• Sonuç bulunamadı

Meclis-i Mebusan’ın Açılışı ve Londra Protokolü’nün Reddi 59 

Belgede 93 harbinde Edirne ve çevresi (sayfa 72-75)

C.  EDİRNE’NİN TARİHİ 4 

I. BÖLÜM

2.   Meclis-i Mebusan’ın Açılışı ve Londra Protokolü’nün Reddi 59 

Sultan II. Abdülhamid cülus hattı hümayununda Meclis-i Mebusanı toplayacağı vaadinde bulunmuş, mebus ve ayanların seçimi için 31 Ekim 1876’da “İntihabat Nizamnamesi” çıkarılarak, Osmanlı Devleti’ne muhtariyet ile bağlı vilâyetler hariç, diğer bütün vilâyetlerde iki dereceli seçim yapılarak her 50.000 seçmen için bir mebus gönderilmesi ve ayanların ömür boyu şartı ile görev yapması kararlaştırılmıştı236.

İstanbul Konferansı’nda bir sonuç alınamayacağının anlaşılması üzerine Rusya diplomatik girişimlerine hız vererek Avrupa devletleri ile anlaşmaya vardı. Balkan sorununda Osmanlıya karşı takınılacak tutumu saptamak üzere Londra’da

232 Süleyman Kocabaş, Sultan Abdüülaziz…, s. 265.

233 İ. Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, Türkiye Yayınevi, İstanbul 1972,

s.292.

234 İstanbul Konferansı’nın tekliflerini incelemek üzere toplanan fevkalâde mecliste Mithat Paşa ve

Mahmud Celâleddin Paşa Rusya ile savaş lehine heyecanlı sözler söylemişlerdir. Mithat Paşa’nın teşvikiyle yüksek medrese talebeleri de sokaklara dökülerek hatta padişahın penceresinin önüne gelerek “harp” diye bağırmışlardır. II. Abdülhamit meclisin red kararını onaylamak zorunda kalmıştır. Bkz. Yılmaz Öztuna, Resimlerle 93 Harbi, s. 11-12.

235 Süleyman Kocabaş, Sultan Abdülaziz…, s. 274; Yılmaz Öztuna, Resimlerle 93 Harbi, s. 11. 236 Süleyman Kocabaş, Sultan Abdülaziz…, s. 286.

toplanan Avrupa devletleri 31 Mart 1877’de İstanbul Konferansı kararlarından pek de farkı olmayan “Londra Protokolü” nü imzalayarak, protokol kararları Babıâli’ye bildirildi237.Bu protokol ile; Karadağ’a Hersek sancağından Ortodokslarla meskun iki kaza verilerek Karadağ’ın Osmanlı’ya tâbi olmakta devam etmesi, Bulgaristan ve Bosna-Hersek’te Bizzat Babıâli tarafından ıslahat yapılması isteniyordu. Bununla birlikte son zamanlarda Tuna boylarında toplanan Türk orduları sulh zamanındaki mevcuduna indirilecek ve buna karşılık Rusya da son on yılda silah altına aldığı birliklerini terhis ederek, Türk sınırından kuvvetlerini uzaklaştıracaktı238. Osmanlı Devleti Heyet-i Vükelâsı uzun tartışmalardan sonra kendisine tebliğ edilen bu protokolü devletin bağımsızlığına zeval getireceği gerekçesi ile 3 Nisan 1877’de reddetmiş239, özellikle Londra Protokolü’nde bulunan “...yapılacak reformların

büyük devletlerin İstanbul’da bulunan elçileri aracılığıyla denetlenmesi…”

maddesinin reddi Rusya’nın aradığı savaş bahanesi olmuştur240.

Rusya, Tuna’yı geçmek ve Türk ordusunu ikiye bölerek Edirne’ye doğru ilerlemek plânını uygulayabilmek amacıyla 16 Nisan 1877’de Eflâk ve Boğdan (Romanya) ile ittifak anlaşması imzalayarak, Romanya topraklarından serbestçe geçme ve demiryollarını denetleme hakkını elde etmişti. Bu anlaşmadan haberi olan Osmanlı Devleti’nin 8 Mayıs’ta Romanya’ya savaş ilân etmesine karşılık; Romanya önce 21 Mayıs’ta bağımsızlığını, sonra da 22 Mayıs’ta Osmanlı’ya karşı savaş ilân etti. Romanya ile anlaşmada ihmalkâr davranan Osmanlı Devleti’ne karşı Rusya Balkanlar’da önemli bir üstünlük sağlamış, Rus orduları Romanya topraklarından geçerek kısa bir sürede Tuna önlerine gelme fırsatını elde etmişti.

237 Rıfat Uçarol, a.g.e., s. 331-332.

238 Mustafa Öztürk, “1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi Belgeleri: Abdi Paşa’nın Muhakemesi”,

Belgeler, C. XXIII, S. 27, TTK Basımevi, Ankara 2002, s. 118; Yılmaz Öztuna, Resimlerle 93 Harbi, s. 12; Süleyman Kocabaş, Sultan Abdülaziz..., s. 290.

239 Mahir Aydın, “Doksanüç Harbi”, TDVİA, C. IX, İstanbul 1994, s. 498; Mahmud Celâleddin Paşa,

Mir’at-ı Hakikat, Yay. Haz. İ. Miroğlu, İstanbul 1983, s. 270; Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 516.

B. 1877-1878 OSMANLI-RUS SAVAŞI’NIN BAŞLAMASI

VE BALKAN CEPHESİ

19 Nisan 1877 tarihinde Osmanlı Devleti’ne savaş açmaya karar verdiklerini Avrupa devletlerine bildirirken241, Rusya’nın İstanbul Maslahatgüzârı 23 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’nin Dışişleri Bakanı Safvet Paşa’ya Osmanlı Devleti ile münasebetlerinin kesildiğini resmen bildirdi ve 24 Nisan 1877’de savaş ilân etti242. Osmanlı-Rus Savaşı başladığında Almanya, Fransa, İtalya ve Avusturya tarafsızlıklarını ilân ederken, İngiltere ise tarafsızlığını belirtmekle beraber243, 6 Mayıs 1877’de Rusya’ya Süveyş Kanalı, Basra Körfezi, İstanbul ve Tuna nehrinin Rusya’nın işgaline uğraması halinde, İngiliz menfaatlerinin ciddi olarak tehlikeye gireceğinden bahisle buna asla razı olunmayacağını bildiren bir nota verdi. Rusya Başbakanı Gorçakof bu notaya verdiği cevapta, İngiltere’nin tarafsızlığını korudukça notada istenilen hususlara uyulacağına dair teminat verirken244, İstanbul ve Boğazlar konusunda bir teminat vermekten kaçınarak, savaş amaçlarının dışına çıkılmayacağı gibi gayet kaypak bir ifade kullanmıştır245. İngiltere’nin menfaatine riayetle Bulgaristan’ı müstakil bir eyaleti haline getirerek bununla yetinmek Rusya’nın canına minnet olacaktır. Fakat bir on sene sonra fırsat bulduğunda yine Osmanlı Devleti’ne savaş açarak Eflâk ve Boğdan’da yaptığı gibi o zaman dahi memleketeyn ile beraber Bulgaristan’a gelerek, İngiltere’ye kendi menfaatini muhafazaya vakit bırakmaksızın Edirne’nin önüne ve İstanbul kapılarına kadar gelmesi muhtemeldir. Bunun için İngiltere’nin her halde menfaati gözetmekte muhtar olması ve Moskof’un ilerisini düşünüp de işin üzerine düşmemesi için harp taraflısı Rusya’ya karşı bir taahhüt vermeyecektir246. (Bkz. EK-3A, EK-3B)

241 Hüner Tuncer, “Doğu Sorunu” ve Büyük Güçler (1853-1878) – Osmanlı’nın Kader Yılları, Ümit

Yayınları, Ankara 2003, s. 143; Rıfat Uçarol, a.g.e., s. 339.

242 Mahmud Celâleddin Paşa, a.g.e., s. 271; Şadi Sükan (Haz.), a.g.e., C. II, s. 7; Rıfat Uçarol, a.g.e.,

s. 340.

243 Rıfat Uçarol, a.g.e., s. 340.

244 Süleyman Kocabaş, Sultan Abdülaziz…, s. 296.

245 Yuluğ Tekin Kurat, , Henry Layard’ın İstanbul Elçiliği (1877-1880), AÜDTCF Yayın No: 181,

Ankara 1968, s. 26.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı diğerlerinde olduğu gibi Kafkas ve Balkanlar olmak üzere iki cephede başlamıştı. Ancak Balkan cephesi hemen tüm Balkanlar’ı kaplayacak şekilde geniş bir alana yayılmak durumunda kalmıştı. Rus askerî otoriteleri bu kez eski klasik ilerleme istikâmetini zayıf kuvvetlerine bırakıp, asıl kuvvetleri ile kaleleri kuşatmadan Tuna’nın en zayıf bölgesinden geçmeyi plânlamışlardı. Bu plâna göre Türkler tarafından kuvvetle tutulan ve oldukça iyi tahkim edilmiş kalelere çatmadan yola devam etmek, Sırp kuvvetlerine yakın olmak, sıcak savaşın devam ettiği Karadağ kuvvetleri ile çarpışan Türk kuvvetlerinin Bulgaristan ile irtibatını kesmek, Türk ordusu için Tuna’dan sonra ikinci bir savunma hattı niteliğinde olan Balkan geçitlerini en kısa yoldan ele geçirmek suretiyle kaleler bölgesini kuşatma çemberi içine alıp Türklerin moralini iyice çökertmek, bundan sonra da Yunanistan’ın da baş kaldırmasını sağlayarak sağladığı avantajlar neticesinde Avrupa devletlerini ve özellikle Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu Rusya lehinde etkilemek amacı güdülüyordu247.

Belgede 93 harbinde Edirne ve çevresi (sayfa 72-75)