• Sonuç bulunamadı

MEDİNE VESİKASINDA EMÂN KONUSU İLE İLGİLİ MADDELER

Belgede Hz. Muhammed döneminde eman (sayfa 52-55)

MEDİNE DÖNEMİNDE EMÂN

3.1. MEDİNE VESİKASINDA EMÂN KONUSU İLE İLGİLİ MADDELER

Herşeylerini Mekke’de bırakan Muhacirlere, Ensarın çok büyük desteği oldu. Medine’degüven içinde yaşayabilmeleri için onları emânları altına aldılar, mallarını onlarla paylaştılar. Müslümanlar, Medine’de yeni bir düzen kurmaya çalışıyorlardı. Çevresindekiler ile durum değerlendirmesi yapan Hz. Peygamber “Medine

202 el-Belâzurî, Ensâb, Cilt: 1, ss. 252-254; Hamidullah, el-Vesâik, ss. 54-55. 203 Hamidullah, el-Vesâik, ss. 80-81.

42 Sözleşmesini (Medine Vesîkası)”205 yazıya geçirtti. Hicri 1. yılda yürürlüğe giren ve olduğu gibi günümüze kadar ulaşan Medine Sözleşmesi’nde emân verme, himaye etme şartlarının nasıl olması gerektiği hususunda önemli maddeler bulunmaktadır. Sözleşmenin, emân ve himayeden bahseden maddeleri şunlardır:

Madde 15- “Allah’ın zimmeti (koruma ve güvencesi) tek olduğu için, müminlerin arasından en mütevazı olanın bile bir başkasına yapacağı himayen (civâr) herkesi bağlar. Müminler, diğer insanlardan ayrı olarak, birbirlerinin mevlâsı (kardeşi) durumundadır.”

Bu maddeyle, emân verme husunda mü’minler arasındaki eşitliğe dikkat çekilmiştir. Bu eşitliği destekleyen başka bir hadis, statü farklılığı gözetilmeksizin emân vermeyedikkat çekmektedir: “Müslümanların emânı birdir; statü bakımından en aşağı bulunan bir Müslüman da emân verebilir. Kim bir müslümanın verdiği emâna (zimmet) tecavüz ederse Allah’ın meleklerin ve bütün Müslümanların laneti onun üzerine olsun. Allah kıyamet günü onun ne bir farzını nede bir nafilesini kabul eder”206

Madde 20b- “Hiçbir müşrik, düşman bir Kureyşlinin mal ve canını himayesi (civâr) altına alamaz ve bir mü’minekarşı onun yanında yer alamaz.”

Bu maddeyle; “O sırada düşmanları durumundaki Mekkeli Kureyşlilerin, emân verilerek Müslümanlara karşı koruma altına alınmaları yasaklanmıştır. Ancak ilerleyen zamanlarda meydana gelen bazı uygulamalara baklılırsa zaman zaman bu sözleşme metninde siyasî hayatın doğurduğu durumlar çerçevesinde bir takım değişiklikler yapılmıştır ve bu madde uygulanmamıştır. Buhârî’nin naklettiği iki olay var ki bu olaylarda, Bedir Savaşı’na (h.2/m.624) kadar geçen süre içerisinde Müslümanların en önde gelen şahsiyetleri ayrı ayrı tanıdıkları emânlarla Mekkelilerin malları için himaye sağlamaktan çekinmemişlerdir. 207

İleride tafsilatlı olarak değineceğimiz, Hz. Peygamber’in kızı Zeyneb’in o sıralarda müşrik olan kocası Ebû’l-Âs’a208

emân vermesi209 sözleşmenin 20/b maddesinin zaman içerisinde, şartlar gereği uygulanmadığına bir örnektir.

205 İbn Hişâm, Cilt: 1, ss. 501-502; İbn Kesîr, Cilt: 3, ss. 274-276; Hamidullah, İslâm Peygamberi,

Cilt: 1, s. 193; Hamidullah, el-Vesâik, ss. 66-71. (Medine Sözleşmesi’nin maddelerinde el- Vesâiku’s-Siyasiyye’deki sıra esas alınmıştır.)

206

Buhârî, Cizye 58/ 10.

207 Buhârî, Vekalet 40/ 2; Meğazi 64/ 2. 208 عيبرلا نب صاعلا وبأ

43 Madde 22- “Bu yazının içeriğini kabul eden, Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanan bir mü’minin bir katile yardım ve yataklık etmesi helal (doğru) değildir. Kim böyle birisine yardım eder ve sığınma hakkı tanırsakıyamet gününde Allah’ın lanet ve gazabı onun üzerine olsun. Artık böyle birisinin ne özrü kabul edilir ne de ondan bir fidye alınır.” Araplar arasında, zaman zaman kabilecilik taassubu ve akrabalık bağı sebebiyle, suçu sabit olan kişiler yakınları tarafından koruma altına alınırdı. Cinayet, ahlak dışı davranış vb. sebeplerle kabilesi tarafından dışlanan bazı kişiler başka kabileler tarafından emân altına alınabiliyordu. Bu durum zaman zaman çatışmalara sebep olmuştur.210

Sözleşmedeki bu maddeyle katilin emân yoluyla himayesinin önüne geçilmektedir.

Madde 40- “Himaye (civâr) altındaki kimse kendisini himaye eden kimse ile aynı konumdadır. Ne kendisine zulmedilecek ne de kendisinin zulüm yapmasına izin verilecektir.” Bu maddeden, emân veren kişinin emânı altındaki kimseye karşı üstünlük iddiasında bulunmaması, verdiği emânı başa kakarak onu rencide etmemesi gerektiği sonucunu çıkarabiliriz. Aynı şekilde emân altındaki kişinin de emân vereni zor durumda bırakacak davranışlardan kaçınması gerekir.

Madde 41- “Himaye hakkına sahip kimsenin izni dışında (himaye edilen kişi) bir başkasına himaye (civâr) hakkı veremez.” Bu maddeyle, himaye altında olan bir kişinin, kendisine emân verenin izni olmadan, hem onun ve hem de kendi adına başkalarına emân veremeyeceği hususunu düzenlemektedir.

Madde 43- “Ne Kureyşliler ne de onlara yardım edecek olanlar himaye (civâr) altına alınmayacaklardır.” Bu madde, sözleşmeyi kabul edenlerin, Müslümanların düşmanı olan Kureyşliler ile onlara yardım eden, onlarla birlikte hareket eden müttefiklerinin emân yoluyla himaye altına alınmalarını yasaklamaktadır.211

Madde 47- “Bu belge, haksız bir fiil ya da suç işleyen

kişinincezalandırılmasına engel olamaz. Medine’de kalan da Medine dışına sefere çıkan da güven içindedir (âminûn). Ancak haksız bir fiil ya da suç işlenmesi durumu müstesnadır. Buradaki hükümnlere uyan bu hususta titizlik gösterenin ilk hamisi Allah’tır. Allah’ın elçisi Muhammed bütün bunların takipçisidir.” Bu maddeyle, haksız bir fiilde bulunmadıkları sürece Medine’de yaşayan kimselerin emniyette

210 Cevâd Ali, Cilt: 3, s. 354; Cilt: 2, s. 227. 211 Hamidullah, İslâm Peygamberi, Cilt: 1, s. 197.

44 olduğunu, karşılıklı haklara riayet edildiği müddetçe Medine’nin “emân yurdu” olarak ilan edildiğini görüyoruz.

Hz. Peygamber, Medine’de diğer dinlerin mensupları ile de barış içerisinde yaşamanın planlarını yapıyordu. İlk zamanlar her şey yolunda gidiyordu. Ancak bir müddet sonra Müslümanlar için Medine’de de hayat hakkı tanımak istemeyen Mekke müşrikleri ile Medine’de Müslümanları kendileri için tehlike gören Yahudiler birlikte Müslümanlara karşı mücadele vereceklerdi. Hz. Peygamber’e karşı gerek müşrikler tarafından gerekse Yahudilerce defalarca suikast girişiminde bulunulmuştu. Bunlar barış ortamını ortadan kaldıran girişimlerdi.

Belgede Hz. Muhammed döneminde eman (sayfa 52-55)