• Sonuç bulunamadı

2. Çalışmanın Yöntemi ve Kaynakları

4.3. Mantık İlminden İstifade Etmesi

َلا

َذ

اها

اب

َه فِ

اذ اه

َلا

ْس َأ

َل اة

) “bu konuda verilen en çok yerinde olan görüştür ” gibi

ifadelerle onayladığını dile getirmiştir.215 Kimi zaman konuyla ilgili birçok görüş bildirip (

الل ُه َر َاح ْي اه َ بي َو اس ُب َه ْذ َم َذ ْن اإ ُحي اح َّصلا

) “O halde Sîbeveyhi’nin görüşü doğrudur.” benzeri ifadelerle söz konusu görüşler arasında tercihte bulunmuştur.216

İbn ʿUṣfûr’un, müellife yönelttiği itirazlar ve tenkitteki yöntemi dikkate alındığında onun, sadece klasik şârihlerde olduğu gibi metni şerhetmekle yetinmediği, konu hakkındaki derin bilgisini, hatalı bulduğu görüşleri eleştirmek suretiyle gösterdiği ortaya çıkar.

İbn ʿUṣfûr metinde yetersiz, eksik veya yanlış gördüğü noktaları dile getirmiş ve bu konuda müellifi eleştirmekten geri durmamıştır. Yaptığı açıklamalarla okuyucunun zihninde oluşabilecek soru işaretlerini gidererek metni daha anlaşılır hale getirmiştir. Zaman zaman bu hususta sınırları zorlamıştır. Bu sebeple yaptığı açıklamalardan bir kısmının öznel ve tenkide açık olduğu görülmüştür.

4.3. Mantık İlminden İstifade Etmesi

İbn ʿUṣfûr’un çağdaşı âlimlerden el-Ġabrînî (ö. 704/1304) kendisi için, Muteaḫḫirûn ulemâdan İbn ʿUṣfûr’dan daha üstün bir hoca olduğunu düşünmediğini, hafızasının kuvveti ile ifade yeteneğini, dilin fesâhatiyle bir araya getirdiğini, ezberlediği bilgiyi tasavvur ve tabirde kabiliyetli oluşunu, bütün bunların bir kimsede toplanmasının az rastlanır bir durum olduğunu ifade etmiştir. Daha sonra

“Ebu’l-Ḥasen’nin Arapçadaki telifleri, telif ve konu bakımından en güzel tasniflerdir. Bütün teliflerinde kolay ve anlaşılır bir anlatım tarzı vardır. İbn ʿUṣfûr’un teliflerinde

215 İbn ʿUṣfûr, Şerḥu’l-Cumel, I, 105, 149, 153, 220, 255; II, 5, 37, 77, 85, 242, 352, 385; II, 11, 82, 92, 147, 220, 246; III, 36, 149, 184.

kullandığı delilleri ele alış yöntemi, tespit ve sınıflandırmalarındaki ifade etme tarzı onun mantık ilmiyle ilişki kurduğunu gösterir.” şeklinde cümleler sarfetmiştir.217

İbn ʿUṣfûr’un şerhinde metinle ilgili itirazları ve ihtilaflı konuları açıklarken münâzara yöntemini ustaca kullanması İbn ʿUṣfûr ile ilgili dikkatleri celbeden önemli bir özelliktir. Onun bu vasfı aklî ilimlerde son derece ileri bir seviyeye ulaştığının açık bir kanıtıdır. Nitekim telif ettiği eserleri ile bunu bir kez daha ispatlamıştır. İbn ʿUṣfûr’un münazara usulünü kullanmasındaki amaç öğrenciyi taklitten kurtarmak, konuyu farklı yönleri ile değerlendirebilmesini sağlamak ve ona tartışma becerisini kazandırmaktır. İbn ʿUṣfûr, el-Cumel’in belli bir konusunu şerhederken, konuyla ilgili önemli gördüğü bir takım ek bilgiler de vermiş ve çeşitli uyarılarda bulunmuştur. Bu tür açıklamalarını genellikle (

ْمَل ْع اا

) “bil ki” veya (

ْم َه ْ ف اا

) “anla” ifadelerinden sonra vermiştir.218

Müellif “Efʿâl” babında fiillerin zamana göre kısımlarını anlatırken; zamanın geçmiş, gelecek ve şimdiki hâl olmak üzere üç kısma ayrıldığını ifade etmiş, nahiv âlimlerinin geçmiş ve gelecek zaman konusunda ittifak ettiklerini ancak şimdiki zamanı kabul edip etmeme konusunda ihtilafa düştüklerini belirtmiştir. Kabul etmeyenler, şimdiki zamanda bir durumun gerçekleştiği ya da gerçekleşmediği bildirilirse, o hâl gerçekleşmiş ise mâzidir, yok eğer gerçekleşmemiş ise müstakbeldir diyerek üçüncü bir zamanın olmadığını ileri sürmüşlerdir.

İbn ʿUṣfûr bu iddiayı savunanlara, “Şimdiki zaman ânını bildirmek açısından

söylemesi güç bir zamandır. Çünkü geçmiş ve geleceğin arasında olduğu düşünülen zamandır. Şimdiki zamanın anının bildirilmesini isteyen biri, ‘Akıl uzun mu, kısa mı veya eğik mi, düz mü?’ diyen biri konumundadır. Akıl hakkında böyle bir şey söylenmesi düşünülemez. Çünkü bu onun niteliği değildir. Aynı şekilde şimdiki zaman ne geçmişle ne de gelecekle ilgili haber bildirmez. Çünkü iki özelliğe de sahip değildir.” şeklinde cevap verdikten sonra şöyle devam etmiştir:

217 el- Ġabrînî, ʿUnvânu’d-Dirâye, 318-319.

218 İbn ʿUṣfûr, Şerḥu’l-Cumel, I, 31, 47, 51, 56, 104, 131, 139, 143, 164, 171, 199, 250, 268, 347, 440, 457, 465, 544; II, 6, 114, 121, 157, 171, 231, 326.

“Eğer bir kimse ‘Şimdiki zamanın olduğuna dair delil nedir?’

diye sorarsa; cevap olarak denilir ki: Şimdiki hâlin gerçekleşmesi için onun bir zamana ait olması gerekir. Ve zaman, iddia ettiğiniz gibi şu anda olmayan geçmiş ve gelecekle sınırlıdır. Şimdiki zaman, tasavvur

edilemeyen hâlin gerçekleştiği ân olup, bilinen bir zamandır. Onun için üçüncü bir zaman sabit olmuştur ki o da şimdiki zamandır.219

Şimdiki zamanı ve ânda gerçekleşen fiilin varlığını kabul etmeyenler şunları ileri sürerler: Eğer şimdiki zaman var olsaydı geçmiş ve gelecek gibi kendisine has bir yapısı olurdu. Çünkü bütün var olanlar kendisine has bir yapıyı gerektirir. Şimdiki zamanı, mevcudatta bir yapı olarak bulmak söz konusu değildir. Bu tıpkı koku olgusu gibidir. Çünkü her kokunun diğer bir kokudan farklı kendisine has bir kokusu vardır.220

Nitekim ‘

ن َج ْو

(ak-kara)’ gibi ortak lafızları olan kelimeler mutlak olarak her şey için kullanılmaz. Ancak ‘koku’ gibi kelimeleri başka şeylere ortak lafızla vermek mümkündür. Çünkü kokuyu kokudan başka bir şey tabir edemez. ‘

ن َج ْو

’ lafzı böyle değildir. ‘Siyah’ ve ‘beyaz’

sözkonusu iken, ‘beyazı’n ayırt edici özelliği ‘beyazlık’, ‘siyah’ın da ayırt edici özelliği ‘siyahlık’tır. ‘Koku’ ise, ‘misk kokusu’, ‘amber kokusu’ şeklinde kendi içerisinde ayrılabilir. O halde ‘

ُل َ ي ْف َعَ

’ fiili de

‘şimdi yapıyor’ ve ‘yarın yapacak’ şeklinde kendi içerisinde gelecek ve şimdiki zamanı barındırarak ortak bir lafız olmuş olur.”221

Yukarıda yapılan karşılaştırma, her ne kadar dilsel meselelerden uzak görülse de, kullanılan illetlendirme biçimi mantıkî konuları içermesi bakımından, İbn ʿUṣfûr’un nahiv konularını analiz etmekte oldukça yetenekli olduğunu gözler önüne

219 İbn ʿUṣfûr, Şerḥu’l-Cumel, I, 58.

220 İbn ʿUṣfûr, Şerḥu’l-Cumel, I, 58.

sermektedir. İbn ʿUṣfûr’un kullandığı mantık önermelerini yalnız kendi düşüncelerine dayandırarak ortaya koyduğunu söylemek yanlış olur. Nitekim öne sürdüğü pek çok delillendirmeleri kendisinden önceki nahivcilere dayandırmıştır. Bu durum müellifin analitik düşünce yapısını, nahiv konularına ve ihtilaflı meselelere çözüm getirme üslubundaki becerisini göstermektedir. Müellif, benzer mantıkî tahlilleri Naʿt, Muteʿaddî Fiiller, Ġayr-ı Muteʿaddî Fiiller, Sıfat-ı Muşebbehe ve diğer başlıklarda uygulamıştır.222