• Sonuç bulunamadı

3.2. Parti Örgütlerinin Oluşum Süreci

3.2.1. Liderlerin Konumu: Lider Sultası

Her çağda insanlar, sosyal gruplar içinde iktidarın yapısı ve el değiştirmesi hakkında belli bir ideal yaratmışlardır; bu ortak ideale uyan liderlere itaat etmek, diğerlerine ise etmemek, onlara doğal gelir. Bu hâkim inanç, kelimenin sosyolojik anlamında, bir liderin meşruluğunu tayin eder. 183

Bu bağlamda ülkemizde ki partilerin ve liderlerin kuvvet kaynağını politikacıların siyasi partilerde ki delege ağalığından hızını aldığı ve kutsal lider sultasıyla yürütülen politik oligarşiyi şimdi iyice perçinlediği görülmektedir. Her örgütün işlevlerinin ve organlarının farklılaşması için verimli bir toprak olduğuna işaret eden Michels’e göre, siyasi parti örgütünün gelişmesi sonucunda, onu yönetmek ve partiyi işlevsel hale sokmak oldukça karmaşık bir hal almakta, buna paralel artan bilgi ve uzmanlaşma ihtiyacı sonunda da örgütler, özel eğitim görmüş, kişilerle teknik olarak hiyerarşik ve idari bir yapıya bürünmektedir. Bu nedenle her örgüt veya siyasi parti ufak bir azınlığın aldığı kararlarla idare edilmekte, küçük bir yönetici azınlığın –başta liderin- kendi iktidarını sürekli kılmak eğiliminde olduğu

181

Ayşe Güneş Ayata, CHP-Örgüt ve İdeoloji, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1992, S. 43

182 Kudret Bosuter, Türk Siyasi Partiler Sisteminde Parti İçi Demokrasi, Ulusal Basımevi, Ankara, 1969, S. 89

bunun da çoğunlukla üyeler tarafından denetiminin mümkün olmadığı, Oligarşinin Tunç Kanunu ile açıklanmaktadır.

Örgütte merkeziyetçilik derecesinin aşılarak, genel merkez ve taşra teşkilatlarının arasında katılabilmeyi parti içi demokrasi sağlamakta, bununda belirleyici unsuru olarak siyasal kültür görülmektedir. 184

Zümreleşen azınlık politikacılarının diktatoryası kabul edilen oligarşik örgütlenme düzeni ulusal bir kültür ve siyasal bilinç düzeyi yükseltilerek, sosyo- ekonomik veriler pozitif şekle getirilerek, eğitim düzeyi artırılarak, parti içi demokrasi kurularak aşılabilir.

Parti üyelerinin liderlerini hiçbir kritik ve eleştiriye tabi tutmayan bir çoğunluğu Duverger, liderlerin adeta putlaştırıldıkları ifade edilmektedir. 185 Liderlerin dayandırıldıkları tabanın öncelikle çağımızda demokratik meşruluğa göre oluşacağı bunun da eşit şartlarda yapılacak seçimlerle belirlenebileceğini ortaya koymaktadır. Çünkü ne kadar demokratik düşünceler ileri sürseler de, liderler doğal olarak iktidarlarını koruma ve devam ettirebilme, hatta iktidarlarını giderek artırma eğilimi içindedirler. Siyasi parti bağlamında ele alındığında, parti tüzüklerinin sadece kâğıtlarda kaldığı, uygulamalarda hayal bile edilemeyecek entrikalı yollara sapıldığı ve seçimlerde de etkili olunduğu, böylece belli bir grubun hâkimiyetinde otokratik bir güç yaratıldığı görülmektedir. Dolayısıyla siyasi partiler oligarşik bir yapıya sahip kuruluşlardır ve siyasi iradenin oluşumu tekeli, önder grupların elindedir. 186

Türkiye’de siyasi liderlerin doğuşu genellikle tepeden inmeci yöntemlerle ve sınırlı bir rekabet ortamı içinde söz konusu olmuş; bunda Osmanlı’dan alınan siyasi kültür etkili bir rol oynamıştır.

184 Turan a.g.e. s.108 185 Duverger a.g.e. s. 189 186Perinçek a.g.e.s. 131

Aslında, sadece parti delegelerinin parti liderini seçmesi yetmez. Çünkü belli bir delege sayısının parti genel başkanını seçmesi belki ona hukuki bir yer verebilir. Ancak siyasi kültür o genel başkanın ancak ve ancak halk tarafından temsilci- milletvekili seçilmesiyle bir geleneği gerektirdiği unutulmamalıdır.

Parti içi demokrasinin gelişmesi ve parti içyapılarında demokratik teamüller- gelenekler oluşturmasında liderlerin rolü büyüktür. Yeni bir demokratik geleneğin tutum ve davranışlarımıza yansıması, öncelikle liderlerin doğru ve düzeyli bir politika üretmesine bağlıdır. Zira liderler her zaman inanılır ve güvenilir olmalı halkın taleplerini dinlemelidir. Liderlerin ve lider etrafında bulunan kadroların kişisel ihtiras ve kıskançlıklarından arınması, parti örgütünün kendi sultası altında tutmaması gerekir. Aksi takdirde partilerde liderler ve ona sadakatle bağlı belirli bir belirli bir dar grubun sultası söz konusu olabilmektedir. Lider sultasında, genel başkan ve onun katmanları partiyi çete gibi ele geçirdiğinde otuz sene sonrasında da aynı kişiler –liyakatli değil, sadakatli kişiler- siyasi partiyi ve devleti yönetirler. Liderlerin çevresinde genellikle uzman nitelikli kadrolar bulundurulmaz. Lidere itaat edenler parti yönetimine egemendir.187

Çağdaş toplum ve siyasal rejim için önemli olan birinci adam olmak tutkusu, ondan sonra gelebilecek olan ikinci adamların yetiştirilmesini önlemektedir. Siyasal hayat bir kadro işidir. Türk siyasal hayatında buna rastlamak olanaklı değildir. Parti liderleri adeta bir kuvvet komutanı gibi sadece emir veren sultacı otoriter liderler olmuşlardır. Aha da önemlisi partiler liderleriyle özdeşleşmişlerdir. Siyasal yaşamımız boyunca sürekli bir diyalog kopukluğu ve uzlaşmazlıklar yaşanmış, liderlerin tutumundan veya kişisel çekişmelerden, yeni partiler doğmuş, yine de ikinci adamlar ve kadro hareketi bilinci yerleştirilememiştir. Oysa siyaset ve partiler belli grupların, aynı ideolojiyi taşıyan kişilerin ortak bilinç ve aksiyonla yürütülebileceği, iktidar olabilme olgusudur.188 Türkiye’de liderlerin partilerini yönettikleri sürede kıskanç davrandıkları, kendilerinden sonra göreve gelebilecek

187 Tuncay a.g.e. s. 185 188 Kalaycıoğlu a.g.e. s. 65

potansiyel liderler yetiştirme ya da onlara şans tanıma yönünde gayret göstermedikleri görülmektedir.

Öncelikle demokrasi kültürü, demokrasi tecrübeleri, demokrasi bilinci ve demokrasi kurumlarının batı standartlarına erişmesi, bunların ekonomik gelişme ve refah toplumuyla bütünleşmesi, yani kalkınmış ve sanayileşmiş bir toplumun yaratılması esastır. Gelir dağılımı bozuk bir toplumun sadece batı kurumlarını almakla demokrasinin kurumsallaşabilmesi oldukça zordur. Böyle bir sosyo- ekonomik yapıda toplum daima bir kurtarıcı arayacaktır. Zaten devlet geleneğimizde otoriteye bağlı olarak lidere itaat ve bağlılık, boyun eğme daima var olduğu için; sanki siyasal düzeni da ancak kurtarıcı, her şeyi bilen liderler kurabilirler. Bu bağlamda ülkemizde liderler siyasal çevresi tarafından öne çıkarılmakta, belli tavizler sonucu yarışa katılabilmektedirler. Oysa bilgili, becerikli, başarılı erdemleri olan, dürüst ve sözlerine güvenilen kişilerin, yani liderde bulunabilecek özelliklere göre yarışabilenlerin lider olması demokrasinin gereğidir.189