• Sonuç bulunamadı

Mecmuada, XIII-XIX. asırlar arasında, klasik edebiyatın başlangıcından nihayetine kadarki zaman aralığında yaşamış 116 şaire/sanatkâra yer verildiği tespit edilmiştir.Fuzulî, Nesimî, Nedîm, Nabî usta şairler; Derdli, Türabî, Niyazî gibi tasavvuf şairleri; Şinasi, Namık Kemal, Muallim Naci, Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem gibi modern Türk şiirinin öncü isimleri ve o dönemde yazdıkları şiirleri neşredilmesi için gazetelere özellikle Muallim Nacî’nin idaresindeki dergilere gönderen Ahmed Hamdî Beg, Harputlu Hayri, Eczacı Ahmet Refik gibi Tanzimat’ın ve ara neslin divan şairleri bu şairler arasındadır.

Şairlere verilen ağırlık dengeli değildir. Bazı şairlerin sadece bir mısrasına yer verilirken bazılarının şiirleri büyük bir yekûn teşkil etmektedir. 32 şairin birden fazla şiirine yazısına, 83 şairin birer şiirine yazısına yer verilmiştir. Muallim Naci hem şiirlerinin sayısı hem hacmi cihetlerinden şiirlerine en çok yer verilen şair ve yazardır. Namık Kemal, Derdli, Zihnî-i Çermikî, Viranî, Niyazî-i Mısrî, Sırrî, Türabî, Ragıb Paşa mecmuada ağırlıkta olan şairlerdir. Fuzulî, İbrahim Halvetî ile Viranî’nin mükerrer olarak verilen birer şiirleri ve Sa’îd Paşa’nın mükerreren verilmiş tek şiiri de sayıya dâhil edilmiştir.

Müstensih bazı şiirlerde mahlasların hemen üst taraflarına uzun bir med çizgisini andırır bir çizgi çekmiştir, bazılarında ise bunu yapmamıştır. Bazı beyitlerin ve şiir parçalarının altına ait olduğu şairin mahlas ya da ismini yazmıştır. Ancak pek çok şiirin müellifi hakkında hiçbir bir kayıt düşmemiş, isim de mahlas da vermemiştir. Bu durum müstensihin; şiirin mahlas beytini mecmuaya almaması, mahlası ismi belirtmemesi ve nazım şekli ile yazıldığı dönem itibarıyla şiirin mahlas taşımaması ile ilgilidir. Yapılan araştırmalar neticesinde bu durumdaki şiirlerin bir kısmının müellifine ulaşıldı ve bunlar ilgili yerlere kaydedildi ancak yapılana araştırmalarda bir kısmının müellifi hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamadı. Şayet bunlar bilinseydi değerlendirmeler daha net ve farklı olabilirdi.

Müstensih şiirlerin müellifini verirken dikkatsiz davranmış ve şiirleri gerçek müelliflerinin dışındaki şairlere atfetmiştir. Mecmuanın ilk şiirinin başında Kadrî Beg, mahlas beytinde ise Ġafūrī yazılmıştır. Yapılan araştırmalarda bu şiirin Gafurî Mahmud Efendi’ye ait olduğu tespit edilmiştir. 245 numaralı şiir Nef’î’nin meşhur bir kasidesinin beyitleri olmasına rağmen Has Ordu-yı Hümayun Ser-kâtibi Hikmet

69

isminde bir şahsın bir kıt’ası olarak verilmiştir. Pîr Sultan’a ait bir şiir Kul Mustafa tapşırmasıyla verilmiştir. Nabî’nin bir beyti Namık Kemal’e ait olarak verilmiştir. Bir beytin ise bir mısrası Cevrî’ye bir mısrası Nef'î’ye aittir fakat beytin altına Cevrî yazılmıştır. Bu yanlışlar tespit edildiğinde gerekli değişiklikler yapılmış ve bunlar dipnot olarak düşülmüştür.

Mecmuada yer alan 7’si mensur, 301’i manzum olmak üzere toplam 308

metnin şairlere yazarlara göre dağılımı şu şekildedir:21

Muallim Nâcî (17)22

, Nâmık Kemâl (21), Derdli (11), Fuzûlî (7), Zihnî-i Çermikî (7), Râgıb Paşa (6), Ziyâ Paşa (5), Vîrânî Abdâl (5), Türâbî (5), Nesîmî (4), Nâbî (4)23, Şeyh Galîb (4), Sırrî (4), Ferdî (4), Ahmed Hamdî Bey (4), Sâfî (3), Nedîm (2)24, Hilmî (3) Niyâzî-i Mısrî (3), Kâzım Paşa (3), ‘İzzet (3), Şem‘î (3), Kuddûsî (3), Ahmed Refîk (3), Zâtî (2), Mevlânâ (2), Ednerunlu Vâsıf (2), Hayâlî-i Şems (2), Zihnî-i Bayburdî (2), Şinasî (2), Şeyh Vasfî (2), Gedâyî (2), Noksânî (2), Vefayî (2), Kemâl Paşazade (2), Saîd Paşa-yi Âmidî (2), Bâkî (1), Askerî (1), İbn-i Haldun (1), Resmî (1), Eşrefoğlu Rûmî (1), Cafer Çelebi (1), Nev’î (1), Pîr Sultân Abdâl (1), Seyyid Nizâmoğlu (1), Şemsî (1), Fevrî (1), Rûhî (1), İşretî (1), Nef'î (1), Cevrî (1), Arabzâde Abdurrahmân (1), Kalender Çelebi (1), Nevres-i Kadîm (1), Nakşî Alî (1), Nakşî İbrâhîm (1), Gulâmî (1), Cevâbî (1), Gafûrî (1), Nâhifî (1), Münif (1), İffet (1), Tâlib (1), İsmâîl Budalâ (1), M. Pertev (1), İbrâhîm Halvetî (1), Recâîzâde Mahmûd Ekrem (1), Feryâdî (1), Hulûsî (1), Nigâr (1), Zekî Sarkis (1), Sıdkî-i Erzurumî (1), Dervîş (1), Nâdirî Hasan (1), Serserî (1), Pertev Paşa (1), Âkif Paşa (1), Celâl Paşa (1), Mehmed Celâl (1), İlyâs Sâmî Bey (1), Mehmed Sâdî Bey (1), Celâl/Celâleddin Beg (2), Cehrî Çenârî (1), Fecrî (1), Feyzî (1), Hâşimî (1), Meylî (1), Himmetî (1), Şevkî (1), Fehmî(1), Ramî (1), Nâzım (1), Rıfkî (1), Halîl (1), Hulvî (1), Hüznî (1), Sâdık (1), Ata (1), Ataî (1), Nûrî (1),Yesarî (1), Hâlet (1), Mîrlîvâ Kumadanı Şemsî Paşa (1), Osmân Nûrî (1), Behcet (1), Fâ’ik (1), Sadî (1), Deli Hikmet (1), Deli Şair (1), Edîb (1), Esad Muhlis (1), N.M. (1), Hâlid Beg (1), Zekâyî (1).

21

Parantez içindeki bu sayılar ilgili şairin muhtelif birim, biçim, tür ve hacimdeki şiirlerinin yazılarının tamamını şamildir. Tahmis edilen şiirler, tahmis edilen şairlerin şiirlerine eklenmemiştir. Bu husus dipnot olarak düşülmüştür. Bir şaire ait olarak verilen ancak ilgili şairin veya başka şairlerin şiirleri arasında tespit edilemeyen şiirler de o şairin şiir sayısını eklenmiştir. Sistematik tabloda ve biyografi kısmında gerekli detaylar verilmiş, izahlar yapılmıştır.

22

Ahmed Hamdî Bey’in tahmis ettiği gazellerle beraber şiir sayısı yirmi birdir.

23 Bunların dışında Nabî’ye mal edilen iki beyit onun divanında tespit edilmediği gibi kime ait olduğu

da ilgili şiir mevcut değildir. Nabî’nin bir beyti ise Namık Kemal’e atfedilerek verilmiştir.

70 XIII. Asır

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (1207- 1273)

Horasan’ın Belh şehrinde 1207’de dünyaya geldi. Moğol istilası nedeniyle babasıyla uzun bir yolculuktan sonra Anadolu’ya gelerek Konya’ya yerleşti. İyi bir tahsil gördü. Şems-i Tebrizî ile tanıştıktan sonra tasavvuf yolunda olgunlaştı. Kim olursan ol, sözü ve insanlık sevgisiyle özdeşleşti. Halk üzerinde büyük nüfuza erişti. Sema ayinleri yaptı. Kendisinden sonra fikirleri etrafında oğlu tarafından Mevlevi tarikatı kuruldu. 1273’te vefat etti. Ölüm yıldönümü Şeb-i Arus olarak bilinmektedir. Divan-ı Şems’ül-Hakayık, Mesnevi-i Manevi meşhur eserleridir. Mecmuada kendisine atfedilen iki gazel varsa da bunlar Divanı’nda tespit edilememiştir. Bunlardan biri İran menşeli sitelerde ona ait olarak verilmektedir.Diğeri Molla Câmî’ye ait olabilir ihtimaliyle Molla Câmî Divanı da incelendi. Ancak bu Divan’da

da tespit edilemedi.25

XIV. Asır

İbn-i Haldûn (1332-1406)

Tunus’ta doğan Mısır’da vefat eden İbn-i Haldun, modern tarihin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen XIV. asır Arap düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. Mukaddime isimli eseri meşhurdur. Mecmuada kendisine

atfedilen üç mısralık bir bent vardır.26

Nesîmî (807 ?/1404?)

Doğum yeri ve tarihi hakkında yeterli bilgi yoktur. Şiraz, Şirvan, Diyarbakır ve Bağdat dünyaya geldiği yerler olarak zikredilmektedir. İmadüddin lakabını ve Seyyid unvanını kullanmıştır. İyi bir eğitim görmüş, genç yaşta tasavvuf yoluna girerek Fazlullah-ı Hurufî’ye bağlanmış, onun halifesi olmuştur. İnanç ve heyecanlarını, ateşli ve taşkın yaratılışını şiirlerine yansıtmıştır. Bunların

25

Daha geniş bilgi için bkz. Reşat Öngören,Mevlânâ Celâleddîn-İ Rûmî, TDV İslâm Ansiklopedisi, Ankara 2004,C. 29, s. 441-448.

26 Daha geniş bilgi için bkz. Süleyman ludağ, İbn-i Haldûn, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul

71

bedeli,boynunun vurulup derisinin yüzülmesi olmuştur. Türk edebiyatının önemli şahsiyetlerinden olup şiirlerine birçok nazire yazılmıştır. Azeri Türkçesiyle yazan Nesimi Anadolu’da divan edebiyatının teşekkülünde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca Azeri Türkçesi’nin Fuzulî’den önceki en büyük şairi olarak kabul edilir. Kalenderîler tarafından takdis edilmiş, bazı şiirleri ayinlerde okunmuştur. Alevî-Bektaşîlerin yedi

büyük şairindendir. Türkçe ve Farsça Divanları başlıca eserleridir.27

Mecmuada toplam dört gazel Nesimî ’ye atfedilmiştir. Ancak bunlardan ikisinin,bütün şiirleri incelenmesine rağmen ona ait olduğu tespit edilememiştir.

XV. Asır

Eşrefoglu Rûmî (1353- 1469)

Asıl adı Abdullah olup Eşref-i Rumî namıyla tanınmıştır. İznik’te yaşamıştır. Kadiri tarikatının ikinci piri sayılan Eşrefoğlu Rumî, daha hayatta iken büyük bir veli kabul edilmiştir. Eşrefiye tarikatını kurmuştur. Tasavvuf ilkelerini ve tasavvufi aşkı işlemiştir.Şiirlerinin çoğu bestelenmiştir. Divan ve mensur bir eser olan Müzekk’ün- Nüfus başlıca eserleridir.28 Mecmuada bir gazeline yer verilmiştir.

Cafer Çelebi (1452- 1515)

1452’de Amasya’da doğmuştur. Asıl adı ve mahlası Cafer’dir.Tacizade Cafer Çelebi olarak bilindi. Müderrislik, kadılık, kazaskerlik yapmıştır. Yavuz Sultan Selim devrinde yeniçerileri isyana teşvik ettiği gerekçesiyle 1515’de idam edilmiştir. Divan’ı, Hevesname isimli mesnevisi ve Münşeat’ı başlıca eserleridir.29 Mecmuada tek bir beytine yer verilmiştir.

27 Detaylı bilgi için bkz. Hüseyin Ayan, Nesimi, Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe

Divanının Tam Metni, C. 1-2, Türk Dil Kurumu Yay. Anakara 2002.s.1-42.

28

Daha geniş bilgi için bkz.A. Necla Pekolcay, Abdullah çman, Eşrefoğlu Rûmî,TDV İslâm

Ansiklopedisi, İstanbul 1995,C. 11, s. 480-482.

29 Daha geniş bilgi için İsmail E. Erünsal, Tâcî-Zâde Ca’fer Çelebi, Hayatı ve Eserleri, Kültür

72 XVI. Asır

Kemâl Paşazade (1469-1534)30

1469’de dünyaya geldi. Asıl adı Şemseddin Ahmet’tir. Büyükbabası Kemal Paşa’ya nispetle Kemal Paşazade, İbni Kemal diye anılır. Doğum yeri ihtilaflıdır. Müderrislik, kazaskerlik ve şeyhülislamlık yapmış, Yavuz Sultan Selim’den büyük itibar görmüştür. 1534’te vefat etti.Kemal Paşazade pek çok alanda eser vermiş çok yönlü ve kudretli bir âlimdir. Tevarih-i Al-i Osman isimli tarihi ve Divan’ı önemli

eserlerindendir.31 Mecmuada iki beytine yer verilmiştir.

Zâtî (1471- 1547)

1471’de Balıkesir’de dünyaya geldi. Asıl isminin İvaz olduğu tahmin edilmektedir. Tahsili hakkında fazla bilgi yoktur. Neşeli, rindmeşreb ve zevkperest birisiydi. Döneminin ileri gelenlerine kasideler sunmuş, onlarla aynı meclislerde bulunmuş, onlardan iltifatlar görüp rahat bir hayat sürmüştür. Bayezid Camisi yakınlarındaki bir dükkânda reml ilmiyle uğraşmış bu dükkân şairlerin uğrak yeri olmuştur.Burada Bakî gibi genç şairlere rehberlik etmiştir.1546’da vefat etmiştir. Divan ve Edirne Şehrengiz’i başlıca eserleridir. Mecmuada iki gazeline yer verilmiştir.32

Nev’î (1534-1599)

1533-34 yılında Malkara’da doğdu. Asıl adı Yahya’dır. Şiirlerinde Nev’î mahlasını kullanmıştır. İyi bir tahsil görmüş ve medreselerde hocalık, kadılık ve şehzade hocalığı yapmıştır. İlim ve fazilet sahibi bir zat olup büyük saygı görmüştür. 1599’da vefat etmiştir. Üç dile, söze ve tasavvufa hâkim, âşıkane yazan güçlü bir şairdir. Gazel ve kasidede ustadır. Muhtelif konularda manzum, mensur otuza yakın

30 Daha geniş bilgi için bkz. Gülderen Çelik, İbn-i Kemâl Divanı’nda İnsan Unsuru,

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir 2005, s. XVII-XIII.

31

Daha geniş bilgi için bkz. Şerafettin Turan, Kemal Paşazâde,TDV İslâm Ansiklopedisi, Ankara 2010, C. 25, s. 244-245 .

32 Daha geniş bilgi için bkz. Vildan S. Coşkun, Zâtî,TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2013, C. 44,

73

eseri vardır. Divan, Hasb-i Hâl, Teceme-i Hadis-i Erbain eserlerinin başlıcalarıdır.33

Mecmuada bir beytine yer verilmiştir.

Pîr Sultân Abdâl (XVI. asır )

Ne zaman doğduğu ve vefat ettiğimeçhuldür. Hayatı hakkında fazla ve kesin bilgi yoktur. Asıl adı Haydar’dır. Sivas’ın Yıldızeli ilçesi Banaz köyünde doğmuştur. Şiirlerinden iyi bir medrese eğitimi aldığı anlaşılmaktadır. Alevî-Bektaşî’lerin yedi ulu şairinden olup posta oturmuştur. Heceyle ve halk diliyle yazdığı nefesleri meşhur olup hem Sünnîlerce hem Alevîlerce ayinlerde okunmuştur. Dünyevi şiirleri ise Türkü şeklinde bestelenmiştir. Hakkında en fazla çalışma yapılan âşıklardan biridir. Safevi taraftarı olduğu ve Osmanlı’ya isyan ettiği için Hızır Paşa tarafından asılarak idam edildiği söylenmektedir. Aruz veznini kullanmamış, şiirlerini kitap hâline

getirmemiştir.34

Mecmuada Kul Mustafa tapşırmasıyla verilen ancak Pir Sultan’a ait olan bir koşmaya yer verilmiştir.

Seyyid Nizâmoglu (XVI. asır)

Seyyid Nizamoğlu XVI. asırda İstanbul’da doğdu. Seyfi, Seyfullah ve Seyyid Nizamoğlu mahlaslarını kullanmıştır. Devrinin tanınmış ve büyük saygı görmüş tasavvuf tekke şairlerinden ve âşıklar zümresindendir. Halvetiye tarikatına girdi. Bazı didaktik şiirlerinde, bozuk düzeni ve tasavvufi zümreleri eleştirmiştir. Seyyid Nesimî ve Yunus Emre’yi takip etti. Şiirleri bestelenmiş ve asırlarca ayinlerde okunmuştur. Tahminen1601’de İstanbul’da vefat etti.Divan’ı; Tacname, Vahdet-i Vücut isimli mensur eserleri vardır.35

Mecmuada bir gazeline yer verilmiştir.

Saydî (XVI. asır)

Saydî’nin hayatı hakkında tezkirelerde ve biyografik kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Pervane bin Abdullah’ın XVI. asırda derlemiş olduğu Pervâne Bey Mecmuası’nda Saydî’nin, Hayretî’ye (öl. 1535) nazire olarak

33 Daha geniş bilgi için bkz. Nejat Sefercioğlu,Nev’î, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2007, C.

33, s. 52-54.

34

Daha geniş bilgi için bkz. Cahit Öztelli, Pir Sultan Abdal, Bütün Şiirleri, Özgür Yay., İstanbul

2012, s. 11-63.

35 Daha geniş bilgi için bkz. Adil Ali Atalay, Seyyid Nizamoğlu,Hayatı-Eserleri-Divanı, Can Yay.,

74

yazmış olduğu bir gazeli kayıtlıdır. Bu gazelin, hem Hayretî’nin gazeline nazire olması hem de Pervâne Bey Mecmuası’nın XVI. asırda derlenmiş olmasından hareketle Saydî’nin, XVI. asır şairlerinden olduğu anlaşılmaktadır.Şiirde Sultan Süleyman’dan bahsedilmesi şiirin bahsi geçen şaire ait olduğu ihtimalini

yükseltmektedir. Mecmuada bir muhammesine yer verilmiştir.36

Şemsî (1520- 1597)

Tokat’ın Zile kasabasında 1520 yılında doğdu. Adı Ahmet, lakabı Şemseddin, şiirde kullandığı mahlası Şemsî’dir. Sivas’ta irşat faaliyetlerinde bulunduğu için Şemseddin Sivasî olarak da bilinir. Kısa bir süre müderrislik yaptı. Velut bir şeyh olarak uzun yıllar Sivas’ta yaşadı. Şemsiye tarikatını kurdu. 1597’de vefat etti. Çoğu dinî, tasavvufî sahada olmak üzere manzum ve mensur pek çok eser vermiştir. Divan, İbret-numa, Gülşen-abad bunlardan birkaçıdır. Mecmuada bir gazeline yer verilmiştir.37

Fevrî (?-1571)

Arnavutluk’un Daraç şehrinde doğdu. Hırvat asıllı Hristiyan bir aileye mensuptur. Küçük yaşta devşirme usulüyle İstanbul’a getirildi. İslâm dinine girdikten sonra Ahmet adını aldı. Bazı devlet adamlarının himayesine girdi. Müderrislik ve kadılık yaptı. Bir manzumesinde, devrin öğretim sistemindeki bazı aksaklıklardan söz etmesi önemlidir. Kanuni’ye sunduğu kasidelerle şöhreti arttı. 1571’de Şam’da vefat etti. Fevrî yaşadığı dönemde daha çok bir âlim olarak şöhret kazanmıştır. Aynı zamanda devrinin tanınmış hattatlarındandır. Divan’ı ve Ahlâk-ı Süleymânî başlıca

eserleridir.38 Mecmuada bir gazeline yer verilmiştir.

Rûhî (1534- 1605)

1535’te Bağdat’ta dünyaya geldi. Ruhî-i Bağdadî olarak tanındı. Adı Osman, mahlası Ruhî’dir. Anadolu’nun çeşitli yerleri dâhil pek çok yer dolaşmıştır. Konya ve

36 Daha geniş bilgi için bkz. Kâmil Ali Gıynaş, Pervâne Bey Mecmuası, Akademik Kitaplar Yay.

İstanbul: 2014, C.1.

37

Daha geniş bilgi için bkz. Hasan Aksoy, Şemseddin Sivasî, Hayatı, Şahsiyyeti, Tarikatı, Eserleri,

Cumhuriyet Üniversitesi ilahiyat akültesi Dergisi, C. 9 2 , Sivas, Aralık 2005. s. 1-46

38 Daha geniş bilgi için bkz. Mehmet Kalpaklı, Fevrî,TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1995, C.

75

İstanbul Mevlevihane’lerinde bulunmuş bir Mevlevi olduğu kaynaklarda geçmektedir. Binin üzerinde rintçe ve lirik gazelleriyle, pek çok naziresi olan meşhur Terkib-i Bent’iyle edebiyatımızın önemli şahsiyetlerindendir. Sosyal hayata duyarlı olan şair bazı olumsuzlukları dile getirmekten çekinmemiştir. 1606’da vefat etti. Tek

eseri Divanı’dır.39 Mecmuada Ruhî’ye atfedilen bir beyti varsa da şiirleri arasında

tespit edilememiştir.

Bâkî (1526- 1600)

1526’da İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mahmud Abdulbaki’dir. Medreseye devam etmiş, ilgisi ve yeteneği sayesinde kısa zamanda kendini göstermiştir. İyi bir tahsilden sonra müderrislik, kazaskerlik yapmış çok istemesine ve yaklaşmasına rağmen Şeyhülislam olamamıştır. 1600’de İstanbul’da vefat etti. Osmanlı sahasının XVI. asırdaki en büyük şairi olup Sultan’üş-şuara olarak anılmış, Kanuni onunla iftihar etmiştir. Divan edebiyatını Fars edebiyatı seviyesine çıkarmış, güçlü kalemiyle döneminin ihtişamını şiirlerinde tasvir etmiştir. Rindane şiirler yazmış, tasavvufa hiç girmemiştir. Mahallileşme akımını öncülerinden olmuştur. Divanı ve

Arapçadan çevirdiği Fezail’ül-Mekke, Fezail’ül-Cihad eserleri önemlidir.40

Mecmuada bir beytine yer verilmiştir.

Fuzûlî (1483- 1556)

Fuzulî’in hayatı birçok yönden belirsizdir. Doğum yeri gibi doğum tarihi de

tam olarak bilinmemektedir. Asıl adı Mehmet, babasının adı ise

Süleyman’dır. Bağdat, Necef, Hille veya Kerbelalı olduğu söylenir. Fuzulî, mahlasıdır. Tahsili noktasında kesin bilgi yoktur ancak âlim ve fazıl bir insanı olduğu eserlerinden anlaşılmaktadır. Hayatı boyunca yokluk içinde yaşamış, devlet büyüklerinden hak ettiği ilgiyi görememiştir. 1556’da vefat etmiştir. Azeri sahasına girmekle beraber Divan edebiyatının en lirik, en kudretli, halk tarafından en çok benimsenen, tesiri daimi olan en güçlü şairidir. Dinî ve tasavvufi şiirleri olmakla beraber genel olarak aşk ve ıstırap şairi olarak bilinir. Velut bir şair ve yazar olan

39

Daha geniş bilgi için bkz. Coşkun Ak, Rûhî-yi Bağdadî. TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2008, C. 12, s. 205-206.

40 Daha geniş bilgi için bkz. Mehmet Çavuşoğlu, Bâkî TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1991, C.

76

Fuzulî’nin Türkçe, Farsça ve Arapça pek çok eseri vardır. Türkçe ve Farsça Divanlar, Leyla vü Mecnûn mesnevisi, mensur olan Hadika’düs-Süeda ve “Selam verdüm, rüşvet degüldür deyü almadılar.” sözüyle başlayan meşhur Şikâyetname

mektubu en çok bilinenleridir.41

Mecmuada biri mütekerrir olmak üzere yedi şiirine yer verilmiştir.

İşretî (?- 1566)

İstanbul yakınında bulunan Yenihisar’da doğdu. Doğum tarihi belli değildir. Asıl adı Mustafa’dır. Kadılık yaptı. Şehzade Bayezid’in has meclisine girdi ve onun sevgisini kazandı. 1566’da vefat etti. İşretî’nin çeşitli mecmua ve cönklerde şiirleri bulunmaktadır. Döneminin tezkire yazarlarına göre onun, okunmaya, dinlenmeye değer şiirleri vardır. Aşk, şarap, sevgili ve dünyanın faniliği konulu âşıkane ve

rindane şiirleri oldukça başarılıdır.42Mecmuada bir gazeline yer verilmiştir.

XVII. Asır

Nef’î (1572- 1635)

Asıl adı Ömer olan Nef'î, 1572’de Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğdu. . Soylu bir aileye mensuptur. Nef’i Üstün bir sanat gücüne sahip olan övgü ve yergi şairi yani kaside şairidir. Dört padişah devrini idrak etmiş devlet adamlarına sunduğu kasidelerle haklı bir şöhret kazanmış ve lütuflar görmüştür. Ancak sert mizacı ve istikrarsız kişiliği, devlet erkânına yönelik pervasız eleştirileri yüzünden en yakın olduğu padişah IV. Murat tarafından katline ferman verilmiştir. Sarayın mahzeninde 1635’te boğdurulmuş, cesedi denize atılmıştır. Türkçe Divan, Farsça Divançe ve

eleştirilerini topladığı Siham-ı Kaza başlıca eserleridir.43Mecmuada başka birine mal

edilen bir şiirine ve bir mısrasına yer verilmiştir. Kalenderî başlığıyla verilen ve ona mal edilen şuḫāne bir şiir ise şiirleri arasında tespit edilmedi.

41 Daha geniş bilgi için bkz. Hasibe Mazıoğlu, uzulî Üzerine Makaleler, Türk Dil Kurumu Yay.,

İstanbul 1997, bütün sayfalar.

42 Daha geniş bilgi için bkz. Suat Donuk

http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=148 (08.03.2018)

77

Cevrî (1595 ?- 1654)

İstanbul’da dünyaya geldi. Eserlerinde Cevrî mahlasını kullanan şairin asıl adı İbrahim’dir. Mevlevi’dir. Kâtiplik ve hattatlık yapmıştır. XVII.asır şiirinde önemli bir yeri olan kudretli bir şairdir. Çoğunlukla arifane şiirler yazmıştır. Bağdatlı Ruhî’nin Terkib-i Bend’ine naziresi ve Mevlâna için yazdığı mesnevisi meşhurdur. Şiirleri döneminin hayatını yansıtması bakımından önemlidir. En önemli

eseri Divanı’dır, Hall-i Tahkikat, Selim-name diğer eserlerindendir.44Mecmuada

Nef’î’nin bir mısrasıyla beyit hâline getirilmiş bir mısrasına yer verilmiştir.

Arabzâde Abdurrahmân Efendi (1689- 1746)

1689 yılında İstanbul’da doğdu. Arapzade Abdurrahman Bahir Efendi olarak tanındı. Meşhur bir âlim oldu. Şehzadelerin hocalığına tayin edildi. Müderrislik, kadılık ve kazaskerlik yaptı. 1746’da İstanbul’da vefat etti. Türkçe, Arapça, Farsça olmak üzere üç dilde şiir yazdı. Aynı zamanda musikişinastı. Şiirlerini topladığı bir

divana bugüne kadar rastlanmamıştır.45

Mecmuada meşhur tevazuyla ilgili beytine yer verilmiştir.

Nevres-i Kadîm ( ?-1762)

Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Tam ismi Nevres Abdürrezzak Efendi’dir. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. XIX. asır şairi Osman Nevres’ten ayırt edilebilmesi için Nevres-i Kadîm olarak anılır. Müderrislik ve kadılık yapmıştır. Bursa’da sürgündeyken 1762’de vefat etmiştir. Nevres-i Kadîm keskin söyleyişi, dilini tutamayışı, küfürbaz oluşu dolayısıyla çevresindeki insanları sık sık gücendirmiş, bu yüzden ömrünün büyük kısmı sürgünde geçmiştir. Kendine

mahsus tavır ve eda sahibi bir şairdir. Divanı ve Münşeatı en önemli eserleridir.46

Mecmuada bir beytine yer verilmiştir.

44 Haluk Aydın, Cevrî Divânı’nın Tahlili, Doktor Tezi, Balıkesir 2010, s. 11-33.

45

Daha geniş bilgi için bkz. Nuri Özcan, Abdurrahman Bâhir Efendi,TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1988, C. 1, s. 15-18.

46 Daha geniş bilgi için bkz. Şerife Yağcı, Nevres-i Kadim Divanı ve İndeks, Yayınlanmamış

78

Vassaf Abdullâh Efendi (?-1761)

Akhisar’da doğdu. Doğum tarihi tam bilinmemektedir. İyi bir eğitim aldı. Müderrislik ve kadılık yaptı. Kazasker oldu ve bu sıfatla İran’la yapılan görüşmelere katıldı. zun süre İran’da kaldığından bazı kaynaklarda “İran kazaskeri” veya “İranî Abdullah Efendi” lakabıyla anıldı. 1761’de vefat etti. Bazı eserler telif etmiş, üç dilde şiir yazmış, şiirlerinde “Abdî” ve “Vassâf” mahlaslarını kullanmıştır. Hikemî

olan Hayâl-i Behcetâbâd mesnevisi en önemli eseridir.47 Mecmuada bir beyti vardır.

Niyâzî-i Mısrî (1618- 1694)

Türk edebiyatının önde gelen mutasavvıf şairlerinden olan Niyazî-i Mısrî

Benzer Belgeler