• Sonuç bulunamadı

IV. ESERİN TÜRKİYE TÜRKÇESİNE AKTARIMI

IV.10. Müsralininki Kuzu Kesti

Ayşa’yı beraberinde götüren kişi sayısı annesi ile beş kişiydi. O beş kişinin ikisi Ayşa’nın ağabeyi Janalı ile Aydar. Diğer ikisi ise Kadir ile aynı köyden olan Tinjan, Serik adlı iki eski dünürlerdi. Tinjan, Kadir’in Sonbay adlı büyük oğlunun hanımının ağabeyi. Serik ise Kadir’in ikinci oğlu Janalı’nın hanımının küçük erkek kardeşi. Bunlar, Bimende’nin annesi ayrı olan ağabeyi Müsirali’nin evinde kalıyor.

Halk hayvanlarını ahıra yerleştirdi…

Müsirali’nin büyükçe, eskimiş boz evinin keçe döşenen başucunda Ayşa’yı beraberinde getirenler dünür gibi gözükmeye çalışıp, hiddetlenip oturuyordu.Müsirali ve genç kızı evin sağ tarafında, gelinin döşeğinin başucunda, Ayşa’nın yanında fısıldaşıyorlar. Müsirali’nin gelini çay malzemelerini hazırlıyor. Müsirali’nin kendisi, ateş başına yakın yerde uzun çokça sakalını kesmiş, bıçak biler gibi, oturuyor.

Hanımı ihtiyarca, biçimsiz olan kara kadın, dışarı çıkıp gelinine çay malzemelerini hazırlatıp, kapının önündeki bağlı buzağıları, ahırdaki yatırılan develeri, ahırdaki kuzuları, her günkü gibi kendi gözüyle yine bir görüp, oğlu ile konuştu. Oğlu orta boylu, zayıf, uzun çeneli, genç kara yiğit, annesine fısıldayıp bir dakika deyip içeri girdi:

– Baba, dışarı bir gelsene, dedi babasına. Babası:

–Ha! Diyerek oğluna bakıp, anladım der gibi kalkıp dışarı çıktı. Müsirali oğlu ile beraber hanımının yanına geldi.

–Bu insanlara ne hazırlayalım? Dedi hanımı fısıldayarak.

–Nerden bileyim, bir hayvan kesmek gerekir, dedi Müsirali de fısıldayarak. –Ne keselim, ikiz oğlağın birini kessek nasıl olur? Dedi hanımı.

134

– Bilmem… Ayıp olmasın? Sonuçta Boranbay’ın oğluna kız getiriyorlar… Oğlak kesti denildiğini yarın Boranbay’ın oğlu duyarsa ayıp olur. Kuzunun birini kesin, dedi Müsirali.

–O zaman deminki, boz şunak42 şişeğin boz kuzusunu keselim, kendisi uzun zamandır öksürüyordu, dedi fısıldayarak hanımı.

– Kısa kahverengi saulığın43 kuzusunu kessek doğru olmaz mı? Annesi yaşlı, erkenden sütten kesilse, sonbahara kadar kilo alırdı, dedi oğlu.

– Doğru o zaman onu kesin, hemen kesin, dedi Müsirali yavaşça.

– Evet, hemen kesersek iyi olur, verecek olduktan sonra… Hadi, dedi oğluna kadın.

Müsirali evine girdi, oğlu ile hanımı ahır kenarındaki ip başına gitti… Müsirali evine girip, ailesinde ev işleri yapan gelinine:

–Yavrum, ateşini daha çok yak! Odunların yeterli miydi? Çayını çabucak hazırla! Bu kişiler susamışlardır, dedi sonra:

–Aynaş yavrum bir kandil hazırlayıver çay içerken karanlık oldu, dedi kızına. Müsirali’nin dışarıya çıkması, karısı ve oğlu ile fısıldaşarak konuşmalardan, hanımı ile oğlunun dışarıda durması ve Müsirali’nin “odunların yeteli mi? Ateşi iyi yak” demesinden hayvan kesecekleri anlaşılıyordu. Bunu misafirler de anladılar. Neşelenip, bazıları yerinden hareketlendi.

Yukarı tarafta oturan, Kadir’in büyük oğlunun hanımının ağabeyi Tinjan adlı çelimsiz, uzun boylu, kumral kişi yavaşça ağızını kımıldatıp, tükürüğünü yuttu. Müsirali’nin cömertçe sözlerini işittikten sonra hayvan kesileceğini anlayan kızı ile gelini de neşelendi.

Çay yapıldı, Müsirali ateşe yakın oturdu. Aynaş koşarak kandil alıp yaktı. Kısa kuyruk kahverengi kuzuyu sürüyen Müsirali’nin hanımı ile oğlu eve girdi. Onlar ile

42 Şunak: Kulağı kesik ya da yapışık olan.

135

beraber beyaz döşlü, ala, körük boylu, uzun köpek te eve girdi. O da neşelenip kuyruğunu sallayıp, bir kuzuya, bir ateşe yakın oturan Müsirali’ye cesaretsizce baktı. O da yalanıp tükürüğünü yuttu…

–E, hayvanı getirdinîz mi? Çabuk dua ettirip, kendin kesiver Tursın, dedi Müsirali oğluna.

Sevinip, kurnazca kendi tarafına bakan ala uzun köpeğe bakıp Müsirali: –Git! O iti alın dışarı! Dedi.

–Git, hey! Çık! Diyerek ala uzun köpeği çıkarıp gönderdi.

Ala uzun köpek dışarıya çıksa da, yinede geri girmek için dönüp eşiğin altına yattı.

Dışarısı oldukça kararmıştı. Ay yok. Gökyüzünü kara koyu bulutlar basmış. Sarısu kenarı, Karaşalgın kuyulısının44 yanı geniş bozkır. Uzaktaki dağlar, oyuklar karanlık gecede görünmüyordu. Sadece o bölge kenarında sahilde yerleşen köylerin ışıkları karanlık geceyi deler gibi parlıyordu. Bazı ışıkların aydınlığı alev almış gibi renkten renge girip, daha fazla parlıyordu. Yan yana sıralanmış köyler sadece yakını daha net, biraz uzakta olanı bir araya toplanmış gibi göründü. Bazen yüksek sesle gülen gülüş, yüksek sesle çıkan söz, bazı belirsiz sesler duyuldu.

Misafirlerin konduğu Sızdık Köyü yedi sekiz ev. Hepsinin de sırasıyla ışıkları yanıp sönüyordu… Bazı yakın evlerden mırıltılarda işitildi.

Ahırın ortasında soluklanan, dağınık bir şekilde birçok koyun yatıyor. Onun çoğu Bimende’nin. Ahırın kenarlarında iki üç grup olarak develer yatıyor. Onların dışında dağınık sığırlar yatıyor. Bazen malın inleyen, hırlaşan ve hareket eden sesleri işitilir. Müsirali’nin evinin arkasındabahçede bağlı duran damat Şakir’in atlarının bazen burunlarını kaldırıp çektiği işitilir.

O evden de ateşin ışığı daha fazla çıkıp, hırlaşıp, havlayan, dalaşan itlerin sesleri işitildi. Hırlaşıp havlayan itler kesilen havanın kanına dalaşıp yattığını bilerek,

136

Müsirali’nin eşiğinin arkasında duran ala uzun it yerinde duramıyor evhamlanıyor. Bimende’nin evine doğru bakarak imrenip, yine yutkundu. Ancak Müsirali’nin ateşinin başında da kahverengi kuzuyu tıkırdatarak yere yatırma sesini işitip, ala uzun it kendi sahibinin evine girmek için hareket ederek sağ tarafına bakıp hırladı. Sıralı evlerin birinden bir sarkık kulaklı kızıl it kulağını dikip yavaşça Müsirali’nin evinin yanına gelmişti. Ala uzun it ondan hoşlanmayıp suratını soğutarak hırlayıp, havlayarak kızıl ite doğru yürüdü. O anda Müsirali’nin evinden kuzunun hırıldayan, tıkırdayan sesi sertçe işitildi. Ala uzun it çabucak dönüp hırlayıp aceleyle koşarak eve girdi. O eve girdiğinde sarkık kulaklı kızıl itte gelip Müsirali’nin eşiğinden gözetledi. O gözetleyen, ala uzun boz iti içinden kıskanıp, ağızından salya akıp dururken onun yanında sıralı evlerden birinden bir obur, boz küçük kuyruğunu sallayarak hızlıca geldi. Kızıl it şimdi ondan hoşlanmadı, eşiği kıskanıp hırladı. O anda sağ taraftaki sıralı evlerin arkasından mırıldanarak konuşan bir iki yaya çıka geldi. Müsirali’nin evine doğru geldi. Gelir gelmez iki yaya Müsirali’nin evine girdiler. Onlardan çekinerek kızıl ityüzünü çevirirken obur boz küçük it onlarla beraber aynı anda eve girdi.

Küçücük, eski teneke gibi leğene alınmış bauızdau45 kanı ılıkça eşiğe koymasıyla ala uzun boz it aç gözlülükle, aceleyle leğene başını sokması bir oldu. Hapur hupur aceleyle ılık kanı şapırdatarak lıkır lıkır içiyor. Obur, boz, küçük it te bir taraftan gelip leğene burnunu soktu. Ala uzun it ılık yemeği kıskanarak boz küçük itin oburluğunu beğenmeyip hırlamıştı, boz küçük it, kuyruğunu sallayarak bocalayıp leğenin sadece kenarını yalayarak, ala uzun ite yılışıp gözüne girmeye çalıştı. Boz küçük itin bocalayıp şaşkınca baktığını gören ala uzun it ona dokunmadı. Sadece burnunun değdiği ılık, lezzetli yemeğini başını öne eğip lıkır lıkır içmeye devam etti.