• Sonuç bulunamadı

İran edebiyatının mesnevi konularından biridir. Hikâye kısaca şöyledir:

Şirin’in dağlık taşlık bir yerde köşkü vardır. Şirin süt içmeyi çok sever fakat çobanlar sürülerini Şirin’in köşkünden uzaklarda otlatırlar. Bunun üzerine Şirin’in yardımcılarından biri Ferhad adlı bir mühendisin bu işi çözebileceğini söyler ve Ferhad çağrılır. Ferhad Şirin’ görür görmez aşık olmuştur. Şirin’in isteğini duyunca hemen işe koyulur ve görenleri hayrette bırakacak bir su yolu yaparak sütün köşke akmasını sağlar. Şirin de Ferhad’a yaptığı su yolu için pek çok hediyeler sunar. Fakat Ferhad bütün bu hediyeleri bırakarak çöllere gider.

Ferhad’ın aşkı o kadar çok yayılır ki Şirin’e aşık olan Ermen kralının oğlu Hüsrev’in de kulağına gider. Hüsrev bunu duyunca deliye döner ve Ferhad’ı öldürmek ister fakat adamları Hüsrev’in bu düşünceden vazgeçmesini sağladılar. Hüsrev Ferhad’a para teklif edecek kabul etmezse de yapılması imkansız bir iş isteyerek Ferhad’ı Şirinden vazgeçirektir. Hüsrev Ferhad’a para teklif eder ama Ferhad kabul etmez.

98

Bunun üzerine Hüsrev Ferhad’dan bölgedeki büyük bir dağdan ordusunun geçeceği kadar bir tünel kazmasını ister. Ferhad tüneli bitirdiğinde Hüsrev’in Şirin’den vazgeçmesi şartı ile tüneli yapmayı kabul eder. Hemen işe koyulan Ferhad önce dağa şirinin suretini kazır ve sonra tüneli yapmaya başlar.

Bir gün Ferhad dağda çalışırken Şirin onu ziyerete gider. Geri dönüş yolunda Şirin’in atının ayağı sakatlanır. Ferhat Şirin’i ve atını köşküne götürür. Hüsrev bu ziyareti duyduğunda deliye döner ve Ferhad’dan kurtulmayı aklına koyar. Bir kocakarı buup onun Ferhad’a gidip Şirin’in öldüğünü söylemesini ister. Kocakarı denileni yapar Ferhad bu haberin üzüntüsüyle külüngünü havaya fırlatır kendini de dağdan aşağıya atar ve ölür (Tökel,2016: 342).

Divan edebiyatında Ferhad ile Şirin’in hikâyesi pek çok farklı açıdan ele alınarak işlenmiştir. Şairler şiirlerinde Ferhad ile Şirin’in aşkını hatırlatmışlardır. Rahîmî de gazellerinde Ferhad ile Şirin’in aşkına telmih yapmıştır.

Bī-sütūn-ı ʿaşḳda sen yār-ı Şīrīn-laʿl içün

Çekdügüm endūh-ı hecri Ḫusrev ü Ferhād aña (G 8/3)

[Sen şirin dudaklı sevgili için aşkın Bisütun dağında çektiğim ayrılık gamını Hüsrev ve Ferhad hatırlasın.]

Kimseye meyl eylemezsin bir ʿacūz-ı naḥssın Ṭaşa çaldı başını Ferhād elüñden ey felek (G 159/2)

[Ey felek! Kimseye alaka göstermezsin bir uğursuz kocakarısın. Senin yüzünden Ferhad başını taşa vurdu.]

Görüp aḥvālüm ol şīrīn-dehen raḥm eylemez dilden

Benüm Ferhādveş derdüm ḳatı bir ṭaşa ḥayrānem (G 212/4)

[O şirin ağızlı halimi görüp gönülden merhamet etmez. Benim derdim Ferhad gibi, katı bir taşa hayranım.]

4.4.2. Hüsrev ile Şirin

Fars ve Türk edebiyatında anlatılan hikâyelerdendir. İran hükümdarı Hürmüz’ün oğlu yoktur. Allah’a yalvarmaları sonucunda bir oğlu olur ve adını Hüsrev Perviz koyar.

99

Hüsrev bir gece rüyasında dedesi Nûşirevân’ı görür. Dedesi ona Şebdiz adında bir at, Barbed adlı bir muganni, Şirin adlı bir sevgili ve taht bağışlandığını söyler. Hüsrev Şavur’dan bunlar hakkında bilgi alır. Anlatılanlardan sonra Şirin’e âşık olur. Şavur’u Şirin’i istemesi için gönderir. Şavur Hüsrev’in bir resmini Şirin’e gösterir. Şirin Hüsrev’e âşık olur. Gülgûn adlı atına binerek av bahanesiyle Hüsrev’i aramaya çıkar. Hüsrev de aynı bahane ile Şirin’i bulmak için yola çıkmıştır. Yolda bir ara karşılaşsalar da birbirlerini tanımadan yollarına devam ederler. Şirin Hüsrev’in kasrına ulaşınca olanları öğrenir ve orada kendisine bir köşk yapılması emri vererek Hüsrev’i beklemeye başlar. Hüsrev de Mehin Bânû tarafından karşılanır ve içki meclisleri ile Şirin’i unutmaya çalışır. Bu sırada babasının türlü oyunlarla tahtan indirildiğini öğrenip ülkesine döner. Fakat tahta çıkamayıp geri döner. Şirin ile Şavur ise Ermen’e gitmektedirler. Yolda tekrar karşılaşırlar. Hüsrev Şirin’e kavuşmak ister fakat Şirin tarafından reddedilir. Hüsrev Şebdiz’e atlayarak Rum illerine yola çıkar.

Rum kayseri Hüsrev’i memnuniyetle karşılar ve onu kızı Meryem ile evlendirir. Hüsrev’in emrine askerler de vererek tahtını alması için yollar. Medâyin’e varan Hüsrev tahtı ele geçirir. Şirin Hüsrev’i bulmak için Medâyin’e gelir ama onun mutlu bir hayatı olduğunu görünce geri döner.

Şirin taze süt içmeyi çok sever. Fakat kasrında taze süt bulunmaz. Bunun üzerine Şavur’un buna bir çare bulmasını ister. Şavur Ferhad adında bir mimar- mühendis bulur ve bu iş için görevlendirir. Ferhad Şirin’e âşık olmuştur. Bunu duyan Hüsrev Şirin’i kıskanır ve Ferhad’ı oyalamak için Bisütun dağında ordusunun geçeceği bir tünel yapmasını ister. Şirin’in Ferhad’ın yaptığı işi görmeye gitmesini kıskanan Hüsrev bir kocakarı ile Ferhad’a Şirin’in öldüğü haberini yollar. Bu haber karşısında Ferhad kendini dağdan atar. Hüsrev’in karısı Meryem de ölür.

Bütün bu olaylardan sonra Hüsrev ile Şirin kavuşur. Fakat bu mutlulukları uzun sürmez. Hüsrev’in oğlu Şirin’e âşık olur ve Hüsrev’i öldürtür. Şirin’e de bir mektup yazar. Bir hafta yas tutmasını sonra ise kendisi ile evlenmesini emreder. Bu mektup üzerine Şirin Hüsrev’in tabutu başında intihar eder.

Hüsrev ile Şirin hikâyesi ilk kez Şehname’de anlatılmıştır (Pala, 2011: 220). Daha sonra şairler tarafında farklı şekillerde işlenmiştir. Rahîmî gazellerinde Hüsrev ile Şirin hikâyesine telmih yapar.

100

Raḥīmī bendeñi mülk-i süḫanda Ḫusrev eyledüm Ḫayāl-i vaṣf-ı laʿlüñ ʿāḳıbet Şīrīn-kelām eyler (G 72/5)

[Rahîmî bendeni söz memleketine padişah eyledim. Dudağının özelleiklerinin hayali ile sonunda tatlı söz söyler.]

4.4.3. Leyla ile Mecnun

İslam edebiyatlarında mesnevilere konu olan aşk hikâyesininin kahramanlarıdır. Leyla ile Mecnun’un gerçek kişiler olup olmadığı, eğer gerçek kişilerse hangi tarihlerde yaşadıkları ile ilgili farklı görüşler mevcuttur. Türk edebiyatında yazılan en meşhur Leyla ve Mecnun mesnevisi olan Fuzuli’nin mesnevisine göre hikaye şöyledir:

Arap aleminin ünlü bir emiri vardır. Bu emirin hiç çocuğu yoktur. Uzun niyazlar ve dualar sonucu emirin bir oğlu olur. Emir bu oğlana Kays adını verir. Kays büyüyüp okul çağına gelince mektebe başlar. Mektepte Leyla’yı görür görmez aşık olur. Leyla da Mecnun’a aşık olmuştur. Bu iki aşık sık sık görüşüp birlikte vakit geçirirler. Aşkları kısa sürede herkes tarafından duyulur. Leyla’nın annesi Leyla’yı okuldan alır. Bunun üzerine Kays Leyla’yı görme umuduyla sürekli onun evinin etrafında dolaşır. Fakat Leyla’yı göremeyen Kays deli divane olarak kendini çöllere atar. Bu zamandan sonra artık Kays olarak değil Mecnun olarak anılmaya başlar.

Çöllerde dolaşan Mecnun’a ne söylense dinlemez. Mecnun babası kızı ister fakat vermezler. Hatta Leyla’yı başka biri ile evlendirirler. Leyla çeşitli bahaneler ileri sürerek adamı kendine yaklaştırmaz. Leyla ile Mecnun sürekli ızdırap çekerler. Nevfel adlı ünlü bir kahraman ve pek çok kişi onları birleştirmek için uğraşırlar fakat başarılı olamazlar.

Mecnun tamamen kendinden geçmiş biçimde çöllerde dolanır. Hayvanlarla arkadaş olur. Ara sıra bir dilenci ya da bir deli kılığında Leyla’nın evinin yakınlarından geçerek gazeller okur. Bazen de Mecnun’un arkadaşı Zeyd ile birbirlerine haber yollarlar. Leyla bir gün çölde kabilesinden ayrılarak Mecnun’un yanına gider fakat Mecnun onu tanıyamaz. Bunun üzerine çok üzülen Leyla Allah’a canını alması için yalvarır ve bir süre sonra ölür. Leyla’nın ölüm haberini alan Mecnun onun mezarının başına gider feryatlar eder ve o da orada ölür. Bu iki aşığı aynı mezara koyarlar.

101

Zeyd’de bu mezarın başından ayrılmaz. Bir gün rüyasında Leyla ile Mecnun’un kavuştuklarını ve cennet bahçelerinde mutlu bir hayat sürdüklerini görür (Tökel, 2016: 348).

Leyla ile Mecnun hikâyesi birçok şair tarafından defalarca ele alınıp işlenmiştir. Bir hikâye olarak ele almasalar bile hemen hemen her şair şiirlerinde Leyla ile Mecnun’un hikâyesini telmih yolu ile hatırlatmaktadır. Rahîmî’de gazellerinde Leyla ile Mecnun’un hikâyesine telmih yapmıştır.

Meşḳ-i ʿaşḳuñ ḳaralarken ben senüñ daḫi ḳalem

Levḥa yazmamış idi Leylā vü Mecnūndan misāl (G 172/3)

[Ben senin aşk dersini karalarken kalem henüz Leyla ve Mecnun’dan bahseden bir şey yazmamıştı.]

Vāḳıʿamda dün gice Mecnūnı gördüm zār ider Āh u vāveylā vü Leylā ẕikrini tekrār ider (G 78/1)

[Rüyamda dün gece Mecnun’u ah, feryat ve Leyla zikrini tekrar eder halde ağlarken gördüm.]

4.4.4. Yusuf ile Züleyha

Konusunu Kur’an-ı Kerim’den alan aşk mesnevisinin kahramanlarıdır. Yusuf Yakûb peygamberin on iki oğlundan biridir. Babası Yusuf’u çok severdi. Kardeşleri babasının Yusuf’a olan sevgisini kıskanıp Yusuf’u bir kuyuya atarlar. Babasına da Yusuf’un kurt tarafından yendiği yalanını söylerler. Kuyunun oradan geçen bir kervan Yusuf’u kuyudan çıkarır. Kardeşleri onun kendi köleleri olduğunu söylerek onu yok pahasına satarlar. Kervan Mısır’a vardığında Yusuf’u Mısır Aziz’ine ağırlığınca altın karşılığında satarlar.

Aziz’in eşi Züleyha’da çaresiz kalır ve Yusuf’a âşık olur. Züleyha’nın aşkı herkes tarafından duyulur ve Züleyha ayıplanır. Züleyha da bir gün Mısır’ın seçkin kadınlarına bir ziyafet verir. Ziyafet sırasında kadınlar meyve soyarlarken Yusuf’u çağırtır. Yusuf’un güzelliği karşısında büyülenen kadınlar ellerini keserler.

102

Züleyha bir gün evde kimse yokken Yusuf ile birlikte olmak ister fakat Yusuf kaçar. Yusuf kaçarken Züleyha onun gönleğini tutar ve gömleği yırtılı Züleyha’nın elinde kalır. Züleyha’nın iftirası üzerine zindana atılır. Zindan da iken mahkumların rüyalarını yorumlar. Bir gün kimsenin yorumlayamadığı Mısır hükümdarının rüyasını yorumlar ve zindan çıkarılarak vezir yapılır. Yıllar süren kıtlık nedeniyle Yusuf’un kardeşleri Mısır’a yiyecek almaya gelirler. Yusuf onları tanır ve yardım eder. Yusuf kardeşlerinden babasının gözlerine aklar düştüğünü öğrenir ve babasına kendi gömleğini yollar. Babasının gözleri açılır. Yusuf babasını ve kardeşlerini Mısır’a getirir (Onay, 2013: 434).

Yusuf ile Züleyha hikayesi gerek Fars edebiyatında gerekse Türk edebiyatında birçok şair tarafından işlenilegelmiştir. Rahîmî’de gazellerinde Yusuf ile Züleyha hikâyesine telmihlerde bulunmuştur.

Gözüm Yūsuf-cemālüñ ḥasretiyle şāh-rāhuñda Züleyḫā gibi eyler ʿāḳıbet bir reh-güẕer peydā (G 2/3)

[Gözüm Yusuf (gibi güzel) yüzünün hasretiyle senin yolunda (gelmeni bekliyor.) . (Belki tıpkı) Züleyha gibi sonunda (sana kavuşmanın) bir yolunu bulur.]

Bu göñlüm gözgüsinde ṣūret-i ḥüsnüñ görenler dir Zelīḥādur getürmiş Yūsufın ḫalvet-serāyına (G 303/3)

[Bu gönlümün aynasında güzel yüzünü görenler, Yusuf’unu tenha sarayına getirmiş Zeliha’dır der.]

4.5. EDEBİ ŞAHSİYETLER

Benzer Belgeler