2.3. Kuramsal Bilgiler
2.3.5. Madde Bağımlılığı ve Ergenlik Dönemi Arasındaki İlişki
Sigara, alkol, uyuşturucu maddeler ve benzerleri gibi keyif verici olan ve alışkanlık veya bağımlılık yaratan maddelerle ilk karşılaşma genellikle çocukluğun sonlarında ve ergenlikte olmaktadır (Kulaksızoğlu, 2004,206).
Ergenlik, çocuklukla yetişkinlik arasında kalan bir “ara dönemdir”. Gençlik belirli yaşlarla sınırlı olmayan bir hayat dönemidir. Bununla beraber gençlik kelimesi ergenlik yerine kullanılabilir. Buluğ (erinlik, önergenlik) ergenliğin başlarındaki biyolojik-cinsel gelişme dönemidir (Kulaksızoğlu, 2004, 32). Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık dönemidir. Ergenlikle başlayan hızlı büyüme gençlik çağının sonunda bedensel, cinsel ve ruhsal olgunlukla biter. Genellikle ilk ergenlik belirtileriyle başlayan gençlik çağı, büyümenin durmasına kadar sürer ve 12-21 yaşlarını kapsar. Bu çağa Batı dillerinde büyüme anlamına gelen “Adolescence” adı verilir. İngilizcedeki “Teenage” sözü de 13-19 yaşları arasında gençlik dönemini belirtir. Gençlik çağının tanımı bedensel ve cinsel gelişmeye göre yapılınca başlangıcı da bitişi de belirsiz olmaktadır. Çünkü ergenliğe giriş erken veya daha geç olabilmektedir Genellikle 12-15 yaş arası, ergenlik gelişmesini içine alan ilk gençlik dönemi olarak tanımlanır. On beş ile 21 yaş arası asıl gençlik dönemidir, 21-25 yaş arası da uzamış gençlik olarak bilinir (Yörükoğlu, 2004,13).
Ergenlik çağındaki gençlerle yapılan araştırmalar, bu gençlerin sorunlarının, bulundukları yaş grubuna, okula devam edip etmemesine, anne-babasının gence karşı olan tutumuna, gencin zekasına, çevresi tarafından kabul edilme derecesine göre değiştiğini göstermiştir.
Ergen, karamsarlık, huzursuzluk ve iç sıkıntısı gibi hoşa gitmeyen duygulardan bunalır. Kendisine güven verecek ve bu duygusal durumların yaşa bağlı, bu çağa has ve geçici olduğunu anlatacak bir anne-babaya ihtiyacı vardır. “Anlaşılmamak” bu yaş gencinin en belirgin sorunlarındandır. Anne ve babanın gencin söylediklerini onu
eleştirmeden, küçümsemeden ve yargılamadan dinlemesi ve böylelikle kendisini anlatmasına fırsat tanıması genci rahatlatacaktır. Özellikle karşı cinsle ilgili hayal kırıklarında genç kendisini anlayacak birine ihtiyaç duyar. Ergen, anne ve babasından daha fazla izin ister. Bağımsızca davranışları engellenince gerginleşebilir ve anne-babası ile çatışmaya düşebilir (Kulaksızoğlu, 2004, 76-79).
Gençlik deyince kiminin aklına kötü alışkanlıklar gelir ki yanlış değildir. Sigara, içki ve uyuşturucularla ilk tanışma gençlik çağında başlar ve sürer gider. Kimine göre gençlik denince akla haylazlık, serserilik, kavgacılık, şiddet ve terör gelir. Bu da belli ölçüde doğru bir gözlemdir. Örneğin ABD’de tutuklananların yarısına yakını 18 yaşın altındaki gençlerdir. Uyuşturucu kullanımı ise başta ABD olmak üzere tüm varlıklı ülkelerin, gençlik kesimine özgü, toplumsal hastalığıdır (Yörükoğlu, 2004,16-17).
Gençlik çağı evden kopma ve topluma açılma çağıdır. Ergenliğe giren bir gence evi dar gelmeye başlar. Ana babanın öğütlerinden, eleştirilerinden ve karışmalarından sıkılan genç, kendini dışarı atar. Çünkü soluk alabildiği, özgür davranabildiği tek yer evin dışıdır. Evle bağları gevşeyen genç kendini boşlukta bulur. Kendi gibi bağımsızlık arayan, aynı kaygıları paylaşan, benzer bocalamayı yaşayan yaşıtlarına katılır. Evinde anlaşılmadığını, değer verilmediğini, çocuk gözüyle bakıldığını sanan genç için arkadaş kümesi bir kurtuluş, bir sığınaktır (Yörükoğlu, 2004,69).
Uzayan gençlik çağı gençleri ya sabırsızlığa ya da umutsuzluğa götürüyor; apayrı bir dünya görüşü benimsiyorlar. Aslında ilk bakışta çok çekici, çok çarpıcı olan bir dünya görüşüdür bu ; “Savaşmayın, sevişin!”. Ancak genç, ana babasının sırtından geçinerek bu yaşam biçimini sürdürdüğünü, asalak yaşadığını görmek istemez. Bu anlayışta bir genç, aktif bir barışçı değil, edilgin bir asalak olmaktan öteye gidemez. Kendini uyuşturucularla avutur. Böyle bir gence “Uyuşturucular sağlığı bozar” denince, vereceği yanıt şu olur: “Sağlığım için kaygılanırken başıma bir atom bombası düşmeyeceğini biliyor muyum, bırakın herkes kendi hayatını yaşasın”. Kendini kanıtlama yollarının kapandığını gören ve toplumda kendisine bir yer edinme umudunu yitiren gençler yeni bir yaşam felsefesi, yeni bir dünya görüşü geliştiriyorlar. Uzayan gençlik çağı gençleri erkenden sigaraya, içkiye, uyuşturuculara, sorumsuz cinsel ilişkilere yöneltiyor. Ya da amaçsızlıktan,
yabancılaşmadan kurtulmak için yasadışı siyasal akımlara katılıyorlar (Yörükoğlu, 2004,75-76).
Bireylerin fiziksel, sosyal ve bilişsel gelişimi geleneksel olarak aşamalara bölünmüştür. Bir aşamadan diğerine geçebilmek için tamamlanması gereken bir takım görevler vardır. Ergenlerin de gelişim süreçleri içinde yerine getirmeleri gereken sosyal ve bilişsel belli başlı bir takım görevleri bulunmaktadır. Bu gelişimsel görevlerin başında ergenin kendi bireysel kimliğini oluşturması gelir. Bu görevi başarıyla tamamlayan bir ergen ebeveynlerinden bağımsız bir birey olduğunu kabul etmiş ve yetişkinlik dönemine ait görevlerini yerine getirmekte kullanılacağı bir takım becerileri edinmiştir.
Kendi kimliklerini oluşturmak ve bağımsız bireyler olmak için ergenler pek çok davranış ve tutum denerler. Bu onların sadece ebeveynlerinden bağımsız olmak için değil, aynı zamanda özerk birer birey, yani yetişkin, olmamak için yaptıkları bir girişimdir. Madde kullanımı da ergenlerin bu dönemde denedikleri davranışlardan biridir. Madde kullanmak çoğu zaman ergen için bağımsızlığın ve özerkliğin simgesidir.
Ergenlerde madde kullanımını tetikleyen gelişimsel davranışlar şunlardır; ebeveynlerinden bağımsız bir kimlik oluşturma çabası, alternatif tutumlar, yaşam tarzları ve davranışlar deneme, arkadaş grubunun tutum ve davranışlar üstündeki etkisinin artması, kendilerine yetişkin gibi davranılmasını istemedir (Öğel, 2003,12-13).
Ergenlik çocuksu tutum ve davranışların yerini yetişkinlik tutum ve davranışlarının aldığı dönemdir. Gelişiminin önemli bir döneminde bu genç insana karşı yetişkinler dünyasının görevi, onun standart ve değerlerini bir yetişkine yaraşacak biçimde yükseltmek, bu yolda ona yardımcı olmaktır. Yani ona bir ileri adım attırmaktır.
Ergen anne-babası ve öğretmenleriyle problemlerini tartıştığı, konuştuğu oranda rahatlayacak ve onlardan kurtulacaktır. Ancak bu yaşta ergen, yetişkinlerin kendini anlayamayacağını sandığından yada bir çeşit zayıflık duygusuna kapılıp bunu açıklamaktan çekindiğinden ya da bağımlı olmak korkusundan yetişkinlerden yardım istemez. Bu nedenle, birçok problemler ortaya çıkarıldığı halde birçokları saklanır ve saklandıkça büyür ve ciddileşir.
Ergen problemini çözemedikçe kendinde bir yetersizlik duygusu gelişir. Zihni devamlı kendisi ve problemi ile uğraşmaktadır. Bu nedenle, çalışma, bir konuda dikkatini toplama zorlaşır. Bazen de kendini aşırı güven ve mutluluk gösterilerinin arkasında saklar. Ergen pek hırpalanmadan problemini çözerse kendine güveni artar, huzura kavuşur ve yeterlilik duygusuna ulaşır. Problem çözülmediği zaman kendine güvensizlik, engellenme duyguları sürüp gider, kalıcı psikolojik yaralara neden olur.
Okullar yetişkinlikte işe yarayacak bilgi ve becerileri ergenlere verirken onların o günkü sıkıntı ve problemleriyle uğraşmaz, onları huzura kavuşturmayı amaç edinemezler. Ancak yarına hazırlanmak bugünü güven ve yetirlilik duygularıyla yaşamakla daha iyi ve yerli yerinde olacaktır (Hurlock, 1987,127-130).