• Sonuç bulunamadı

Recep: Ben 87’de doğumluyum. Coşku: Bekarsın herhalde? Recep: Evet.

Coşku: Eğitim?

Recep: Ben lise mezunuyum. Bir ara üniversiteyi kazandım gitmedim. Sonra şey dedim kendime, yani baktım bazı arkadaşlarım vardı işte üniversiteyi okuyup da hep boşta kalan, diplomalı arkadaşlarım vardı ama aklımda her zaman duruyordu yani aşçı olcam aşçı olcam… Bir de son zamanlarda programlar arttı ya işte, aşçılığa baya da talep oldu. Aklımın bir köşesinde duruyordu. Şey yaptım ben de… Garsonluk yapıyordum işte yazın… İşte yazın garsonluk yaparken hepimizi işten çıkardılar.

Coşku: Nerdeydin?

Recep: Beldibi’nde. Şeydi, Belköy’dü adı. Şuan A.13 Ya dedim ne yapabilirim? Dedim en iyisi şey yapayım dedim yani bi otele başlayayım mutfağın… Mutfağa başliyim işte komi olarak alırlar mı almazlar mı ama aşçı olmak istiyorum dedim kendi kendime. Çoğu yere başvurdum hiçbiri almadı beni. Neymiş belgen yok, daha tecrüben yok… Ya ben de tek dediğim şey beni almazsanız nası tecrübem olacak. (güler) Almadılar. En son şey vardı Kundu’da B’ye başvurdum, oranın aşçı başısıyla görüştüm. Şey dedi bana ya seni alamayız belgen yok ama işte Konyaaltı’nda turizm eğitim merkezi var istersen ariyim orayı eğitimini gör dedi, belgeni al gel burada çalış dedi. İşte kayıtlar başladı gittim oraya kaydoldum. Mülakatları geçtim. 5 ay bir staj yaptık İsmail de vardı o zaman ikimiz orada tanıştık. Stajı yaptıktan sonra tekrar bir 3 ay da komilik yaptım şeyde C’de. Bu sefer geri döndüm ora kapanınca bi 5-7 ay boşta kaldık hatta. Osman’la her tarafta iş arıyoruz (güler) kimse de bizi işe almıyor. Bir de benim de şöyle bir şeyim vardır, tutturdum illa mutfakta çalışıcam yani garsonluk yapmicam. Ne biliyim bi tezgahtarlık yapmicam. Bulamadım, hep boşta kaldım yani. İşin açıkçası süründüm de diyebilirim yani. (güler) Beş parasız dolanıyoduk etrafta. Sonra oteller açıldı tekrar sezon. B’ye başladım. O işte bana söz veren ustayla tekrar görüştüm bu sefer beni tanımadı. (güler) Ben sana öyle bir söz vermedim dedi. Almadı. Sonra B’de bir tecrübe edinmeye başladım. Sonra en son da D’de çalışmaya başladım. D’de şöyle bir şey vardı… Önceden yaz-kış bir oteldi, sonra sezonluğa çevirdiler. Neymiş işçilerin parası ödenemiyormuş. Misafir sayısı düşünce otel kar etmiyormuş. Yani sözde… Yani D’nin patronu Türkiye’nin en zenginlerinden bir tanesi. Biliyor musunuz bilmiyorum ama bu havaalanı işletmecisi. Ya sonra başvurdum beni aldılar ama şöyle bir koşul sürdüler önüme, alcaz ama haftada 4 gün mesai yapcaksan alcaz. Ben de mecbur kaldım n’apiyim. Çalışmasam boşta kalcam, daha çok sürünücem. Ben de kabul ettim yani. Ne işse beni alın da çok ihtiyacım var diye. Öyle aldılar yani. Yoksa oraya da almicaklardı da. Başladım. Haftada 4 gün mesai yapmaya başladım. Yani 8’de geliyorsun işe, on buçukta çıkıyorsun. Normalde servisin dokuz buçukta kalkması lazım biz on buçukta çıkıyodum ben 12’de eve varıyordum sonra tekrar beş buçukta kalkıp altı buçukta servise gidiyodum. Yani

13 İşçilere çalıştıkları veya çalışmış oldukları otellerin isminin söylenmeyeceği sözü verildiği için, otel isimleri A, B,

184

öyle… İnsanlar bezmişti,çoğu kalp kirizi geçiren mi dersin kalbi sıkışandan tut ayağını kıran mı dersin, elini bıçakla kesen mi… Öyle bir çalışma koşulları vardı bizim otelde. Şuan bakanlığın yaptığı, müfettişler aracılığıyla yaptığı bir şey var böyle denetleme otellere, şuan mesailerin yarısı kalktı şeyde Kundu tarafında. O da göstermelik…

Coşku: Nası göstermelik?

Recep: Ya baya cezalar yağdırdılar, bir eleman saat 8’de geliyorsa nasıl 10 buçukta çıkıyor haftada niye 3 gün 4gün mesai yaptırıyorsunuz diye bir cezalar yağınca bizim otelde de mesaileri kaldırmaya başladılar işte. Mesaileri kaldırıyoruz, mesai paralarınızı da ödicez… Öyle bir şeyler çıkmaya başladı da… İşte 3-4 ay bizi böyle oyaladılar. Sonra yeni yeni çoğunun mesaisi, artık mesai yapmamaya başladılar. Yeni eleman alıcaz diyorlar, daha hala mesai yaptırıyorlar, ücret ödicez diyorlar (gülerek) daha ücreti alamadık. Öyle sorunlar var yani… Çok ağır koşullarda çalışıyorduk.

Coşku: Çalışıyoduk diyosun, biz düzelme var yani?

Recep: Var. Biraz düzelme var. Tam değil ama. Daha ücretleri alamadık. Yani daha tam belli değil.

Coşku: Verirler mi peki?

Recep: Valla ben sanmıyorum ama… Zaten bu aydan sonra otel kapanıyo yani. Bu ay gider daha, bir ay sonra kapanır. O zaman da gümbürtüye gider gibi geliyor bana.

Coşku: Senin pozisyonun ne şuan mutfakta? Recep: Demiyim ben, yani kominin bir üstü. Coşku: Aşçıyla şefle falan ilişkiler nasıl oluyor?

Recep: Ya mutfak şöyle bir şey ya en gerici insanların böyle ne kadar böyle ipini koparan insanlar varsa daha çok mutfakta toplanmış mesela. Ya öyle bi… Hiyerarşi şöyle bir şey orada yani normalde “şunu getir” demiyorlar “lan şunu getir” diyorlar. “Koş şunu getir”, “şuraya koştur”, “onu getir” diyorlar mesela. Doğru düzgün bir kelimeyle söylemiyorlar. Orada mecbur kalıyorsun ses çıkarmıyorsun. Genelde öyle… Mesela aşçı başı ikide bir geldiğinde yani bir de pozisyonun düşükse suratına bakmaz. Yani selam bile vermez yani. Artık aşçı başı artık orada bir tabu olmuştur yani. Yani en iyi oranın kısım şefiyle konuşur. Kısım şefi gelir kendi bir altındakine fırçayı kayar o da gelir sana kayar en son.

Coşku: (Gülerek) Sen de komiye kayıyor musun?

Recep: (Gülerek) Yok ben genelde öyle yapmıyorum yani. Coşku: Senin memleket?

185

Coşku: Antalya’ya gelişin nasıl oldu?

Recep: Aslında ben Van’lıyım dedim ama doğunun şimdi siz de bilirsiniz böyle makus kaderi işsizlik. (güler) Bir de neymiş orada terör olduğu için devlet yatırım yapmıyormuş. Terör izin vermiyormuş, sözde… Yalanlar işte bunlar da. Hiç alakası yok. (güler) Terörle de alakası yok aslında, devletin yani Cumhuriyetin kurulduğundan beri sürdüğü bir politika yani. Doğuya yatırım yapmıyım ne biliyim Kürtler bir yere gelmesin. Yani aslında amaç bu. Ben böyle düşünüyorum en azından. En azından okuduğumuz kitaplarda da böyle söylüyordu yani. (güler) Yasal olmayan kitaplarda… Yani işsiz olduğumuz an, babam bir gün şey dedi ya burda kimse çalışmıyo işte napacaz, hayvancılık da yok. Yani babam çiftçi de değildi, orada şey vardı, oranın zenginlerinin işte şeylerine bakıyodu, hayvanlarına bakıyodu. O da bitince mecburen… Bizim akrabalar vardı Antalya’da oraya taşınalım işte orada iş buluruz diye… Yani iki ay önceden abimi gönderdik yani Antalya’ya. O iş bulunca biz de tamamiyle taşındık. Kiralarda kaldık işte. Ama şöyle bir şey vardı işte Antalya’ya gelince. Ev arıyorsun, yani Türk olmadın mı, ben Kürt’üm ev vermiyorlar yani. Mesela Türkler ev vermiyor. Neymiş Kürt… Yani mesela biz kaç yıl aradık bize ev vermediler. Hem Kürt olduğumuzdan evi biz hem de kalabalık olduğumuzdan. Yani doğulular genelde kalabalık aile yani olur ya. Biz 11 kardeşiz.

Coşku: Hep birlikte mi geldiniz?

Recep: Hep birlikte geldik. Ev vermiyolardı, sonra ev bulduk. O ev veren de zaten doğulu olduğu için ev verdi. Öyle başladık yani… Ben burada okumaya başladım dördüncü sınıftan itibaren.

Coşku: Kaç yılında geldiniz yani?

Recep: 97’de geldik buraya, 15 yıldır buradayız. Coşku: Ailenin gerisi naptı, hep turizm mi?

Recep: Yok. Ben turizmdeyim. Abim okudu zaten o Van’dayken okuyodu, ziraat mühendisi. O evlendi gitti. Abimin biri işte Aksu’da petrolde çalışıyordu. Biri çay ocağında çalışıyodu. Öyle hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz.

Coşku: Anne baba?

Recep: Annem ev hanımı, babam zaten yaşlı olduğu için çalışamıyo. Coşku: İlk geldiğinizde napıyodu baban?

Recep: Valla ilk geldiğimizde babam şey yapıyodu, Çallı’da şey var biliyor musun bilmiyorum, ev taşıyan ev taşımacılığıyla uğraşan böyle insanlar var. Babam ilk önce orda çalışıyodu, taşımacılık yapıyodu. Yani öyle hayatımızı geçindirmeye başladık. Sonra benim de okul bitince lise ben de işte çalışmaya başladım. Aslında beşinci sınıfta başladım işe. Ee eski sanayide araba tamirciliğinin yanında çırak olarak başladım. Ama orası iğrenç bir şeydi. (güler) Yani küfür mü dersin, kavga mı dersin yani her şey var. Artık dayanamadım dedim babama gitmicem. Çay ocağına başladım, öyle böyle başladım turizme atılmaya. (güler)

186

Coşku: En iyisi hangisiydi iş deneyimlerinden?

Recep: Sanayi çok kötüydü. Çıraklık yaparken… Hem dayak yiyosun, hem küfür yiyosun hem de böyle nası söyliyim… Hayvan gibi çalıştırılıyosun. Yani izin de Pazar günleri izin oluyo. O da sanayi komple kapalı olduğu için. Sabah gidiyosun 10’da zor çıkıyosun. 7-24 çalışıyosun. Bir de mesela dolmuşa binemiyosun. Leş gibi yağ kokusu, suratım böyle… Geçmiyor bi de. Tinerle yıkıyosun tiner kokusu geliyo. Kimsenin yanına da oturamıyosun. Öyle bir şey oluyo, psikolojin bozuluyo.

Coşku: İnsanlar rahatsız olduğunu falan mı belli ediyodu?

Recep: Yani… Belli ediyodu. Ben genelde oturmuyodum. Hep ben arkalarda duruyodum otobüste. O zaman 97-98’de o zaman bu kadar ulaşım da fazla iyi değildi. Yani 1-2 tane dolmuş geçiyodu o da sıkışıyoduk herkes böyle. Şu an daha rahat tabii.

Coşku: Turizme çay ocağıyla girdim dedin. Sonra?

Recep: Restorant var. Şeyde çalıştım önce, Güllük’te şey vardı Kazan restoran vardı. Orda başladım. Restorantta komilik yaptım. O zaman liseyi okuyodum bi 3-4 ay çalıştım. Okula başladım tekrar sonra Konyaaltı’nda Beach’te başladım. Orada da paramı alamadım. 3 aylık paramı alamadım. Bugün vercez bugün vercez diyip sadece bi maaşımı alabildim. İki aylık maaşım gitti orda. Sonra öyle tesadüfen otellere başvururken restorantlara başladım. En sonuncu otelimden de kovulunca aşçılığa karar verdim.

Coşku: Nası kovuldun?

Recep: Kovulmadım da daha doğrusu toplu olarak kovulduk. Otel satılınca hepimizi işten çıkardılar. Paramızı da iki ay geç verdiler. Öyle işte… Yeni otel olunca kendi personelini getirdi. Bizi de işe almadı. Öyle…

Coşku: Kaç otelde çalıştın toplam? Recep: 6 otel var.

Coşku: Neden böyle oluyo tuzimde, çok iş yeri değişiyo?

Recep: Ya genelde girdiğimiz yerlerde şöyle bişiy vardı. Bizi geçici olarak alıyolardı işe veya almıyolardı. Otel kapandı ya da tadilatta diyip bizi işten çıkarıyolardı. Ya da bizim okulumuz oluyodu genelde. Liseye gidiyoduk o zamanlar. Ben daha doğrusu kendim liseye gittiğim için ben çıkmak zorunda kalıyodum. Ya onlar çıkarıyodu ya ben kendim çıkmak zorunda kalıyodum. Okul tekrar tatile girdiğinde tekrar bu sefer yeni bi otele gidicem diyodum kendi kendime. Yeni yerler görmek istiyorum diye. (güler) Öyle dolandım hep, en sonunda da buraya geldim.

Coşku: Deneme süresi uyguluyolar mıydı 2 ay?

Recep: Ya 3 ay… 2 ay ya deneme süresi, bazen memnun kaldıklarında 3 ay çalıştırıyolardı. Genellikle okul açılıyodu benim.

187

Coşku: Şimdikinde ne kadardır çalışıyosun? Recep: 4,5 ay oldu.

Coşku: Bu sezon girdin? Recep: Evet.

Coşku: Mesela bir öncekinden niye çıkmıştın? Okul bitti.

Recep: Okul bitince genelde işsiz kalıyosun. Orda da… Ya hep bize şey diyolar bize iyi çalışırsan kalırsın. E iyi çalışıyosun ama eksik yaptığın bişiy var. (güler) Yalakalık yapamıyosun. Biz de onu yapmayınca genellikle kışa bırakmıyolardı. (güler) Ben hiç kışa kalmadım hiçbi otelde. Bi Concorde’da kaldım kışa, o da otel satıldı. Yani kırk yılda bir kışa bi otele kalmıştım. (güler) Otel satıldı.

Coşku: En uzun kaç ay kaldın?

Recep: Valla Maritime’de 7 ay kaldım. Ocak’a doğru çıkarılmıştım. Coşku: Başlangıçta şu kadar ay çalışacaksın diye bir garanti var mı?

Recep: Ya bi belge var onu imzalatıyolar. Sezonluk işçi diye… İki ay galiba onun süresi yanlış hatırlamıyosam.

Coşku: Sizde kalmıyo o belge di mi?

Recep: Yok. Ya öyle bi belgeler imzalattırıyolar okuyamıyosun bile. Bunu imzala, hemen çeviriyo bunu imzala… Ama ne imzaladığını bilmiyosun. (güler)

Coşku: Okumuyo musun?

Recep: Zaman olmuyo. Şöyle bir şey sağlamaya çalışıyom ben bunu imzaladım burda iyi çalışırım beni hemen işe alın gibi şeyler yapmaya çalışıyoz.

Coşku: Sezon dışında neler yapıyorsun?

Recep: (gülerek) Genellikle iş arıyoruz. Ama geçen sene mesela çalışmadım. Hep mutfak aradığım için bulamadım. Öyle bir kibir yapmıştım kendi kendime illa mutfakta çalışcam diye ama. İş vardı ama garsonluk vardı, ben istemedim. İlla mutfakta çalışcam dedim. Bilgilerimi unutmamak için. Ama bulamadım.

Coşku: Nasıl hallettin peki durumları?

Recep: Valla halledemedim yani. Çoğu kez iki defa eve yürüyerek gittiğimi hatırlıyorum yani. Şarampol’den Varsak’a kadar 2,5 saatte yürüdüğümü hatırlıyorum.

188

Coşku: Varsak’ta oturuyosun? Recep: Evet. Zordu, çok zordu yani. Coşku: Ailenle mi kalıyosun? Recep: Evet ailemle kalıyorum.

Coşku: O yüzden o kibiri yapabildin herhalde? Recep: Ehh.

Coşku: Yardımcı olabiliyo mu ailen?

Recep: Arada harçlık aldığım, bi 2-3 defa… Ama onlardan da artık isteyemiyosun yani yüzün kalmıyo. Öyle bi tuhaf bakışları var ki bizim ailenin. (gülerek) “Git çalış artık!”. Ben genelde isteyemiyodum yani. Hep parasızdım. Gerçi çalışınca da parasız kalıyorum ama… Yine paramın çoğu aileme gidiyo. Yani biz yeni ev aldık, 2 yıl oluyo. Krediyle ev aldık. Yani ilk defa evimiz oldu. Hala da onun taksitlerine yardımcı oluyorum.

Coşku: Söylemek istersen eğer, ne kadar maaşın? Recep: 1000.

Coşku: Ailene yardım ediyosun?

Recep: Evet. Yani bin benim de 800’ü aileye veriyorum zaten. Bana 200 kalıyo bi de sigara içiyorum. Öyle işte…

Coşku: En uzun 7 ay çalıştım dedin.

Recep: 7 ay en uzun, bilemedin 5 ay. Benim Mayıs’ta ben başlıyorum. Coşku: Sezonda çalışamadığın oldu mu hiç başladığından beri?

Recep: Olmadı.

Coşku: Sezon içinde değiştirdiğin?

Recep: Ben girdiğim otellerde hep otel beni çıkarana kadar çalıştım. Onlar da sezon bitince, yani misafir düştüğü zaman çıkarmaya başladılar.

Coşku: Şimdi bu aylar itibariyle her an olabilir gibi mi oluyo?

Benzer Belgeler