• Sonuç bulunamadı

Lisansüstü Eğitimin Tarihsel Gelişimi

Yükseköğretimde yapılan en önemli reformlar 1933, 1946 ve 1980 Yükseköğretim Reformlarıdır. 1933 yılında yapılan reformla Kısakürek’in (1976, s.17) de belirttiği gibi, Türk eğitim sistemi içinde üniversite kavramı ilk kez 1933 yılında kullanılmıştır. İstanbul

Darülfunun’u yasayla İstanbul Üniversitesi ismini almış ve işleyişi de değişmiştir. Yine bu yasayla Milli Eğitim Bakanına, rektörü, dekanları ve öğretim üyelerini atama yetkisi verilmiştir. Bu dönemde üniversitenin işlevlerden bazıları, "kaliteli iş gücünü oluşturmak, kabiliyetli ve bilimsel çalışmanın kıymetini anlamış bireylere akademik kariyere giriş imkanı vermek, daha tesirli bir mekanizma ve bilimsel çalışma, araştırma ve öğretim elde etmek" şeklinde belirlenmiştir (Kısakürek, 1976, s.18).” Bu reformun ardından kabul edilen İstanbul Üniversitesi Talimatnamesi’nde “Üniversite eğitimi, tıpta doktora ile diğer fakültelerde lisans veya doktora ile son bulur” ve “ iki lisans bir doktoraya eş sayılır” kararları bulunmaktadır (Karakütük, 2002, s.65-75)

1944 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci ve üçüncü üniversiteleri olarak Ankara Üniversitesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi kurulmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi, Avrupa'daki teknik yüksekokullara benzer özelliklere sahiptir. 1946 reformu olarak adlandırılan 1946 yılında çıkarılan 4936 sayılı Üniversiteler Yasası’nda üniversiteler, "fakültelerden, enstitü, okul ve bilimsel kuruluşlardan oluşmuş, özerkliği ve tüzel kişiliği olan yüksek bilim, araştırma ve öğretim birlikleri" şeklinde tanımlanmıştır. Yasada, üniversitelerin asistan yetiştirme amacıyla doktora ve tıpta uzmanlık programları düzenleyebileceklerine değinilmiştir (Kısakürek, 1976, s.18)

1959 yılında çıkarılan 7334 sayılı yasada akademilerin kurulması ve bu akademilere de üniversiteler gibi lisans ve lisansüstü öğretim ve araştırma yapma görevi verilmesi maddeleri bulunmaktadır. 1960'lı yıllara kadar Türkiye'de yükseköğretim lisans ve tıpta uzmanlık veya doktora olmak üzere iki kademe şeklinde olan lisansüstü eğitim, bu dönemde, direkt doktora programına dahil edilerek lisansüstü öğretim yapılabileceği şekliyle tek basamaklı hale dönüştürülmüştür. (Kısakürek, 1976, s.18).” Arıcı’ya (2001) göre, 1960 öncesi dönemde üniversitelerde usta–çırak uygulaması görülmektedir. Hoca (usta) istediği öğrencisine (çırak) doktora derecesi vermektedir. Yüksek lisans derecesi bulunmamaktadır. Bu dönemde lisansüstü öğretim için yurtdışına öğrenci gönderilmeye başlanmıştır (Arıcı, 2001, s.53-62). Arıcı, 2001’e göre 1960-1980 arası dönemde yükseköğretimin hedefi, felsefesi ve işlevleri farklılaşmaya başlamış bu farklılaşmalardan lisansüstü öğretim de etkilenmiştir. Bu dönemde ilk kez düzenli ve yazılı lisansüstü öğretim programları hazırlanmaya başlanmıştır (Arıcı, 2001, s.53-62).

1981 yılında toplanan onuncu Milli Eğitim Şurası’nda ilk kez öğretmenlerin lisansüstü öğretimi üzerinde durulmuş, öğretmenlerin lisansüstü öğretim programlarıyla yetiştirilmeleri, bu programların bilim uzmanlığı (master) düzeyinde olması ve zamanla doktoraya kadar gidebileceği belirtilmiştir. Böylece MEB lisansüstü öğretim gereksinimini

üniversitelere devretmektedir (Karakütük, 2002, s.65-75). 1981 tarih ve 2547 sayılı yükseköğretim kanununa göre yükseköğretim, önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora basamaklarında oluşur. Kanunun 50. maddesi lisansüstü öğretimin yöntem ve koşullarını tanzim etmektedir. Buna göre, lisans düzeyinde öğrenim sonrasında, yükseköğretim kurumlarında yüksek lisans, doktora ya da tıpta uzmanlık öğrenimi yapmak isteyenler, yükseköğretim kurumlarınca uygun şekilde açılacak sınavla ve Üniversitelerarası Kurulca belirlenecek kurallara göre seçilirler. Bu kanun uyarınca çıkarılan Lisansüstü Öğretim Yönetmeliği lisansüstü öğretimi düzenler (YÖK, 1984, s.2547).

2.8.1.Türkiye’de Lisansüstü Eğitim

Günümüzde en çok fen bilimleri, sosyal bilimler, sağlık bilimleri, eğitim bilimleri olacak şekilde enstitüler uzmanlaşmaya yönelmiştir. Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği, Üniversiteler Arası Kurul tarafından hazırlanmıştır. Bu yönetmeliğin 1. Maddesi Lisansüstü Eğitimi, “Yüksek Lisans, Doktora ve sanat dallarında yapılan Sanatta Yeterlilik programlarından oluşur” şeklinde tanımlamıştır. 2547 sayılı Kanunun 3/t1 ve 2. maddesi Yüksek Lisans ve Doktora basamaklarının tanımını şöyle ifade etmiştir (Resmi Gazete, 1981):

Yüksek Lisans: “(Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master): Bir lisans öğretimi ile ilişkili, eğitim-öğretim ve araştırmanın neticelerini sunmayı hedefleyen bir yükseköğretimdir”(Akt, Çapuk, 2014, s.39).

Doktora: Lisansla ilişkili minimum altı yıllık eğitim veya yüksek lisans veya eczacılık veya fen fakültesini başarıyla tamamlayanlarca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından düzenlenen kurallarca bir laboratuvar bölümünde kazanılan uzmanlığa dayalı en az dört yarıyıllık programı içine alan ve özgün bir araştırmanın neticelerini sunmayı hedefleyen bir yükseköğretimdir (Akt, Çapuk, 2014, s.39).

Lisansüstü eğitim en az dört yıllık lisans eğitimini bitirmeye hak kazanan bireylerin ana bilimlerde “yüksek lisans”, “doktora”, tıp alanında “tıpta uzmanlık” ve sanat dallarında “sanatta yeterlik” olarak verilen derecelerdir. Yüksek Lisans derecesi belirli sayıda ders ve bir araştırma çalışması ortaya koyarak hak edilen bir derecedir. Üniversiteler Arası Kurul tarafından hazırlanan lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği ile amacı, öğrenci kabulü, süresi, ders sayıları danışmanlık, yeterlilik sınavları ve araştırma ile ilgili ana standartlara sahip olmuştur. 2013 yılında üniversitelerin lisansüstü eğitim öğretim yönetmeliklerinde farklılaşmalar gözlemlenmiştir. Yönetmeliklerde lisansüstü programlarının açılması, hazırlık programları, öğrenci kabulü, derslerin açılması, danışman belirleme, programların kaç yıllık olduğu, tez ve tez savunma işlemleri ile ilgili yeni kararlar alınmıştır. Yine YÖK

tarafından AB yükseköğretim alanı oluşturma çerçevesinde Bologna Deklarasyonu kapsamında lisans ve lisansüstü basamaklarında Avrupa Kredi Transfer Sitemi çerçevesinde Türkiye genelinde yeterlilikler ortaya konulmuştur. Bu da lisansüstü eğitimin belirli bir düzeye gelerek, Avrupa yükseköğretim sistemi ile bütünleşmesi yönünde avantaj sağlamıştır (Akt, Çapuk, 2014). Aralık 2018 sonu itibariyle yükseköğretim kurumları 129 devlet 72 vakıf ve 5 vakıf meslek yüksekokulu olacak şekilde toplamda 206 tanedir (YÖK, 2019).

Günay’ın (2018) ÖSYM ve YÖK verilerini derlediği çalışmasındaki verilere göre ülkemizde lisansüstü eğitim alan öğrenci sayılarına bakacak olursak, 2017-2018 öğretim yılına ilişkin verilere göre 454.673 yüksek lisans öğrencisi, 95.100 doktora öğrencisi olmak üzere toplam 549.773 lisansüstü öğrenci bulunmaktadır. Bu da göstermektedir ki yükseköğretim öğrencilerinin %7,2lik kısmı lisansüstü öğrenim görmektedir. Lisansüstü öğrenci sayılarına bakıldığında 2009 itibariyle daimi bir artışla birlikte, 2011 ve 2018 yıllarında lisansüstü öğrenci sayılarında hafif bir azalma bulunmaktadır (Günay, 2018, s.71-88).

Ülkemizde lisansüstü öğrenimini tamamlamış öğrenci sayılarına bakacak olursak 2016-2017 öğretim yılında 48.683 yüksek lisans ve 6.045 doktora olmak üzere 54.728 öğrenci lisansüstü eğitimini tamamlamıştır. Lisansüstü mezunu öğrenci sayıları yıllara göre iniş çıkış göstermektedir. Yüksek lisans öğrenimini tamamlamış öğrenciler 2008, 2011, 2012 ve 2016 yıllarında azalmışken, doktora öğrenimini tamamlamış öğrenciler 2001, 2004, 2006, 2011, 2012 ve 2014 yıllarında azalmıştır. Ülkemizde üniversiteler dahilinde 54 çeşit olmak üzere toplamda 526 enstitüde lisansüstü eğitim alınabilmektedir. Ülkemizde lisansüstü program sayısı 18.468 iken bunlardan 15.528’i devlet, 2.940’ı vakıf üniversitelerindeki programlardır. En fazla lisansüstü öğrenciye sahip üniversitelerde ilk ondaki tüm üniversiteler devlet üniversitesi iken ilk beş üniversite İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi şeklinde sıralanmaktadır (Günay, 2018, s.71-88).

2.8.2.Dünyada Lisansüstü Eğitim

Dünyada yükseköğretime baktığımızda, yükseköğretimde örnek niteliği taşıyan Batı ülkeleri Anglo-Sakson ülkeleri (Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere) ve Kıta Avrupası ülkeleri (Almanya, Fransa, İsveç, Hollanda) şeklindedir. Bu ülkelerin örnek niteliklerde olmasının sebepleri bu ülkelerce yüzerce yıldır devam eden bilimsel,

teknolojik, kültürel gelişmeler, sosyo-ekonomik düzeyleri olarak görülebilir (Akt Erdem, 2006, s.299-314).

Anglo-Sakson Modeli Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Kanada Avustralya, İrlanda Cumhuriyeti ve İsrail’de uygulanmaktadır. Bu ülkelerde eğitim bakanlıklarının üniversiteler üzerindeki etkileri yok denecek kadar azdır. Yüksek öğretim eğitim kurumları ara kuruluşlarca yönetilmektedir. Bu ara kuruluşlar ülke (yada eyalet) veya kurumsaldır. Yükseköğretim kurumları üniversite bünyesinde çalışmayan bireylerin bulunduğu yönetim kuruluyla idare edilmektedir. Ara kuruluşun atadığı rektör yönetim kurulunca belirlenen geniş yetkilerle hem akademik liderlik hem de icra organı görevlerini yürütür. Üniversitenin yıllık çalışma çizelgesi, bu çizelgeye göre harcamalar, akademik ve idari yöneticilerle, öğretim üyelerinin görevlendirilmesi yönetim kurulunda kararlaştırılır. ABD’de ve özellikle İngiltere’de ciddi bir kriz ve ayrışma olmadıkça yönetim kurulu akademik işlere müdahale etmez Kıta Avrupası Modelinde üniversiteler direkt eğitim bakanlığına veya dengi bakanlığa bağlıdır. Almanya gibi eyaletleri olan devletlerde ise o eyaletin eğitim bakanlığına bağlıdır. Nispeten sınırlı yetkilerle donatılmış rektör, alakalı bakanlıkça yada devlet başkanınca atanır. Bakanlığın üniversiteler üzerinde geniş yetkileri vardır. Bunlardan bazıları: bütçe hazırlama, atamalarda son kararı verme, ülkesine göre farklı düzeylerde denetim, genel koordinasyon, standart oluşturma gibi yetkilerdir (Akt Erdem, 2006, s.299-314).

Lisansüstü eğitimin yüksek lisans basamağında derece alma süresi çoğu ülkede 1-3 sene arasında farklılaşmaktadır. Bu ülkelerden bazılarında yüksek lisans basamağında öğretim süreleri şöyledir: İngiltere, İrlanda ve Malta’da yüksek lisans basamağı 1 yıllık ve 3 yıllık olmak üzere 2 seçeneklidir. Danimarka, İsveç ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinde yüksek lisans programı iki yıllıktır. Estonya ve Letonya gibi Baltık ülkelerinde yüksek lisans programı 2 çeşittir, bunlardan ilki lisansa bağlı ve 1 yıl, diğeri lisanstan bağımsız ve 2 yıldır. Amerika ve Kanada’da yüksek lisans tezli ve tezsiz şeklinde iki türlü ve 2 yıllıktır. Japonya'da yüksek lisansın süresi 2 yıl, Avustralya'da 1,5-2 yıldır.

Lisansüstü eğitimin doktora basamağındaysa eğitim süresi, programdan programa ve ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Bu ülkelerden bazılarındaki doktora basamağı öğretim süreleri şöyledir: Genel olarak doktora süresi 3-5 yıl arasında değişmektedir. İspanya, Finlandiya, Letonya, İsveç’te doktora basamağı 4 yıldır. Amerika ve Kanada’da 3 yıl ve üzerinde, Japonya’da 5 yıl, Avusturya’da 3-5 yıl arasındadır (Akt Dilci, 2009)

Bazı ülkelerin 2015 yılında yüksek öğretim öğrencileri içinde doktora öğrencilerinin yüzdesi Tablo 2.1’de gösterilmiştir.

Tablo 2.1 Ülkelerin 2015 Yılı Yüksek Öğretim Öğrencileri İçinde Doktora Öğrencileri Yüzdesi

Tablo 2.1’e göre yüksek öğretim görenler öğrenciler arasında doktora öğrencilerinin yüzdelerini büyükten küçüğe sıralayacak olursak İsveç, İngiltere, İsrail, Fransa, Kore, ABD, Rusya, Türkiye ve Çin şeklindedir. Türkiye bu 9 ülke sıralamasında sondan 2. Sıradadır.

Günay’ın (2018) çalışmasının verilerine göre 2016 yılı itibariyle doktora öğrencilerinin yüksek öğretim gören öğrenciler içindeki oranı Türkiye’de %1,3, İsveç’de %5, İngiltere’de %4,8, İsrail’de %2,9, Fransa’da 2,8, Kore’de 2,2, ABD’de %2, Rusya’da %1,9, Çin’de 0,7 şeklindedir (Günay, 2018, 71-88).