• Sonuç bulunamadı

Menâkıbu’l Kudsiyye Fî Menâsibi’l-Ünsiyye

15. YÜZYILA KADAR YAZILMIŞ MESNEVİLER

1.3.2. Hz Peygamber’in Mucizeleri

1.3.2.2. Menâkıbu’l Kudsiyye Fî Menâsibi’l-Ünsiyye

Menâkıbu’l Kudsiyye mesnevisinde Risâletü’n-Nushiyye mesnevisinde olduğu gibi miraç hadisesine doğrudan bir giriş yoktur. İsra Suresi’nin 1. Ayetinden iktibas yapılmış ve ayetin baş kısmı alınmıştır. Allah’ın Hz. Peygamber’e ihsan kıldığı bir rızık olarak İsra Suresi’nin ilk ayetine dikkat çekiliyor ‘Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.’139 Görüldüğü gibi ayette miraç gecesine işaret ediliyor. 140

1496. Çün tamâm oldı hem bu sekzincim Geldi celve kılur bu tokzıncım 1497. Şoldur ol kim Müheymin ü Subhân

Şol ki kıldı Muhammad’a ihsân 1.3.2.3. Hurşîd-nâme

Şeyhoğlu’nun Hurşîd-nâme mesnevisinde Hz. Peygamber övgüsünden sonra miraç hadisesi anlatılmıştır. O gece hava gün doğmuş gibi aydınlandı; seherin haberi ile Cebrail geldi. Allah ‘Hemen söyle Mustafâ bana kavuşsun. Verdiği söze vefa kılsın.’ Cebrail Burak ile indi. Alnı ve kendisi nurdan yaratılmıştı. Mustafâ’ya selam verdi, bedenlerin olduğu zindandan (dünyadan) seni yukarıya götürmeye geldik dedi. Bütün peygamberler cennette cemalini görmeyi ister. Melekler sevinip coştular; yıldızlar ayağına yüzünü, gözünü sürmek ister. Şimşeğe benzeyen Burak’a binip yarım zamanda Kudüs’e ayak bastılar. Yakınlık bilgini arş üzerinde bırak sen hem ‘Kâbe kavseyn’ okunu hem de ‘Ev ednâ’ okunu biliyorsun. Kendi özünden vazgeçip Allah’a dost olmalısın. Muhammed sözünü hatırlayıp hemen nurdan yaratılmış olan Burak’a bindi. Şimşeklerinde beyi olan Burak hemen yerden göğe ulaştı. Bütün

139 Diyanet Kur’an Mealinden alınmıştır. https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/isra-suresi-17/ayet-

1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1 Erişim Tarihi:03.12.2019

140 Tulum, Nâme-i Kudsî (Kutsal Kitap) Menâkıbu’l-Kudsiyye (Kutsal Menkabeler) (Çeviriyazılı ve

128

inanmışlar ondan din buldu, peygamberler dini ondan sordular. Her şeyi meleklere o öğretti, ay ayağına kapanıp şükretti, Utarid gördü ve zekilik, söz, yazı dağıttı. Zühre sevgi, zevk ve mutluluk dağıttı. Güneş güzellik, yücelik, zenginlik feda etti çünkü âşık olmuştu. Merih ise temizlik, yiğitlik, zafer ve cesaret verdi. Zuhal hayranlıkla ağırbaşlılık, zihin ve fikir verdi. Müşterî selamet bulmak için vefâ, sadakat ve adalet verdi. Sekiz yıldızda ona kendisini düpdüz serpti. Hakkın nurundan gelmiş olan nebiler bile onun nurunun yanında görünmedi. Âlem, arş üzerine Muhammed ayak bastı. Süslenmiş cennet ve kapısı açıldı; nurlarla dolu nimetler etrafa saçıldı. Binlerce melek ‘Tarrikû’ diye bağırdı. Seyyid Düldül’ü onlardan yana sürünce ulu arş baştanbaşa meleklerin gürültüsü ile inledi. Emin, Seyyid, Sultan olan herkesin derdine derman oldu. Dokuz perde geçti, binlerce örtü kaldırdı. Allah ona binlerce şey lütfetmişti lâkin o hiçbirine dönüp bakmadı çünkü yol doğrudan Allah’a gidiyordu. Bütün karanlıklar nur ile doldu açılmış kapılardan geçti; sidre-i müntehaya talip oldu, Allah’ın güçlü nuru galip oldu. Cebrail duraksayarak ‘Buradan sonrasına benim gitmeme imkân yoktur’ diye feryat etti. Eğer bir parmak daha ileri gidersem kanatlarımın ateşten kül olduğunu görürüm. Cebrail orada kanadını eğdi, âlemin övüncü ‘Sen Rûhu’l-emînsin, sen âlemlerin Rabbinin yakın habercisisin. Neden şimdi durdun kanadını eğip ‘ihteraktü’ dedin? Çaresiz can bu yolda yandı, ey yâr senin de kanadın yansın. Niceleri ayak baş bilmez sen bu yolda kanadını mı düşünüyorsun? Kayırma çünkü Allah benimledir. Talebemsin, iman ve ihsan nedir sor bana. İlahi nurun pervanesi olan Muhammed, sen Cebrail’in kanadına bağlandın. Sığındığın şahın kanadı nedir? Baştaki taç nedir? Cebrail’i orada bıraktı ve gitti. Neye kimin layık olduğunu anladı ve Hakka yakınlaşmaya gitti. Bir kanadı yerden göğe kadar olan Cebrail ona serçe gibi görünüyordu. Cihândan geçti ve Hazret’in yanına erişti. O Hazret’i nasıl anlatayım ki Nebi bile görünce kendisinden geçti. Bu yakınlıktan dolayı kendisi kendisinden sözü ise sözünden kesildi. Kendisinden, canından geçti Hakka baka kaldı. Dergâhtan çıktı halvete gitti. Sadece Allah’ın nuru kaldı gerisi yok oldu. Gözleri baştanbaşa Allah’ın didarını gördü. Bu heybetten Muhammed kararsız kaldı kendisinden rahatsız oldu. Hâli de kâli de anladı; hemen kendisine gelip diliyle selam etti. Allah selamını alıp ona hitap etti; benden ne dileğin varsa söyle ve al. Münacatının bende karşılığı vardır. Neden canın bu dertten habersizdir? Benden ümmetin için şefaat dile, yetim oldun yetimlik benzersiz oldu, iki âlemde şefaatçi ol. Fakîr oldun arş bile fakirliğe talip oldu. Fakir ve dilenci de olsan benimsin, ben padişah ve kerem sahibi olsam da seninim. Allah’tan ne kadar hitap geldiyse Ahmet onları Hakkın kulağından işitti. Bu

129

konuşmada insani söz edilmedi. Melekler onun yüzünü göremedi. Dilerim ben bu gece içilen o şaraptan müminlerle beraber içeyim. 141

178. Çerâg oldı gice gün kıldı mi’râc Haber virdi seher kim geldi muhtâc 179. Meger sultân-ı ‘âlem Cebrâ’île

Didi hâş kul gerekmez cebr ile 180. Kavışsun bana tîzcek Mustafâ dir

Revâdur ‘ahde kılmaklık vefâ bir 181. İrişdi bir gice ol rûh-ı kuddûs

Burâk indürdi kim fehm eylemez uş 182. Temânet alını vü kendüsi nûr

Selâm itdi didi i Mustafâ tur

183. Bu dün cismânî zindândan güzer kıl Yukaru cân cıhânına sefer kıl 184. Cemî’-i enbiyâ vü hûr uçmak

Cemâlün görmegedür cümle müştâk 185. Firiştehler sevinüp kıldılar cûş

Ki vaktün bulup olur vaktleri hoş 186. Çererdür cümle ılduzlar gözini

Ki ayaguna süreler yüzini

187. Sana hod Hak virüpdür şol kadar nûr Ki girmez gözlerüne cennet ü hûr 188. Gidelüm berka benzer bir Burâkun

130

Bilürem vuslatı irdi firâkun

189. Buçuk dem ‘âlem-i küdse kadem bas Yakînlık biligin ‘arş üstine as

190. Kemişdün ˝Kâbe kavseyn˝ okını sen Yakın oldukça ˝Ev ednâ˝ okı sen 191. Çü cânun dili oldı Hakka hem-râz

Gelesin kendü özinden gerek vaz 192. Muhammed buldı çün bu ittifâkı

Hemân-dem bindi ol nûrdan Burâkı 193. İrişdi berk bigi göge yirden

Irakdur ol gidiş giçden ü îrden 194. Kamu muhlisler andan buldılar dîn

Kamu mürseller andan sordılar dîn 195. Bilüsinden melekler kıldı ta’lîm

Kılusından felekler oldı teslîm 196. Ay ayağına düşdi buldı minnet

Tagılmak tîz irişmek lutf u zînet 197. ‘Utârid gördi vü itdi terâzû

Söz ü zîreklik ü tedbîr ü yazu 198. Kemişdi Zühre çün buldı küşâdı

Bezek ü hulk u sevgü zevk u şâdî 199. Güneş kıldı fidî çün oldı ‘âşık

Güzellik yücelik baylık yaraşık 200. Fidî Merrîh öninde buldı çün uç

131

201. Zühal virdi çü buldı vecd ü hayret Vekâr u hıfz-ı heybet zihn ü fikret 202. Ödedi Müşterî çün buldı iflâh

Vefâ vü sıdk u ‘adl ü dîn ü ıslâh 203. Nisâr itdi özini ana düpdüz

Sekiz hammâli ‘aşun yidi yılduz 204. Nebîler ki hak iş düzmişler idi

Hakun nûrından iz sürmişler idi 205. Bunun nûrında kamu yok görindi

Az ılduz neylesün çok görindi 206. Kadem huld üstine sürdi Muhammed

‘Alem ‘arş üstine urdı Muhammed 207. Bezenmiş cennet ü kapu açılmış

Tolu nûrânî ni’metler saçılmış 208. Melâ’ik bin bin ola ˝Tarrikû˝ dir

Gulûsından sıgacak bulımaz yir 209. Ulu ‘arşa ser-â-ser düşdi gulgul

Ki bizden yana Seyyid sürdi Düldül 210. Emîn ü seyyid ü sultân irişdi

Kamunun derdine dermân irişdi 211. Bu tokuz perdeyi çün geçdi ol şâh

Hezârân sedd ü perde aşdı ol şâh 212. Önine gelmedi deyyâr u bârî

‘İnâyet kılmış idi yâra yâri 213. Dönüp hiç birisine bakmadı ol

132

Çü togrulup giderdi Allâha yol 214. Gözi ˝Mâ-zâg˝ idi kasdı yolından

Öziydi ˝Mâ-tagâ˝ buyruk yolından 215. Kamu zulmânî nurânî hicâbı

İrişdi geçdi buldı feth-i bâbı 216. Çü sidre müntehâya irdi tâlib

Kavî nûr-ı ilâhî oldı gâlib 217. Turukdı Cebrâ’il ü kıldı efgân

Ki bundan bana geçmege yok imkân 218. Eger bir barmak ilerü varam ben

Kanadum kapkara yanmış görem ben 219. Çü egdi Cebrâ’îl anda kanadı

Cihân fahrı anı anda kınadı

220. Didi Ahmed ki sen Rûhu’l-emînsin Mukarreb peyk-i Rabbü’l-âlemînsin 221. Neçün buna kanat kaydında kaldun

Ki şimdi˝ ihteraktü˝ diyü geldün 222. Hezârân cân bu yolda yandı nâ-çâr

Senün dahı kanadun yansun i yâr 223. Niceler baş ayak bilmez ne dirsin

Bu yolda sen kanat kaydın mı yirsin 224. Kayurmaz çün ki olam ˝Lî ma’a’llâh˝

Emînsin taşıra tur bekle der-gâh 225. Çü şâgirdümsin igen kalma hayrân

133

226. İlâhî nûra pervâne Muhammed Sen oldun perr-i tâvûsa mukayyed 227. Sıgıncak şehden um şeh-per nedür ne

Sözümde ser gider efser nedür ne 228. Çü Rûhu’l-kudsi anda kodı gitdi

Neye kim lâyık idi irdi yitdi 229. Anun bigi yakın oldı Haka bil

Ki ırak kaldı andan yana Cibrîl 230. Bu sûretdeydi Cibrîlün nihâdı

Ki yirce gögceyidi bir kanadı 231. Pes andan şöyle ırak kaldıdı yol

Ki bir serçe görindi Seyyide ol 232. Cihândan geçdi çün yol buldı anca

İrişdi hazrete anlagıl anca

233. Ne şerh idem ben ol hazret sözinden Ki Seyyid çıkmış idi kendüzinden 234. Bu kurbetden özi özden kesildi

Bu dehşetden sözi sözden kesildi 235. Çü cândan geçdi vü kaldı izinsüz

Dönüp Hakdan Haka bakdı özinsüz 236. Bu der-gâhdan çü halvet-gâha yitdi

Hemîn Hak nûrı kaldı gayr gitdi 237. Nice kim gözleri varın görürdi

Ser-â-ser Tanrı dîdârın görürdi

134

Muhammedden Muhammed oldı bîzâr 239. Çü gördi yâd oldı hâl ile kâl

Selâm itdi biliş diliyle der-hâl 240. Bu hâletden bir az kendüye geldi

Selâmın ve ‘aleykin Hakkun aldı 241. Hitâb irdi ki ˝Dâ’ ˝nefs içerü gel

Benümle di işid ü dilegün al 242. Münâcâtun dilegün bende vardur

Neçün cânun bu derdden bî-haberdür 243. Çü irirdün bana himmetlerüni

Şefâ’at kılsan a ümmetlerüni 244. Yetîm oldun yetîm ola bedî’ ol

Ki ola iki ‘âlemde şefî’ ol 245. Fakîr oldun fakîre bu ‘acebdür

Ki ‘arş u ferş ana sâhib-talebdür 246. Benümsin ger fakîr ü ger geda sen

Senünven ger kerîm ü pâdışâ ben 247. Yetîm oldun kayurma çün ki dürsin

Yetîm olmak düre yigdür bilürsin 248. Nice emr ü hitâb oldıysa Hakdan

İşitdi Ahmed anı Hak kulakdan 249. Dahı bunda beşer söz itmemişdur

Melekler ol yüze göz itmemişdür 250. Dilerem bu gice nûş olınan câm

135

251. Hıtâb oldı ki i ma’sûm mutlak

Hakun var Hakka degir söylemek hak 252. Gerek senden bana hâcet getürmek

Gerek benden sana anı bitürmek 253. Çü ol lutf ıssı bu ikrâra geldi

Hemân-dem Mustafâ güftâra geldi 254. Ki yâ Rab ümmetüm vardur güneh-kâr

Buları fazlun ile tamudan yar 255. Bakarsın kamusınun sözine sen

Likânı gösteri vir gözine sen 256. Kamunun derdini bildün devâ kıl

Keremden kamuya hâcet reva kıl 257. Cihân toprakdur imdi olmasun yil

Ümîdini bir avuç topragun bil 258. Eger rahmet bulursa kamu ‘âlem

Bu deryâya degül bir kıl ucı nem 259. Ne eksile bu bî-pâyân denizden

Eger bir çöp ura ol denize ten 260. Didi vü turdı gitdi Kudse bülbül

Dimâgı top tolu reyhân ile gül 261. Dönişde karşuladı her peyâm-ber

Yayag önince yügrişüp giderler 262. Kanat açup kamu Kerrûbî düp düz

Yolınun topragına sürdiler yüz 263. Kamu Kuds ehli gitmemiş yolından

136

Ki ma’nî kohulaya cân gülinden 264. Hudâyâ ol mutahher cân hakıyçün

Mutahher cândagı îmân hakıyçün 265. Anun haccı vü mi’râcı hakıyçün

Halelsüz taht u tâcı hakıyçün 266. Bu topragı dirîg itme gözümden

Bu ma’nîyi ırag itme sözümden 267. Gönül cân milki dîn nûriyle tolsun

Şefâ’atcım kapunda Ahmed olsun 268. Arı cânını hoşnûd eyle benden

Ayırma Mustafâyı Mustafâdan 269. Selâm olsun ana eshâbına çok

Senün hulkunca k’anun sagışı ok 270. Husûsâ çâr-yârı kim velîdür

Ebû Bekr ü ‘Ömer ‘Osman ‘Alîdür 1.3.2.4. İskender-nâme

İskender-nâme’de sabit yıldızların miktarı anlatılırken miraç hadisesinden bahsedilmiştir. Peygamberlerin kandili, takva sahiplerinin kıblesi, evliyaların tacı Ahmed Mirac’a varıp arşa ulaştı. Kurb onun menzili oldu; Arşın iki yanında meleklerden oluşan iki büyük deniz gördü. Hepsi denize vurarak denizi dalgalandırdı. Cebrail’e ‘Ey ulu! Bu nedir?’ diye sordu. Cebrail Allah bunları böyle yarattı hiçbiri geri dönmez, gelenler de tükenmez. Nereden gelip nereye giderler bilmem dedi. İçlerinden biri Hz. Peygamber’in sorularını cevapladı. Hz. Peygamber ilk olarak ne zaman yaratıldığını sordu. Yaratan dört yüz bin yılda bir eline kalem alıp yıldız dizer; Allah beni yarattığından beri dört yüz bin yıldız ortaya çıktı diye cevap verdi.142

2469. Ahmed-i Mürsel Sirâc-ı enbiyâ

137

Kıble-i ebrâr ü tâc-ı evliyâ 2470. Çünki irdi arşa Mi’râc’a varup

Hâs oldı menzili Kurb’a irüp 2471. Gördi arşun iki yanında ayân İki ulu deryâ melâikden revân 2472. Mevc urup yürürdi su bigi kamu

Didi Cibrîle bu nedür iy ulu 2473. Didi bini yaradalı Zü’l-Celâl

Bunlar işböyle geçerler mâh u sâl 2474. Ne biri döndi ne dükendi gelen

Böyle bilgil üşbu hâli bellü sen 2475. N’ireden n’ireyedür gidişleri

Bilmezem fikr eyle üşbu işleri 2476. Pes bir’anlarun Resûle söyledi

Her ne müşkil sordı-sa hall eyledi 2477. Bir su’âli bu-y-ıdı kim ol Ganî

Niçe yıldur yaradalıdan seni 2478. Didi fıtrat çün kalem alup yazar

Dörtyüzbin yılda bir kevkeb düzer 2479. Yaradalıdan beni ol Kirdigâr

Dörtyüzbin kevkeb itdi âşikâr 2480. Ol zamândan seyr idüp rûz u şeb Buraya şimdi irişdüm iy aceb

138

1.4. BİRİNCİ BÖLÜM DEĞERLENDİRMESİ

Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig eserinde insanlara Hz. Peygamber’i örnek göstermiştir. Hz. Peygamber’in, dört sahabenin ve Hz. Peygamber soyunun kutluluğundan bahsetmiştir. Hz. Peygamber’i överken onun merhametli, güzel tavırlı, şefkatli, güvenilir, cömert oluşu gibi insani özelliklerine dikkat çekerek övmüştür. Kanaatimizce bu övgünün sebebi insanlara ideal kişilik olarak Hz. Peygamber’i göstermek istemesidir. Dört halife övgüsünü Hz. Peygamber’e yakınlıkları ve yine dört halifenin kişilik özelliklerine dikkat çekerek yapmıştır. Sürekli Hz. Peygamber’e yakın olabilmek için Allah’a yalvarmış ve dua etmiştir. Lafzen Hz. Peygamberden bahsettiği beyitlerde bile Hz. Peygamber’e selam gönderip soyunu övmüştür. Sonuç olarak Kutadgu Bilig’te Hz. Peygamber’in övgü ve örnek teşkil eden yönlerinin anlatıldığını görürüz.

Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe’de Hz. Peygamberin vasıflarından çok şehirlerin içerisinde Hz. Peygamber anlatılmıştır. Ahmed Fakih özellikle methettiği Kudüs, Mekke ve Medine şehirlerinin övülme sebebi olarak Hz. Peygamber’i ele almıştır. Medine şehrinde kapıların Hz. Peygamberin makamına açılması, Hz. Peygamber’in Mekke’de dünyaya gelmesi ve peygamberlik görevi ile bu şehirde müjdelenmesi, göklere yükselişin Kudüs şehrinde meydana gelmiş olması gibi olaylar ekseninde Hz. Peygamber anlatılmıştır. Eserdeki övgülerin hepsi aslında Hz. Peygamberedir. Çünkü anlatılan şehirler güzelse sebebi Hz. Peygamberdir.

Şeyyâd Hamza’nın Kur’an-ı Kerim’in en güzel kıssası olan Yûsuf Suresi’nden etkilenerek yazdığı mesnevisinde Hz. Peygamber’i genel olarak şefaatçi yönü ile ele alınmıştır. Genellikle nükte başında Hz. Peygamber’e selam vermiş ve Hz. Peygamber’den şefaat dilemiştir. Kurtuluşun Hz. Peygamber şefaati ile olacağını söylemiştir. Klasik mesnevi tertibine uyarak Allah övgüsünden sonra Hz. Peygamber ve dört halifeye selam etmiş ardından hikâyesini anlatmıştır. Genellikle nükte başlarında Hz. Peygamber’i anmıştır. Yukarıda da yer verdiğimiz gibi sadece bir nüktede Hz. Peygamber’e geniş yer vermiştir. Bu nüktede de Hz. Peygamber’in şefaatçilik yönüne vurgu yapılmıştır. Eserin dua kısmında da Hz. Peygamber’e salavat vermiş, onun yüzü suyu hürmetine dua talep edilmiştir.

Ahvâl-i Kıyâmet mesnevisinde söylenen sözler Hz. Peygamber’in hadisleri ile desteklenir. Kıyamet günü yaşanacak her hadisede kurtuluş Hz. Peygamber’den olduğu için onun adı zikredilir. Esere bir bütün olarak bakıldığında şefâat yönüne vurgu vardır. Şeyyâd Hamza Peygamber’i anarak ve ona salavat getirerek mahşer günü cehennemden kurtulacağına inanır. Nasihatleri de hep bu yönde olur. Her mesnevide olduğu gibi bu mesnevide de Hz. Peygamber’e

139

selam ve salavat istenmiştir. Bu dünyanın geçiciliğine dikkat çekilmiştir. Kurtuluşun Hz. Peygamber’e bol bol salavat vermek ile olacağına inanılmaktadır.

Yunus Emre vahdet-i vücûd anlayışı felsefesi altında insan-ı kâmilin Hz. Peygamber’de vücut bulduğunu düşünür. İnsana nazarı da bu yöndedir. İdeal insan modeli ile Hz. Peygamber’i gösterir ve bu ölçüde insanlara öğüt verir. Mesnevisinde Hz. Peygamber’in adı doğrudan geçmez ama onun verdiği öğütler Hz. Peygamber’in kapısına çıkar.

Elvan Çelebi’nin ailesini anlattığı Menâkıbu’l Kudsiyye mesnevisinde Hz. Peygamber ile ilgili 13 beyit vardır. Bu beyitlerde Hz. Peygamber âlemlere rahmet olarak yaratılması bakımından övülmüş duaların kabulü ve şefaat için aracı tutulmuştur. Mesnevide son olarak Allah’ın Hz. Peygamber’e bahşettiği mi’rac mucizesine İsra Suresi’nin 1. Ayeti ile iktibas yapılmıştır.

Yûsuf-ı Meddah’ın Yûsuf u Züleyhâ mesnevisinde Hz. Peygamber ile ilgili 42 beyit vardır. Mesnevi Hz. Peygamber övgüsü ile başlamıştır. Hz. Peygamber’in yanında dört halife övgüsü de yapılmış ve peygamberden şefaat istenmiştir. Ardından Yûsuf Suresi’nin inişi ile ilgili rivayetler anlatılmıştır. Mesnevisine Hz. Peygamber’i çok katmamasının sebebi olarak başka bir peygamberin hayatını konu alması söylenebilir. Ayrıca Yûsuf-ı Meddah, diğer eserlerinde Hz. Peygamber’in hayatını, savaşlarını ve hadislerini anlattığı için burada Hz. Peygamber’i çok fazla zikretmemiş olabilir.

Ümmi İsâ’nın bilinen tek eseri Mihr ü Vefâ mesnevisinde Hz. Peygamber ile ilgili 6 beyit bulunmaktadır. Bu 6 beyitte hem peygamber hem de sahabeleri Hz. Ebûbekr, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyn, Hz. Hamza ve Hz. Abbas övülmüştür.

Hurşîd-nâme’de Hz. Peygamber ile ilgili 167 beyite rastlanmıştır. Bu beyitler genel itibari ile övgü beyitleridir. Hz. peygamber övgüsü na’t mahiyetinde Muhammed redifli bir gazel ile başlamıştır. Bu gazel hem eserin ilk gazeli hem de Şeyhoğlu’na kadar incelediğimiz eserlerin ilk gazelidir. Bu gazelde Hz. Peygamber’in Allah’a yakınlığı ve ahlaki özellikleri övülmüştür. Gazelden sonra da Hz. Peygamber övgüsüne devam edilmiştir. Hz. Peygamber’in Hz. Âdem’den daha önce; gizli hazineyi ortaya çıkarmak için yaratıldığı, peygamberlerin başı olduğu ve yine ahlaki özellikleri övülmüştür. Hz. Peygamber övgüsünden sonra miraç hadisesi detayları ile anlatılmıştır. Miraç hadisesinden sonra ise dört halife övgüsü yapılmıştır. Bu övgüde Hz. Peygamber üzerinden yapılmıştır. Övgü dışında Hz. Peygamber’den şefaat istenmiştir. Şeyhoğlu Mustafâ adı dolayısıyla kendisi ve Hz. Peygamber arasında bir ortak nokta bulmuştur. Allah’tan Mustafâ’yı Mustafâ’dan ayırmamasını talep etmiştir.

140

14. yüzyılda Ahmedi tarafından Nizami’nin İskender-nâmesi’ne nazire olarak yazılan İskender-nâme bu yüzyılda yazılmış olan en önemli eserlerdendir. 15. yüzyılda yazılan 625 beyitlik Mevlid bölümü dışında Hz. Peygamber ile ilgili 89 beyit vardır. Bu beyitlerde sık sık Hz. Peygamber’den şefaat istenmiştir. Şefaat talebi dışında Hz. Peygamber övgüsü miraç hadisesi ile karışık bir şekilde yapılmıştır. Hem na’t kısmında hem de sabit yıldızları anlatırken miraç hadisesine değinilmiştir. Hz. Peygamber’in peygamberlik vasfına da değinilmiştir yani Hz. Peygamber’in ümmetinden, getirdiği dinden, Kur’andan bahsedilip Hz. Peygamber bir şeyler istenirken aracı tutulmuştur. Mesnevinin sonunda ise tarihi belirtilirken de Hz. Peygamber’e göre hesaplanmıştır. Hz. Peygamber’in Şefi’ül-müznibîn, beşir, nezir, sirac, şahid gibi sıfatlarına da yer verilmiştir.

Kirdeci Ali’nin Kesik Baş Destanı mesnevisinde Hz. Peygamber ile ilgili 40 beyit vardır. Eserin baş kısmında Hz. Peygamber’e salavat istenip direkt ana konuya girilmiştir. Hz. Peygamber sahabeleri ile mescitte otururken bir atlı elinde gövdesi olmayan kesik baş ile gelir

Benzer Belgeler