• Sonuç bulunamadı

MANTIKU’T-TAYR ĐLE LĐSANÜ’T-TAYR MESNEVĐLERĐNĐN DĐL VE ÜSLÛP BAKIMINDAN ĐNCELENĐPKARŞILAŞTIRILMAS

MESNEVĐDE TESPĐT EDĐLEN REDĐFLER:

2.4. MANTIKU’T-TAYR ĐLE LĐSANÜ’T-TAYR MESNEVĐLERĐNĐN DĐL VE ÜSLÛP BAKIMINDAN ĐNCELENĐPKARŞILAŞTIRILMAS

2.4.1. GÜLŞEHRĐ’NĐN MANTIKU’T-TAYR MESNEVĐSĐ’NDE

DĐL VE ÜSLÛP

Gülşehri Mantıku’t-tayr’ında gayet sade ve açık bir ifade kullanmıştır. Anlamı anlaşılmayan beyitlere eserde çok az rastlanmaktadır.

Köprülü, Gülşehri’nin dilini devrine göre temiz ve nazmını pürüzsüz bulur ve tabiat manzaralarını tasvir ederken çok renkli ve iptidaî olmakla beraber şairin oldukça itinalı ve canlı üslûbu olduğunu bildirir. Eserdeki dil sonraki asırların edebî diline göre daha sadedir. Şair elinden geldiği kadar eserinde Türkçe kelimeler kullanmaya çalışmış fakat yabancı kelime ve terkiplerden de uzak kalmamıştır.61

Gülşehri Mantıku’t-tayr’ının sonunda Mantıku’t-tayr’ı Attar’ın Farsça söylediğini fakat kendisinin bülbül gibi Türkçe söylediğini belirtir.

Mantıku’t-tayr’ı ki ‘Attâr eyledi

Pârisîçe kuş dilini söyledi Anı Türkî sûretinde biz dakı

Söyledük bülbül gibi Tañrı hakı (4408-4409.beyitler)62

Fakat şair hemen ardından Türk dilinin Arapça’dan üstün olduğunu belirten beyitleri verir:

Çün Felek-nâme düzetdük şâhvâr Türk dilinçe dahı Tâzîden latîf Pârisîçe taht u tâc u zernigâr Mantıku’t-tayr’ı eyledük aña harîf

(4410.beyit) ( 4411. beyit)

61 Cunbur, 1952: 120 62

Gülşehri eserinde daha Türkçe kelimeler kullanırken Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri de bir kenara atamamıştır. Eserinde birçok örnek verilebilir.

Arapça terkip ve ibareler:

Hâşâ li’llâh kim dahı Safvân büte

Dapa yâ büt hükmini hergiz duta (177.b) Degme dürr-içün güherden eyleyem

Mantıku't-tayr’ı şekerden eyleyem (776.b)

Biri eydür iy emîrü’l-mü’minîn Rûşen insâfuñ-ıla rûy-ı zemîn (2293.b) Đlla ‘ârifler ebu’l-vakt oldılar

Zîra her vakt iktizâsın kıldılar (2411.b) ‘Avrat ola kim düze gözin kaşın

Dutmaya er delletü’l-muhtâr işin (3606.b) Biz yola bî-şübhet ü şeyn irmişüz

Kim mine’l-‘ilmi ile’l-‘ayn irmişüz (4158.b) Bir kanadıyla bir ayagı tamâm

Kapkara köynidi anuñ vesselâm (4191.b) Vâcibün bi’l-gayr-ıdı istedüñüz

Vâcibün bi’z-zât oldı aduñuz (4308.b)

Añlamadı hergiz Allâh’dan rumûz

Mâsivallâhda gezer göñlüñ henûz (4375.b)

Mesnevide yer yer Arapça söyleyişlere ve ayetlerden iktibaslara da yer vermiştir.

Çün felek nâsa çala nây-ı nefîr

Külli ‘ayşin nahnu fîhi nestehî Bel sebîlin fî-na‘îmin teştehî (3006.b)

Vallâhu a‘lem bi’s-savâb

Ve ileyhi yerci‘ü’l-me’âb (4440.b)

Rızkuñ ol vire ki Kur'ân'da yakîn Didi kim vallâhu hayru'r-râzıkîn(62/11)63

Dükeli dînlere bî-şek şâh ola

Dîn kim inne’d-dîne ‘indallah ola(3/19)64

Vellezîne câhedû fînâ didi(29/69) 65

Ne kazandıysa kişi anı yidi

Her ki bildi kısmetinüñ āâyetin Okıdı nahnü kasemnâ âyetin(43/32) 66

63 Kur’an-ı Kerim, Cuma Suresi 62/11. Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta

bırakarak oraya yöneldiler. De ki: "Allah katında olan, eğlenceden de kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en iyisidir.”

64 Kur’an-ı Kerim, Ali Đmran Suresi 3/13. Karşı karşıya gelen iki topluluğun durumlarında sizin için ibret

vardır; biri Allah yolunda savaşanlardır, diğeri, inkârcılardır ki, bunlar karşı tarafı gözleriyle kendilerinin iki misli görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Bunda görebilenler için ibret vardır.

65

Kur’an-ı Kerim, Ankebut Suresi 29/69. Ama bizim uğrumuzda cihat edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz. Allah süphesiz, iyi davrananlarla beraberdir.

66 Kur’an-ı Kerim, Zuhruf Suresi 43/32. Rabbinin rahmetini onlar mı taksim edip paylastırıyorlar? Dünya

hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık; Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir.

Eserdeki cümleler kısadır. Fakat birkaç beyit ile oluşan cümlelere de rastlanır. Đki veya üç beyit ile oluşan cümleler birer birleşik cümledir.

Ten degül cân kim şeker dadın bile Cân meger kim şekkerüñ adın bile

Đki beyitten oluşan birleşik cümle Dimeyem kim cism-ile bir çâha git

Nisbetüñ Allâh’adur Allâh’a git (4335–4336.b) Yavrılaruñ ileyinçe oynayu

Gör ne zîbâ yavrılarum var diyü

Köyden ırak düşüben gider-iken Yavrılarını tavuk güder-iken

Bir deñizüñ kırañına irdiler

Yavrılar çüst ol deñize girdiler (1047.-1048.-1049.beyitler)

Yukarıdaki örnek beyitlerde iki veya üç beyitten oluşan cümleler gösterilmiştir. Şair divan edebiyatındaki müstakil beyit geleneğini bozmamıştır. Her beyitte temel cümlenin parçaları olan ve aynı fikirleri kapsayan yan cümlecikler yer almıştır. Ele aldığı konuyu “Rüstem Destanı ve Tûti ile Karga” gibi hikâyelerde konu alakasız, basit olsa bile anlatmak istediği fikirleri güzelce ifade etmiştir.

Bir kişi bu dâsitânı eylemiş Đlla lafzın key çöpürdek söylemiş Eski bezden hûriye ton eylemiş Bir keçeden aya pîlvan eylemiş Vezn-içün lafzuñ gidermiş harfini

Buradan anlaşılıyor ki Gülşehri’den önce, yani XIII. yahut XII. Yy’da bir şair bu mevzuu nazmen yazmış; lakin dili kaba, ibtidai, vezni kullanış tarzı çok kusurlu olduğundan Gülşehri’de onu yeniden yazmak luzumunu hissettirmiştir.67

Mesnevisini sade ve anlaşılır bir dille yazan Gülşehri’nin kullandığı rediflerin çoğu Türkçe kelimelerden meydana gelmiştir.

Geldi bülbül ortaya hayrân u mest

Vâlih ü medhûş u sergerdân u mest (263.b) Bir kız üstinde oturur ay gibi

Đki kaşı ok atar bir yay gibi (353.b) Đ‘tikâdumı dürüst eylemişem

Hakka vü nâ-hakka süst eylemişem (1881.b) Ol beni açlıklara da‘vet kılur

Kendü gibi hôr u bî-‘izzet kılur (1836.b) Büşre eydür iy baña yoldaş olan

Cehli yoldaşı katında fâş olan (2824.b) Nefs bir dem baña fermân olmadı Kâfir oldı vü Müsülmân olmadı (3162.b)

Nefsine uyan kişi âdem degül

‘Đlm ü ‘akl u cân-ıla hem-dem degül (3178.b) Her terâzû kanda ise kanda var

Cân u ten mîzânları uş bende var (3224.b)

67

Bazı beyitlerde şikâyetler, sızlanmalar, sitemler, günlük hayatta kullanılan dertleşme ifadeleri ve kendi dönemine yaptığı eleştiriler vardır.

N’ideyim ne kılayım n’itsem olur

Bilmezem hîç kançaru gitsem olur (1400.b) sızlanma

Ben neyem kim kimsene beni sora

Yâ bu hâletde gelüp beni göre (1715.b) sitem

Bu-y-ısa ‘ârif ki biz şerh eyledük Hâlini her menziletde söyledük Bes buçuk ‘ârif cihânda yog-ımış

Şimdi bu da‘vâ kılanlar çog-ımış (2415-2416.beyitler) eleştiri

Şimdi halk ebleh-perest oldı kamu

Halk-ıçun sen ebleh olma iy ‘amû (4123.b) şikâyet ve öğüt

XIII. yy’ın sonları ve XIV. yy’ın başlarında yaşayan Gülşehri’nin eserinde bu dönemlere ait ses ve şekil özellikleri görülmektedir.

Kim tarîkat iline server benem

Hem hakîkat yolına rehber benem (56.b) ( benem )

Mü’mini îmânda yâr idiserüz

Ka‘be’yi bütlerden arıdısaruz (89.b) ( idiserüz ) Kim bu yol yohsul-ıla bayuñ degül

Halk udından izlerin azıtdılar

Degmesi bir köşede yir dutdılar (591.b) (yir dutdılar ) Hîç deñizde yüzmek ögrendüñ midi

Yâ suya düşesüñi sanduñ mıdı (2087.b) (ögrendüñ midi ) Kendüzi bir agu agacı-durur

Yimişi bal-ısa kim acı-durur (3297.b) (agacı-durur ~ acı-durur ) Dilemez-iseñ ki dola ev dütün

Oduñ üstine dahı urma odun ( 3305.b ) ( urmak ) Anı kim ben yoldan iledübilem

Hîç ola mı kim aña secde kılam (3330.b) ( anı ) Pâdişâh olınçak ança el dutar

Kim dükeli halk ayakda yiter (4381.b) (olınçak, ança, dükeli )

Mesnevide çok olmamakla birlikte Türkçe’nin eski dönemlerine dayanan ve XIV. yy’da yaşamaya devam eden kelimeler de bulunmaktadır.

Şem‘i gözleri görenler yandurur

Yohsa gözsüz yananı söyündürür (197.b) ( söyündürür ~ söndürür ) Şeyh eydür dûzahı söyündürem

Yidisin bir âh-ıla köyündürem (414.b) ( köyündürem ~ yakarım ) Ululara ihtirâm eylemeye

Kimse hakkında eyü söylemeye (1822.b) ( eyü ~ iyi ) Gerçekin âhir kime söyleyelüm

Kangı birini yalan eyleyelüm (2309.b) ( kangı ~ hangi ) Sayru oldukda ki cândan ırasın

Gülşehri bir sofi şair olmakla beraber eserlerinde sanatın vecdini duymuş görünür. Bir meslek propagandası yapmaktan ziyade bir sanat eseri yazmak ve geleceğe bir sanat eseri bırakmak duygusuyla çalıştığını gösterir. Mantıku’t-tayr’ın hemen her bölümüne Allah’ın adını anarak başlaması ve metin içinde yer yer dinî lirizmin örnekleri olacak mısralar söylemesi, şairimizin içten inanışına delil sayılacak ifadelerdir.68

Tañrı adın her kim ilte diline Bu hikâyet aña yavlak biline (319.b) ‘Işk-ıla her kim aña Tañrı adın

Ter sözümüzüñ bile datlu dadın (1679.b) Sırlarumı Tañrı'ya söyler-idüm

Oturup ‘ışkuña sabr eyler-idüm Varmaga çün meylüm olmadı saña

Tañrı verdi ‘âkibet seni baña (2985-2986.beyitler)

Hîçe satılanlara Tañrı hakı

Yok bizüm almaga hîçümüz dahı (3080.b) Her kim aldı ‘ilm u Kur’ân’uñ dadın Evvel añdı Tañrı’nuñ a‘zam adın (3618.b) Var tevekkül Tañrı’ya kıl bir zamân Ol kapudan rızkuñ istegil hemân (3661.b)

Gülşehri eserinde yer yer tabiat ve bahar tasvirlerine yer vermiştir. Ağaçlar, çiçekler, yeşillikler ve kuş sesleriyle renkli mısralar oluşturmuştur. Gülşehri bu tasvirleri ile güzel bir tabiat tablosu çizmektedir.

68

Ol zamân bu bûsitânda nevbahâr Şâhı dür berg eyledi vü la‘li bâr Bâg uçmakdan sebak iltür-idi Serv tûbî vü reyâhîn hûr-idi Yil çemen içinde ‘anber-bîz-idi Bulıduñ gözi cevâhir-rîz idi Gülsitân handân u sahrâ lâlezâr Bâg sersebz ü çemen pür berg ü bâr Çün çemende bülbül ün dartar-ıdı Gül tarabdan göñlegin yırtar-ıdı Ben bu nesrînüñ saçın örer-idüm Erguvânuñ agzını sorar-ıdum Nergis ü reyhân direr-idüm delim

Bülbül-ile bahs ider-idüm ‘azîm (4395-4401.beyitler)

Geldi gül vaktı girü kim bülbülüñ Bâg ola yiri vü bôstânlar gülüñ Nevbahâr oldı ki bülbül söyleye

‘Işkını ma‘şûkına şerh eyleye (272-273.beyitler)

Mantıku’t-tayr’da Mevlana’nın büyük etkileri görülmekle beraber mesnevideki tahkiye tarzının bu esere pek tesiri olmamıştır. Mevlana bir hikâyesinde herhangi bir his veya fikri anlatır, birdenbire coşar, o hikâyeyi bitirmeden bir çağrışımla yeni bir hikâyeye geçer, ondan da üçüncü bir hikâyeye atladığı neden sonra ilk hikâyeye dönüp onu bitirdiği olur. Mantıku’t-tayr’da böyle bir şey yoktur. Gülşehri ele aldığı konuyu

sonuna kadar götürür. Köprülü işte bu tertip bakımından Mantıku’t-tayr’ı Mevlana’nın Mesnevisi’nden daha üstün bulur.69

Gülşehri mesnevisine mensur olarak yazılan Kelile ve Dimne, Lema’ât ve Gülistân’dan birer hikâye, Kâbûs-nâme’den ise fütüvvetle ilgili bölümü alıp manzum olarak ve mesnevi nazım şekliyle ve eklemeler yaparak tercüme etmiştir.70

Gülşehri Kelile ve Dimne’den “Arslan ve Tavşan”, Lema’ât’dan “Dasitan-ı Leylâ vü Mecnûn”, Gülistân’dan “Papağan ile Karga” ve Kâbûsnâme’den “Bişr ü Yemlîhâ” hikâyelerini almıştır.

Gülşehri, eserine Attar’ın Mantıku’t-Tayr’ından, Mesnevi’den, Kâbûsnâme’den, Kelile ve Dimne’den, Gülistân’dan ve Lema’ât’tan aldığı hikâyelerle birlikte eserine 59 yeni bölüm eklemiştir.

Gülşehri’nin “didaktik bir şair” olduğunu da söyleyebiliriz. MESEL DÂSTÂN-I

BEHĐŞTĐYÂN KĐ BÎ-HĐSÂB U KĐTÂB U ĐCÂZET RIDVÂN DER BEHĐŞT DER