• Sonuç bulunamadı

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI

D- ATATÜRK’ÜN EKONOMİ POLİTİKASI

1- LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI

Mudanya Konferansı devam ederken batılı devletlere nota verilerek İzmir’de 20 Ekim’de bir barış konferansı toplanması önerildi. Ancak batılı devletler hem İstanbul hem de Ankara hükümetlerini davet ettikleri bir barış konferansı için 13 Kasım tarihinde Lozan’da toplanmayı teklif ettiler. Konferansa hangi hükümetin katılacağı konusu tartışmalara neden olurken, bundan sonra esas sorun kimin heyet başkanı olacağı konusu idi. Nihayet Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü isminde karar kıldı135. Lozan Barış Konferansı’nda Türk heyetine İsmet İnönü başkanlık etti. Bu isim batılıları, özellikle de İngilizleri hiç memnun etmedi. İngiltere’yi Lord Curzon, Fransa’yı Barrere ve Bombard, İtalya’yı Garroni ve Montagna, Yunanistan’ı da Venizelos temsil ediyorlardı. Konferansa katılan devletler İngiltere, Fransa,

134

Nahum, a.g.e. , s. 204, dipnot 3.

135 Atatürk’ün Milli Dış Politikası, I-II (1919–1923), Kültür Bakanlığı Atatürk Dizisi, 3.baskı, Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, Ankara, 1994, s. 494–498.

İtalya, Yunanistan, Yugoslavya, Japonya, Romanya ile Türkiye tarafından katılmaları istenen Sovyetler Birliği ile Bulgaristan’dı136. A.B.D. yalınızca bir gözlemci bulunduruyordu.

Türk tarafı konferansın bir an evvel başlamasını isterken, blok bir cephe halinde hareket etmek isteyen müttefikler çeşitli konuları bahane ederek, tarihi ileriye almaya çalışıyorlardı. Böylece manevralar için zaman kazanarak ellerini güçlendirmek istiyorlardı. Türkiye’yi İstiklal Harbinin galibi olarak değil, hala Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup devleti olarak görme temayülü ile hareket ediliyordu.

Yarı sömürge olan Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan sömürü zincirlerinin bir anda kırılıp atılması, emperyalist devletlerin çıkarlarına ters düşerken bunların sürdürülmesi de yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlık ve Misak-ı Milli ilkelerine ters düşmekteydi. Bu esasla birlikte çözülmeyi bekleyen sorunlar Boğazlar Meselesi, Musul, Kapitülasyonlar, Osmanlı Borçları, Yunanistan’dan istenen savaş tazminatı, Azınlıklar ve Patrikhane idi. Bu sorunların çözümünü ele alan üç komisyon oluşturuldu. Bunlardan birisine Türk heyetinden başkan seçilmesi talebi, Lord Curzon tarafından ustalıkla bertaraf edildi137.

Müttefikler, Türkiye’den sanki mağlup devletmişçesine kabul edilemeyecek taleplerde bulunuyorlardı. Bu taleplerin çoğu Borçlar, Kapitülasyonlar ve Yunanlıların harp tazminatı gibi iktisadi alanda olanları idi138. Bu konularda öne sürülen şartlar tam bağımsızlık ilkesine ters düştüğünden Atatürk ve Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulü imkansızdı. Bu nedenle toplantı 4 Şubat’ta kesintiye uğradı ve İsmet İnönü Ankara’ya döndü139. Bu esnada aşağıda ele alacağımız İzmir İktisat Kongresi toplandı. İlk bölümde çözülebilen tek konu Yunanistan’la Türkiye arasında nüfus mübadelesi anlaşması oldu.

23 Nisan 1923’te ikinci evresi başlayan konferansta yine siyasi konular hızla çözülürken ekonomik konular pürüz teşkil ediyordu. Ancak sert pazarlıklar neticesinde anlaşma 24 Temmuz’da imzalandı. Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta anlaşma hükümlerini Sevr Antlaşması’nın hükümleri ile kıyaslamaktadır. Böylelikle Lozan Antlaşması ile nelerin kazanıldığının anlaşılması daha kolay olacaktır140.

136 A.g.e. , s. 446–454.

137 DUİT, Dosya 66–1, Belge no. 1–31; Aybars, Türkiye… , s. 591–605; Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi

(1914–1990) I, Türkiye İş Bankası Kültür yay. , 7.baskı, Ankara, 1991, s. 320–333; Coşkun Üçok, Siyasal Tarih

(1789–1950), 6.baskı, Başnur Matbaası, Ankara, 1967, s. 354–358.

138 “Lozan’da üzerinde durulan ekonomiye ilişkin başlıca konular şunlardır: 1. Kapitülasyonların kaldırılması,

2. Yabancılara verilen ayrıcalıklar sorunu, 3. Osmanlı borçları, 4. Gümrük düzenlemeleri, 5. Savaş zararları, 6. Nüfus değişimi, 7. Musul sorunu”, Kepenek, a.g.e. , s. 34.

139

A. Afetinan, İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat–4 Mart 1923), s. 11.

140 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, II, Türk Dil Kurumu yay. , Ankara, 1972/ 1973, s. 547–562; Mustafa Kemal Atatürk, Speech, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1981, s. 620–660.

Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları çizilmiş, azınlıklar ve yabancılar için diğer uygar ulusların uygulamalarının geçerli olacağı kabul edilmiş, “Kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Yalnız beş yıllık bir geçiş süreci verilmiştir. Türkiye’yi

yüzyıllardır, ekonomik, mali, idari, adli yönden sömüren büyük bir sorun tarihe gömüldü… 1854’te başlayan ve 1881’de Osmanlı Maliyesi’nin iflası ve Düyun-u Umumiye’nin kuruluşuna yol açan Osmanlı borçları, ileriki yıllarda daha da artmıştı. Osmanlı

İmparatorluğu’nun parçalanması sonucu kurulan yeni devletlere pay edilen Osmanlı

borçlarından Türkiye kendi payına düşeni kabul etti. Alacaklılar ödemenin altın veya Sterling (İngiliz lirası) ile ödenmesini istediler, fakat Türkiye Fransız Frangı ile ödenmesini kabul ettirdi. Bu ödeme şekli Türkiye için daha karlı idi(Türkiye bu borçların en son taksidini 1951 yılında ödedi.)”141.

Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını onaylatan genç Türkiye Cumhuriyeti, emperyalist ülkelerin boyunduruğundan kurtuluyor ve diğer sömürge ve yarı–sömürge ülkelerine örnek teşkil ediyordu142.

2- İZMİR İKTİSAT KONGRESİ

İzmir İktisat Kongresi143, Lozan Barış Konferansı’na ara verildiği zaman 17 Şubat–4 Mart 1923 tarihleri arasında, sanayici, toprak sahipleri, tüccar ve işçi sektörlerinin oluşturduğu 4 gruptan, 1135 delege ile toplanmıştır. Yeni Türkiye Cumhuriyeti ekonomik prangalara boyun eğmeyeceğini bildirerek Lozan Konferansı’nda ısrar etmiş ve ara verilmesi sonucunda, kongrede de bu tutumundan ödün vermeyeceği konusunu ifade etmiştir144.

141

Aybars, Türkiye… , s. 601–602; “…bazı ekonomik meselelerimizin belirli bir sürede tavsiyesi kabul

edildiğinden, mesela gümrük tarifelerimizdeki serbestlik, ancak 1928 yılında uygulanabilecektir.”, Afetinan,

a.g.e. , s. 11; Müderrisoğlu, Cumhuriyetin… , s. 239. 142

Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, I–II (1920–1927), İleri Kitabevi yay. , İzmir, 1995, s. 217; “…Lozan

Antlaşması’nın diğer iktisadi hükümleri içinde emperyalizme verilen çeşitli ödünler de yer almaktaydı. Uzun ve çetin bir pazarlık sürecinin sonunda imzalanan Antlaşma’nın tüm iktisadi ödünlerden arındırılması her halde mümkün değildi. Ancak, bunların Cumhuriyetin ilk yıllarındaki iktisadi politikalarını etkileyecek ayak bağı oluşturduğunu saptayabiliriz.”, Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi (1908–2002), İmge Kitabevi, 7.baskı, Ankara, Ekim, 2003, s. 43; benzer bir yorum için bk. Tezel, a.g.e. , s. 153; Serçe, a.g.e. , s. 235; Keyder, a.g.e. , s. 3’de kapitalizmin sömürüde tercihinin merkezden bölüşümcü bir imparatorluk yerine ulus devlet olduğunu ifade etmektedir.

143

Yüksel Ülken, “İzmir İktisat Kongresi ve Ekonomide Yön Arayışları”, 1885–1985 Türk Ekonomisinin 100

Yılı ve İzmir ve İzmir Ticaret Odası Sempozyumu, 21–23 Kasım 1985, s. 183, “Kongreyi, gerçek bir iktisat

kongresi olarak nitelemek zordur. Özellikle “hiçbir istatistiğin kullanılmaması” yöntem hakkında “açık bir programın görülmemesi” dikkat çekicidir…”.

144

Ergün Aybars, Atatürk, Çağdaşlaşma ve Laik Demokrasi, İleri Kitabevi yay. , 1.baskı, İzmir, 1994, s. 130– 131; Barbaros ve diğerleri, a.g.e. , s. 8; Server Tanilli, Uygarlık Tarihi, s. 336–337; Yaşar Aksoy, İzmir… , s. 159; Yetkin, “İzmir… ”, s. 187; Kepenek, a.g.e. , s. 32, Kongrenin iki amaçla toplandığını ifade edilmekte bunlar: “…Birincisi, tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi kesimlerinin kendilerine özgü sorun isteklerini belirlemek; bu

Afetinan İzmir İktisat Kongresi’nin önemini şu sözlerle ifade etmektedir145:

“Milli Misak gereğince düşman işgali, Türkiye’de ordu kuvveti ile yenilmiş, yurt

bütünlüğü temin edilmiştir.

Girilecek sulh devrinde ise, yurdumuz diğer konularda olduğu gibi, ekonomik bakımdan da kalkınmalı, yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarını kendimiz işleyerek milleti çağdaş medeni düzeye eriştirmeliydik.

Kongrenin pratik olmaktan çok sembolik öneme sahip olduğunu belirten Korkut Boratav, şöyle devam etmektedir146:

“…İktisat vekili Mahmut Esat’ın “mesleki temsil” ilkesine göre örgütlediği Kazım

Karabekir’in başkanlık yaptığı ve Mustafa Kemal’in açılış konuşmasıyla başlayan Kongre, yeni rejimin karşılaşabileceği tüm iktisat politikası sorunlarının tartışıldığı ve çiftçi, tüccar, sanayici ve amele gruplarının blok oylarıyla kararların alındığı bir forum olmuştur. Kongredeki “işçi” ve “sanayici” üyelerin daha çok resmi zevattan, yüksek bürokrasi ve mebuslardan derlendiği; İstanbul işçilerini temsil eden Amele Birliği’nin ise bir tüccar temsilcisinin ifadesiyle “tüccarın bir kukla teşkilatından, bir paravandan ibaret” olduğu; tüccar ve çiftçi temsilcilerinin ise gerçekten ticaret sermayesi ve büyük toprak unsurlarından oluştuğu anlaşılmaktadır. Esasen Kongre, Milli Mücadele yıllarında Ankara’yla sağlıklı bağlar kuramamış olan İstanbul ve İzmir’in Türk–Müslüman sermaye çevrelerinin siyasi iktidarla kaynaşmalarında önemli bir ilk adım oluşturmuştur.

…Yeni rejimin izlemesi istenen iktisadi yol konusunda, egemen ekonomik güçler birbirleriyle çatışmaya düşmeden ortak mesajlarını siyasi kadrolara etkili bir biçimde ilettiler. Kongre’de oluşan genel felsefenin, gümrük politikasındaki zorunlu sınırlamalar türünden istisnalar dışında yedi yıl boyunca genç Türkiye Cumhuriyeti’nin iktisat politikalarına egemen olacağı gözlenecektir.

Ergün Aybars’a göre “… İzmir İktisat Kongresi sonunda “Milli ekonomi” görüşüne

dayanan bir sistem ağırlık kazandı. Fakat program belirlenmedi. Belirlenen şey, batının liberal ekonomik düzeninin örnek” alınmış olduğuydu147.

kesimlerin siyasal yönetim ile bütünleşmesini sağlamak. İkincisi de, yabancı sermaye çevrelerine ekonominin gelecekte alacağı biçimi açıklamak…”; Ülken, a.g.m. , s. 178; Tezel, a.g.e. , s. 148–149; Stefanos Yerasimos,

Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, III, Tercüme Eden: Babür Kuzucu, Belge yay. , 6.baskı, İstanbul, Kasım, 1992, s. 65; Muzaffer Erendil, İlginç Olaylar ve Anekdotlarla Atatürk, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1988, s. 187; Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali, Kaynak yay. , 3.baskı, Haziran, 1995, s. 170–171.

145

Afetinan, a.g.e. , s. 13–14. 146

Boratav, a.g.e. , s. 45–46.

147 Aybars, İstiklal… , s. 227; “İktisat Kongresinin tamamen liberal görüşlere itibar ederek kapitalist gelişme

Mustafa Kemal Atatürk ise açılış konuşmasında kongrenin önemine şu sözlerle dikkat çekiyordu148:

“Efendiler, Heyet-i Aliye’nizin bugün akdetmiş olduğu Türkiye İktisat Kongresi çok

mühimdir. Çok tarihidir. Nasıl ki Erzurum Kongresi felaket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarmak hususunda Misak- ı Millinin ve Teşkilat- ı Esasiye Kanunun ilk temel taşlarını tedarik hususunda amil olmuş, müessir olmuş, müteşebbis olmuş ve bundan dolayı tarihimizde, tarihi milletimizde en kıymetli ve en yüksek hatırayı ihraz etmiş ise, Kongreniz dahi milletin ve memleketin hayat ve halas-ı hakikisini temine medar olacak düsturun temel taşlarını ve esaslarını ihraz edip ortaya koymak suretiyle tarihte en büyük namı ve çok kıymetli bir hatırayı ihraz edecektir.

Kongre sonunda özetle şu kararlar alınmıştır149: 1) Milli sanayi geliştirmek için bir kanun hazırlanması, 2) Gümrük Kanunu değiştirilerek sanayinin korunması,

3) Yerli üreticiye yurt içi kara ve deniz ulaştırmasında ucuz tarife uygulanması,

4) Sanayicilere ucuz kuruluş ve işletme sermayesi sağlanarak kredi imkanlarının arttırılması,

5) Teknik eğitim düzeyinin yükseltilerek gerekli teknik elemanların en kısa sürede yetiştirilmesi,

6) Madenlerin milli üretime dönük bir şekilde işletilmesi,

7) Yabancı sermayenin, memleketin ham maddelerini, ticaret ve sanayini kendi tekeline almadan, hükümetle ortaklaşa yatırım yapması,

8) Anonim şirketlerin kurulmalarının kolaylaştırılması, 9) Milli bankaların kurulması,

10) Demiryolu yapımının bir programa bağlanması, 11) Vergilerin düzeltilmesi, aşarın kaldırılması, 12) Amele yerine işçi tabirinin kullanılması,

13) Tarım kesimi dışında günlük çalışma süresini 8 saat olması,

14) Asgari ücretlerin sendikalar kuruluncaya kadar üç ayda bir işçi temsilcileri huzurunda belediye meclislerince tesbiti,

15) İşçi ücretlerinin muntazaman ve parayla ödenmesi, 16) Tarım kesiminde eğitime önem verilmesi,

17) Reji idare ve usulünün kaldırılması,

18) Ormanların korunması ve yeniden arazinin orman haline getirilmesi, 19) Hayvancılığın geliştirilmesi,

20) Ziraat Bankası Kanununun değiştirilmesi, zirai kredinin arttırılması,

21) Tarımda makinalaşmanın teşviki ve yurdumuz şartlarına en uygun olan makinaların alınması,

22) Asayişin sağlanması.

148

A.g.e. , s. 43–44; Afetinan, a.g.e. , s. 69.

149 İzmir İktisat Kongresi’ni yakından izleyen Türkiye İktisat Mecmuası, kongre ile ilgili haberleri, İstanbul Ticaret Birliğinin hazırladığı rapor ve diğer yorumları yayınlamaktadır, bk. Türkiye İktisad Mecmuası, II/13 (17 Mart 1923), s. 299–301, “1-Gümrüklerde Himaye Sistemi “Dahili ve milli sanayiin inkişaf, yerli mahsulat ve

mevad ibtidaiyenin revacını temin edecek şekilde himayekar bir gümrük mesailinde müdehelat ecnebiyenin katiyen kabul edilmemesi…”; Yazman, a.g.e. , s. 46–47; alınan kararların detaylı listeleri için bk. Afetinan,

Kongre’de yabancı sermaye konusunda da teşvik edici davranılıyordu. Atatürk yabancı sermaye konusunda, “…kanunlarımıza riayetkar olmak şartıyla ecnebi sermayelerine

lazım gelen teminatı vermeye her zaman hazırız ve şayanı arzudur ki, ecnebi sermayesi bizim sayimize ve serveti sabitimize intizam etsin. Bizim için ve onlar için faydalı neticeler versin, fakat eskisi gibi değil… Burası esir ülkesi yapılamaz” diyordu150.

İzmir İktisat Kongresi’nin sonunda yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle 1929 Dünya Ekonomik Buhranına kadar izleyeceği yol haritası ortaya çıkarılıyor ve hükümetler (birkaç istisna -işçilerle ilgili olanlar151- hariç olmak üzere) bu doğrultuda hareket ediyorlardı152.

3- 1923–1929

YILLARI

ARASINDA

EKONOMİ

POLİTİKALARI

Bu dönemde ülke ekonomisi Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerindeki ekonomik yapısından çok da farklı değildi. 1896–1929 dönemi ekonomik yapı benzerlik göstermektedir153. Bu dönem “açık ekonomik koşullarda yeniden inşa” dönemi olarak nitelendirilmektedir154.

Liberal ekonomi politikalarının izleneceğine dair İzmir İktisat Kongresi’nde işaretler veren yeni hükümetin, kongrede alınan kararlar doğrultusunda faaliyetlerine başladığını gözleyebiliriz. Bu doğrultuda, “25 Ağustos 1924 tarihinde İş Bankası kurulmuş, 1927’de Milli

150 Aybars, Atatürk… , s. 132. 151

Tezel, a.g.e. , s. 151. 152

Ahmet Hamdi, “Zavallı Misak-ı İktisadi”, Türkiye İktisad Mecmuası, II/15 (1 Haziran 1923), s. 1, 4; T. Çavdar, Yüz Yıllık Pahalılık, s. 173–176; Serkan Tuna, Türkiye’de 1923–1938 Dönemi Ekonomi Politikalarının

Oluşturulmasının Yol ve Yöntemleri, s. 19–20; “İzlenen ekonomi politikası İzmir İktisat Kongresi’nin aldığı

kararlara tümüyle uygun bulunmamış, kararlardan bir bölümü kağıtta kalmış, hatta ters düşen uygulamalar yapılmıştır…”, Sarc, a.g.m. , s. 349–350, 353; Çetin, a.g.e. , s. 18; İ. Ceyhan Koç, “İzmir İktisat Kongresinin Türk Ekonomisinin Oluşumuna Etkileri”, Atatürk Dergisi, III/1 (Mayıs, 2000), s. 164–165; Özlem Yıldırır, İzmir’de Kooperatifçilik (1923–1950), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 1994, s. 16–17; Cemal Tahir Altınoluk, Atatürk Dönemi Maliye Politikasında 1924–1928 Bütçeleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 1997, s. 5–6; “…Rum ve Ermenilerin bırakıp kaçtıkları topraklar çoklukla yerli eşrafın, ağaların eline

geçmiştir. Özellikle Ege’de Karadeniz ve Doğu bölgelerinde boşalan araziye derebeyleri büyük çiftlikler kurmuşlardır. “Rum ve Ermeni arazisini Kurtuluş Savaşında şehit düşen askerlerin ailelerine dağıtma teklifinin dahi yankı bulamaması milli iktisat anlayışının hangi çıkarların hizmetinde kullanıldığını göstermesi bakımından hayli ilgi çekicidir.”, İsmail Cem, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, s. 280, 287; Vedat Eldem, “Cihan Harbinin ve İstiklal Savaşının Ekonomik Sorunları”, Türkiye İktisat Tarihi Seminerine sunulan bildiri, Türkiye İktisat Tarihi Semineri Metinler, Tartışmalar 8–10 Haziran 1973, s. 386.

153

Keyder, a.g.e., s. 5; Boratav, a.g.e. , s. 39; Cem, a.g.e. , s. 305–306. 154

Dündar Sağlam, Türkiye Ekonomisi, s. 78; Boratav, a.g.e. , s. 49; Korkut Boratav, “İktisat Tarihi (1908– 1980)”, Türkiye Tarihi (4) Çağdaş Türkiye 1908–1980, s. 266–354; Cem, a.g.e. , s. 279; Yerasimos, a.g.e. , s. 83; Tezel, a.g.e. , s. 148; Sarc, a.g.m. , s. 350.

Bankası ile birleşmiştir. Banka, milli kuruluşların kredi ihtiyaçlarını sağlamak, tasarruf ve mevduatı yönlendirmek, milli bankacılığı yaratmak ve geliştirmek gibi görevleri üstlenmiştir.

19 Nisan 1925 tarihinde kurulan Türkiye Sanayi ve Maden Bankası, eski devlet girişimlerini geçici olarak yönetmek ve yenilerini kurmakla yükümlü kılınmıştı. 3 Temmuz 1932’de Sanayi ve Maden Bankası elindeki fabrikaları Devlet Sanayi Ofisine devretmiştir. 1925’te eski Reji idaresi satın alındı. Tütün İdare-i Muvakkatesi kuruldu. 1926’da İspirto ve alkollü içkiler tekeli, 1927’de Devlet Demiryolları ve Limanları İdaresi, 1926’da İstatistik Genel Müdürlüğü kuruldu. Ziraat Bankası, 1924 yılında her türlü banka işlemleri yapmaya yetkili kılındı. 1926’da Emlak ve Eytam Bankası kuruldu. İlk bütçe 1924’de, 120.000.000 dolaylarında, uygulamaya kondu. 1929’da Gümrük Tarife Kanunu yürürlüğe kondu. Aynı yıl yabancı hisse senedi ve tahvil işlemlerini Maliye Bakanlığı iznine bağlayan, ilk kez döviz kontrolü getiren Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanunu çıkarıldı. 1930’da Türk Parasını Koruma Kanunu çıkarıldı.

Para piyasasını düzenlemek, hazine işlemlerini görmek, hükümetle birlikte çalışarak para istikrarını sağlayacak önlemleri almak görevleri ile ilgili Merkez Bankası Kanunu 1930’da kabul edildi. İhracata verilen önem nedeniyle yurt içinde ve dışında satılacak malların denetim görevini hükümete veren “Ticarette Tağşişin Men’i ve İhracatın Mürakabe ve Korunması Hakkında Kanun” çıkarıldı (1930). 1927’de Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılarak, yeni kurulacak özel teşebbüs ve maden işletmelerine büyük avantajlar sağlandı. Yine toplam devlet gelirlerinin % 20’sini aşan ve ilk bütçede 27 milyon lira gelir sağlayan Aşar vergisi 1925’te kaldırıldı, çiftçi rahat bir soluk aldı”155.

Bu dönemde devletin tarım hayatına etkisini Çağlar Keyder şu şekilde ifade etmektedir156:

“1. Devletin tarım giderlerinin sağlanması üzerindeki etkisi. Örneğin, devletin askere

alma kararıyla tarımda istihdam edilebilir insan sayısını azaltması, toprak dağılımı ya da toprak açma politikası, traktör ithalatının özendirilmesi gibi karar ya da ithalatını yasaklanma politikası

2. Tarım ürünlerinin pazarlanmasında etkili olan devlet politikaları: Ulaştırma, karayolu ve demiryolu inşa ve ulaştırma maliyetiyle ilgili politikalar.

3. Tarım kesimini ilgilendiren girdi ve çıktıların pazar fiyatlarının devletçe düzenlenmesi ve etkinleşmesi; örneğin, ürün, toprak, makine, gübre fiyatları.

4. Vergilerle tarımsal üretimin bir kısmına aynen veya nakden el konması (vergilerin nakden alınması durumunda fiyat politikası vergi politikasıyla bir arada kullanılıyor olabilir...)

155

Aybars, Atatürk… , s. 133; Yazman, a.g.e. , s. 59–60; Kenan Kırkpınar, “Aşar Vergi Sisteminin Kaldırılışı”,

ÇTTAD. , I/2 (1992), s. 105–127. 156 Keyder, a.g.e. , s. 32.

İzmir İktisat Kongresi’nde yasalara saygılı olunduğu sürece yabancı sermayenin kabul edileceğinin belirtilmesi157 ile yabancı sermaye çekingenliğinden vazgeçmiş ve Türklerle ortaklıklar şeklinde yatırımlarına başlamıştır158.

Dünya ekonomik iş bölümü içinde başta tarımsal olmak üzere hammadde üretimi ve ihracı görevini üstlenmiş olan Türkiye, enkaz olarak devir aldığı ekonomik durumdan, bu dönemde iş gücü açığının savaşların sona ermesi sonucu ortadan kalkması, işgal altındaki tarım alanlarının yeniden üretime dönmesi sonucu, üretim ve ihracat artışı sürecine girmiştir. Dönem ortalaması olarak Gayrisafi Milli Hasıla içinde %11’lik paya sahip olan sanayide de belirgin bir gelişme gözlenmektedir. Ancak her iki sektörde de üretim artışlarının sebebi sektörlerin gerçek anlamda gelişmesinden ziyade kapasitelerin performanslarının verimlilik esasında yukarıda belirttiğimiz şekilde bir atışın sağlanmasından kaynaklanmaktadır159.

4- 1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANI VE DEVLETÇİ

POLİTİKALAR

Her ne kadar teşvik edildi ise de yabancı sermaye Türkiye’de arzu edilen yatırımlarda bulunmuyordu. Yerli sermaye de zaten yetersiz idi160. Her ne kadar Birinci Dünya Savaşı yıllarında bir kısım sermaye birikimi sağlamış olan yerli burjuvazi mevcut ise de yeni yatırım yapan bulunmuyordu. Teşvik- i Sanayi kanununa da beklenen reaksiyon gelmiyordu. Lozan Antlaşması hükümleri uyarınca yeni gümrük tarifelerinin 1929 yılından itibaren yürürlüğe girecek olması, ithalatı arttırmış; tam bu dönemde Osmanlı borçlarının ilk taksitinin ödenecek olması Türk lirasının değer kaybetmesine neden olmuştu161.

“1929–1930 yıllarında… A.B.D.’de borsada başlayan iflas paniği kısa sürede Avrupa

ve bütün dünyada yayıldı. Kapitalist ekonomi büyük bir bunalıma girdi. Bu bunalım

157

Tezel, a.g.e. , s. 153; Serçe, a.g.e. , s. 167; Kepenek, a.g.e. , s. 33; Yerasimos, a.g.e. , s. 73.

158 Boratav, a.g.e. , s. 42; Feridun Ergin, Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi, Duran Ofset Yayıncılık A. Ş. , 1977, s. 14, “Ancak İzmir İktisat Kongresi’ni izleyen yıllarda memlekete yabancı sermaye rağbet göstermedi.

1930’a kadar dışarıdan kredi alınamadı…”. 159

Boratav, a.g.e. , s. 50–59, 62; “Gelişme, çok yavaş olmakla birlikte, bu yönde kesinlikle yapılmıştır, özellikle

demiryolu inşası ve tarımın geliştirilmesinde.”, H. Colonel Woods, Report on The Economic Conditions in

Turkey 1924, His Majesty’s Stationery Office, London, 1925, s. 5–6; Toynbee, a.g.e. , s. 206. 160

A.g.e. , s. 6. 161

Ergin, a.g.e. , s. 14; Feridun Ergin, “Birinci Dünya Savaşında ve Atatürk Döneminde Fiyatlar ve Gelirler”,

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, III/7 (Kasım, 1986), s. 74; Sönmez, a.g.e. , s. 32; Bernard Lewis, Modern

Türkiye’de de kendini gösterdi. Özellikle Avrupa’ya satılan üzüm, tütün, incir, pamuk v.b. gibi mallar elde kaldı. Üretici ve tüccar özellikle Ege bölgesinde çok zor durumda kaldı”162.

İçsel siyasi etkenler de uygulanan liberal politikaların değiştirilmesinde önemli bir neden teşkil etmektedir. İcazetli muhalefet partisi olarak kurulan Serbest Fırka’nın özellikle Ege Bölgesinde (ekonomik buhranın en yoğun olarak yaşandığı bölgelerden birisidir) yoğun halk ilgisi ile karşılanması, bu fırkanın kapatılması ve yeni bir iktisadi politikanın oluşturulması ile sonuçlanmıştır163.

Buhranın sebeplerini İsmail Hakkı Yeni Asır Gazetesinin 3 Kanunuevvel 1930 tarihli sayısında şu şekilde sıralamaktadır164: “

1. Vergiler ağırdır. Memleketin tediye kuvvetinin kat kat fevkindedir.

2. Hayat pahalılığı ile mücadele edilememiş istihsal masrafları indirilememiştir. 3. Memleketin nakliyat işleri tanzim olunamamıştır. Fiyatlar çok yüksektir.

4. Liman inhisarı ithalat ve ihracatımızı hırpalamakta limanlarımızı körletmekte ve manasız yere şu veya bu zatın midelerini şişirmektedir.

5. Kredi faizleri çok yüksektir. Şu veya bu zatın yüksek kredilere mazhar olmalarına rağmen köylü Ziraat Bankasının cılız yardımından başka bir muzaheret görmemekte murahabacılar elinde ezilmektedir.

6. Ecnebi sermayesine itimat verecek tedbirler ihmal edilmiştir. Bilakis itimatsızlığı doğuran hareketler vardır. Ecnebi sermayesini memleketten kaçıran esbap ve avamil mevcuttur.

7. İnhisarlar mesai serbestisini tahdit eylemiş bir çok vatandaşların kazanç membalarını tıkamıştır.

8. Memleketin mali kudreti ile mütenasip bulunmayan hareketler ve isnatlar vardır.” Buhranı aşmak üzere pek çok vergi koyulmuş bu da her kesimden vatandaşı etkilediği gibi, özellikle esnaf ve tüccar üzerinde olumsuz etkilere neden olmuştur165.

Benzer Belgeler