• Sonuç bulunamadı

METNİN OLUŞTURULMASINDA TAKİP EDİLEN YÖNTEM

A. NÜSHALARIN TAVSİFİ VE METİNDE İZLENEN YÖNTEM

2. METNİN OLUŞTURULMASINDA TAKİP EDİLEN YÖNTEM

1. Divançe’nin karşılaştırmalı metni oluşturulurken tertip şekli bakımından genel itibariyle Y nüshası esas alınmıştır. Fakat Y nüshasındaki bazı varakların, bilinmeyen bir sebeple koptuğu, tekrar tertip edilirken yerlerinin değiştiği ve varaklara, öylece numara verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, İ nüshasının tertibinden faydalanmak suretiyle, karışıklık giderilmiş ve manzumeler, tenkitli metin kısmındaki gibi sıralanmıştır. Tenkitli metin oluşturulurken iki nüsha karşılaştırılmış; anlam, vezin, üslûp gibi birtakım ölçütler göz önüne alınarak sağlam bir metin ortaya koymaya gayret edilmiştir. Bir nüshada bulunup diğerinde bulunmayan manzume ve beyitlerde ise, onların yer aldığı nüshanın tertip sırasına riayet edilmiştir.

1 Bunlar, Nevres-i Kadîm, Rahmî, Râgıb Paşa, Münîf, Mâdih, Ferdî, Sâhib Efendi, Selîm-i Tahrânî,

Fehîm, Hilâlî, Vassâf, Şevket, Seyyid Vehbî, Lebîb gibi şairlerdir. Bazılarının hattat olduğu bilinen bu şahıslar, muhtemelen Mehmed Râsim Efendi’nin beğendiği, takdir ettiği şairlerdendir.

2. Metin, Kasideler, Tarihler ve Gazeller olmak üzere üç ana bölüme ayrılmıştır. Yalnız İ nüshasında bulunan ziyade beyitler, tenkitli metin kısmına alınmış ve gazeller, müstezad olarak değerlendirilmiştir. Lügazlar, Tarihler ve der-kenardaki ibareler ise, tenkitli metnin devamına “EK” ana başlığıyla ilave edilmiştir. Her bölümde şiirlere, birer şiir numarası verilmiş ve bu şiir numaralarının altlarında o şiirin vezni tespit edilmeye çalışılmıştır. Tespit edilemeyen şiirlerin vezin kısmı boş bırakılmıştır.

3. Metindeki manzumelerin beyitleri rakamlarla (1,2,3,...) sıralanmış, ancak manzume, tek beyitten oluşuyorsa buna gerek duyulmamıştır. Ayrıca genel itibariyle tertip sırası esas alınan Y nüshasının varak numaraları verilmiştir.

4. Nüshalar arasındaki farklar, dipnotta beyit numarası verilerek gösterilmiştir. Farklılıkların metne dâhil edilen şekli doğru kabul edilip farklılık yer aldığı nüsha ile belirtilmiştir. Bir beytin aynı mısraında yer alan birden fazla farkın gösterilmesinde ( / ) işareti kullanılmış; aynı beytin diğer mısraındaki farka geçildiğinde ( // ) işareti tercih edilmiştir.

5. İ nüshasının genelinde bulunan ihmaller, farklılık olarak gösterilmemiştir. Daha düzenli ve itinalı yazıldığı görülen Y’deki (harflerin noktalarının konulmaması vb.) ihmaller ise, farklılık olarak gösterilmiştir. “aġāz” kelimesinin “aġār” şeklinde yazılması gibi.

6. Vezin hataları dipnotlarda belirtilip bazı beyitlerde zaruri olarak yapılan metin tamirleri, köşeli parantez ( [] ) işareti içinde gösterilmiştir.

6. Mısralardaki farklılıklar dışında kullanılan dipnotlar için ( * ) işareti tercih edilmiştir.

7. Metinde geçen italik yazılımlar, ayet ve hadis iktibasları ile Arapça ve Farsça ifadelere işaret etmektedir. Bu ayetlerin anlamları ve bulundukları kaynaklar, tezin tahlil kısmında verildiği için metin kısmında tekrar gereği duyulmamıştır. 8. Arapça ve Farsça şiirler transkribe edilmiş ve bunlardan Arapça olanlar italik

olarak verilmiştir. Osmanlıca’da farklı sesleri ifade eden harflerin bugün tek bir sesle ifade ediliyor olmasından kaynaklanan metin yazımı problemi

transkripsiyon harflerini kullanmak suretiyle aşılmıştır. Kullanılan transkripsiyon işaretleri tezin baş tarafına eklenmiştir.

9. Farsça’daki vâv-ı ma‘dûleler (ħˇāb) örneğinde olduğu gibi ( ˇ ) simgesiyle; Arapça ve Farsça kelimelerdeki med harfleri ise, şu şekilde gösterilmiştir:

ﺁ : Ā, ā و : Ū, ū ي: Ī, į

10. Arapça veya Farsça asıllı âs-mân, âf-tâb, rûz-gâr, pây-mâl, şehr-yâr gibi kelime ve terkipler; âsumân, âfitâb, rûzigâr, pâyimâl, şehriyâr şeklinde okunmuştur. Bununla birlikte gülistân kelimesi bazen vezin gereği gül-sitân şeklinde okunmuştur.

11. “bî-”, “nâ-”, “-âsâ”, “-veş”, “-gû” gibi Arapça ve Farsça ön ve son ekler, kelime ile arasına ( - ) işareti konularak yazılmıştır: bî-çâre, nâ-kâm, kitâb-âsâ, bâdâm-

veş, mûcize-gû gibi.

12. Muzaf ve Muzafun ileyhin yer değiştirmesi sonucu meydana gelen Farsça birleşik isim ve sıfat tamlamalarında (izafet-i maktu) iki kelime arasına ( - ) konulmuştur: âşüfte-hezâr, hûn-âşâm, nükte-şinâs, ser-nigûn gibi.

13. Metinde geçen Farsça ikili tekrarların yazımında, tekrarlanan kelimelerin arasındaki ek veya edatlar kısa çizgi ile gösterilmiştir: ser-â-ser, mâl-e-mâl, dem-

â-dem, ser-be-ser gibi.

14. Metinde, rûz u şeb, dâr u dünyâ gibi vavlı tamlamalar, bazen vavsız olarak yazılmıştır. Bu durumda metne olmayan bir vav harfi koymak yerine kelimeler,

rûz-ı şeb, dâr-ı dünyâ şeklinde okunmuştur.

15. İki kelimeden müteşekkil birleşik isimlerde bu iki kelime arasına ( - ) konulmuş; iki farklı kelime gösterilmeye çalışılmıştır: seyl-âb, gird-âb gibi.

16. Allah lafzı, muzafun ileyh olduğu durumlarda kesme işaretiyle ( ’ ) ayrılmış ve öylece yazılmıştır: bismi’llâh, hamdüli’llâh gibi.

17. Aitlik ifadeleri, imlâdaki yönlendirmeden dolayı seniñ, benim, mihriñi, sevgiñi, virdiñe, sünbüliñe, düldüliñe, yolıña, kulıña şeklinde düz okunmuştur. Bununla

birlikte yine aynı yönlendirmeden dolayı idüp, âharlayup, virüp, çıkarup gibi kelimeler, eski metinlerde olduğu gibi yuvarlak okunmuştur.

18. “ile” ve “içün” kelimeleri kendinden önceki kelimeye bitişik yazılmış ise; bitiştiği kelime ile arasına ( - ) işareti konulmuştur: hasret-ile, aşk-ile gibi.

19. Çeşm, hüsn, resm, asl, haşv, mahv gibi kelimeler, bazen vezin gereği çeşim, hüsün, resim, asıl, haşıv, mahıv şeklinde okunmuştur. Aynı şekilde âharlayup ve beñzer kelimeleri de vezin gereği âharılayup, beñizer şeklinde okunmuştur. 20. Metin içerisinde imlâsı belirtilerek yazılan kelimeler, farklı da yazılmış olsa

aynen alınmış; metindeki imlâya sadık kalınmıştır: görinür, sürinür, bilürüm,

kullanur gibi.

21. Y nüshasındaki yönlendirmeden dolayı okumak kelimesi okıdı, okıdır şeklinde yazılmıştır. Herhangi bir yönlendirme ve imlânın bulunmadığı olmak kelimesi;

olınca, olınmaz, olmış şeklinde okunmuştur. Bununla birlikte, nüshalardan

birinde olup, diğerinde olmayan kelimeler, bulunduğu nüshanın imlasına göre okunmuştur.

22. Rû(y), cû(y), sû(y), berâ(y) gibi kelimeler, tamlama oluşturduğunda kelimenin aslından olan “y” ayrılarak yazılmıştır: rû-yı, sû-yı, cû-yı gibi.

23. Özel isimlerin ilk harfleri büyük yazılmış; fakat kelimeye eklenen ekler kesme işaretiyle ( ’ ) ayrılmamıştır.

24. Metin içerisinde (bilhassa “ekler” kısmında) okunamayan kelime ve terkipler, Arap harfleriyle yazılmıştır.

Benzer Belgeler