• Sonuç bulunamadı

Mâni Halk Hikâyesi

1.2. IĞDIR MÂNİLERİNİN DİĞER ANONİM HALK EDEBİYATI TÜRLERİ

1.2.7. Mâni Halk Hikâyesi

Nazım- nesir karışık gerçek olayların yanı sıra hayalî olayların da anlatıldığı uzun anlatmalar (Artun, 2011: 44).

XVI. yüzyıldan itibaren anlatılan efsane, menkabe, destan gibi türlerle beslenip halk kültürünün pek çok öğesini bünyesinde barındıran ve halkın roman ihtiyacını karşılayan anlatım türü (Kaya, 2014: 378).

Türk edebiyatı verimleri içinde eski destan geleneğinin yerini alıp XVI. Yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan, genellikle aşıklar tarafından nazım- nesir karışık bir söyleme biçimi ile dinleyicilere karşı anlatılarak nesilden nesile geçen, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren aşk ve kahramanlık hikâyeleridir (Yardımcı, 2013: 289).

Ay geder batar indi Nazlı yar yatar indi Leyla’nın bazarında

Mecnun can satar indi (742) Bülbülsüz bağda ne var Bu gemgin çağda ne var Kül başına a Mecnun

Leyli’siz dağda ne var (733)

Oda arzular geder Ganber Arzu’lar geder Besleme yad ördeğin Veten arzular geder (147)

Bazı mânilerin bünyesinde, halk hikâyelerine konu olan kahramanların isimlerine rastlanılmaktadır. Bu durum, bahsi geçen mânilerin halk hikâyesinden kopmuş bir parça olma olasılığını kuvvetlendirmektedir. Halk hikâyeleri manzum ve mensur kısımlardan oluşur. Olayların anlatıldığı kısımlar mensurdur. Ancak hislerin anlatıldığı kısımlarda manzumeler ön plana çıkar. Halk hikâyelerinin manzum kısımlarında mâni formunda şiirler yazılmıştır.

İKİNCİ BÖLÜM

IĞDIR’DA MÂNİ SÖYLEME GELENEĞİ VE IĞDIR MANİLERİNİN TASNİFİ ÜZERİNE

2.1. IĞDIR’DA MÂNİ SÖYLEME GELENEĞİ

Çağlar boyu yaygın bir biçimde süregelen mâni söyleme geleneği 1960’lı yıllardan sonra eskiye oranla önemini yitirmiştir. Kızlar, kadınlar ve erkekler ekin ekerken, hasat kaldırırken, bayramlarda, şenliklerde, kına gecelerinde, sünnet törenlerinde, pamuk tarlalarında, evlenme törenlerinde, çeşitli toplantılarda vb. çalıp oynayarak mâni söylerler.

Mâni söylenirken dinleyiciler mâninin konusuna göre uygun tavırlar sergiler. Dinleyici mâni hüzünlüyse üzüntülü, neşeliyse neşelidir. Mâni söylenmeden önce dinleyicileri hazırlama aşaması olur. Toplulukta mâniciliği ile tanınan varsa önce onun mâni söylemesi beklenir. Mânici ortaya alınır ve dinleyenler daire düzeninde çevresine otururlar. Mâni söylenirken alkış çalınır, pullu işi mendil sallanır. Söylenilen mâninin konusuna uygun bazı eşyalar kullanılır. Bunlar genellikle mendil, çiçek, bayrak vb. dir. Eskiden bir kız, sevdiği delikanlıya sevgisini belli etmek için mâni söyler ve mendil atardı (Artun, 2011: 149-151).

Anadolu’da birtakım ritüel davranışların sergilendiği Hıdırellez’de mâniler söylenilerek Hızır Nebi karşılanır. Bu vesileyle söylenen mânilerin çoğu niyet amacını taşır. Sami Akalın’ın, bu gelenekle ilgili tespitlerini vermek istiyoruz.

Bir gün önce Hıdırellez küpü hazırlanır. Küpün içine su, gül yaprakları ve çiçek dalları konur. Genç kızlara haber salınır. Çoğu yüzüğünü yollar, yüzüğü olmayan başka bir malını gönderir. Yüzükler küpün içine atılır ve mâniler okunur. Ertesi sabah küpün ağzını açacak kişi mânici ise, küpe mâni atılmaz; manici değilse küçük kâğıtlara yazılı mâniler de küpe konur. Bu işlem akşam ezanına kadar biter. Küpü okuyup üflerler ve küpe kilit takarlar. Küpü, bahçede bir gül fidanının dibine bırakırlar. İnanışa göre, gece Hızır gelir, yüzük ve mal sahiplerine kader, kısmet dağıtırmış. Bu yüzden ertesi sabah duyulacak mâni çok önem taşır. Evlenmesi gecikmiş bir kıza kilidi açtırırlar. Böyle yapınca kilidi açanın kısmeti de açılırmış. Küpün kilidini açan başkadır, içindekileri tek tek çıkaranda başka. On, on iki yaşlarında bir kıza abdest aldırırlar, başına tülbent örterler, eline de bir ayna tutuştururlar. Bu ayna da talih parlaklığı sağlarmış. Kız;

Kim ile kimi tuttum Şeker yedim bal yuttum

der, bir elindeki aynaya bakar, bir küpten yüzük çıkarır. Küpte mâni varsa bir de mâni çeker. Yüzüğün sahibi kısmetine çıkan mâni ile geleceği arasında bir ilişki kurmaya çalışır (Kaya, 2004: 41, 42).

Mâni söyleşmeleri, mâni atmaları, mâni yarışmaları gibi sözlü gelenekler Herfene geceleri, kızlar içi günleri ya da müderris günlerinde değil, her yerde, her ocakta, her köyde canlı olarak yaşamaktadır. Hasan Savaş’ın Konya Mânileri Üzerine Bir Araştırma ve Tasnif Çalışması adlı yüksek lisans tezinde mâni söyleme geleneğiyle ilgili edindiğimiz bilgiler şöyledir:

"Konya ve Karaman’ın bazı kasabalarında kadınlar, kızlar bir yerde toplandıklarında evvelce yazılmış mânileri içeren bir keseyi ortaya getirirler. Çocukların birine kur’a yahut piyango kağıtları gibi yuvarlak bükülmüş kağıtları herkesin tali’ini birer birer çektirirler. Çekilen kağıtları hanımlar birer birer okur. İyi çıkarsa sahibi sevinir, diğerleri de kutlarlar. Çıkmazsa az çok kederlenir " (Savaş, 2016: 87).

Asıl konumuz olan Iğdır’da söyleme geleneğinin de pek çok ortamda halen devam ettiğini görüyoruz. Mânilerin söylendiği ortamlardan biri evlenme törenleridir. Kız istemeye giderken, gelini süslerken, gelin beli bağlanırken gelin baba evinden çıkarken, gelin yeni evine girerken ve bey başında söylenen mâniler vardır. Kızının belini bağlayan baba, duygu ve düşüncelerini en etkili biçimde mâni ile bildirir:

Gızım gızım gız gelin El ayağı düz gelin On iki oğul isterem Birce dene gız gelin

Bu yörede mânilerin söylenmesine vesile olan bir diğer ortam ise iş yaparken söylenen mânilerdir. Önceleri pamuk ekimi, çapalanması ve toplanması hep imece ile yapılırmış. İmeceye katılanlar işlerine eğlence katmak için mâniler söylerlermiş. Folklor ürünlerinin yaşamasına, gelişmesine ve sonraki nesillere aktarılmasına ortam hazırlayan

bu imeceler, bugün neredeyse ortadan kalkmıştır. İmece ile yapılan pek çok işin yapılış tarzı bugün değişmiş ve çoğu makinelerle yapılmaya başlamıştır.

Iğdır merkez ve ilçelerinde yaptığımız saha çalışması sırasında yüzyıllardır süre gelen mâni söyleme geleneğinin eskiye oranla zayıfladığını gözlemledik. 40 yaş üstü pek çok kişinin mâni bilmesine rağmen gençlerden sadece özel ilgisi olanların mâni bildiğini gördük. Bunun sebebini sorduğumuzda gençlerin mâni duyacağı, öğrenebileceği ortamların pek olmadığını söylediler. Şimdi mânilerin söylendiği tek ortam ölü evleri ve Nevruz kutlamalarının yapıldığı yerlerdir.

Yaptığımız saha çalışması sırasında kimi kaynak kişiler mâni söylemeye çekimser davrandı. Çünkü Iğdır’da bayatı denilince akla ilk mâni gelmiyor. Bayatılar genellikle biri vefat ettiğinde duyulan acıyı belirtmek için icra edilirdi. Kaynak kişilerden kimi bayatı söylerken kaybettiklerini anımsadıkları için bayatı söylemeye gönüllü olmadılar.

Iğdır’ın Taşburun Köyü’ndeki kaynak kişimiz nazardan korunmak için üzerlik yakıldığında da mânilerin söylendiğini belirtti ve bu mâni geleneğini şöyle anlattı: Yeni bir ev, araba aldığımızda kötü gözlerden korunmak için üzerlik yakardık. Mâni söyleyerek üzerliğin dumanını evin her köşesine gezdirirdik (KK2).

Iğdır merkezden bir kaynak kişimiz ise hala Nevruz kutlamalarında mânilerin söylendiğini belirtti. Nevruzdaki mâni söyleme geleneğini şöyle anlattı: Nevruz bayramında oynanan pek çok oyunda mâniler söylenirdi. Su dolu olan kap içine kime ait oldukları belli olan yüzükler atılırdı. Bu yüzükleri çıkarmak için birini görevlendirip, bir taraftan da mâniler okunurdu (KK1).

Bir diğer kaynak kişimiz ise Nevruz kutlamalarını şöyle anlattı: Nevruz’da ateşin etrafında çember oluşturulurdu, gençler mâni söyleyerek eğlenirlerdi, kızlar erkekler birbirlerine mâniyle sataşırlardı, ateşin üstünden atlanırdı (KK53).

Önceden her düğünde, kına gecesinde, kız istemelerde mâniler söylenirdi. Kız ve erkek tarafı mâniyle düşüncelerini söyler birbirlerine sataşırlardı. Kız tarafı mânilerle kızlarının hünerlerini över, erkek tarafı da oğullarının meziyetlerini anlatırdı. Bu gelenek Iğdır merkez’de neredeyse yok olmuştur.

Mâniler genellikle kadınlar tarafından söylense de erkeklerin de mâniler söylediği ortamlar vardır. Alikamerli köyündeki kaynak kişimiz mâni söyleme geleneğini şöyle anlattı: İşimizin olmadığı zaman arkadaşlarla köy kahvesinde akşama kadar oturur, sohbetler ederdik. Kahvede toplandığımızda aramızda mâni bilenler varsa birbirlerine mâni atarlardı. Herkes tuttuğu kişinin mânisini alkışlayarak tarafını belli ederdi. Artık bu mâni söyleme geleneği kalmadı. Biz yaşlandık, gençler de sadece oyun oynuyor (KK35).

Iğdır’da ramazan aylarında mâni söyleme geleneği halen devam etmektedir. Ramazan davulcuları mâniler eşliğinde insanları sahura kaldırırlar. Ramazan biterken kapı kapı dolaşıp bahşişlerini toplarken de mâni söylerler.

Yaptığımız saha çalışmasında mânilerin söylendiği ortamların zayıfladığını gözlemledik. Iğdır merkezde sadece ölü evlerinde, Nevruz kutlamalarında ve üzerlik yakıldığında mâni söylendiğini gördük. Iğdır’ın bazı bölgelerinde düğünlerde, kına gecelerinde, bazen kız istemeye gidildiğinde mâni söyleme geleneği halen yaşatılmaktadır.

Son olarak araştırmamıza göre Iğdır’da mâni söylemek yerine kullanılan terimler; bayatı yakmak, bayatı düzmek gibi ifadelerin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Benzer Belgeler