• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: MESLEKLER SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN HALKLA İLİŞKİLER

3.1.6. Mesleki Statü…

Toplum tarafından yüksek statülü olarak kabul edilen mesleklere sahip olan kişilerde, saygınlık gereksinimi tatmin edileceğinden bu tür mesleklerde iş doyumu diğerlerine göre daha fazla olmaktadır. Statü, bir bireyin sosyal sistem içindeki ve bulunduğu mevkisinin belirlediği hak ve görevlerdir. Statü yükseldikçe iş doyumunun artış göstereceği düşünülebilmektedir. Statü; kişinin örgüt hiyerarşisindeki yeri, mesleğinin sağladığı prestij vb. gibi özellikleri temsil ettiğinden çok geniş kapsamlı bir terimdir. İş doyumu ile statü arasında güçlü bir ilişkinin bulunduğu ve üst yönetim kademesinde bulunan kişilerin, iş doyumlarının daha yüksek düzeyde olduğu söylenebilir. Aynı zamanda astların da bazı statüler kazanmaları için güdülendikleri ve iş doyumuna ulaştıkları da ifade edilebilir. Ünal ve arkadaşlarının hekim grubu üzerinde yaptığı bir çalışmada pratisyen hekimlerin iş doyumunun uzman hekimlere oranla daha düşük olduğu ortaya konmuştur. Bunun ışığında statüsü yüksek olan bireylerin işten aldıkları doyumun da yüksek olacağı söylenebilir (Çelik, 2010:14).

Marshall’a, (1999:697) göre statü kavramını sosyoloji bilimi açısından açıklamıştır ve sosyolojide statü kavramına ilişkin iki farklı bakış açısı bulunduğunu ifade etmiştir. Statü; bir kişinin toplumsal yapıda işgal ettiği konum (öğretmen, rahip, vb. olarak) anlamına gelir ve genellikle, statü-rolü düşüncesini akla getirmek için toplumsal rol nosyonuyla birleştirilir. Sosyoloji bilimi tarafından daha çok kabul gören anlamıyla ise, statü grupları ya da katmanlarının hukuksal, siyasal ve kültürel ölçütlerle derecelendirilip düzenlendiği bir toplumsal tabakalaşma biçimini anlatır. Statü toplumlarda ilk algı olarak kişinin bulunduğu konum prestiji ifade etmektedir. Her insanın bir statüsü vardır. Öğrenci, öğretmen, avukat, iş adamı gibi. Bu statülerin bazıları olumlu anlamlar taşırken bazıları ise istenmese bile insanlara atfedilir. Mesele suçlu, hırsız, fahişe statüsü buna bir örnektir.

Sağer ve İmik’e (2008:274) göre sosyal statüyü bireyin toplum içindeki konumu olarak açıklamaktadır. Sosyal statü iki ana başlıkta incelenebilir.

1- Doğuştan kazanılan ve değiştirilmesi imkânsız olan statüler; Cinsiyet, yaş, ulus, ırk gibi,

2- Sonradan kazanılan değiştirilebilir statüler; Bireyin yaşam içerisinde kendi kişisel çabaları, eğitim, öğretim ve yetenek gibi faktörleri kullanarak elde ettiği bir takım sosyal statülerdir. Öğretmen, doktor, avukat gibi mesleki statüler vb. günümüzde kabul gören statüler sonradan kazanılmış olanlardır. Meslek bu statüler en önemlilerindendir.

Halkla ilişkiler mesleğinin profesyonel statü kazandığı kabul edilen “doktorluk, avukatlık, mühendislik ve öğretmenlik” gibi meslekler ile karşılaştırıldığında mesleğin profesyonelleşme seviyesinin hangi düzeyde olduğuna ilişkin dernek üyelerinin görüşleri dikkate değerdir.

“Diğer meslekler ile kıyaslamadan 3 üzerinden puan vermem gerekirse bence şu anki durumu 1 seviyesinde”(Katılımcı 6).

“Maalesef gelememiştir, hatta ismi geçen mesleklerin profesyonelleşme açısından çok gerisinde olduğunu düşünüyorum, bunun çeşitli nedenleri var, birinci neden Halkla İlişkiler mesleğinde bir birlik yani meslektaşların birbirini tutması gibi bir şey yok. İkinci neden bahsi geçen meslekleri yapmak için o alandan mezun olmak gerekiyor. Eğer ilgili alandan diplomanız yoksa katiyen bu mesleği yapamazsınız. Fakat halkla ilişkiler mesleğinde diploma değersiz size böyle bir ayrıcalık tanımıyor. Yani diplomamız değersiz“ (Katılımcı 7).

Mesleğin diğer meslekler ile kıyaslandığı zaman profesyonelleştiği kabul gören mesleklere göre çok geride olduğu anlaşılmaktadır. Bu örgütlenmelerin birçok konuda yapılaşmalarını tamamladıkları görülmektedir. Halkla ilişkiler mesleğinin ise henüz temel sorunlarını çözemediği görülmektedir.

“Bu meslek örgütleri son derece güçlü, disiplinli ve kamuoyuna yön verecek kadar aktifler. Farklı dünya görüşlerine sahip de olsalar mesleki konularda hükümeti zorlayıcı eylemleri ile hassasiyetlerini ortaya koyan bir güçleri var. Sayısal çoğunlukları da var. Örgütlenme konusunda profesyoneller” (Katılımcı 9).

Mesleki statünün niteliği ile ilgili olarak ileri sürülen görüşlerin birleştikleri nokta, mesleğin, bireyin sosyal ve ekonomik statüsünün ve dolayısıyla toplumdaki pozisyonunun temel göstergesi olduğudur. Mesleki statü ile ilgili daha ileri bir görüş ise, mesleklerin kendilerinin birer statü olduğu ve diğer statüleri belirlemede anahtar bir

rol üstlendikleridir. Mesleklerin, statüleri ile paralellik arz eden ve temelde bu statülerin algılanmasına dayanan prestijleri vardır. Mesleki prestijin, mesleki statünün ayrılmaz bir parçası olduğu, hatta bir mesleğin değerlendirilmesinde statü ve prestijin birlikte ele alınması gerektiği ifade edilmektedir. Statü ile prestij arasındaki ilişki, statünün, mesleğe ilişkin eğitim ve gelir durumu gibi nesnel, prestijin ise bireylerin değerlendirmeleri gibi öznel boyuta işaret etmesi ile belirginleşmektedir. (Seçer, 2009:42).

Berber’e, (2003:236) göre sosyologlar sosyal sınıfı, bir toplumda hemen hemen aynı zenginlik, statü ve gücü paylaşan bir grup veya kategori olarak tanımlarlar. Bu sınıflar yukarıdan aşağıya olan belirli bir sıra olarak ayarlanmış ve sosyal tabakalaşma sistemi oluşturmuştur. Bu sistemde bireyin yeri önemlidir, çünkü sosyal tabakalaşma düzeni insanların nasıl yaşadığını ve ötekiler tarafından nasıl algıladığını ve davrandığını belirler. Halkla ilişkiler mesleği mensupları kendilerini toplumsal sınıfın içerisinde genellikle orta sınıfa mensup olduklarını düşünmektedir. Çok az sayıda Halkla ilişkiler çalışanı kendisini üst sınıfta tanımlamıştır. Kendisini orta sınıf ve üst sınıfta tanımlayan katılımcılardan birkaçının ifadesi şöyledir.

“Aslında kurumsal şirketlerde çalışıyorsanız büyük firmalarda statünüz yüksektir. Ama genel olarak orta seviyede olduğunu düşünüyorum. Fakat meslek gerçek değerini bulursa ve toplumda öyle algılanırsa statünün ve gelir seviyesinin üst seviyeye çıkacağına inanıyorum”(Katılımcı 2).

Bilindiği gibi halkla ilişkiler mesleği farklı sektörlerde ve farklı isimler altında yapılmaktadır. Geçmiş dönemlerde yapılan bir araştırmada çalışan sayıları az olan

şirketlerde unvan verme konusunda daha cömert olurken kurumsal şirketlerde unvan

almak zorlaşmaktadır. Yukarıda bahsedilen görüşte kurumsal şirketlerde çalışmanın sosyal statüyü yükselttiği söylenmiştir. Bakıldığı zaman büyük ve tanınınmış bir sanayi kuruluşunun Halkla ilişkiler uzmanı veya sorumlusu olarak çalışan birisi ile küçük bir firmada bu görevi yapan meslektaşından daha çok itibar ve prestij sahibi olacağı kuşkusuzdur. Meslek mensuplarının kendilerini orta sınıfta görmesinin sebebi mesleğin toplum tarafından tam olarak bilinmemesi ve meslekleşme sürecini tamamlayamaması ve maddi gelir olarak istenen durumda olmamasıdır. Bir diğer görüşte ise,

“Mesleki statü olarak orta sınıfta görmekteyim. Halkla ilişkiler uzmanıyım demektense pazarlama uzmanıyım demeyi tercih ediyorum. Çünkü pazarlamanın statüsünün Halkla ilişkilerden daha yüksek olduğunu gördüm. Daha fazla değer veriliyor” (Katılımcı 7).

Mesleğin toplum tarafından bilinirliğinin düşük olduğu algısı ve mesleğe giriş koşullarının tam olarak belli olmaması bazı halkla ilişkiler uzmanlarını da daha prestijli gördükleri yakın mesleklere yönelmelerine yol açmaktadır. Gözlemlenen süreçte mesleğe dışarıdan girişin daha fazla olduğu meslekten dışarıya çıkışın daha az olduğudur. Diğer bir görüşte şunlar söylenmiştir.

“Toplumsal statü olarak mesleğimi toplumda üst kesimde görüyorum. Çünkü birçok insan tanıma fırsatı buluyoruz ve üst düzey yöneticiler ile çalışma fırsatımız oluyor” (Katılımcı 8).

Statü konusunda meslek mensuplarının farklı görüşte olduğu görülmektedir. Fakat hiçbir uzmanın kendisini alt seviyede görmediği anlaşılmaktadır. Bu da mesleğin üst ve orta statüde yer alan fakat orta statüye daha yakın bir meslek olarak algılandığını ortaya koymaktadır. Kendini orta statüde gören meslek mensupları daha çok mesleğin bilinirliğinin istenilen seviyede olmamasını neden olarak düşünürken, üst seviyede görenler ise sosyal çevrenin hayal edilemeyecek kadar geliştiği ve üst düzey yönetici ve farklı mesleklerden insanların tanıma fırsattı yakalanabildiğini vurgulamışlardır.

Benzer Belgeler