUK 26/1.

maddede, dava devam ederken taraflar bakımından ölüm ya da kişiliklerinde değişiklik olması halinde, nasıl bir yol takip edileceği düzenlenmektedir.

Maddedeki kurallar şu şekildedir.

-Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir.

-Dava esnasında gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir.

Görüldüğü üzere, yukarıda belirtilen haller de davanın uzamasına sebep olacak niteliktedir. Böyle bir durum ivedi yargılamaya tabi davalarda

meydana geldiğinde nasıl bir yol takip edileceği kanunda ayrıca düzenlenmesi gerekmektedir.

8. Tebligat Yapılamaması Konusu Düzenlenmemiştir

İdarî yargılama usulünde, genel yargılama bakımından İYUK 26/2.

maddede, gösterilen adrese tebligat yapılamaması durumunda ne yapılacağı konusu düzenlenmektedir. Maddeye göre, davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılır. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

Görüldüğü üzere, yukarıda belirtilen durum da yargılamanın önemli derecede uzamasına yol açabilecek niteliktedir. Böyle bir durumun, ivedi yargılama usulüne tabi davalarda da meydana gelebileceği dikkate alınarak kanunda özel bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardır.

9. İdarî Başvuru Yolu Eksik Düzenlenmiştir

İvedi yargılama usulüne tabi konularda, dava konusu edilecek işlemin kaldırılması ya da değiştirilmesi için idarî başvuru yolunun kapatılmak istendiği anlaşılmaktadır. İYUK 20/A-2,b maddesinde ve 20/B-1,b maddelerinde “Bu Kanunun 11 inci maddesi hükümleri uygulanmaz”

hükmü yer almaktadır.

Kanunun 11. maddesine54 göre, bir işleme karşı dava açılmadan önce, idarî işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, dava açma süresi içinde istenirse, bu başvuru işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş

54 Üst makamlara başvurma:

Madde 11 – 1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.

sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.

İvedi yargılama usulüne tabi davalarda İYUK 11. Madde kapsamında yapılacak idarî başvuru yolu kapatılmıştır. Böylece bir an önce yargılama aşamasının başlaması amaçlanmıştır.

Buradaki eksiklik, sadece İYUK 11. madde kapsamındaki başvuru yolunun belirtilmiş olmasıdır. Zira başka kanunlarda da idarî başvuru yolu ve bu başvurunun dava açma sürelerini durduracağı yönünde düzenlemeler bulunmaktadır. Örneğin 6328 Kamu Denetçiliği Kanununun 17/4.

maddesinde, süresinde Kuruma yapılan başvurunun işlemeye başlayan dava açma süresini durduracağı; yine 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 13. maddesine göre yapılan başvurunun, dava açma süresini durduracağı ifade edilmektedir.

İvedi yargılama usulüne tabi bir konu hakkında, 6328 Kamu Denetçiliği Kanunu veya 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca idarî başvuru yapıldığında, dava açma süresinin duracağı konusunda tereddüt olmayacaktır. Bu durumun ivedi yargılama usulü ile bağdaşmayacağı da açıktır. O halde yapılması gereken, ivedi yargılama usulünde sadece İYUK 11. madde kapsamında değil, bununla beraber dava açma süresini durduran tüm idarî başvuru yollarının kapatılması yönünde kanuni düzenleme yoluna gidilmesidir.

10. Duruşma Konusu Düzenlenmemiştir

İdarî yargılama usulünde, yargılama sürecini uzatan usulî işlemlerden birisi de “duruşma”dır. Zira duruşmanın kendine özgü kuralları ve süreleri bulunmaktadır. İYUK 17. maddede duruşmaya ilişkin kurallar yer almaktadır. İnceleme konumuzu ilgilendiren kuralları özetle şöyle sıralayabiliriz.

-İptal davalarında ve tutarı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları, talep varsa duruşma yapılmak zorundadır.

- Yargı yeri her zaman kendiliğinden duruşma yapılmasına karar verebilir.

- Duruşma davetiyeleri duruşma gününden en az otuz gün önce taraflara gönderilir.

Duruşmaya ilişkin belirttiğimiz bu kurallar, ivedi yargılama usulüne tabi davalar bakımından da geçerlidir. Bu kurallar uygulandığında davanın uzayacağı da ortadadır. Tebligat aşamasında geçen süreler yanında, duruşma için tebligattan itibaren en az 30 günlük süre verilmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durum, ivedi yargılama usulünde amaçlanan yargılamanın çabuklaştırılmasına ters düşmektedir. İvedi yargılama usulünden beklenen faydanın gerçekleşebilmesi için, kanunda duruşmaya ilişkin kurallara yer verilmelidir. Ya bu davalarda duruşmaya hiç yer verilmemeli ya da süreler ivedi yargılama usulüne uygun olarak belirlenmelidir.

11. Adli Tatil Konusu Düzenlenmemiştir

Yargılama sürecini uzatan konulardan birisi de adlî tatil (çalışmaya ara verme) konusudur. İdarî Yargılama usulü Kanununun 61 ve 62.

maddelerinde bu konu düzenlenmektedir. Söz konusu maddelerde, inceleme konumuzu ilgilendiren kuralları özetle şu şekilde sıralayabiliriz:

- Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.

- Ara verme süresi içinde, üç hâkimden oluşan nöbetçi mahkeme kurulur.

-Nöbetçi mahkeme çalışmaya ara verme süresi içinde a) Yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işler, b) Kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işleri yapar.

İdarî Yargılama Usulü Kanununun 8/3. maddesinde de “Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır” hükmü yer almaktadır.

Bu hükümlerden anlaşılacağı gibi, ivedi yargılamaya ilişkin dava adli tatile rastladığında, savunma gelmesine rağmen, esasa ilişkin karar adlî tatil sonrasına kalacak demektir. Bu yaklaşımın ivedi yargılama usulünün mantığına aykırı olduğu da aşikârdır.

Şu halde ne yapılmalıdır? Birincisi İYUK 62. maddedeki “kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işler” hükmünü geniş yorumlayarak, ivedi yargılamaya tabi davaların da bu kapsamda olduğu ve nöbetçi mahkemelerce karara bağlanacağı yaklaşımı benimsenebilir. Bu yaklaşımı mahkemelerin benimseyip benimsemeyeceği bilinmemektedir.

İkincisi ve en doğru çözüm, kanuna ekleme yapılarak ivedi yargılamaya tabi davaların adlî tatilde nöbetçi mahkemelerce karara bağlanacağını hüküm altına almaktır.

12. İdarî Eylemler Konusu Düzenlenmemiştir

İvedi yargılama usulüne düzenleyen İYUK 20/A maddesinde55, sadece

“işlemler”e karşı açılacak iptal davaları hakkında kurallar getirilmektedir.

Kanunda bu durum “ivedi yargılama usulü aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır” şeklinde ifade edilmektedir.

Kanunda bu durum “ivedi yargılama usulü aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır” şeklinde ifade edilmektedir.

Benzer Belgeler