• Sonuç bulunamadı

0. TÜRK KÜLTÜRÜNDE AİLE VE KADIN

1.3. Masalların Eğitimsel İşlevleri

Daha çok kitleleri eğlendirmek ve hoşça vakit geçirmek gibi işlevleri öne çıkarılan masalların aslında en önemli işlevi eğlendirirken eğitmek, insanları korkutmadan gerçeklerle yüzleştirmek, içinde doğdukları toplumların korkularını, gelecek için kurdukları hayallerini, inanç ve ideallerini yansıtmaktır. Örneğin masallarda yer alan olağanüstü yaratıklar, kötü vezir karakterleri ve bazı hayvanlar

düzen bozucu davranışlarıyla ve kötü mizaçlarıyla içinde bulunduğu toplumun korkularını, hayallerini ifade ederken aynı zamanda dinleyiciler mecazi bir yolla kötülüklere karşı uyarılır.

Köklü bir geçmişe sahip olan masallar toplumların birikmiş irfanını diğer kuşaklara aktaran bir köprü vazifesi görmekte insanların geçmişe yönelik birikimlerini canlı tutmaktadır. Zira masallarda, anlatıldığı yörelerin inançlarına, geleneklerine yer verilir. Böylece genç kuşakların geçmiş yaşantıyı unutması engellenmiş olur.

Masal metinlerinin zaman zaman küçük farklılıklarla başka ülkelerde de anlatıldığı görülür. Böylece masallar ülkeler arası bir iletişim kurarak farklı kültürlerin tanışmasına, kaynaşmasına katkıda bulunur.

Masallar işledikleri maddi, manevi, evrensel, kültürel konu ve motifler aracılığıyla insanlar için örnek modeller oluştururlar. Örneğin birçok masalda göklere erişen saraylar kurulur, topluma eziyet eden, kısacası kötü kişileri yenen masal kahramanları bu saraylara oturtulur. Bu saraylarda kırk gün kırk gece düğünler yapılır. Böylece masal, dinleyicinin masaldaki kahramanı örnek almasına önayak olur.

Masallar; iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlışın bir mücadelesidir. Zıtlıkları işleyen masallar, bu yönüyle insanı daha çocukken hayatın gerçeklerine hazırlar. Hayatın her zaman güzel ve sorunsuz olmadığını, zorluklarla, güçlüklerle mücadele edilmesi gerektiğinin mesajını vererek kitleleri eğitir.

Dikkat edilirse hemen hemen her masalın sonunda doğru, sabırlı, çalışkan olanlar kazanır, kötü, hırçın vs. tipler ise daima kaybeder. Masallar bu yönüyle kitleleri iyiye, doğruya, güzele yönlendirerek ideal bir toplum yaratma işlevini yüklenir.

Masallarda gerçekler kuru kuruya ortada değildir. Hayatın gerçekleri masallarda sembollerle kuşatılmıştır. Sembollerle kuşatılan bu masal dünyasında gerçekler daha ılımlı daha sevecen bir hale getirilerek dinleyicinin bu sembolleri çözmesi, hayal dünyasını zenginleştirmesi sağlanır.

Masalların en önemli işlevlerinden birisi de dil edinimi, milli ve evrensel kültür değerlerinin kazanılmasında çok büyük faydasının olmasıdır. İçinde sayısız deyim ve atasözü barındıran masal kişinin kelime hazinesini zenginleştirirken barındırdığı kültür parçaları vasıtasıyla kuşakların kültür yozlaşmasına uğramalarını engeller.

Masallarımızda Türk duyarlılığını ve doğa anlayışını yansıtan diğer bir özellik de kahramanların çeşitli varlıklarla konuşması ve onlarla yardımlaşmasıdır. Bu, masalın gerçeklerden uzak olduğunu göstermez. Aksine dinleyiciye her varlığın önemli olduğu

benimsetilir. Ayrıca ekosistemin dengesi olan hayvanların korunmasını, sevilmesini de satırlar arasından gizlice iletir.

Masallar esasen önceki dönemlerin bilgisidir. İnsan; tabiatı gereği olağanüstü olana, mükemmele inanır. Masal tadında bir yaşam sürme gayesinde olan insanlar ancak hayatlarının sonlarına doğru gerçekleri yakalar. Masallarda çizilen, içinde kötülüğün barınamadığı dünya portresini yaşamları boyunca yakalamaya çalışırlar. Hayatımız boyunca etkisinde kaldığımız masallar, kişiyi yaşama motive eder zihin ve ruh gelişiminin sağlıklı gelişmesine yardımcı olur. Çünkü masallar yoluyla insanlar anlarlar ki her zorluğun sonu rahatlıktır. Günümüzde masalların ruh üzerindeki bu işlevi anlaşılabildiği için özellikle Batı’da masal incelemelerine büyük önem verilmektedir. “ Günümüz bilim hayatında mit ve masal incelemeleri, çocukların ve gençlerin zihin ve ruh gelişimi için temel araçlardan birisi haline gelmiştir. Çağdaş pedagoji, mit ve masalların yeni neslin dünyayı ve gerçekleri (realite) doğru yorumlanmasına, doğayı ve insanı gerçekliği içinde kavramasına, bilimsel düşünceye ve yaratıcılığa hazırlanmasına imkan verdiği kısaca onların düşünce ve ruh gelişimlerine katkı sağladığı görüşünde birleşmektedir. Günümüzde birçok bilim dalının ve çağdaş pedagojinin bütün disiplinleriyle bu kaynaklara yönelmiş olması, mitlerden ve masallardan eğitimde üst düzeyde yararlanmanın yollarını araması bunun çok açık kanıtlarıdır.” (www.ege-edebiyat.org/ docs /471.doc, 21 Mayıs 2008: 00.30).

Masallar daha küçük yaşlardan itibaren kişiye kitap sevgisini aşılar. Günümüzde modern çağın etkisiyle masallar eski işlevini yitirmiş, masalların yerini çizgi filmler, tiyatrolar almıştır. Fakat bunlar, masalın etkisini hiçbir zaman yakalayamamıştır; çünkü masallarda bir gizem vardır. Dinleyici anlatılan dünyayı kendi yeteneklerini, hayal gücünü kullanarak çizer. Çizgi filmlerdeki gibi hazır dünyaya konmaz, bir yap – boz gibi hayal dünyasına şekil verir ve böylelikle doyuma ulaşır. Masalın bu işlevi günümüzde unutulduğu için çocuklarla masallar giderek birbirinden kopmuştur. Dolayısıyla mutsuz ve doyumsuz bir yaşam içerisinde kalmışlardır.

Masallar hitap ettikleri bireylerin veya toplumların psikolojik ve sosyal rahatsızlıklarını tespit etmede ve bu rahatsızlıkları tedavi etmede adeta bir doktor işlevini yüklenmekte bireyleri eğitip topluma aykırı kişiler olmasını engellemektedir.

“Gerçek bir masal, her vakit derinlik psikolojisini temel alan tedavi sürecinin bir öyküsüdür. Özellikle Hans ve Gretel masalı böyle bir karşılaştırma bakımından gayet uygun bir nitelik taşır; çünkü masallarda artık yiyecek bir şeyin kalmaması, evden

kovulma ve cadı tarafından yenilmek istenme gibi tatsız olay ve güçlükler mutlu bir çözüme ulaştırılır.” (Graber, 1998: 85).

Örneğin, incelediğimiz masallar içerisinde yer alan Sarı Kız’da masalın ana kahramanı olan öksüz kıza üvey annesi çok kötü davranır, yiyecek olarak kuru ekmek verir ve en sevdiği hayvan olan Sarı Kız’ı keser. Tam umutların tükendiği anda, sabreden, iyi niyetli kız rahata kavuşur (Şen, 2004: 102).

Masalın muhatabı dinleyiciyle beraber rahatlar, olanlara baş kaldırmaz veya masaldaki olayı genelleyerek “iyiler ezilir” duygusuna kapılmaz ve benzer bir durumda isyankar olmayan, sabırlı birer birey olma özelliğini kazanır.

Masalların sonundaki iletiler dinleyiciyi eğitir; iyiye, doğruya, güzele teşvik eder. Bu yönüyle masallar kitleleri eğiten bir okul gibidir.

Örneğin; Muradını Almayan Dilber adlı masalda biri fakir diğeri zengin iki kız kardeş vardır. Bu kızlardan fakir olan iyidir ve çocuğu olurken melekler yanına gelip yardım ederler ve çocuğa da dua ederler. Zengin; ama kötü kalpli olan kardeşin çocuğuna da kötü dileklerde bulunurlar. Fakir kadının kızı çok güzel, zengin kadının kızı ise çok çirkin olur. Fakir kadının kızı olan Dilber bir ağaya gelin verilir; fakat kötü olan teyzesi düğün alayı giderken kıza türlü kötülükler yaparak Dilber’in gözlerini çıkarır, Dilber’in yerine kızını koyar ve Dilber’i bir çalılığa iter. Dilber’i bir çoban bulur, evine getirir. Acıyıp Dilber’i yıkadıklarında su altına dönüşür. Kötü kalpli teyze Dilber’in yaşadığını duyunca Dilber’i öldürtür. Dilber konaktaki bir sandığa koyulur. Tesadüf sonucu Dilber’i ağa oğlu bulur. Bu arada Dilber’in çocuğu da olmuştur. Masalın sonunda Dilber rahata ulaşır, kötü kalpli kadının kızına ise ceza verilir (Şen, 2004: 72).

Bu masalda:

Hayatın sıkıntılarla dolu bir yolculuk olduğu, iyilik edenin iyilik; kötülük edenin kötülük bulacağı, gün doğmadan neler doğacağı, sabredince her şeyin üstesinden gelinebileceği, yalancının mumunun yatsıya kadar yanacağı, altının çamura düşmekle değerini kaybetmeyeceği gibi birçok ileti masal yoluyla çocuğun veya yetişkinin şuuraltına yollanır.

Masallar toplum tabakaları arasında denge görevini üstlenir ve toplumda hiç kimsenin kimseden üstün olmadığı, herkesin eşit olduğu mesajını vererek toplumun isyankar, düzeni bozucu düşünce ve hareketlerini engeller. Öyle ki Keloğlan masallarında fakir, işi gücü olmayan, fiziksel kusurlara sahip olan Keloğlan bile sarayda

dünür koltuğuna oturur, hiç çekinmeden padişahtan kızını ister ve çeşitli akıl oyunlarıyla padişahın kızıyla evlenir. Masallarda fakir olan kız güzeldir, fakir genç masalın sonunda zengin olur. Bütün bunlar abartma değil, toplumda tabakalar arası denge kurmanın birer sembolüdür. Bu yönüyle masallar toplumda göze batan sivrilikleri törpüleyerek bireyleri toplumsallaştırma yönünde eğitir.

Masallarda bazı olağanüstü olaylar vardır ki bunlar daha sonraki zamanlarda teknolojinin ilerlemesi için fikir kaynağı olmuş, insanların zihnini çalıştırıp icatlarda bulunması, hayal edileni gerçekleştirmesi için ilham vermiştir. Umay Günay bu konuyla alakalı olarak şunları söyler:

“ Masal kahramanını göz açıp kapayıncaya kadar Hint’ten Yemen’e ulaştıran uçan at, seccadenin yerini jet-uçaklar almıştır. İnsanlar istenilen yere çabucak varma arzusu ile önce sihirli vasıtalar hayal etmişler sonra kanat takarak, balona binerek uçmayı denemişlerdir ve nihayet makinelerin icadıyla uçakları yapmışlardır. Kulağını yere dayayarak dünyanın öbür ucundan haber veren Yer Dinleyen yerini telefona bıraktı. Masal kahramanına istediği yeri gösteren sihirli aynanın yerini televizyon ekranı almak üzeredir. İyileşmeyen hastalara şifa sağlayıcı melhemlerin yerine modern tesirli ilaçlar keşfedilmektedir.”Açıl susam açıl” dendiğinde çeşitli yemekler saçan sihirli kutuların yerine modern makineler yapılmaktadır. Bugün para atmak suretiyle makinelerden hazır almak mümkündür. Zümrütü Anka kuşunun sırtında gidilen yedi kat göklerdeki yeni dünyalar roket ve füzelerle keşfedilme üzeredir. Her tehlikeden kolayca kurtulan ölmez masal kahramanının yerini sinemalarda James Bond tipine bırakmıştır.” (Günay, 1975: 2).

Masallar, çocuklara dil estetiği ve ana dili bilinci kazandırmanın yanı sıra dilbilimciler için de bulunmaz bir hazinedir. Derlenen masal metinleri sayesinde yörelerin ağız özellikleri tespit edilmekte ve bu ağızlar üzerine derinlemesine inceleme yapılabilmektedir. Ayrıca çocuklara dil estetiği ve ana dili bilinci kazandırmaktadır.

Halk anlatılarının en önemlilerinden biri olan masalların eğitimsel işlevlerini kısaca belirttik, William Bascom her biri birbirinden değerli olan halk bilimi ürünlerinin işlevlerini kısaca şöyle özetler:

1. Hoş vakit geçirme ve eğlenme, eğlendirme.

2. Değerlere, toplum kurallarına ve törelere destek verme. 3. Eğitim; kültürü gelecek kuşaklara aktarma.

4. Toplumsal ve kültürel baskılardan kurtulmak için bir kaçış, kurtulma mekanizması (Karatay, 2007: 468).

Masalların eğitimsel işlevlerini belirtirken bir yanlışlığı da düzeltmek istiyoruz. Masalların hitap kitlesi zannedildiği gibi sadece çocuklar değildir. Aksine masalların asıl muhatabı yetişkinlerdir. Dikkatle incelendiğinde masalların aslında çok karmaşık bir yapısının ve sembolik bir dilinin olduğu anlaşılır. Çocukların bu yapıyı kolaylıkla anlaması düşünülemez. Çünkü çocuğun ruh dünyası henüz karmaşık yapıları anlayacak derecede gelişmemiştir. Bir nevi masallar yetişkinlerin şuuraltındaki ortak birikimleridir ve masal yetişkinlere ulaştığı zaman gerçek hedefini bulur.

Bilindiği üzere teknolojinin henüz gelişmediği çağlarda masallar altın çağını yaşıyordu. O dönemlerde yetişkinler tandır başlarında, uzun kış gecelerinde bir araya gelerek hem vakit geçirmek hem de bir şeyler öğrenip, ders almak için masallar anlatırlardı. Yetişkinlerin bulunduğu yerde elbette ki geleceğin yetişkinleri olan çocuklar da yer almış ve masallardan nasiplerine düşecek payı almışlardır.

Çocuklardan ziyade yetişkinleri eğitmek, onları yaşam sıkıntılarından kurtarmak için anlatılan masalların, iyiye yönlendirme, ana dili geliştirme,hayal dünyasını zenginleştirme, millet olma ülküsünü aşılama gibi özellikleri olduğu için çocuklar açısından önemi artmıştır. Nitekim çocuğun küçük yaşta öğrendikleri onun ileriki yaşamında gayet önemli bir rol oynayacaktır. Bu nedenle çocuk- masal ilişkisi daha çok ön plâna çıkarılmaktadır.

Benzer Belgeler