• Sonuç bulunamadı

MUHTIRA SÜRECİNDE TERCÜMAN GAZETESİ

A.12 MART VE BASIN

26 Nisan 1971’de on bir ilde sıkıyönetim ilan edildi; 13 Mayısta 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu çıkarıldı. Kanun, sıkıyönetim komutanına hiçbir gerekçe göstermeksizin evleri, kişilerin üstünü, belgelerini aramak, partileri, sendikaları, dernekleri kapatmak, mektup ve haberleşmeleri sansür etmek, basını ve her türlü yayını denetlemek, basımevlerini kapatmak yetkisi veriyordu.133

22 Eylül 1971’de yürürlüğe giren 1488 sayılı yasa, 1961 Anayasası’nın basın özgürlüğünü güvence altına almaya yönelik 22-27. maddelerini değiştirdi. 22. maddenin ilk şekline göre Türkiye’de yayımlanan gazete ve dergiler “bu tedbirlerin uygulanacağını kanunun açıkça göstermesi halinde ve ancak hâkim kararıyla” toplatılabiliyordu. Maddenin yeni şekli hükümete, savcılara toplatma yetkisi verdi: “Türkiye’de yayımlanan gazete ve dergiler, kanunun gösterdiği suçların işlenmesi halinde hâkim kararıyla; devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzenini ve genel ahlakın korunması bakımından gecikmede sakınca bulunan hallerde de, kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. Toplatma kararını veren yetkili merci, bu kararını en geç 24 saat içinde mahkemeye bildirir. Mahkeme bu kararı en geç üç gün içinde onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır.”

Öteki maddelerde de buna benzer değişiklikler yapıldı. Basın, bu değişiklikleri eleştiriyordu. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın bir yayınında şu eleştiri yer alıyordu:

“1971’de gerçekleştirilen Anayasa değişimleriyle ‘milli güvenlik’, ‘kamu düzeni’, ‘genel ahlakın korunması’ gibi genel, elastiki, her yöne çekilebilecek

133

Alpay Kabacalı;Başlangıçtan Günümüze Türkiye’de Basın Sansürü, Gazeteciler Cemiyeti Yayını, İstanbul, 1990, s.197.

sınırların kapsamı büyümüş; bütün demokratik hakların ve tabiatıyla basın özgürlüğünün üzerine, bir yeni Demokles kılıcı getirilmiştir.134

“Bu genel kavramlar, iktidarların kendi gönüllerince oraya buraya çekmelerine son derece elverişlidir; belirsizdir. Bu anayasal değişim, öteki demokratik hakların kullanımına olduğu gibi basın Özgürlüğüne de rahatlıkla uygulanabilecek niteliktedir. Bu nedenlerle gazete kapatmak mümkün olmaktadır. Halen böyle bir uygulama olmamıştır. Fakat bu değişimin gelecekte nasıl kullanılacağı, haklı bir endişe konusudur.

“Aynı Anayasa değişimi çerçevesinde, eskiden yalnız yargıç tarafından alınabilen ‘gazete toplama kararı’, şimdi, ‘gecikmede sakınca bulunduğu durumlarda yetkili merci tarafından’ da alına bilmektedir. Bu durumda hükümete ters düşen bir gazetenin ‘ivedilikle’ toplatılıp sonra ‘suç yok’ diye ve satılma şansı bittikten sonra bırakılması mümkündür. Günümüzde böyle bir uygulama yoktur. Ancak, gelecek için yol açılmıştır.”

Adalet Bakanlığı, bu değişiklikler paralelinde yeni bir Basın Kanunu Tasarısı hazırladı. Başbakan Ferit Melen, “Basın reformu” yaptıklarını öne sürüyordu. 12 Ekim 1972’de basın kuruluşlarına iletilen tasarıda tepkiyle karşılandığından Meclis’e gönderilmedi.

Sıkıyönetim, basını sürekli bir dolaylı sansür altında yaşatıyordu. Bununla da yetinilmedi; birçok gazeteci değişik nedenlerle gözaltına alındı, bir hafta ile sekiz ay arasında değişen sürelerle özgürlüklerinden yoksun bırakıldıktan sonra, haklarında davaların düşmesi ya da “gözaltı nedeninin kalkması” dolayısıyla serbest bırakıldılar. Türkiye Gazeteciler Sendikasının bir yayınında şu adlar veriliyordu: Altan Öymen, Oktay Kurtböke, Hilmi Karabel, Uluç Gürkan, İlhami Soysal, Ali Sirmen, Turhan Selçuk, Yaşar Kemal, Erol Türegün, Özer Esmer, Doğan Avcıoğlu, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk, Çetin Altan.135

Daha önce açılmış davalardan dolayı mahkumiyetler de birbirini izledi: Ankara’da Turhan Dilligil, İstanbul’da Doğan Koloğlu, Alpay Kabacalı, Sabri Yılmaz Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işledikleri gerekçesiyle mahkûm edilip cezaevlerine alındılar. Çetin Altan da milletvekilliği sırasında yaptığı bir

134

Kabacalı, age, s.197

135

konuşmadan dolayı aynı maddeden mahkûm edildi. Bir ay içerisinde (Temmuz 1972) TCK’nın 158. maddesine aykırılık gerekçesiyle altı gazetecinin cezaevine konulması anlamlıydı. Birkaç ay önce de Ahmet Tümel, aynı suçtan dolayı cezaevine alınmış ve dokuz ay hapiste kalmıştı. Çetin Altan ile Doğan Koloğlu, cezaevindeyken, daha önce açılmış başka davalardan 142. maddeye göre mahkûm edildiler. Ant dergisinin yazı işleri müdürlerinden Osman S. Arolat da 141 yıl hapis istemiyle yargılandı ; Sıkıyönetim Mahkemesi’nce üç davada 142., bir davada 159., bir davada 311. maddeye göre, toplam 24 yıl hapse mahkum edildi. Hakaret suçlarından mahkûm edilen gazeteci ve yazarlar arasında Abdülkadir Billurcu, Nihal Atsız, Necdet Sevinç de vardı. Ayrıca birçok basın davası sürüyor, yüzlerce yıl ceza isteniyordu...

Sıkıyönetim, 39 kez süreli ya da süresiz gazete kapatma cezası uyguladı.. Bir örnek olay olarak Cumhuriyetin kapatılışını yansıtalım:

İlhan Selçuk’un “Hoş Geldin Tanzimat Kafası” başlıklı yazısı 27 Nisan 1971’de, sıkıyönetim ilanının ertesi günü yayımlandı. Aynı gün Cumhuriyet, İstanbul Sıkıyönetim, Komutanlığı’nca on gün süreyle kapatıldı. İlhan Selçuk’la yazı işleri müdürü Oktay Kurtböke hemen tutuklanıp ilkin Selimiye’ye, oradan Maltepe’deki askeri hapishaneye gönderildiler. Nadir Nadi, “Eğer İlhan o gün yazı yazmasaydı, ilgililer başka bir bahane bulup Cumhuriyeti yine kapatacaklardı,”diyor. Daha sonra Oktay Kurtböke Sağmalcılar Cezaevine alındı. Bu dava aklamayla sonuçlandı. Ancak İlhan Selçuk bu kez Sıkıyönetim Mahkemesinde açılan Madanoğlu Davası’nda yargılandı; uzun süre de Ziverbey Köşkü’nde işkence altında sorgulandı. Sıkıyönetim, bu davadan da istediği sonucu alamadı; aklama kararı verildi.136

Bu dönemde o kadar çok gazeteci gözaltına alındı veya tutuklandı ki, tutuklanmayanlara şüpheli bir şekilde bakıldı. Bu konuda Hasan Cemal’den ilginç bir anekdot aktaralım. Kendisi, Doğan Avcıoğlu’nun, “Devrim Dergisi’nin iki Yazı İşleri Müdüründen biri olarak görev yapmaktayken sıkıyönetim ilan edilmiş, dergi kapatılmıştır. Devrim’in diğer yazı işleri müdürü Uluç Gürkan gözaltına alınmıştır. Fakat, Hasan Cemal’e bir şey olmamıştır. Bu nedenle bazı çevrelerce güvenilmez olarak, görülmüştür. Kulağına çalınan “Bu adam ajan mı?” sözlerinden rahatsız

136

olmuştur. “İçeri alınsam daha mutlu olacağım… Adam yerine konduğumu sanacaktım.” Sözleriyle durumunu anlatmıştır.137

Basın, sıkıyönetimin baskıları üzerine en küçük bir dokundurmada bile bulunamıyordu. Buna karşılık, bütün basın kuruluşları sivil mahkemelerde açılmış davaları ve bu mahkemelerce mahkûm edilip cezaevlerine alınan meslektaşlarını ele alarak basın özgürlüğü savaşımına giriştiler. Ayrıca, basın üzerindeki ekonomik baskılar da eleştiriliyordu.138

Haziran 1972- Mayıs 1973 arasında çıkan gazetelerde ve siyasi dergilerde basın Özgürlüğü üzerine çok sayıda haber, yorum, başyazı yer alır. Bu arada mahkûmiyet haberlerine (İlhami Soysal, Erol Türegün, Mustafa Ekmekçi, Sevgi Soysal, Seçkin Cılızoğlu vb) de rastlanır.

O dönemde eleştiri dışı kalan sıkıyönetim uygulamalarının sayısı da epey kabarıktır:

Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Azra Erhat vb. yazarların tutuklanıp yargılandıkları düzmece TKP Davası; İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu’nun da kapsamına alındıkları Madanoğlu Davası; Altan Öymen, Emil Galip Sandalcı, Erdal Öz vb. gazeteci ve yazarların uçak kaçırma olayıyla ilişkileri bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınmaları ve benzeri başka olaylar...

Anayasa Hukuku profesörü Mümtaz Soysal, Anayasaya Giriş adlı ders kitabında komünizm propagandası yaptığı savıyla tutuklandı, sıkıyönetim mahkemesinde uzun süre yargılandı; 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı; karar çeşitli gerekçelerle Askeri Yargıtay’ca bozulduğundan dört kez yargılandıktan sonra aklandı.139

İsmail Beşikçi, bölücülük propagandası yaptığı gerekçesiyle,142. maddeye göre 13 yıl hapis cezasına mahkûm edildi.

TRT’nin iki yönetim kurulu üyesi ile beş program yapımcısı, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde TCK’nın 155. ve 311. maddelerine aykırı programlar hazırladıkları gerekçesiyle yargılandılar, aklandılar.

137

Hasan Cemal, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım, Doğan Kitapçılık, İstanbul 1999, s. 60.

138

Kabacalı, age, s. 200.

139

İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı, 139. kitabı kapsayan bir yasak kitaplar listesi yayımladı. Yasaklanan kitaplar arasında Einstein’ın İzafiyet Teorisi bile vardı.

Birçok kişi için yasak yayın bulundurmak suçuyla dava açıldı. Bunların en kapsamlısı, İstanbul’daki yayınevleri, dağıtımcılar ve kitapçılara düzenlenen baskınlardan sonra 28 kişi için 3 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde, Sıkıyönetim Kanunu’nun 16. maddesine aykırılık gerekçesiyle açılan toplu davadır. Altın, Ak, Habora, Cem, Remzi, Ararat, E, İnkılâp-Aka, Sander, Yöntem, Tekin, Altın Kitaplar, Ağaoğlu yayınevlerinin sahip ya da yöneticileriyle Seçkin, İtimat, Öncü Kitapevlerinin, Gameda ve Ge-Da adlı dağıtım kuruluşlarının sorumluları ve birkaç kitapçı, on ay süreyle yargılandıktan sonra, yasak yayınlarla ilgili yeterli bilgi verilmemiş olduğu gerekçesiyle aklandılar. Birtakım yayınların zoralımına (müsaderesine) karar verildi.

“Ekim 1973’te yapılan genel seçimlerden sonra “12 Mart dönemi” sona erdi. O tarihte cezaevindeki mahkûmlar listesi -belki eksikleriyle- şöyleydi;

Çetin Altan: 7,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün. Doğan Koloğlu: 7,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün. Osman S. Arolat: 24 yıl hapis, 9 yıl sürgün. Can Yücel: 15,5 yıl hapis, 5 yıl sürgün.

Mehmet Emin Bozarslan: 13,5 yıl hapis, 4,5 yıl sürgün. Şiar Yalçın: 9 yıl hapis.

Ahmet Hamdi Dinler: 8,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün Yaşar Uçar: 7,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün.

Mete Dural: 7,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün. Abdullah Nefes: 7,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün. Erdoğan Berktay: 7,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün. Tektaş Ağaoğlu: 7,5 yıl hapis, 2,5 yıl sürgün. Mümtaz Soysal: 6 yıl 8 ay hapis, 2 yıl 2 ay sürgün. Süleyman Ege: 30yıl hapis, 16 yıl sürgün.

Vahap Erdoğdu: 34 yıl hapis.

Muzaffer Erdost: 30 yıl hapis, 12 yıl sürgün. Turhan Dilligil: 5,5 yıl hapis.

Ismail Beşikçi: 13 yıl hapis.

Abdülkadir Billurcu: 4 yıl 1 ay hapis.

Ayrıca, çeşitli nedenlerle cezaevine alınmamış mahkûmlar da bulunmaktaydı (Atilla Tokatlı, Rasih Nuri İleri, Ahmet Angın, Özkan Mert, Nezihe Meriç vb.)

O tarihlerde çıkarılan genel af, 142. maddeden mahkûm olan düşünce suçlularını kapsamadı Cezaevinde kalanlar, Anayasa Mahkemesi’nce Af Kanunu’nun bir maddesinin iptali üzerine 1974’te özgürlüklerine kavuşabildiler.140